• 5
    --- alıntı ---

    13 kasım'daki istanbul üniversitesi maçından sonra takım arkadaşı anna wajda ile birlikte girdiği test pozitif çıkan taurasi, fenerbahçe'nin son maçlarında kadroya alınmamış; ailevi sorunlarını çözmek için abd'ye gittiği açıklanmıştı. taurasi ise yöneticilere kesinlikle doping yapmadığını belirterek b numunesinin de açılmasını istemişti. abd'li yıldızın bilerek doping yapacağına inanmayan sarı-lacivertli yönetim de, gelişmeleri yakından takip ederken bu maddenin nasıl alındığı konusunda da araştırmalar yapıldığı vurgulanıyor. fenerbahçe'nin ayrıca, taurasi için abd'nin doping davalarında 1 numaralı avukatını da tuttuğu belirtildi.

    ikinci test ocak'ta yapilacak
    ikinci numune ise 4-5 ocak'ta açılacak. yıldız basketbolcunun testinin pozitif çıkmasına "modafinil" maddesinin yol açtığı iddia ediliyor. modafinil maddesini vücut üretmiyor. uyarıcı ve konsantrasyon artırıcı etkisi bulunan ve doping sayılan bu maddeye ikinci numunede de rastlanırsa abd'li basketçi fiba'ya bağlı organizasyonlarında (türkiye ligi, avrupa ligi, dünya şampiyonası ve olimpiyatlar) forma giyemeyecek. taurasi, kullanım amacının sportif performansı arttırmak olmadığını kanıtlayabilirse bir yıl, aksi takdirde iki yıl ceza alacak.

    --- alıntı ---

    http://www.sabah.com.tr/...vrupayi_kapata_bilir
  • 8
    --- alıntı ---

    bugün geldiğimiz noktada, taurasi olayının üstünün örtüldüğü aşikar. haberi yapılmaması soru işaretlerini beraberinde getiriyor. resmi ağız olarak sadece aziz yıldırım 'kızcağız bilinçli bir şey yapmamış' dedi, ntvspor'da. 2 yıl önce kameralar önünde herkese ahlak dersi veren şekip mosturoğlu ve nedim karakaş susmayı tercih ettiler. dün daha da ilginç bir olay duydum; penny taylor son lig maçından sonra doping kontrolü için idrar numunesi vermeyi reddetmiş. kulüp ve federasyon yetkilileri oyuncuya, numunelerini köln'de test ettirecekleri garantisini verdikten sonra taylor numune vermiş. bu olayı taurasi savunmasında emsal gösterecek ve türkiye'deki doping kontrol merkezinin (hacettepe) güvenilmez olduğunu ileri sürecekmiş. anlayacağınız olaylar iyice entresan bir hal almaya başladı. peki federasyon yetkililerinin asli vazifesi doping kontrolü için numune almak mıdır, yoksa numune vermeyen sporcuyu çeşiti vaadlerle ikne etmek midir? antrenmanda olduğu için numune veremeyen süreyya ayhan bu yüzden süründürülmedi mi?

    --- alıntı ---

    http://thisisthebesttillwedobetter.blogspot.com/...ir-garip-hikaye.html
  • 9
    bir iki gün içinde doping olayının ucu galatasaray'a dayanır.

    http://www.fenerbahce.org/....asp?ContentID=23094

    burada diyor ki:

    --- alıntı ---

    hacettepe üniversitesi türkiye doping kontrol merkezi tarafından, sporcu tarafının teknik savunmasının incelenmesi sonucunda a ve b numunelerini ait analiz sertifikalarının geri çekilmesine karar verilmiştir.

    --- alıntı ---

    ulan bu ülkede hiçbir şey mi doğru yapılmaz. şimdi fenerbahçe mağdur edebiyatı yapmaya başlayacak. spor gündemi değişecek falan. püffff.

    neden herkesin aklına fenerbahçe'nin bu işte masum olmayacağı aklına geliyor. bu da işin başka tarafı.
  • 12
    doping mevzusu hakkında yiğiter uluğ mükemmel bir yazı yazmış.

