• 691
    11 ağustos 2021 chelsea villarreal süper kupa maçında villareal adına 7.penaltıyı raul albiol kullandı. atıştan kısa bir süre önce chelsea kalecisi kepa rakibin sağını (kendi solunu) işaret etti ve sağa atlayıp penaltı atışlarının 6-5 bitmesini sağlayarak kupayı takımına kazandırdı.

    linki: https://gss.gs/CNM.jpg ( videolara telif geldiği için ancak bunu bulabildim, idare edin)

    buraya kadar ilginizi çeken birşey olmamış olabilir ama hikayenin bence asıl ilgi çekici kısmı 2008 ucl finaline benzerliği ile başlıyor. yanlış hatırlamıyorsam penaltıların hikayesini ilk kez drogba'nın kitabında okumuştum(yanlışsa affınıza sığınıyorum). o gün chelsea'yi üzen şartlar bugün çok benzer bir durumda yüzüne güldü ve tarih tekerrür ederken mavileri ikinci kez üzmemeyi tercih etti. çok uzatmadan hikayeye geçeyim, buyrun efendim:

    normal süresi 1-1 biten ve penaltılara geçilen 2008 şampiyonlar ligi finalinde penaltı atışlarına geçilmiş ve penaltı atışları sonucunda manchester united kupaya uzanmıştı. ancak bu penaltı atışları sıradan penaltı atışlarından farklıydı. chelsea bir taktik uygulamaya çalışmış ancak başaramamıştı. işte bu olayın ilginç perde arkası:

    simon kuper’in kitabında yazdığı üzere, chicago üniversitesi’nde yüksek lisans yapmakta olan ıgnacio palacios 1995 yılından itibaren penaltı atışlarının kaydını tutmaya başlar bu çalışmasını da 2003 yılında yayınlar. ıgnacio’nun bu çalışmalarını bilen bir arkadaşı, ıgnacio’yu şampiyonlar ligi finali’ne çıkan chelsea teknik direktörü avram grant ile tanıştırır.

    ıgnacio grant’a, maçın penaltılara gitmesi halinde yararlanabilecekleri bir rapor sunar. bu raporda özellikle üzerinde durduğu birkaç nokta vardır:

    1- manchester'ın kalecisi van der sar, atıcının doğal köşesine yatmaya meyillidir. yani bu sağ ayağını kullanan atıcının sol tarafı, sol ayağını kullanan atıcının ise sağ tarafıdır.

    2- van der sar, yerden 1-1,5 m yükseklikteki penaltıları kurtarmaya daha yatkındır.

    3- cristiano ronaldo topa koşarken durursa, %85 ihtimalle kalecinin sağına doğru atış yapacaktır. yalnız ronaldo kalecinin yerinden oynaması için son ana kadar bekler ve buna göre kararını değiştirebilir. kalecinin önceden hareket ettiği bütün durumlarda ronaldo penaltıyı gole çevirmiştir.

    4- ilk penaltıyı kullanan takımın kazanma ihtimali %60'tır.

    tekrar maça dönelim. maç 1-1 biter ve penaltı atışlarına geçilir ve "ilk penaltıyı manchester kullanır". manchester ve chelsea'li oyuncular ilk iki penaltılarını gole çevirir ve topun başına cristiano ronaldo geçer.

    ronaldo topa yaklaşırken önce duraksar ve kaleci petr cech'i süzer. ancak cech dersine çalışmıştır ve yerinden bir milim bile kıpırdamaz. ardından kendi sağına yatarak penaltıyı kurtarır.

    bu esnada chelsea'li oyuncular da dersine çalışmış oldukları için hep kendilerine göre sağ köşeye, yerden veya havadan topu bırakırlar ve golü atarlar. buna uymayan tek kişi ise sol ayaklı ashley cole'dür. kendisi doğal köşesine atmamış, yine sağ ayaklı arkadaşlarının vurduğu sağ köşeye yerden sert bir vuruş yapmıştır. van der sar ise köşeyi bilmiş, ancak bu sert şutu çıkaramamıştır. işin ilginci cole'un plana uymaması, golü atmasına rağmen dolaylı olarak kupanın kaybedilmesine sebep olacaktır.

    artık son penaltıya gelinmiştir. terry topun başına gelir ve yine sağ ayakla kendisinin sağına topu bırakır ve van der sar'ı ters köşeye yatırır. ancak top direğe takılır ve penaltılara denge gelir
    sonrasında anderson, kalou ve giggs penaltılarını gole çevirir ve durum 6-5 olur. chelsea'nin 7. penaltısını kullanmak üzere topun başına gelen fitbolcu nicolas anelka oldukça stresslidir. ancak bu esnada, manchester yedek kulübesi, chelsea'nin penaltılarını belli bir sistematiğe göre kullandığını anlamıştır.

    görünüşe göre bütün penaltılarını kendilerine göre sağ köşeye atmaya karar vermişlerdir. aslında sistem bu değildir, ancak solak olan cole gerekeni yapmadığı için bütün penaltılar sağ köşeye atılmıştır. dolayısıyla teoride yanlış olsa da, pratikte doğru sonuca ulaşmışlardır.

    derken sağ ayaklı anelka topun başına gelir. atacağı köşe bellidir. kendine göre sağ köşeye, yerden ya da havadan vuracaktır. ancak van der sar, topun başındaki anelka'ya sağ köşeyi gösterir (kaleciye göre sol). yani bir nevi "nereye atacağını biliyorum" der.

    bunun üzerine anelka paniğe kapılır ve kendisine göre sol köşeye, tam da yerden 1-1,5 metre yüksekliğe vurur ve bum! van der sar penaltıyı kurtarır. böylece manchester united kupayı müzesine götürür.

