1
http://www.yunustetik.net/...n-zann-hikayesi.html
--- alıntı ---
gökhan zan... kimilerinin cam, kimilerininse can adamı...
futbola memleketinin takımı hatayspor'un altyapısında başlar. ordan, altyapısı takır takır işleyen bir kulübe, çanakkale dardanelspor'a gelir. selçuk inan, mehmet topal, hasan kabze, erman özgür, tolga zengin, okan koç, fevzi elmas ve yalçın ayhan gibi pek çok ismi bize sunan çanakkale takımının türk futboluna bir başka hediyesidir.
futbola başlama sebebi biraz farklıdır gökhan'ın. yaşadığı çene problemi nedeniyle konuşamayan ve beslenme güçlüğü yaşayan babasına bakmak için futbolcu olur gökhan. üstelik babasının sıkıntıları sadece bunlarla da sınırlı değildir. gırtlağındaki sorun nedeniyle boğazına takılan bir boru sayesinde nefes alıp verebilmektedir aynı zamanda.
gökhan'ın en büyük hedefi, sesini bir kez bile duymadığı babasını sağlığına kavuşturabilmektir ama olmaz. kendini futbolseverlere gösterdiği ilk takım olan çanakkale dardanelspor'la yaptığı sözleşme yetmez babasının ameliyat masraflarını karşılamaya. tam beşiktaş'a transfer olacak ve babasını sağlığına kavuşturma hedefini gerçekleştirecekken bu sefer başka bir şanssızlık yaşar, yukarıda yazdığım sebeplerden biri yüzünden değil de, trafik kazası sonrası kaybeder babasını.
babası vefat eden gökhan'ın hayata tutunma sebebi olarak ailesinin diğer bireyleri kalır. ama onların da problemleri farklı değildir. böbrek hastası olan annesi, gökhan'ın hatay'dan çanakkale'ye, ordan da istanbul'a kadar uzanan futbol yolculuğunun sebeplerinden bir başkası olur. günde 3 defa girmesi gereken diyalize, hatay'ın o dönemki koşulları uygun olmadığı için gerektiği gibi giremeyen annesini daha uygun şartlarda yaşatabilmek amacıyla oynar futbolunu. bunların dışında, gökhan'ın dayılarından bir tanesini böbrek yetmezliği sebebiyle kaybettiğini, diğerinin de böbrek hastası olduğunu ve onun da maddi ihtiyaçlarının büyük bir bölümünün gökhan zan tarafından giderildiğini belirtelim.
buraya kadar anlattıklarım, gökhan'ın asıl şanssızlığının geçirdiği sakatlıklar olmadığının göstergesi. ama bununla da bitmiyor gökhan'ın yaşadıkları. bir de doğuştan zihinsel engeli olan kardeşi var. annesinin karşılaştığı sıkıntıları o da yaşar, hatay'da engelliler için yapılmış uygun bir okul bulamaz o dönem. istanbul'a kadar uzanan yolculuğunun sebeplerinden biri de bu olur gökhan'ın.
peki futbol hayatında şanssızlıklar olmaz mı? elbette olur. tam beşiktaş'a transfer oldum, rahatladım derken, ibrahim toraman transferine karşılık gaziantepspor'a kiralanır ve bu takımdaki ilk maçlarında kadroya giremez. bir anda her şey bitebilecek duruma gelmişken gaziantepspor'da gösterdiği performansla yeniden beşiktaş'a, dolayısıyla da türk futboluna kendini kabul ettirmeye başlar gökhan.
yeteneklerine ve futbolculuğuna çoğu insanın diyeceği bir şey yoktur ama sakatlıklar bir türlü yakasını bırakmaz. beşiktaş kariyerindeki ilk sakatlığını da, olabilecek en şanssız şekilde ve en kötü zamanda yaşar. ersun yanal'ın darmadağın ettiği milli takım'ın başına fatih terim getirildikten sonra hayati önem taşıyan iki karşılaşma, danimarka ve ukrayna maçları için aday kadroya çağrılır. kadro açıklandıktan birkaç saat sonra çıktığı beşiktaş - diyarbakırspor karşılaşmasında takım arkadaşı koray avcı'yla çarpışarak beyin travması geçirir ve milli takım kadrosundan çıkarılır. ilk kez milli olma fırsatını böyle kaçırır.
