• 127
    deplasman bir fobi değil, şampiyonluğun en önemli engelidir. hadi ben yanlış düşünüyorum diyelim, hemen istatistikler konuşuyor.

    2017/2018 futbol sezonunda şampiyon olan galatasaray deplasmanda 54 puanın 26'sını toplamıştır ve deplasmanlarda alınan puanlar neticesinde 4.olmuştur.
    2017/2018 futbol sezonunda deplasmanda en fazla puanı toplayan takım 35 puanla fenerbahçe olmuşturve o sezon 2. olmuşlardır.

    2016/2017 futbol sezonunda şampiyon olan beşiktaş deplasmanda 34 puan toplayarak bu alanda lider olmuştur.
    2016/2017 futbol sezonunda deplasmanda en fazla 2. puanı toplayan takım yine 34 puanla fenerbahçe olmuştur.

    2015/2016 futbol sezonunda şampiyon olan beşiktaş deplasmanda 36 puan toplayarak bu alanda lider olmuştur.
    2015/2016 futbol sezonunda en fazla 2. puanı toplayan takım 29 puan toplamışlar ve o sezon da 2. olmuşlardır.

    2014/2015 futbol sezonunda şampiyon olan galatasaray deplasmanda 35 puan toplayarak bu alanda 2.olmuştur.
    2014/2015 futbol sezonunda deplasmanda en fazla puanı toplayan takım 37 puanla beşiktaş olmuş ve o sezonu 3. tamamlamışlardır.

    2013/2014 futbol sezonunda şampiyon olan fenerbahçe deplasmanda 29 puan toplayarak bu alanda da lider olmuştur.
    2013/2014 futbol sezonunda en fazla deplasmandan puan toplayan takım 26 puanla kasımpaşa olmuştur ve o sezonu 6. tamamlamışlardır.

    kısaca son 5 sezona baktığımızda şampiyon olan takımların istatistiklerine bakacak olursak min:29 - max:36 puan toplayarak şampiyon olmuşlardır.

    şampiyon olmanın yolu evindeki maçlardan değil, deplasmandaki maçlardan geçer. neden mi?

    şampiyonluğu hakeden bir takım, şahsi fikirlerime göre öncelikle evinde minimum puan kaybını düşünerek sezonu tamamlamalıdır. 17 deplasman maçından alınacak 54 puanın olduğunu düşünürsek alacağınız 35 deplasman puan sizi şampiyonluğa götürür.

    gelelim galatasaray'a. 2017/2018 futbol sezonunda deplasmanda 4 maçtan 6 puan çıkarmışız. geriye 13 deplasman maçı ve toplanacak 39 puan bulunmaktadır. düz mantık ile kalan deplasmanlardan minimum 39 puandan 30'unu toplamamız gerektiği gözükse de ligimizdeki deplasman şartları gittikçe artmaktadır. 25 puan daha toplasak bu bizi şampiyonluğa götürür diye düşünmekteyim.

    tabi bu düşüncelerim, türk telekom arenada oynanacak 12 maçtan 30-32 puan kazanarak desteklenmesi lazım.

    kısacası deplasman bir fobi değil, şampiyonluğun anahtarıdır. kaybedilen 3 puan sizi şampiyonluktan etmez ama kazanılan 1 puan sizi 3 hafta önceden şampiyonluğunuzu kutlamanıza vesile olabilir.

    her sene zorlaşan deplasman koşulları akabinde deplasmandan 30 puan toplayan takımın evindeki maçlarda da başarısı varsa şampiyonluğun kaçınılmaz olacağı görüşündeyim.

    allah nasip ederse, mayıs ayında bu entry üzerinden güzel ve mutlu bir edit yapmayı nasip etsin yüce rabbim.
  • 129
    fatih hocanın da dediği gibi öncelikle galatasaray için böyle bir durumun söz konusu olmaması gerekir.

    bu başlıktaki diğer entrylere hızlıca bir göz gezdirince deplasmanda oynadığı kötü futbolun sebeplerini herkes kendisine göre değerlendirmiş ve bu değerlendirmelerin çoğuna katıldığımı belirtmek istiyorum. ancak uzun zamandır kafamı kurcalayan bir konunun yazıldığını görmediğim için yazmaya karar verdim.