    (hikaye için kaynak linki: https://www.futbolakademi.net/...nin-penalti-taktigi)
  • 640
    an itibariyle hücum hattı hakim ziyech, kai havertz, timo werner, tammy abraham, olivier giroud, christian pulisic, mason mount gibi isimlerden oluşan; fakat defansında zouma-rüdiger, kalesinde kepa olan bir garip takım.

    bu şey değil mi baros, lincoln, arda, kewell'lı hücum hattına sahip olup defansta servet sabri, kalede orkun uşaklı galatasaray throwbacki.*
  • 560
    zamanında vazgeçip elden çıkardıkları oyuncularla direkt yada dolaylı yoldan ligdeki rakiplerini beslemiş kulüp. bir diğer deyişle ''dün yediğin hurmalar bugün g*tünü tırmalar.'' sözünün canlı kanıtı. o oyuncular:

    1) romelu lukaku - manchester united

    http://i.dailymail.co.uk/...-6_1463859518361.jpg
    https://platform-static-files.s3.amazonaws.com/...s/250x250/p66749.png

    2011'de idolü didier drogba'nın efsaneleştiği takıma çok genç yaşta* anderlecht'ten transfer oldu. ancak o yıl yaşanan teknik direktör değişiklikleri yüzünden fazla süre alamadı. önce 1 yıllığına west brom'a kiralandı. o yılı 17 golle tamamladı. sonra ise 1 yılı kiralık 3 yıl everton'da top koşturdu. burada 133 maçta 71 gol attı. chelsea'nin yaptığı en büyük hata real madrid'in morata'da yaptığını yapmayıp geri alma ücreti koymaması oldu. halbuki 2017-2018 sezonu öncesi yaz transfer sezonunda manu'ya gitmeden önce lukaku mavilerin ilk transfer hedefiydi. ancak her şey pogba'nın bir telefonuyla değişti.

    2) dominic solanke - liverpool

    https://www.thesun.co.uk/...?strip=all&w=640
    https://90l.tribuna.com/...8e5c7ec2646fde86.jpg

    kendisini aslında chelsea satmadı, ancak sözleşmesi bittiğinde yenilemeyi de tercih etmeyince bu genç yetenek liverpool'un yolunu tuttu. solanke bu yaz oynanan 2017 u20 dünya kupasında ingiltere'nin en önemli oyuncularından bir tanesiydi, hatta turnuvanın altın top ödülünü kazandı. bu ödülü önceden kazanan yıldızlar; lionel messi, diego maradona, sergio agüero, paul pogba, seydou keita ve javier saviola.

    chelsea bu oyuncuyu liverpool'a kaptırmasıyla altyapısındaki a takıma çıkmaya aday en önemli oyuncusunu ligdeki direkt rakiplerinden birine kaptırmış oldu.

    3) petr cech - arsenal

    http://a9.vietbao.vn/...anh-sieu-du-bi-1.jpg
    https://www.standard.co.uk/...24/16/petrcech-0.jpg

    kendisi chelsea'deki abramovich devriminin en önemli parçalarındandı. mavilerde 11 sezon geçiren deneyimli kaleci 15 tane de kupa kazandı. ancak 2015 yazında chelsea onu 10 milyon £'a arsenal'e sattı. cech neden takımdan ayrıldığını şu şekilde açıkladı: '' artık kalede birinci seçenek olmadığımı anlamıştım. bu durum ilerleyen zamanda değişecekmiş gibi de görünmüyordu. ben de kariyerimin bu aşamasında yedek kulübede oturmak istemediğim için ayrılmaya karar verdim.'' o dönemde yeriniatletico madrid'teki kiralık sözleşmesi bitip chelsea'ye dönen genç kaleci thibaut courtois'ya kaptırmıştı.
    kaderin cilvesi olarak da arsenal forması ile ilk resmi maçında chelsea'yi yenip community shield'ı kazandılar. ilerleyen zamanda arsenal'de bir community shield daha ve bir fa cup kazandı. kendisi hala premier ligde en uzun süre gol yememe rekorunun sahibi ve joe hart ile birlikte en çok altın eldiven kazanan kaleci.

    4) daniel sturridge - liverpool

    https://www.standard.co.uk/...Daniel-Sturridge.jpg
    https://platform-static-files.s3.amazonaws.com/...s/250x250/p40755.png

    sakatlık problemleri yaşamasına rağmen chelsea'nin daniel sturridge'in 2013'te ayrılmasına izin vermesi şaşırtıcı. çünkü o dönem chelsea forvet hattı torres ve sturridge'den oluşuyordu. torres'in mavilerde ortaya koyduğu performans da pek iç açıcı değildi doğrusunu söylemek gerekirse. ona rağmen sturridge düzenli oynama şansı bulamayınca ocak 2013'te 12 milyon £ karşılığında liverpool'a transfer oldu. kırmızılarda ilk 1,5 yılında 49 maçta 35 gol atma başarısını gösterdi. 2013-2014 sezonunda forvette suarez ile o kadar uyumluydu ki luis suarez - daniel sturridge ikilisi* premier lig tarihinin gelmiş geçmiş en iyi forvet ikililerinden biri olarak gösteriliyor. bu başarısı onun 21 gol 3 asistle 2013-2014 sezonu premier lig yılın karmasına girmesini sağladı.

    zaman zaman sakatlıklarla uğraşsa da sağlıklı ve fit olduğu zaman sturridge hala premier ligin en tehlikeli forvetlerinden biri kabul ediliyor.

    5) juan mata - manchester united

    http://youngjournalistacademy.com/...oads/2016/02/JM1.jpg
    https://i.eurosport.com/...2560-1440.jpg?w=1050

    2011-2012 ve 2012-2013 sezonunda chelsea'de yılın oyuncusu seçilmesine, hatta kulüp o yıllarda şampiyonlar ligive uefa avrupa ligini de kazanmasına rağmen, mourinho 2013-2014 sezonunda takımın başına geçtiğinde kendisini oynatmamayı tercih etti. ispanyol oyuncu yarım sezon mavilerle kalsa da sonrasında manu'ya transfer oldu.

    ocak 2014'ten bu yana manu ile bir lig kupası, bir uefa avrupa ligi ve bir fa cup kazandı. işin garibi mourinho 2016 yılında manu teknik direktörü oldu ancak bu kez mata'yı as oyuncusu yaptı. ancak mata da manu ile 3 sezondan fazla süre geçirmesine rağmen hiç chelsea'deki kadar iyi olmadı.