    --- alıntı ---

    güzel türkçemizin gözünü seveyim… sözcükler arasına ne de güzel görünmeyen sınırlar koymuştur. gündelik kullanımda onları pek fark etmeyiz de, birinin ağzından yanlış bir şey çıktığında sağdan-soldan itirazlar yükselir. sözgelimi gerçek ve hakikat. ilk bakışta aynı şeyden söz ediyor ikisi de, ama öyle mi? gerçek ile hakikatin aynı anlama geldiğini, hayatımızda bire bir aynı yerleri doldurduğunu kim söyleyebilir?

    gerçek şimdiki zamandır, hakikat geniş zaman… gerçek bir kabulleniştir, hakikat sürekli bir arayış… birinin ayaklarını yere basmasını istediğimizde “gerçekçi ol” deriz mesela… ama “hakikatçi” olunmaz. hakikatin peşinden koşulur sadece…

    yaklaşık üç buçuk aydır içinde debelenip durduğumuz doping çukurunu düşününce, sözcükler arasında böylesi kılcal farklara daha çok ihtiyaç duyduğumuza inanıyor insan…

    modafinil: amerika’da serbest, avrupa’da yasak
    her şey 13 kasım 2010 günü başladı. o gün fenerbahçe kadın basketbol takımının istanbul üniversitesi ile oynadığı maçtan sonra doping kontrolü vardı. kurada 12 ile 13 numaralar çıktı ve sarı-lacivertlilerin bu numaraları giyen iki oyuncusu, anna vajda ile diana taurasi’den idrar numuneleri alındı. her zaman olduğu gibi, numuneler kargo yoluyla ankara’ya, hacettepe üniversitesi doping merkezi’ne gönderildi. aralık ayında taurasi’nin fenerbahçe maçlarında forma giymediğine şahit olduk. sakatlığı yoktu ama oynamıyordu. “takım içinde bazı sorunlar var” dedikoduları yayılırken, 23 aralıkta bomba patladı: doping!

    o noktadan sonra her şey çok hızlı gelişti. b numunesi de pozitif çıktı, basketbol federasyonu durumu fenerbahçe’ye bildirdi ve oyuncuyu tedbirli olarak disiplin kuruluna sevk etti, bu tip durumlarda verilen cezanın iki sene olacağı öne sürüldü… ve avrupa’da şampiyonluk hedefiyle yola çıkan sarı-lacivertli kulüp en önemli kozundan vazgeçti, ocak ayı başında taurasi’nin sözleşmesini feshetti. taurasi’nin takımdaki en iyi arkadaşı penny taylor da bir haftaya kalmadan istanbul’u terk etti.

    analiz sonuçları, taurasi’nin modafinil adlı uyarıcıyı kullandığını söylüyordu. bu amerika’da reçetesiz satılmayan ama özellikle jet pilotları arasında kullanımı yaygın bir ilaç. dikkati yoğunlaştırıyor. bir özelliği daha var: taurasi’nin yazları oynadığı wnba ligi’nin yasaklı ilaçlar listesinde yer almıyor!

    taurasi ilk günden itibaren kesinlikle böyle bir ilaç kullanmadığını ve bir hata yapıldığını söyledi. doğrusu, ben de yüreğimin bir yanıyla hep ona inandım. karşımızda “günümüz kadın basketbolunun michael jordan’ı” diyebileceğimiz, olağanüstü bir yıldız vardı ve böyle büyük bir sporcunun böyle küçük bir hataya kurban gitmesi hiç akla yakın gelmiyordu.

