serinin oynanabilirliği en kolay oyunuydu belki de. eee, o zaman bizi bu oyuna bu kadar bağlayan ne / bu oyunu diğerlerinden ayıran ne. daha sonraki versiyonlar çok daha gerçekci iken, neden hala 03 - 04 'ün adı geçince hafiften tatlı bir hüzün yaşıyoruz. ya da neden benim gibi bazı manyaklar hala bu oyunu oynamakta ısrar ediyor.
oldum olası, bilgisayar oyunlarında gerçekciliğin önemli olmadığını düşünmüşümdür. tamam, bireyi nesnel gerçeklikten koparabilmesi için inandırıcı olması lazım; ama inandırıcılık ile gerçeklik arasında ince bir fark vardır. somut bir örnek vermek gerekirse şöyle diyebiliriz: hepimiz, futbol temalı oyunları oynarken
* o an gerçekten o sahanın içindeymişiz gibi hissetmek isteriz. bu inandırıcılıktır. ama hiçbirimiz, bloklar arası bağlantıya dikkat edip, günümüz kollektif futbolunun gereklerini yerine getirip, sıkıcı bir maçı duran top golü ile 1-0 kazanmak istemeyiz. barcelona ve manchester gibi bir iki aşmış takımın maçlarını saymazsak, yukarıda tasvir edilen maç gerçeğe uygundur. ama yine de bizi sıkar.
biz, gerçekliği istemeyiz. zaten gerçeğin boğucu bağımlılığından, monoton kuralcılığından sıkıldığımız için oyunlara sığınırız. bir nevi neverland'imizdir onlar. ve neverland, gerçekci değildir; fantastiktir. inandırıcı bir fantasialar dünyası, işte bizim gerçekten istediğimiz ve oyun yapımcılarının bir türlü anlamadığı şey. fm oyuncusu yılmaz vural gibi hayatını vasat takımlarda geçirmek istemez. o, morinho olmak ister. ikinci lig takımı ile şampiyonlar ligini kazanmak değilse bile, sivas'ı şampiyonluğa oynatmak ister. o, transferde üç kuruşun hesabını yapmak istemez. bir buçuk milyona adriano'nun roncatto adlı klonunu almak ister.
doğru, oyun serinin en kolayıdır belki de. ama kolaylık, tek başına gerçekcilikten daha sıkıcıdır. sıkıcı olmayan bir kolayık, inandırıcı bir fantastiklik... işte efsane oyunların, ve de cm 03 - 04'ün sırrı.