    6) mohamed salah - liverpool

    http://www4.pictures.zimbio.com/...ube+EO7stjUTFBYl.jpg
    https://cdn.images.express.co.uk/...med-Salah-826072.jpg

    salah bu yaz* liverpool'un ikinci transferiydi. üstelik rekor bir ücretle liverpool'un en pahalı afrikalı oyuncusu olarak transfer oldu. ancak bu transferin 3 yıl önce gerçekleşmesi gerekiyordu aslında.

    liverpool salah'ı aslında ocak 2014'te transfer etmek istemiş ama ücret konusunda basel ile anlaşamayınca araya chelsea girip oyuncuyu kapmıştı. salah, chelsea ile sadece 6 lig maçına ilk 11 çıkabildi. bonservisi ile roma'ya gönderilmeden önce de sırasıyla fiorentina ve romaya kiralandı.

    salah 2016-2017 yılında avrupa'nın 5 büyük liginde 10+ gol ve 10+ asist yapan 8 oyuncudan biri oldu ve yaz transfer döneminde 42 milyon € karşılığında roma'dan liverpool'a transfer oldu. bu oyuncuda da aynı şekilde chelsea geri alma ücreti koymayarak hata yaptı.

    7) kevin de bruyne - manchester city

    http://givemesport.azureedge.net/...7006ef74a90d/960.jpg
    https://cdn.images.express.co.uk/...De-Bruyne-728097.jpg

    şimdiye kadar yazdığım oyuncuların hiçbiri kevin de bruyne'yi kaptırmak kadar chelsea'nin canını yakmamıştır.

    de bruyne chelsea'ye 2012'de transfer oldu ancak sadece 9 maçta görev alabildi. daha sonra 2012-2013 sezonunda werder bremen'e kiralandı. werder bremen'deki performansıyla almanya'da başta klopp olmak üzere birçok hocanın dikkatini çekti. klopp 2013'te de bruyne'nin mario götze'nin dortmund'taki yerini doldurabilecek oyuncu olduğu kanaatindeydi. ancak araya chelsea teknik direktörü mourinho girip de bruyne'yi chelsea'de şans bulacağına ikna etti. tarih tekerrür etti ve bu sefer de takımın önemli oyuncularından biri olamadı, ocak 2014'te bonservisi ile wolfsburg'a gitti.

    tek tam sezonu olan bundesliga 2014-2015 sezonunda 10 gol 20 asistle bundesliga yılın oyuncusu ödülünü kazandı. performansından dolayı avrupa büyüklerinin radarına girdi ve wolfsburg'un onu elinde tutma ihtimali kalmadı. sonunda da 55 milyon £'a manchester city onu transfer etti.

    kevin de bruyne tartışmasız chelsea'nin elinden kaçırdığı en büyük yetenek ve geri alma bedeli koymadığına chelsea'yi en çok pişman eden kesinlikle. manchester city'e geldiğinden beri üstüne koyarak ilerliyor, bu sezon* city şampiyon olursa da en büyük pay sahibi de bruyne olacak ve yılın oyuncusu seçilecek büyük ihtimalle.

    sözlük yazısından daha çok bir spor dergisi yazısına benzedi dili bakımından, ama sıkılmayıp buraya kadar okuduğunuz için teşekkür ederim.*
  • 789
    chelsea'nin usulen yaptigi bastan sona usulsuz olmasina ragmen nufc'nin ve chelsea'nin beraber ayni ligde olmasina goz yumuluyor. alinan rusvetin miktarini hayal bile edemiyorum. su an cok tatli geliyor arap parasi, keriz kekledik diye dusunuyorlar ancak amerikanin basina gelen avrupa ve ingilterenin de basina gelecek. yeni nesil araplat egitimini amerikada aldi, hala ayni sekilde bencil ve dik kafalilar ancak siyonistler gibi hangi koseleri kapmalari gerektigini ogrendiler. avrupanin temel degerlerinde soz sahibi olmak icin her seyi satin aliyorlar.

    usa'de bildiginiz tum populer kultur dergi/ internet yayinlarinin hepsinin sahibi suudiler. gorunen bir yahudi genc is adami ancak yatirimcilari direkt prens. peki ne yapti bu populer kultur yayinlari? su an amerikanin basina musallat olan woke ve lgbt+ isleriyle cancel culture bunlarin pompalamasiyla bu hale geldi. (ılk baslatan obama'dir ki obama tarihin en igrenc baskani olabilir, beyaz ve hristiyan kulturun icine dinamit atip yakti) elde ettikleri sey kendilerine dokunulmazlik getirirken, queer against islamophobia diye pankar cikiyot mesela pride yurusunde, ya da musluman ve yahudilere ekstra imtiyaz taniniyor populer kultur urunu olarak, beyaz hristiyanlari seytanlastiriyor.

    kulturel marksisizmin bir urunu oldugu dogru. ancak bunu besleyenler siyonist ve arap paralari.

    mesihin geri donusunun beyaz avrupanin ve hristiyanligin dagilmasiyla gerceklesecegine inanan orthodox yahudi hahamlarin son 15 yillik aciklamalarin bakarsaniz hepsi avrupaya olan multeci gocunden ve araplarin bizimki gibi ulus devletre penetre etmesinden ne kadar memnun olduklarini gorursunuz.

    konuyu biraz dagittim. kisacasi araplarin paralilari daha kurnaz hale geldi, daha fazla guc ve itibar istiyorlar. bunu yaparken de klasik bir arap ozelligi olarak ellerinin degdigi tum degerleri yok ediyorlar.