    öncelikle galatasaray'da oynamak kolay bir iş değildir. medyası, taraftarları, kötü yönetimleri ve daha bir çok baskıyla karşı karşıya kalır futbolcular. bu baskıyı kaldıranlar genelde tecrübeli büyük takımlarda oynayıp kendini kanıtlamış futbolcular olur.
    şu anki kadromuza bakınca bu açıdan ciddi bir sıkıntı ile karşı karşıyayız. arkadaşlar bizim bize gelmeden önce şampiyonluğa oynamış futbolcumuz çok az.
    şampiyonluğun anlamını bilenleri başlıca sayalım:

    muslera: lazio'dan geldi fakat artık o dönemleri geride bıraktığını düşünüyorum. ilk geldiğinde oynadığı oyuncu grubunun (melo, baros, eboue, riera, sneijder, drogba vs.) etkisiyle şampiyonluk hedefine alıştı ve belki de ligin sonlarına doğru performansının artması bu konuyla bağlantılı olabilir.
    selçuk inan: kendisi zaten türkiye'de yetişmiş biri ve uzun yıllardır galatasaray gibi winner bir kulüpte.
    fernando reges: porto ve manchester city ile net bir biçimde şampiyonluk oyuncusudur.
    mitroglou: her ne kadar şampiyonluk hedeflemeyen kulüpleri de gezse çıkış noktası olympiakos olup, benfica ile de bu duyguyu tatmıştır.
    semih kaya: altyapımızdan yetiştiği için konuya hakimdir.
    sinan gümüş: galatasaray'da bu alışkanlığı edinmiş son kişi.

    evet 6 kişi hariç şampiyonluk tecrübesi üst düzey diyebileceğimiz futbolcumuz yok. ve normal şartlarda bu 6 kişinin en fazla 3'ünü ilk 11'e yazabiliriz.

    belki biraz belhanda ki o da zaten kötü gidişat halinde en fazla reaksiyon gösteren oyuncumuz oluyor maçlarda. bir diğer yandan fransa'da montepellier ile şampiyonluk yaşarken kendileri bile şampiyon olduklarına inanmıyordu :)

    marcao: geldiği takım küme düşmeye oynayan bir takımdı.
    luyindama: geldiği kulüp standart liege en son 10 sene önce şampiyon oldu.
    nagatomo: uzun yıllar kötü durumdaki inter'de ve cesena'da oynadı.
    linnes: insanlarının futbola buz gibi olduğu norveç'in molde takımından geldi. şampiyonluk baskısının olmadığı bir lig.
    ndiaye: osmanlıspor'dan geldi.
    belhanda: sürpriz sayılabilecek fransa şampiyonluğunun dışında oynadığı takımlarda üst sıraları zorlayamadı.
    feghouli: valencia ve west ham'da şampiyonluğun hayalini bile kuramadı.
    diagne: kasımpaşa'dan geldi.
    mariano: uzun yıllar bordeaux ve sevilla'da oynadı. uefa kupası kazandı ancak şampiyonluk çok uzaktı.
    donk: kasımpaşa'dan geldi.
    emre akbaba: alanya'dan geldi.

    ömer bayram: akhisar'dan geldi.
    muğdat: akhisar'dan geldi.
    ahmet çalık: gençlerbirliği'nden geldi.
    eren derdiyok: kasımpaşa'dan geldi.

    onyekuru, yunus, atalay, emre taşdemir gibi genç futbolcuları bu listelerin dışında tutuyorum.

    takımları şampiyonluğa oynamadığı için, bir puanın bile avrupa kupaları yolunda önemli olduğunu düşünülen liglerde deplasman maçlarında kariyerleri boyunca beraberliğin iyi sonuç olduğuna alıştırılan oyuncu grubumuz gerçekten çok fazla. fernando'yu ilk 11'den sayarsak muslera ile birlikte sadece 2 futbolcumuz deplasmanda 1 puanın kazanılmadığını, 2 puan bırakıldığını kavrayabiliyor büyük ihtimalle.