    krizi yönetmek
    fenerbahçe yönetimi, taurasi’nin yalvarışlarından etkilenmemiş olacak ki, iki hafta gibi kısa bir sürede kontratı feshetme yoluna gitti. aslında onları eleştirmek de kolay değil çünkü peş peşe zorlu maçlarla dolu bir takvimleri vardı. daha da önemlisi, geçmişte adı dopinge karışan sporcularıyla hemen yolları ayırmışlar ve bunu kulübün yazısız bir kuralı haline getirmişlerdi (kambala örneği). ancak şu soruları da sormak mümkün: taurasi sakatlansa, diyelim kasında bir yırtık tespit edilse ve 3-4 hafta sahalardan uzak kalmak durumuna düşseydi, fenerbahçe onun yerine birini arayacak mıydı? madem ki, en çok güvendiğiniz sporcunuz masum olduğuna kuvvetle inanıyor ve vereceği mücadele sonunda haklı çıkacağını söylüyor, ona birkaç haftalık bir süre verilemez miydi? o sürede taurasi antrenmanlarını istanbul’da sürdürse, penny taylor kaçar mıydı? günlük kaygılar ve panik sonucu krizin iyi yönetilemediği aşikâr. basketbol federasyonu’nu suçlamak da yersiz çünkü wada tarafından kabul edilmiş 35 laboratuardan biri “doping testi pozitif çıkmıştır” derken, o oyuncunun sahaya çıkmasına değil turgay demirel, muammer kaddafi bile izin veremezdi.

    bu kısa zaman diliminde taurasi’nin avukatı howard jacobs ile bu dava için özel olarak tuttuğu ünlü anti-doping uzmanı lauren vivier, ankara’ya geldiler, hacettepe yetkilileriyle beraber b numunesini tekrar incelediler, sonra da teşekkür edip gittiler. ardından, jacobs wada’ya bir itiraz dosyası gönderdi, içine vivier’in “modafinil analizinde numunede üç noktadan ölçüm yapmak gerekiyor. oysa hacettepe, bu ölçümü tek noktadan yapmış ve elde ettikleri veri ile rapor sonucu uyuşmuyor” görüşünü de koydu.

    sonrası malum… wada, hacettepe’ye “raporunuzu geri çekin” dedi, onlar da çekti. türkiye’nin en saygın bilim ve spor adamlarından uluslararası olimpiyat komitesi üyesi ve hacettepe üniversitesi rektörü prof. dr. uğur erdener, 21 şubat günü ne yazık ki hiçbir şeyi açıklayamayan açıklamalar yaptı ve hatayı kabul etti. bu arada hacettepe cephesinden “a ve b numunelerinde varılan sonuçlar doğru. ancak prosedürde hata yaptığımız için raporları çekmek zorunda kaldık” cümleleri de duyuldu.

    kargoda geçen 9 gün
    dopingle mücadele ekibi’nin, diana taurasi’den idrar numunesini aldığı 13 kasım cumartesi günü, türkiye uzun bir tatile adım atmıştı. 16 kasım salı günü kurban bayramı’nın ilk günüydü. pazartesine denk gelen arife günü pek çok yer gibi hacettepe doping merkezi de kapalı olduğu için, kargoyu istanbul’dan ankara’ya taşıyan şirket teslimatı yapamadı. numuneler, bayram tatilinin bittiği 22 kasıma kadar kargo şirketinde kaldı.hangi koşullarda bekletildiği belli olmayan bu numuneler üzerinden hacettepe’nin analizde sağlıklı sonuçlara ulaşamayacağını söyleyenler var. ancak taurasi’nin avukatı jacobs’un itiraz dilekçesi bu teze dayanmıyor.

    baştan başlamak mümkün mü?
    geldiğimiz noktada iki ayrı tez çarpışıyor…
    birinci grup, fenerbahçe’nin bir komplo ile karşı karşıya olduğu görüşünde. doping kurulu’nun taurasi-taylor ikilisini özellikle baskı altına almaya çalıştığını, basketbol federasyonu resmi açıklama yapmadan doping haberlerinin ve bu durumda verilecek olası cezaların medyaya sızdırıldığını, hacettepe’nin de hatasıyla resmi tamamladığını öne sürüyorlar. onlara göre, federasyonun şu anda taurasi’nin dönüşüne özel izin (çünkü fenerbahçe’nin yabancı hakkı dolmuştu) vermesi bile timsah gözyaşlarından başka bir şey değil. zaten takım avrupa’dan elendi. üstelik olup bitenlerden sonra taurasi’nin istanbul’a dönmesi de düşük bir olasılık.