    2bin yillik sumer imparatorlugu bile, o sirada museviligi ortaya cikarmamis yahudiler ve araplar yuzunden yikilmistir. once duzensiz goc, sonra sistemin yetmemesi ve cokmeye baslamasi, sonra arap ve yahudilerin isyan edip gul gibi medeniyetin icine etmesi.

    daha sonra kafasi biraz daha hizli calisan yahudiler sumerlerin dinlerinden ogrendiklerini ayni sekilde kitaba dokup museviligi ortaya cikarmis, biraz daha yavas kafasi calisan araplar once binlerce yil tasa taptiktan sonra onlar da ayni yola gidip islami ortaya cikarmis. onlardan binlerce yil once tek tanriya inanan biz turkler ise biraz savas zoru, biraz da salaklikla onlarin ipiyle kuyuya inmisiz.

    chelsea diyorduk... bize iki iyi oyuncu versin, sonra mumkunse kume dussun.
  • 621
    vizyonlarından dolayı değil transfer yasağından dolayı genç oyunculara süre veren takım.

    chelsea hiçbir zaman genç oyunculara süre veren bir takım olmadı. yaptıkları en üst şey, bir ton genci alıp sağa sola kiralamak oldu.

    bu sene transfer yasağı olmasa ne mount'u ne tomori'yi ne de abraham'ı oynatırlardı. yerlerine ben diyeyim milinkovic savic siz diyin fabian ruiz, milyonlar döküp hazır oyuncu alırlardı. he bu yasak onlar için uzun vadede kazanç oldu. o da ayrı konu.

    bunun bir benzerini geçen sene trabzon da yaşadı. onazi sakatlanmasa abdülkadir parmak'tan kimsenin haberi olmayacaktı. onur kıvrak futbola ve taraftara küsmese yine bir şekilde oynayacak, uğurcan çakır alt liglerde takılcaktı. hepsini geçtim, bu olaylar yaşanırken transfer sezonu açık olsa yerlerine ne olduğu belirsiz topçular alınırdı. hem kamuoyu hem de trabzon yönetimi kendileri karar almış gibi bunu öve öve bitiremedi. trabzon için avantaj ise, gençlere verilen sürenin faydasını görüp bu yaz transfer politikasını ona göre belirledi.

    futbol dünyasında amaç-sonuç ilişkisi her zaman mantıklı işlemez. amacınız o olmasa da mevcut şartlar sizi doğru yola sürükleyebilir. tesadüf ile bunlara ulaşmış kulüpler şanslı olup bunun değerini kesinlikle bilmeli. bu kulüpleri övmek ise bence yersiz.
  • 548
    şu anda premier lig'in zirvesinde olmasına pek şaşırılmaması gereken takım. çünkü mourinho bilindiği üzere ilk sene pek başarılı olamaz yeni çalıştırdığı takımlarda. evet chelsea'ye ilk gelişinde şampiyon olmuştu ama onun dışında madrid ve ikinci chelsea döneminde ilk senesinde tökezlemişti. guardiola'nın oynatmaya çalıştığı futbol ise ingiltere'de hemen işleyecek bir taktik değil. klopp bile baya sancılı bir dönemden geçti ilk geldiği zaman. wenger ise yine çılgın şeyler deniyor ki bu sefer yaptığı şeyler tutuyor gibi. buraya not olsun bir gün onun hakkında da uzun bir yazı yazarım.

    peki gelelim conte'ye. conte'nin italya'da oynattığı futbol ingiltere'ye ve mevcut chelsea'nin kadrosuna çok uygundu. hali hazırda 3 hamle ile chelsea'nin kadrosu şaha kalktı. çünkü conte'nin hep istediği klas stoperler chelsea'de mevcuttu. zouma gibi genç ve yüksek potansiyelli bir stoper, cahill, terry gibi tecrübeli kurtlar ve ivanovic gibi bek ve stoper bölgesinde çılgın atabilen bir oyuncuları vardı. conte geldi dedi ki bana yetmez bu kadar stoper, oyunu rahat kurabilen bir oyuncu istiyorum. önce italya'dan conte kendi öğrencisini getirmek istedi; ama bonucci oğlunun sağlık sorunları ve italya'yı bırakmak istememesinden dolayı chelsea'ye gelmedi. onun yerine eski evlat david luiz kulübe geri döndü. conte dedi ki azpilicueta benim jokerim olacak, onun yerine sol ayaklı bek/stoper almalıyız. direk marcos alonso'yu aldılar fiorentina'dan. ve geçen sene chelsea'in en büyük eksiği, dinamo-orta saha bölgesini, şu anda dünyanın en iyisi kante ile doldurdular. kante'yi diğer takımlardan kapmaları büyük işti. ki fabregas yerine eğer gelmek isteseydi roma'nın all-around orta sahası radja naingollan'ı da alacaklardı ki o da gelseydi cidden efsane olurdu. conte her zaman 3-5-2, 3-4-3, 5-2-3 taktiklerini dönüşümlü oynatan bir hoca oldu. italya milli takımından biliyoruz bunu. sert pozisyon alan yani pozisyonunu kolay kolay kaybetmeyen, oyunu geniş oynayan ve hızlı kontratağa çıkan bir futbol anlayışına sahip. pozisyon koruma conte'nin her zaman ilk öğrettiği öğreti olmuştur her takımında. bunun ispatı için bugün chelsea'nin yediği golde, cahill'in kendi kalesine attığı goldeki dizilimine bakın. adamlar gol yerken bile 5-2-3 dizilişinde gol yiyor. ki bu entry'i girdiğim tarih itibari ile son 8 maçta sadece 2 gol yediler. çok büyük iş.

    aldığı 4 adamla kadrosuna müthiş bir derinlik kattı chelsea. kalede; dünyanın en iyi kalecilerinden courtouis ve dünyanın en iyi yedek kalecisi olabilecek asmir begovic var. stoper ve bek mevkilerinde; david luiz, cahill, ivanovic, marcos alonso, terry, kurt zouma, azci gibi isimler var. orta saha'nın ortasında; matic gibi kemik bir oyuncu var, kante gibi tüm dünyayı sırtında taşıyabilecek bir güç, fabregas gibi bir sihirbaz, oscar gibi her an değişik işler yapabilecek isimlerin yanı sıra chalobah ve loftus- cheek gibi 2 tane de wonderkidleri var. kanat bölgesinde; hazard, pedro, willian ve moses gibi hızlı isimler var ki pedro belki de kariyerinin en iyi futbolunu oynuyor. forvet bölgesinde ise diego costa gibi ceza sahası içinde dünyanın en tehlikeli 2-3 isminden biri ve bence lukaku'dan daha yetenekli olan belçikalı bathshuayi var. önümüzdeki sezon fabregas'ın muhtemel gidişiyle orta sahaya ve forvete transfer yapmaları bekleniyor. ki conte oyuncularını çok fazla değiştirmeyi seven bir hoca değil. yola aynı adamlarla çıkma felsefesine sahip, o yüzden fabregas'ın dışında giden olacağını düşünmüyorum. hatta o bile gitmeyebilir.