    bence bu konu da bizim deplasmanda içeride oynadığımız gibi oynamayışımızın önemli bir faktörü. o sebeple marcao gibi genç yeteneklere ihtiyacımız olduğu kadar, maaşını uygun tutmak kaydıyla tecrübeli yabancı futbolcuları da kadromuzda bulundurmalıyız. yani uzun yıllar bayern'de ligi domine etmeye oynamış olan ribery veya kewell tarzı bir oyuncunun olası gelişi sonrası çok fazla karalar bağlamamalıyız. sürekli genç futbolcularla şampiyonluk kovalamak aşırı zor bir olay, bunu bruma'da da, onyekuru'da da gördük. zaman zaman çok önemli katkılar yapsalar da, en fazla ihtiyacımız olan anlarda maçın ağırlığını kaldıramıyorlar. buna karşın sneijder, muslera, podolski, drogba gibi oyuncular en formda dönemlerinin dışında bile çok anlamlı maçlar kazandırabilir size...

    26 mayıs 2016 galatasaray fenerbahçe maçı - podolski
    18 ekim 2014 galatasaray fenerbahçe maçı - sneijder
    12 mayıs 2015 mersin idmanyurdu galatasaray maçı - muslera
  • 130
    şampiyonluk tecrübesi de etkilemekle beraber, oyuncu karakteri ile alakalı olduğunu düşünüyorum. mental yönden zayıf olan oyuncular deplasmanda seyirci baskısı, oyuncu baskısı gibi sebeplerle çabuk siniyorlar. play off sezonunda deplasmanda çok iyi olmamızın en büyük sebeplerinden biri, sertliğe sertlikle karşılık veren oyuncumuzuj fazla olmasıydı. melo burası bizim evimiz diyen rakibe, buraya çay kahve içmeye gelmedik diyerek sertliğini gösteriyordu.

    fernando ve donk, sertlik dozajı yüksek değil, fernando sinerken, donk sinmese de rakibe karşı pek agresif değil.
    belhanda, sinmiyor gibi görünse de mental olarak oyundan düşüp, oyuna ve rakibe karşı sertlik yok, ama rakiple oyun dışı kavgaya meyilli.
    feghouli, bir nevi selçuk inan gibi. yapılan faullere ya da sertliğe pek kizdigini görmedim.
    onyekuru, kavga çıksa olduğu yerde ağlayacak gibi bir havası var.
    diagne, deli bu işte ama yaparsa bizi yakacak cinsten. belhanda gibi.
    stoper tandemi, bu noktada iyiyiz. bu da deplasmanlar da daha iyi sonuçlar almamıza sebep oluyor. beraberlik iyi mi derseniz, eskiden 1 0 sonrası dagiliyorduk.
  • 131
    bunu defalarca yazdım yine yazıyorum ama tamamıyla orta sahamızdaki oyuncularla ilgilidir. deplasmanı bırak, sahamızda azıcık düzgün pres yapan takımlara karşı bile oyunu alamıyoruz. bunu bilen her anadolu takımı deplasman bize karşı sert oynuyor ve pres yapıyor.
    1. hafta 7. dk'da ilk golü yedik, 3-1 kazandık.
    4. hafta 3. dk'da ilk golü yedik, 4-0 kaybettik
    6. hafta 51. dk'da ilk golü yedik, 3-0 kaybettik.
    8. hafta yemedik, 1-0 kazandık.
    10. hafta 35. dk'da ilk golü yedik, 2-0 kaybettik.
    12. hafta yemedik, 3-0 kazandık
    14. hafta 18. dk'da ilk golü yedik, 1-0 kaybettik.
    16. hafta 18. dk'da ilk golü yedik, 1-1 berabare bitirdik.
    19. hafta yemedik, 1-0 kazandık.
    20. hafta 45. dk'da ilk golü yedik, 1-1 berabere bitirdik.
    22. hafta 14. dk'da ilk golü yedik, 4-1 kazandık
    24. hafta 18. dk'da ilk golü yedik, 1-1 beraber bitirdik.
    deplasmanda 12 maç oynayıp, sadece 3 kez öne geçebilmişiz. kalan 9 maçın 8'inde ilk yarıda gol yemişiz. ve sadece 2'sini kazanmışız. şimdi burda en temel sorun gol yemek. hadi diyelim ilk yarıda stoperlerimiz kötüydü. ikinci yarı luyindama ve marcao geldi. evet bence çok fark etti ama yine golü bir şekilde kalemizde görüyoruz. ve üstüne 2'de forvet geldi ama yine sıkıntı yaşıyoruz. işte sıkıntının büyüğü orta sahada... 10 şubat 2019 galatasaray trabzonspor maçında rodellaga'nın attığı golün öncesine bir bakın. belhanda, ndiaye ve donk orta sahası kağıt üstünde gayet sert duruyor dimi? veya nitelik olarak öyle gözüküyor. o golün başlangıcında ne nicelik ne de nitelik olarak ortada yoklar. herkes o pozisyonda marcao'ya kızdı ama göbekten bir takım öyle rahat gelirse, stoper nesta olsa en fazla 3 kere sizi kurtarabilir. kağıt üstünde iyi gözüken ama bence birbiriyle alakasız orta saha oyuncularımız var. ve bu oyuncular değişmediği müddetçe siz buna ister deplasman fobisi diyin, ister başka bişey ama sonuç hemen hemen aynı olacaktır.

