günümüz spor dünyasının modası olan "profesyonellik" olayını iliklerine kadar yaşayan spiker. aşağıdaki sözler kendisine ait:
-------------------alıntı---------------------------
beni işimi çok seviyorum. dolayısıyla onun için herşeyden vazgeçerim. takımımdan yüz defa geçerim. takım tutmayınca o kadar iyi oluyor ki tamamen pozitif biri haline geliyorsunuz. futbol daha iyi gelmeye başlıyor ve her takım kazansın istiyorsunuz. fenerbahçe galatasaray maçı varsa, yenilen tarafa sevinmiyorsunuz. ama takım tuttuğunuzda bu böyle olmuyor.
-------------------alıntı---------------------------
eğer bu cümleyi içten kurdu ise çok net söyleyebilirim ki "bu kadın galatasaray'ı hiçbir zaman tutmamış" zaten. niye mi? insan takımından öyle "hadi bıraktım" diye vazgeçemez, hele ki bu geçmişten gelen bir alışkanlık, bağlılık ise bu çok çok zordur. kendimden biliyorum, sporla ve futbolla hiç ilgilenemediğim, ilgilenmediğim zamanlar oldu. ama yine de elime gazete geçtiğinde gözüm spor sayfalarında galatasaray haberlerine takılırdı, puan durumunda geçen haftaya göre geride isek canım sıkılılırdı. sadece tvde rastladığım, öylesine kaçırılan bir gole üzülürdüm. yani bir insan bir takıma gönül vermiş ise öyle sonradan "tarafsız" filan olamaz, bu çok zor bir olay, ve aslında başlarda o kadar da değer vermediğinin bir göstergesi.
burcu esmersoy'un şu an geldiği yerde
galatasaray taraftarı'nın etkisi büyüktür. galatasaray olmasa idi bu üne sahip olamayacaktı, en azından bu kadar olumlu bir imajı olmayacaktı. galatasaray'ı önceden sevmiş, benimsemiş birinin bir gün "aha bıraktım takımımı" deyip sonrasında saraçoğlu'nda "hangisi kazanırsa kazansın" diyebilme olasılığı yoktur, en azından ben kafamı zorluyorum, zorluyorum ama anlamıyorum bunu.
profesyonellik yolunda kendisine başarılar dileriz, şu an farkında değil ki kendine ait parabolün tepesine galatasaray sayesinde çıkmıştı, bu aralar eğrinin sağ tarafından inişe geçti.