    şimdi taktik mevzusunu daha da açarsak chelsea şu an genel olarak 5-2-3 oynuyor. sol açık marcos alonso kadronun değişmezi. geçen sene fiorentina'da kariyer sezonunu oynadı ve dikkatleri çekti. premier lige de çabuk ısındı çünkü marcos zaten premier lig'de oynamış bir oyuncu. bolton ve sunderland geçmişi var. stoperde ise cahill'in yanında david luiz ve azci oynuyor. azci boy ve hız olarak sırıtmadığı için ve zaten defansif bir oyuncu olduğu için şimdilik o bölgede iyi iş çıkarıyor. zaten chelsea "bence" premier ligin en derin kadrosuna sahip olduğu için bu geri 5lide cahill hariç herkes yer değiştirebilir. azci sağa da geçebilir sola da. alonso stoper de oynayabilir. conte euro 2016'da sağ ayaklı darmian'ı sol açıkta oynamıştı. bu tarz bir şeyi alonso'yu sağ'da oynatarak bile yapabilir. orta saha ikilisinde ise genel olarak matic ve kante ikilisiyle başlıyor. maçın gidişatına göre fabregas ya da genç ikiliden biri giriyor. ki loftus-cheek geçen seneye göre fazla şans bulamadı. oscar'ı da unutmamak lazım. genel olarak kanatlara yakın oynuyor ama oscar. fiziken de zaten kante ve matic gibi savaşçı orta saha rolünü üstlenmesi mümkün değil. kanatlarda ise oscar, willian, pedro, hazard ve moses oynuyor. eğer moses 5-2-3'ün 5'lisinde değilse 3'lüsünde oynuyor. ki moses'ın en büyük şansı conte'in cuadrado'yu geri dönmeye ikna edememesiydi. cuadrado hem defansif olarak hem de hücum olarak moses'dan 10 kat daha üst düzey bir oyuncu. ama conte işte taş koysan o bölgeye ona da iş yaptırır. willian ve pedro genel olarak sağ tarafta dönüşümlü forma giyiyor. maç içinde pedro'da sola geçebiliyor tabiiki ama genel olarak sol tarafın hakimi eden hazard. bu sene çok büyük oynuor. şampiyon olduğu seneden de daha iyi ki hazard'ın şampiyon yaptığı seneden daha iyi oynaması demek daha rahat şampiyonluk demek. forvet bölgesinde ise costa tek başına krallığını ilan etmiş durumda. 16 gole direk katkı vermiş ki sanırım bugün yanlış görmediysem bu alanda avrupa'nın en iyisi. costa'yı insanların sevmemesini anlayabiliyorum ama kötü futbolcu demesini anlayamıyorum. bir defa en basitinden adam kötü futbolcu değil. atletico madrid'in tarihini değiştiren adamların başında geliyor. evet rahatsız bir oyuncu ama adam işini iyi yapıyor. aynı bizim melo gibi düşünün. başkasının melo'dan nefret etmesi kadar doğal bir şey yok. çünkü bizde çok iyiydi. costa da öyle. bir de costa'nın en iyi özelliği kanat oyuncuları için müthiş duvar olabiliyor. pas yeteneği de brezilyalı ve ispanya'da futbol oynamış bir oyuncu olarak da fena değil. costa'nın yedeği ise avrupa'nın en potansiyelli genç forvetlerinden biri michy batshuayi.. büyük paralar verdiler ama martial'in 55 milyon ettiği ligde onun için 35 milyon "normal" sayılabilir. ki chelsea buna rağmen sezon başına kadar baya ciddi bir şekilde griezmann'ı istiyordu. ama fransız oyuncu haklı olarak gelmedi. simeone'yi bırakmak istememesi ve yoluna şampiyonlar liginde devam etmek istemesi normal karşılanabilir. alonso yavaş bir kanat oyuncusu değil, stoper çıkışlı olmasına rağmen bu onu premier lig için "seçilmiş kişi" yapıyor. moses, conte ile en çok gelişim kaydeden oyuncu oldu ki adamın savunma verileri 1'den 20'ye fırladı resmen. ki bence conte takımına amerikan futbolu'da izletiyordur. dikkat ederseniz takım hücumdayken ve savunmadayken iki farklı taktikle oynuyor gibi duruyor. hücumdayken 3-4-3, savunmadayken 5-2-3. pas aktarımını savunmadan david luiz bile yapabilir ki mourinho bir ara kendisini cdm olarak oynatmıştı hatırlarsanız. david luiz tarzı bir stoper istenmesinin nedeni buydu. hızlı aktarım, hızlı geri dönüş, kanatlara hızlı çık, topu aktardığında pozisyonunu koru. rakip baskı kurduğunda topu hemen ileriye çıkar ama bunu yaparken pozisyonunu yine korumayı bil. kısaca bu yazdıklarımın hepsi tek adam tek başına yapıyor; kante. şu an lestır'ın bu kadar kötü olmasının nedeni mahrez veya vardy'in kötü oynaması değil. kante'in olmaması. çünkü kante bir orta sahaya göre oldukça hızlı, savunma ve pozisyon bilgisi çok üst düzey bir oyuncu. yanında matic gibi bir canavar da olunca chelsea'nin bu kadar rahat alan kapatması ve çabuk hücuma çıkması tesadüf değil. hatta şöyle açıklayayım chelsea'nin hücüm varyasyonlarını;

    stoper topu kaparsa; stoper-ortasaha'ya-orta saha kanatlara uzun top- kanatlar: içeri girme, ya da costa'ya oynama.
    orta saha topu kaparsa (ki ortasahanın topu kapması bir bakıma kontrada yakaladıkları anlamına geliyor); ortasaha- costa-costa genel olarak kanatları bulmaya çalışıyor ki 5 asisti olduğunu düşünürsek pek yanlış sayılmaz.