    karşı görüş, öncelikle taurasi’nin masum olmadığına inanıyor. kontrolde bir hata varsa, aynı gün numune veren anna vajda’da niye bir şey çıkmadı? üstelik hacettepe, bir yöntem hatası yapmışsa, bu hatadan dönmek mümkün. neticede numuneler hâlâ ellerinde. taurasi’yi suçlayanlar, amerika’da kadın basketbolunun sevilmesinde, yayılmasında ve para kazanmasında büyük pay sahibi olmuş, wnba’in marka değerine katkı yapmış bu yıldızın, ülkesinin gücü sayesinde kollandığı görüşünde. taurasi’nin sportif saygınlığını koruması, gelecek yıl göğsünde “usa” yazılı formayla olimpiyatlarda yer alabilmesi, bizim şu an içinde bulunduğumuz kayıkçı kavgasından daha “derin” bir mevzu. amerika, yetiştirdiği en büyük sporculardan birinin, adını telaffuz bile edemedikleri bir “üçüncü dünya laboratuarı” tarafından verilen raporla iki yıl zorunlu tatile çıkarılmasına razı olmadı. wada’ya bastırdılar, o da hacettepe’yi sıkıştırdı. çalınan minareye de uygun bir kılıf bulundu. bilimsel anlamda hacettepe’nin başına “çuval geçirildi.”

    ***

    peki, bunca toz dumanın ortasında hakikati istiyor muyuz? cevabınız evetse taurasi’den alınan numuneler hâlâ orada, hacettepe’nin kilitli kasalarında duruyor. ister orada, ister başka bir merkezde bu defa analizi doğru yöntemle yapıp, hakikate ulaşmak mümkün. numuneler bozulmuşsa ve analize uygun değilse, en azından bir bilim adamı tarafından yapılacak tatmin edici bir açıklamayı hak ediyoruz herhalde…

    yok, “hayatın gerçekleri, dünyanın güç dengesi çok başka, onlara karşı çıkmak bize mi kaldı?” diye düşünüyorsanız hakikatle alâkanız yok demek ki…

    --- alıntı ---

    http://salsabasket.blogspot.com/...giter-ulug-yazs.html
  • 13
    --- alıntı ---

    güzel türkçemizin gözünü seveyim… sözcükler arasına ne de güzel görünmeyen sınırlar koymuştur. gündelik kullanımda onları pek fark etmeyiz de, birinin ağzından yanlış bir şey çıktığında sağdan-soldan itirazlar yükselir. sözgelimi gerçek ve hakikat. ilk bakışta aynı şeyden söz ediyor ikisi de, ama öyle mi? gerçek ile hakikatin aynı anlama geldiğini, hayatımızda bire bir aynı yerleri doldurduğunu kim söyleyebilir?

    gerçek şimdiki zamandır, hakikat geniş zaman… gerçek bir kabulleniştir, hakikat sürekli bir arayış… birinin ayaklarını yere basmasını istediğimizde “gerçekçi ol” deriz mesela… ama “hakikatçi” olunmaz. hakikatin peşinden koşulur sadece…

    yaklaşık üç buçuk aydır içinde debelenip durduğumuz doping çukurunu düşününce, sözcükler arasında böylesi kılcal farklara daha çok ihtiyaç duyduğumuza inanıyor insan…

    modafinil: amerika’da serbest, avrupa’da yasak
    her şey 13 kasım 2010 günü başladı. o gün fenerbahçe kadın basketbol takımının istanbul üniversitesi ile oynadığı maçtan sonra doping kontrolü vardı. kurada 12 ile 13 numaralar çıktı ve sarı-lacivertlilerin bu numaraları giyen iki oyuncusu, anna vajda ile diana taurasi’den idrar numuneleri alındı. her zaman olduğu gibi, numuneler kargo yoluyla ankara’ya, hacettepe üniversitesi doping merkezi’ne gönderildi. aralık ayında taurasi’nin fenerbahçe maçlarında forma giymediğine şahit olduk. sakatlığı yoktu ama oynamıyordu. “takım içinde bazı sorunlar var” dedikoduları yayılırken, 23 aralıkta bomba patladı: doping!