28 ağustos 2005 tarihinde geçirdiği bu sakatlık, onun beşiktaş kariyerindeki ilk sakatlığı olur. sonra devamı da gelir. bir yıl içerisinde, yani 2006 yılının ağustos ayına kadar geçen dönemde, 4 ağır sakatlık geçirir ve tam 24 lig maçında oynayamaz. bu şanssız dönemin sonrasında bu sefer başka sakatlıklar yapışır yakasına. önce bir bursaspor maçında sağ omzundan, birkaç hafta sonra gaziantepspor maçında bu sefer sol omzundan sakatlanır. bursaspor maçında yaşadığı bu sakatlık sonrası oyundan çıkarken gözyaşlarına hakim olamaz. zor bir dönem başlar yine gökhan için.
galatasaray'a geldikten sonra kendini taraftarlara kabul ettirmesi zor olur. ilk birkaç hafta çok iyi top oynar. ama bu sefer, bir avrupa maçında, panathinaikos karşılaşmasında yine omzundan sakatlanır. bu sakatlık o sezonun tamamına yakınını götürür.
ve galatasaray formasıyla en iyi performanslarından birini gösterdiği juventus maçı... sahaya durdurulması çok güç forvetlerden biri olan 1.95 boyundaki fernando llorente'yi marke etmek göreviyle çıkar ve bunu başarır gökhan. maç sonrasında ise tıpkı uefa kupası finali öncesi fatih terim'in futbolcularına yaptığı konuşma, yine aynı maç sırasında bülent korkmaz'ın çıkmış koluyla oynaması, 2005 - 2006 sezonunda kazanılan şampiyonlukta hasan şaş'ın döktüğü gözyaşları gibi yıllarca unutulmayacak bir olaya, güzel bir konuşmaya imza atar: "boğulursak büyük denizde boğulalım, biz uefa kupası takımı değil, şampiyonlar ligi takımıyız, avrupa fatihi'yiz. italyanlara sesleniyorum. galatasaray, avrupa fatihi'dir..."
--- alıntı ---
--- alıntı ---
gökhan zan... kimilerinin cam, kimilerininse can adamı...
futbola memleketinin takımı hatayspor'un altyapısında başlar. ordan, altyapısı takır takır işleyen bir kulübe, çanakkale dardanelspor'a gelir. selçuk inan, mehmet topal, hasan kabze, erman özgür, tolga zengin, okan koç, fevzi elmas ve yalçın ayhan gibi pek çok ismi bize sunan çanakkale takımının türk futboluna bir başka hediyesidir.
futbola başlama sebebi biraz farklıdır gökhan'ın. yaşadığı çene problemi nedeniyle konuşamayan ve beslenme güçlüğü yaşayan babasına bakmak için futbolcu olur gökhan. üstelik babasının sıkıntıları sadece bunlarla da sınırlı değildir. gırtlağındaki sorun nedeniyle boğazına takılan bir boru sayesinde nefes alıp verebilmektedir aynı zamanda.
gökhan'ın en büyük hedefi, sesini bir kez bile duymadığı babasını sağlığına kavuşturabilmektir ama olmaz. kendini futbolseverlere gösterdiği ilk takım olan çanakkale dardanelspor'la yaptığı sözleşme yetmez babasının ameliyat masraflarını karşılamaya. tam beşiktaş'a transfer olacak ve babasını sağlığına kavuşturma hedefini gerçekleştirecekken bu sefer başka bir şanssızlık yaşar, yukarıda yazdığım sebeplerden biri yüzünden değil de, trafik kazası sonrası kaybeder babasını.
babası vefat eden gökhan'ın hayata tutunma sebebi olarak ailesinin diğer bireyleri kalır. ama onların da problemleri farklı değildir. böbrek hastası olan annesi, gökhan'ın hatay'dan çanakkale'ye, ordan da istanbul'a kadar uzanan futbol yolculuğunun sebeplerinden bir başkası olur. günde 3 defa girmesi gereken diyalize, hatay'ın o dönemki koşulları uygun olmadığı için gerektiği gibi giremeyen annesini daha uygun şartlarda yaşatabilmek amacıyla oynar futbolunu. bunların dışında, gökhan'ın dayılarından bir tanesini böbrek yetmezliği sebebiyle kaybettiğini, diğerinin de böbrek hastası olduğunu ve onun da maddi ihtiyaçlarının büyük bir bölümünün gökhan zan tarafından giderildiğini belirtelim.