    çok basit anlatmışım gibi gözükebilir ama açın izleyin maçlarını. bu kadar basit ve güzel oynatıyor conte takımını. zaten futbolda basit bir spordur demişer hep.

    son olarak bu sene premier lig'de şampiyon olmak bence aşırı önemli bir şey. bu sene lestır city ve tottenham gibi duygusal bir hikayeye sahip takımlar yok premier lig'de. united hariç bütün para babaları gayet formdaki united'ın ölüsü halen united olduğunu düşünürsek resmen savaş var premier ligde. liverpool ve arsenal gibi takımlar keyifli futbollarını finale kadar sürdürüp kazanmak için savaşacaklar. guardiola zorlanıyor ama elbet onun da anı gelecek. chelsea ise bu takımlar içinde en belirsiziydi geçen seneye bakarsak. enkaz, öz güvensiz oyuncular ve bir sürü faktörler. üstelik o kadro'dan neredeyse giden olmadı. conte'in yaptığı şey burada başlıyor aslında nasıl pozisyon korumayı öğretiyorsa takıma kattığı enerji de o kadar kıymetli, o kadar değerli. çökmüş bir takımı bir makineye sadece 4 ay gibi bir sürede dönüştürdü. elbette bu sene şampiyon olamayabilirler ve conte tökezleyebilir ama sonuçta geçen seneki gibi ölü değil chelsea.

    conte'yi daha iyi anlamak için, sözlüğümüzün en iyi yazarlarından haginin topugu'nun bugün conte hakkında yazdığı harika yazıyı bırakıyorum; (bkz: #2073850)
  • 622
    --- alıntı ---

    chelsea'nin crystal palace karşısındaki ilk 11'i: kepa, james, zouma, tomori, emerson, kante, kovacic, mount, willian, pulisic, abraham.

    24 yıl, 88 günlük yaş ortalamasıyla kulüp tarihinin en genç 11'i olan bu kadro, bu sezon ligde kullanılan en genç 11 olma unvanına da sahip.

    --- alıntı ---

    https://twitter.com/.../1193144559817113600

    "hatice'ye değil neticeye bak" diye bir söz vardır. chelsea'nin bu sezonki yapılanma süreci için söylenebilecek şey tam olarak bu. transfer yasağı olmasa muhtemelen bu tip bir rebirth süreci geçirmeyeceklerdi (belki de geçireceklerdi, bilemeyiz?) ancak öyle ya da böyle şu an önümüzde güzel bir örnek var. ve akla takılan asıl soru; acaba uefa bize de aynı yaptırımı uygun görseydi benzer yapılanmayı gerçekleştirebilir miydik? daha doğrusu, zorunlu olarak yapmak zorunda kalacağımız* rebirth'te chelsea'nin yarısı kadar başarılı olabilir miydik?

    veteranlara gömülen milyon euro'ları düşününce insanın aklına geliyor işte...
  • 683
    benim hatırladığım yakın tarihte 3'lü defans oynamışlığı falan olmayan takım.

    bir teknik adam takımın başına geliyor ve daha önce takımın uzaktan yakından alakası olmayan bir diziliş ve taktikle 9-10 ay içinde size şampiyonlar ligini kazandırıyor.

    hani taraftar arasında yaygın bir stereotypo var ya galatasaray'ın oyun genetiği odur budur diye tamamen saçma sapan gerçekten uzak bir şehir efsanesi.

    eğer hatalarından ders alan, yanlışın üstüne ısrarla gitmeyen, ne yaptığını bilen iyi bir taktisyen varsa bir takımın başında her takım her şeyi oynar. bu şartlar altında en fazla olsun olsun 1-2 transfer dönemi sürer kafasındakini sahaya yansıtması.

    (bkz: thomas tuchel)

    (bkz: 29 mayıs 2021 manchester city chelsea maçı)
  • 784
    hergün sağa sola 4 oyuncu yolluyor ama hala kadro 70 kişi. kim hangi kafayla kurdu lan bu kadroyu?

    gönderdikleri de öyle altyapıdan 17 yaşında leblebi fıstık niyetine oyuncu da değil. lukaku, kante, ziyech, havertz, koulibaly, mount, mendy, pulusic, joao felix, aubameyang vs diye gidiyor da gidiyor. 100m saydığı adamı 1 sene sonra hava parasına yolluyor.
  • 676
    ligde 36. hafta itibariyle 4. sırada olan takım. 1 puan arkasında liverpool var. eğer ligi ilk 4'te bitiremezse ve cl finalini kazanırsa bjk şampiyonlar ligi'ne direkt gidemeyecek.

    bu durum maalesef benim istediğim bir şey. cl gelirleri beşiktaş'ın elini çok güçlendirir. bizim gelecek sezon ne olacağımız belli değil. her ihtimale karşı aramız çok açılmazsa bizim için iyi...
  • 656
    bu takım için "ikinci takımım" demek istiyorum fakat asla doğru bir ifade olmayacağını da biliyorum. galatasaray'ın ardına başka bir takımı, galatasaray'ı sevdiğim gibi koyamıyorum. "ikinci takım"ım diye bir şey olması için, oranın havasını solumam, tarihini bilmem, yaşamam gerek. chelsea ingiltere takımı. aynı hissiyatı asla veremeyeceğini biliyorum. fakat, ne zaman "ikinci takımın ne" diye sorsalar (ki bu soru çok nadir sorulur, genelde yabancılarla konuşurken türkiye dışında hangi takımı desteklediğim soruluyor) chelsea diyorum.