    o noktadan sonra her şey çok hızlı gelişti. b numunesi de pozitif çıktı, basketbol federasyonu durumu fenerbahçe’ye bildirdi ve oyuncuyu tedbirli olarak disiplin kuruluna sevk etti, bu tip durumlarda verilen cezanın iki sene olacağı öne sürüldü… ve avrupa’da şampiyonluk hedefiyle yola çıkan sarı-lacivertli kulüp en önemli kozundan vazgeçti, ocak ayı başında taurasi’nin sözleşmesini feshetti. taurasi’nin takımdaki en iyi arkadaşı penny taylor da bir haftaya kalmadan istanbul’u terk etti.

    analiz sonuçları, taurasi’nin modafinil adlı uyarıcıyı kullandığını söylüyordu. bu amerika’da reçetesiz satılmayan ama özellikle jet pilotları arasında kullanımı yaygın bir ilaç. dikkati yoğunlaştırıyor. bir özelliği daha var: taurasi’nin yazları oynadığı wnba ligi’nin yasaklı ilaçlar listesinde yer almıyor!

    taurasi ilk günden itibaren kesinlikle böyle bir ilaç kullanmadığını ve bir hata yapıldığını söyledi. doğrusu, ben de yüreğimin bir yanıyla hep ona inandım. karşımızda “günümüz kadın basketbolunun michael jordan’ı” diyebileceğimiz, olağanüstü bir yıldız vardı ve böyle büyük bir sporcunun böyle küçük bir hataya kurban gitmesi hiç akla yakın gelmiyordu.

    krizi yönetmek
    fenerbahçe yönetimi, taurasi’nin yalvarışlarından etkilenmemiş olacak ki, iki hafta gibi kısa bir sürede kontratı feshetme yoluna gitti. aslında onları eleştirmek de kolay değil çünkü peş peşe zorlu maçlarla dolu bir takvimleri vardı. daha da önemlisi, geçmişte adı dopinge karışan sporcularıyla hemen yolları ayırmışlar ve bunu kulübün yazısız bir kuralı haline getirmişlerdi (kambala örneği). ancak şu soruları da sormak mümkün: taurasi sakatlansa, diyelim kasında bir yırtık tespit edilse ve 3-4 hafta sahalardan uzak kalmak durumuna düşseydi, fenerbahçe onun yerine birini arayacak mıydı? madem ki, en çok güvendiğiniz sporcunuz masum olduğuna kuvvetle inanıyor ve vereceği mücadele sonunda haklı çıkacağını söylüyor, ona birkaç haftalık bir süre verilemez miydi? o sürede taurasi antrenmanlarını istanbul’da sürdürse, penny taylor kaçar mıydı? günlük kaygılar ve panik sonucu krizin iyi yönetilemediği aşikâr. basketbol federasyonu’nu suçlamak da yersiz çünkü wada tarafından kabul edilmiş 35 laboratuardan biri “doping testi pozitif çıkmıştır” derken, o oyuncunun sahaya çıkmasına değil turgay demirel, muammer kaddafi bile izin veremezdi.

    bu kısa zaman diliminde taurasi’nin avukatı howard jacobs ile bu dava için özel olarak tuttuğu ünlü anti-doping uzmanı lauren vivier, ankara’ya geldiler, hacettepe yetkilileriyle beraber b numunesini tekrar incelediler, sonra da teşekkür edip gittiler. ardından, jacobs wada’ya bir itiraz dosyası gönderdi, içine vivier’in “modafinil analizinde numunede üç noktadan ölçüm yapmak gerekiyor. oysa hacettepe, bu ölçümü tek noktadan yapmış ve elde ettikleri veri ile rapor sonucu uyuşmuyor” görüşünü de koydu.

    sonrası malum… wada, hacettepe’ye “raporunuzu geri çekin” dedi, onlar da çekti. türkiye’nin en saygın bilim ve spor adamlarından uluslararası olimpiyat komitesi üyesi ve hacettepe üniversitesi rektörü prof. dr. uğur erdener, 21 şubat günü ne yazık ki hiçbir şeyi açıklayamayan açıklamalar yaptı ve hatayı kabul etti. bu arada hacettepe cephesinden “a ve b numunelerinde varılan sonuçlar doğru. ancak prosedürde hata yaptığımız için raporları çekmek zorunda kaldık” cümleleri de duyuldu.