buraya kadar anlattıklarım, gökhan'ın asıl şanssızlığının geçirdiği sakatlıklar olmadığının göstergesi. ama bununla da bitmiyor gökhan'ın yaşadıkları. bir de doğuştan zihinsel engeli olan kardeşi var. annesinin karşılaştığı sıkıntıları o da yaşar, hatay'da engelliler için yapılmış uygun bir okul bulamaz o dönem. istanbul'a kadar uzanan yolculuğunun sebeplerinden biri de bu olur gökhan'ın.
peki futbol hayatında şanssızlıklar olmaz mı? elbette olur. tam beşiktaş'a transfer oldum, rahatladım derken, ibrahim toraman transferine karşılık gaziantepspor'a kiralanır ve bu takımdaki ilk maçlarında kadroya giremez. bir anda her şey bitebilecek duruma gelmişken gaziantepspor'da gösterdiği performansla yeniden beşiktaş'a, dolayısıyla da türk futboluna kendini kabul ettirmeye başlar gökhan.
yeteneklerine ve futbolculuğuna çoğu insanın diyeceği bir şey yoktur ama sakatlıklar bir türlü yakasını bırakmaz. beşiktaş kariyerindeki ilk sakatlığını da, olabilecek en şanssız şekilde ve en kötü zamanda yaşar. ersun yanal'ın darmadağın ettiği milli takım'ın başına fatih terim getirildikten sonra hayati önem taşıyan iki karşılaşma, danimarka ve ukrayna maçları için aday kadroya çağrılır. kadro açıklandıktan birkaç saat sonra çıktığı beşiktaş - diyarbakırspor karşılaşmasında takım arkadaşı koray avcı'yla çarpışarak beyin travması geçirir ve milli takım kadrosundan çıkarılır. ilk kez milli olma fırsatını böyle kaçırır.
28 ağustos 2005 tarihinde geçirdiği bu sakatlık, onun beşiktaş kariyerindeki ilk sakatlığı olur. sonra devamı da gelir. bir yıl içerisinde, yani 2006 yılının ağustos ayına kadar geçen dönemde, 4 ağır sakatlık geçirir ve tam 24 lig maçında oynayamaz. bu şanssız dönemin sonrasında bu sefer başka sakatlıklar yapışır yakasına. önce bir bursaspor maçında sağ omzundan, birkaç hafta sonra gaziantepspor maçında bu sefer sol omzundan sakatlanır. bursaspor maçında yaşadığı bu sakatlık sonrası oyundan çıkarken gözyaşlarına hakim olamaz. zor bir dönem başlar yine gökhan için.
galatasaray'a geldikten sonra kendini taraftarlara kabul ettirmesi zor olur. ilk birkaç hafta çok iyi top oynar. ama bu sefer, bir avrupa maçında, panathinaikos karşılaşmasında yine omzundan sakatlanır. bu sakatlık o sezonun tamamına yakınını götürür.
ve galatasaray formasıyla en iyi performanslarından birini gösterdiği juventus maçı... sahaya durdurulması çok güç forvetlerden biri olan 1.95 boyundaki fernando llorente'yi marke etmek göreviyle çıkar ve bunu başarır gökhan. maç sonrasında ise tıpkı uefa kupası finali öncesi fatih terim'in futbolcularına yaptığı konuşma, yine aynı maç sırasında bülent korkmaz'ın çıkmış koluyla oynaması, 2005 - 2006 sezonunda kazanılan şampiyonlukta hasan şaş'ın döktüğü gözyaşları gibi yıllarca unutulmayacak bir olaya, güzel bir konuşmaya imza atar: "boğulursak büyük denizde boğulalım, biz uefa kupası takımı değil, şampiyonlar ligi takımıyız, avrupa fatihi'yiz. italyanlara sesleniyorum. galatasaray, avrupa fatihi'dir..."
--- alıntı ---