    ikinci takımım olamayacak biliyorum fakat türkiye dışında uğruna kayda değer bir şey hissettiğim bir takım varsa o da chelsea.
    garip bir hikaye olabilir ama bu takıma olan sevgim ya da bağım şöyle başlamıştı:

    ben, mahallede büyüyen ve erken 2000'lerde çocuk olan her memur çocuğu gibi, futbol ile büyüdüm.
    babam, zekasına hayran olduğum bir adam. kaba değil, istanbul beyefendisi kibarlığı var üstünde. şiddet ile bağı neredeyse 0.
    şiddetle sevdiği ve takip ettiği bir şey vardı tabii ki, en azından ben büyürken gördüğüm. galatasaray. futbol.
    beni galatasaraylı yapan babamdır. ilginç bir şekilde, baba tarafımın hepsi galatasaraylıyken, anne tarafımın çoğunluğu da fenerlidir.
    babamdan futbolu, galatasarayı öğrendim. ve galatasaraylı oldum.
    sonra büyüdüm. mahallenin amatör futbol kulübüne yazıldım. futbol oynamaktan çok keyif alıyordum.
    beni, mahallenin amatör futbol kulübüne yazdıran, bunu istememi sağlayan ise babam değildi.
    mahalledeki abilerimizdi. 2 tane abimiz vardı. ikisi de futbolcu. biri ondan önce bıraktı, ama diğeri devam etti. iyi topçuydu.
    onlar sayesinde mahallenin "bebeleri" olan bizler, bu kulübe yazıldık. bu adamlarla gerek saklanbaç oynar, gerek onların hikayelerini dinlerdik.
    mahalle abileriydiler işte. ama öyle kavgacı, serseri adamlar değillerdi. akılları başlarında adamlardı. şanslıydık.
    memur çocuğu olmanın getirdiği bir şey daha var, yazlık... yazları izmir'e giderdim. bütün yaz mahalleden uzaktım. bu şu demekti; benim arkadaşlarım tatilde birbirileriyle zaman geçirirken, top oynarken, samimileşirken, anı biriktirirken, ben izmir'de yalnız, birkaç arkadaşı olan, içen sıçan, küçük yaşta "yazlıkçı kızlar" rüzgarına kapılan bir elemandım.
    bir yaz daha bitti, yılını hatırlamıyorum. bir geldim, her zaman top oynadığımız yerde "antreman sahasına gider" yazıyordu. tebeşirle yazılmış :)
    dedim lan noluyo! ne antreman sahası?
    tabii arkadaşlar da "olm sen yokken burda çok acayip şeyler oldu lan hahaha xd" kafasında takılıyorlar, aaa sen bilmiyor musun tabii izmirdeydin falan muhabbetleri dönüyor. hahah. ulan hatırlayınca gülümsedim.
    mesele şuymuş; bizim "sokak" illegal bir takım kurmuş arkadaşlar.
    oldschoolun babası lan! plan şu: sokak aralarında antreman yapıyoruz. antreman taşlarını dizip antreman sahasını hazırlıyoruz.
    formaları mahallenin terzisine diktiriyoruz. (bunu hiç yapmadık, ama plan buydu)
    her oyuncunun adı oyuncu kayıt defterinde olacak. (o abilerimizden birinin okul defteri)
    ilk önce kulübün logosu, ismi, kuruluş tarihi, sloganı.
    sonra oyuncu listesi. ad, soyad, boy, kilo, yaş, kullandığı ayak. mevki. hepsi!
    her oyuncu için özel antreman kartı oluşturulacak. vesikalık fotoğraf yeri bile vardı. bunların hepsini o iki abimiz hazırladı.
    antreman kartında isim soy isim mevki doğum tarihi falan yazıyordu.
    hatta mührümüz bile vardı lan. okul silgisi üzerinde pilot kalemle çizilmiş, her vurulmadan önce pilot kalemle şöyle bir güzel yenilenen mühür.
    o defterde, antreman kartlarında vardı bu mühür. diğer mahallenin çocuklarıyla anlaşıp maçlar yapıyorduk. amacımız çıktığımız tüm maçları yenmekti.
    yan mahalle ile aramızda tatlı bir rekabet bile olmuştu. seri halinde maçlar yapardık.
    oldshool oğlum! ah ulan :)
    bu abilerimiz bize kulüpte öğrendiklerini anlatmak istediler. bize futbolu öğrettiler. en çok hatırladığım kurallardan biri: burun yok!
    burun ile şut çekmek yasak hocam. şut çekeceksen bir hedefin olacak. o hedefe odaklanacaksın. ayak içi? hay hay kardeş. ayak üstü? abanmak da serbest! yeter ki bir amacın olsun. o şut "hebele hübele" diye çekilmeyecek.
    ben ileride oynuyordum. pres yapıyordum deli gibi. pres yapmam da ikinci kuraldı. pres, pres, pres! öndeki adam savunmayı rahat bırakamaz! çok hızlıydım küçükken, "pırpır" denilen tipte bir oyuncuydum. sırf bu yüzden beni sol kanat'a almışlardı ileride mahalle kulübünde.
    bu abilerimiz, gerçekten abilik yapıp bize bu güzel sporu öğretmek istediler. bizi heyecanlandırdılar. kendileri de heyecanlılardı. onlara minnettarım. aslında hiç çıkıp söyleyemedim açık açık. ama bunu sonradan, yaş aldıkça görüyorum. kimi "abi"ler "kardeş"lerini saçma sapan yollara sokuyor, saçma sapan hayatlarına dahil edip o çocuklar için daha iyi olabilecek seçenekleri yok ediyor. kötü abilik ediyor işte lan. abiliklerini sikeyim onların. kimlerden bahsettiğimi mahalle kültürüyle büyümüş ve evde kalmayı sevmeyen her çocuk anlamıştır.
    bu fikir kafama yerleştikten sonra, kulüpte 6 numaraya geçmeye başladım.
    yine ilerideydim, ama santraforun arkasındaydım. defansa da gelmem gerekiyordu. top dağıtmam gerekiyordu.
    bu role o küçük aklımla kafada alışmaya çalışırken, o "abi"lerimizden biri, ki komşum olur, benim bilgisayara cm 03-04'ü kurdu.
    işte arkadaşlar, bu kadar hikayeyi neden chelsea başlığında anlatıyorsun birader, ne diyorsun amk? diyecek olanların yüreğine su serpecek kısma gelmiş bulunmaktayız.