    dün şöyle bir enty (bkz: #2634927) girmiştim. tamamıyla deplasmanda ilk golü yememek amacıyla yazılmış bir 11'dir. yoksa bana kalsa o 4'lüyü sezon sonu komple yollarım, buna selçuk da dahil...

    (bkz: 2018 - 2019 sezonu)

    edit: şunu da belirtmek istiyorum. orta saha oyuncularımız ceza sahasına çok az giriyor. misal bek orta yaptığında içerde genellikle 2 futbolcumuz oluyor. belhanda, feghouli ve ndiaye pek içeri girmiyor. hadi deplasmanda bunu bir nebze anlarım ama ts maçındaki o 30 dakikalık baskıda doğru düzgün çoğalamadık bile...
  • 139
    2018-2019 sezonunda devam ediyor.

    neredeyse her deplasmanda geriye düşüyoruz ve sonra maçı çevireceğiz diye uğraşıyoruz. bursa'da oldu ama alanya'da, erzurum'da 1 puana razı oldun. artık buna çare bulmamız lazım.

    kalan 8 haftada kadıköy, konya, rize, sivas'ta geriye düşersek maçları kazanma şansımız çok düşer.

    maçları 0-0'a bağlayıp 1 golü bekleyeceğiz. zaten neredeyse gol atamadığımız maç yok. sakin, derli toplu oynamamız lazım. hücumları sonlandırmamız lazım.

    fatih terim'in kalan 8 hafta için artık buna çare bulmasını, oyuncuların da mental olarak hazır olmasını diliyorum.
  • 140
    önceki maçlardan farklı olarak bursaspor maçında aslında kendi sahamızdaki gibi oynamaya çalıştığımızdan golleri erken yediğimizi düşünüyorum. beklerimiz çok ileri çıkıyor ve defansta marcao ve luyindama çok yalnız kalıyor ve buna bağlı olarak da arkaya çok adam kaçırıyoruz. yerleşiyoruz bu seferde ikinci yediğimiz goldeki gibi yay üzerinde bir tane adamımız yok adam rahat rahat vuruyor. bizim yeri geldiğinde kontrollü oynamayı öğrenmemiz lazım. çok teknik detaylardan anlamam ama saha da gördüğüm bloklar arasında çok kopukluk var. her bölgedeki kişisel yeteneklerle işi çözmeye çalışıyoruz.
  • 142
    deplasman fobisi kesinlikle kabul etmediğim ve algı yaratılmak istenen bir konu.