    kargoda geçen 9 gün
    dopingle mücadele ekibi’nin, diana taurasi’den idrar numunesini aldığı 13 kasım cumartesi günü, türkiye uzun bir tatile adım atmıştı. 16 kasım salı günü kurban bayramı’nın ilk günüydü. pazartesine denk gelen arife günü pek çok yer gibi hacettepe doping merkezi de kapalı olduğu için, kargoyu istanbul’dan ankara’ya taşıyan şirket teslimatı yapamadı. numuneler, bayram tatilinin bittiği 22 kasıma kadar kargo şirketinde kaldı.hangi koşullarda bekletildiği belli olmayan bu numuneler üzerinden hacettepe’nin analizde sağlıklı sonuçlara ulaşamayacağını söyleyenler var. ancak taurasi’nin avukatı jacobs’un itiraz dilekçesi bu teze dayanmıyor.

    baştan başlamak mümkün mü?
    geldiğimiz noktada iki ayrı tez çarpışıyor…
    birinci grup, fenerbahçe’nin bir komplo ile karşı karşıya olduğu görüşünde. doping kurulu’nun taurasi-taylor ikilisini özellikle baskı altına almaya çalıştığını, basketbol federasyonu resmi açıklama yapmadan doping haberlerinin ve bu durumda verilecek olası cezaların medyaya sızdırıldığını, hacettepe’nin de hatasıyla resmi tamamladığını öne sürüyorlar. onlara göre, federasyonun şu anda taurasi’nin dönüşüne özel izin (çünkü fenerbahçe’nin yabancı hakkı dolmuştu) vermesi bile timsah gözyaşlarından başka bir şey değil. zaten takım avrupa’dan elendi. üstelik olup bitenlerden sonra taurasi’nin istanbul’a dönmesi de düşük bir olasılık.

    karşı görüş, öncelikle taurasi’nin masum olmadığına inanıyor. kontrolde bir hata varsa, aynı gün numune veren anna vajda’da niye bir şey çıkmadı? üstelik hacettepe, bir yöntem hatası yapmışsa, bu hatadan dönmek mümkün. neticede numuneler hâlâ ellerinde. taurasi’yi suçlayanlar, amerika’da kadın basketbolunun sevilmesinde, yayılmasında ve para kazanmasında büyük pay sahibi olmuş, wnba’in marka değerine katkı yapmış bu yıldızın, ülkesinin gücü sayesinde kollandığı görüşünde. taurasi’nin sportif saygınlığını koruması, gelecek yıl göğsünde “usa” yazılı formayla olimpiyatlarda yer alabilmesi, bizim şu an içinde bulunduğumuz kayıkçı kavgasından daha “derin” bir mevzu. amerika, yetiştirdiği en büyük sporculardan birinin, adını telaffuz bile edemedikleri bir “üçüncü dünya laboratuarı” tarafından verilen raporla iki yıl zorunlu tatile çıkarılmasına razı olmadı. wada’ya bastırdılar, o da hacettepe’yi sıkıştırdı. çalınan minareye de uygun bir kılıf bulundu. bilimsel anlamda hacettepe’nin başına “çuval geçirildi.”

    ***

    peki, bunca toz dumanın ortasında hakikati istiyor muyuz? cevabınız evetse taurasi’den alınan numuneler hâlâ orada, hacettepe’nin kilitli kasalarında duruyor. ister orada, ister başka bir merkezde bu defa analizi doğru yöntemle yapıp, hakikate ulaşmak mümkün. numuneler bozulmuşsa ve analize uygun değilse, en azından bir bilim adamı tarafından yapılacak tatmin edici bir açıklamayı hak ediyoruz herhalde…

    yok, “hayatın gerçekleri, dünyanın güç dengesi çok başka, onlara karşı çıkmak bize mi kaldı?” diye düşünüyorsanız hakikatle alâkanız yok demek ki…

    http://salsabasket.blogspot.com/...giter-ulug-yazs.html

    --- alıntı ---
  • 16
    --- alıntı ---
    ‘fener’e dönmem’ dedi g.saray’a imza attı
    galatasaray medical park, lig şampiyonluğunu finalde kaybettiği fenerbahçe’ye transferde çalım attı. sarı kırmızılılar, geçtiğimiz sezon kısa bir süre sarı lacivertli formayı giyen abd’li basketbolcu diana taurasi’yi renklerine bağladı.