    oyunu kurdum. oyun hakkında hiçbir bok bilmiyorum ve oyun ingilizce. yani, türkçe ama, misal, kaleciyi seçtiğinde "gk" diyor, sol beki seçtiğinde "lb" diyor. aga bunlar ne demek? hiç bilmiyorum.
    özet geçeyim: barcelona ile oynadım biraz rüştü var diye. sonra fark ettim ki milleti iyi dağıtamıyormuşum.
    bu böyle devam etti. hep yeniliyordum. sonra o abilerden biri geldi olm sen napıyosun hep yanlış yerleştirmişsin adamları dedi, bana gösterdi meseleyi.
    haa! dedim.
    kariyeri kapattım. yeni kariyer açıyorum.
    hangi takımı seçsem? ingiltere. güzel. a, arsenal. yok baba. sevmiyorum. uefa finalinde rakipti.
    b, blackburn. tanımam etmem.
    c, charlton, geç.
    c.... chelsea. gel lan. tamam.

    chelsea ile kariyere başladım. oynuyorum, oyuncuları tanıyorum.
    aynı sonbaharda ailem bana doğum günü hediyesi olarak orjin fifa 05 aldı. off, ea kitapçığı ile okulda hava yapmıştım çok.
    ilk başlarda hep türkiye isviçre maçı yaptım. hahaha. o vakitler...
    sonra, chelseayi seçtim ve milana karşı bi maç yapayım dedim. frikik oldu.
    frikik'in başında 8 numaralı bir adam. bi yapıştırdım. laps. doksan.
    aha dedim... bu adam neymiş lan... ben bunu cm'den biliyorum. kim bu adam? bakalım bu adama bir.
    frank lampard. en baba zamanları. genç lampard. ortalığın amına koyuyor. chelsea ile şampiyon oldu.
    sonra bir daha şampiyon oldu.
    ben bu takımı izlerim arkadaş dedim.
    yıllar boyu takip edebildiğim kadar takip ettim.
    drogbanın ve lampardın harika goller attığı everton deplasmanını canlı izledim.
    esien ve iniestanın gol attığı, hakemin rezalet olduğu maçı evde bağıra çağıra izledim. hatta babam "sana ne oluyor sen ingiliz misin sanki" demişti.
    ertesi gün okulda arkadaşlar "noldu lan yendiler sizinkileri" diyordu.
    vay aq dedim ben bu takımı seviyorum galiba... hani böyle hoşlandığın kızdan hoşlandığını fark edersin ya. o şekil bi şey oldu bana.

    münihteki finali, şampiyonlukları takip ettim.
    buraya gelirken de, nickimi lampard reise adadım. o zamanlar hala taş gibi top oynuyordu lamps.
    bu entryi yazma sebebim de şu, tuchel ile yakalanan formu görüp, ah ulan çektim.
    lampard chelsea için güzel bir hikaye olabilirdi. bence erken davranıldı. lampard ileride geri dönecektir. buna eminim.
    kendini geliştirip, tecrübe kazanıp dönecek.
    hayatta bazen bazı şeyler, "filmler"deki gibi olmuyor işte.
    kulüp efsanesi kulübe teknik direktörülüğünün ikinci yılında dönüp, onu şampiyon yapamıyor.
    olmuyor, bazı şeyler yerine oturmuyor.

    güzel bir hikaye olabilirdi.
    umarım, bu hikayem de güzel olmuştur. içimden geldi sabah sabah.
  • 665
    teknik direktör etkisinin güzel bir örneğini sergileyen takım. frank lampard ile inişli çıkışlı vasat bir performans gösterirken aynı oyuncularla thomas tuchel ile real madrid'i eleyip şampiyonlar ligi finaline çıkmak üzereler. werner kötü, havertz balon çıktı, mount genç, kante bitmiş demediler, hepsinin performansını maksimize eden bir hoca ile anlaştılar.

    (bkz: 5 mayıs 2021 chelsea real madrid maçı)
  • 829
    iç karışıklığı sırasında bir gol de erden başkanımdan yiyen kulüp. sözleşmeyi imzaladıktan sonra muhtemelen chelsea yetkilileri birbirlerine şöyle bir dönüp bakıp içlerinden noldu şimdi amk ya? diye geçirmediler ne olayım. adamlar 2 ay önce psg'ye satıyorlardı ziyech'i şu an iyi oynarsa ve galatasaray isterse bedava vermek zorundalar ancak iyi oynamazsa veya galatasaray sene sonu banane amk almıycam derse seneye 1 yaş yaşlanmış haline maaş ödemeye devam edecekler. inanılmaz bir anlaşma.
  • 714
    harıl harıl stoper ararlarken victor nelsson'a neden gelmediklerini anlayamadığım takım. hem sevilla gibi ölücülük yapmazlar 25 milyon euro'yu çat diye de verebilirler.
    ilgilendikleri neredeyse tüm oyuncular başka kulüplere imza attığı için tutuştular ve şu an tüm tuşlara basıyorlar. diğer kulüpler de bunu bildikleri için haliyle kendilerine fahiş fiyatlar çekiyorlar. 25 milyon euro'ya nelsson'dan daha iyi bir stoper alacaklarını da düşünmüyorum.
    bizimkinin menajeri sevilla için uğraşacağına şu fırsatı değerlendirmek için chelsea'nin kapısını çalsa bizim için de nelsson için de çok daha iyi olacak.
App Store'dan indirin Google Play'den alın