    geçtiğimiz 2017-2018 sezonunda deplasmanda ölüyoruz,bitiyoruz, maç kazanamıyoruz muhabbetini bolca duyduk. sene sonu dış saha puantajına baktığımızda kaçıncı sıradayız? yazıyla üç rakamla 3.

    bu sene yine karşımıza çıkıp pompalanan fobi haberlerini görüyoruz. dış saha puantajına bakıyosun kaçıncı sıradayız? yazıyla iki rakamla 2.

    tabi ki iç sahada domine ettiğimiz oyunu deplasmanda sergilediğimiz söylenemez ama ligdeki ekipler artık daha dişli, eskisi gibi kırılgan değiller.

    bizim yaşadığımızın adı fobiyse diğer 16 takımın yaşadıklarının adı ne onun da takdiri sizlere kalmış.
  • 143
    15.11.2019 ila 05.03.2020 arasindaki 4 aya yakın süre zarfında, yani ülkemizde havalarin en soğuk olduğu dönemde trabzon, izmir ve konya deplasmanlarina gideceğiz. (01.12.2019'da trabzon, 22.12.2019'da goztepe, 26.01.2020'de konya) dolayisiyla pek fazla soğuk kaynaklı iklim sikayetimiz olmayacaktır.
    sicak hava ise 18.08.2019'da denizli'de etkisini gosterebilir. fakat sıcağın bizi en cok zorlayacagi antalya ve alanya maclari 26.04.2020 (alanya) ve 17.05.2020 (antalya) olarak gorunmekte. antalya deplasmanina sampiyon olarak gidecegimizi varsayarsak nisan sonu alanya sıcağı cok da dezavantaj yaratmayacaktir.

    kisacasi soguk veya sicak, deplasman tarihlerimiz ve sehirler gayet ideal. gecen seneki erzurum vakasini yahut onceki sene antalya vakasini yasamayiz umuyorum.
  • 144
    başarının anahtarıdır.

    sadece ligde değil, cl'de de başarı istiyorsak mutlak ve mutlak iyi bir deplasman oyunu elde etmek elzem.

    ligde zaten büyükler iç saha maçlarının neredeyse tamamını silme götürüyor. farkı oluşturan derbiler ve deplasman maçları oluyor.

    cl'de çeyrek final oynadığımız sezon deplasmanda hem cluj'u hem de braga'yı yenip gruptan çıkmış, schalke'yi de deplasmanda yenmiştik.hatta madrid deplasmanında 1 gol atabilsek belki de yarı finale çıkacaktır.

    sonraki sezon da juve ile deplasmanda berabere kalmamız bir anda son maçta gruptan çıkma şansı vermişti.

    ligde marcao-luyindama sonrası defansif olarak toparlandık diyebiliriz, gol sorunumuzu ve attıktan sonraki tutma oyunumuzu da geliştirebilirsek başarısız olma şansımız yok.

    içerde uçana kaçana zaten.
  • 147
    deplasman fobisi yoktur geriden top çıkartamadığı için her deplasman maçında sorun yaşayan galatasaray vardır. bunun sebebide arka tarafımızda ayağı kötü olan oyuncu sayısının ( muslera, linnes, luyindama, nagatomp) ayağı iyi olandan (marcao) çok daha fazla olmasıdır. tablo buyken ileri tarafa değil falcao ronaldo bile gelse şampiyonlar ligi ve deplasman maçlarında çok şey değişmeyecektir.
  • 148
    olmayan şeydir. biz kötü bir takım olduğumuz; kompakt oynayamadığımız; feghouli savunma, donk hücum yapamadığı için deplasmanda zorlanıyoruz. içeride seyirci baskısı ile falan bir şekilde rakibin üstüne çullanıp kazanıyoruz ama biraz kompakt her takım bizi alt edebilir. tempomuz yok, sahaya doğru yayılamıyoruz, geriden top çıkaramıyoruz... şu an avrupa ligi seviyesinde dahi değil takım, bırakın şampiyonlar ligi'ni.
App Store'dan indirin Google Play'den alın