    fenerbahçe yönetimi, tartışmalı bir doping olayı nedeniyle takımdan ayrılmak zorunda kalan taurasi’yi geri getirmek için aylardır büyük çaba sarfediyordu. ancak, abd’li basketbolcu sarı lacivertli takımda kötü hatıraları olduğu için, yapılan bütün teklifleri reddetti ve ödenmesi mümkün olmayan paralar talep etti. fenerbahçe de bunun üzerine transfer görüşmelerini askıya aldı.
    uzun süre “türkiye’ye gitmem” diyen taurasi, fenerbahçe’de birlikte forma giydiği en yakın arkadaşı penny taylor’un tekrar sarı lacivertli takıma dönmesi üzerine tutumunu yumuşattı. taylor ile aynı kentte forma giymek isteyen ancak fenerbahçe’yi de düşünmeyen taurasi, galatasaraylı yöneticilere, “beni alın” diye haber gönderdi.
    yaklaşık 20 gün önce görüşmelere başlayan iki tarafın dün anlaşmaya vardığı ve ön protokol imzaladığı öğrenildi.

    --- alıntı ---

    http://www.hurriyet.com.tr/...17766791.asp?gid=381
  • 20
    --- alıntı ---
    galatasaray medical park, kadın basketbolunun en önemli isimlerinden diana taurasi'yi kadrosuna kattı.

    fenerbahçe yönetimi, kadın basketbolunun en büyük isimlerinden diana taurasi'yi, astronomik bir ücret talep etmesi nedeniyle, yeniden kadrosuna katmaktan vazgeçmişti.

    bunun üzerine, fenerbahçeli penny taylor ile aynı kentte forma giymek isteyen taurasi, galatasaray yönetimine mesaj gönderdiği ve iki tarafın anlaşma sağladığı belirtildi.

    --- alıntı ---

    kaynak:http://www.ntvspor.net/...saray-medical-parkta
  • 21
    --- alıntı ---

    yeni sezon için transfer çalışmalarını sürdüren galatasaray medical park, az önce resmi site üzerinden yaptığı açıklamayla tina charles ile anlaştığını duyurdu. 1988 doğumlu, amerikalı oyuncunun kadroya katılmasıyla birlikte boyalı bölgeye ikiz kuleler’i diken sarı kırmızılılar, kıta dışı 2 amerikalı hakkını da doldurmuş oldu. yani taraftarın sevgilisi, çikolata prenses, seimone ya da dün twitter’da dedikodu olarak dolaşan diana taurasi, yeni sezonda g.saray forması giymeyecek.

    bu transferle birlikte yeni sezonda kafasındaki oyun planını ucundan da olsa göstermiş oldu koç ceyhun yıldızoğlu. boyalı bölgede dominant bir/ya da duruma göre iki uzun ve etrafında hareketli, birden fazla pozisyonu oynayabilen, skorer kısalar. bu sistemin kadın basketbolundaki etkinliğini görmek açısından değerli bir deneyim olacağa benziyor önümüzdeki sezon fakat sistemin işlerliği kısmından önce oyun kurucu probleminin çözülmesi lazım. zira işıl alben yönetimindeki takımın geçen yıl fowles’ı sadece perde yaptırmak maksatlı kullandığını gördük. skorer yönü kuvvetli olmamakla birlikte uzunları beslemekte tecrübeli ve istekli bir oyun kurucu gerekiyor florya’ya. bakalım torrens ve tina charles hamlelerinin ardından sıradaki isim kim olacak?

    --- alıntı ---

    (bkz: www.salsabasket.net/tkbl/tina-charles-galatasaray-medical-parkta.html)

    basketboldan anlayan bir yazar arkadaşımız bu haberde yazanları açıklarsa sevinirim.

    edit: imla.

    edit 2 : aydınlatıcı mesajları için pesindeyiz ve pesimistyla ya teşekkür ederim.
App Store'dan indirin Google Play'den alın