zangır zangır sallanan kamera ve hemen arkasından yanlışlıkla çalınan
i will survive ile iyice hafızalara kazınan
murat kosova repliği. bir arkadaşın yazdığı çok güzel bir yazıda dediği gibi, zordu 2000'lerin başında bir çocuğun baskette de galatasaraylıyım diyebilmesi. 2005'te kadınlı erkekli küme düşülen 100. yıldan o akşama kadar hep üzerine koya koya giden bir hikayesi oldu galatasaray basketbolunun. üstelik dahili bedhahlarla dövüşe dövüşe...
murat kosova'nın anlatım masasında tepinerek söylediği bu replik, saha kenarında tshirtünü çıkarmak için elleri yakasında sinan'ın topu potaya bırakmasını bekleyen abimiz, sinan'ın her adımda daha da uzayan fuleleri, top içeri düşerken çıkan gök gürültüsü, yanlışlıkla giren i will survive, saha kenarında yumrukları havada ergin ataman, hatta pota arkasından sahaya atılıp micov'da gelen pet şişe..
hiç uyanmak istemeyeceğimiz o rüyanın son sahnesiymiş aslında. "bunu da gördüm ya ölsem de gam yemem" hissiyatı içinde kimsenin aklına gelmezdi...
üzerinden sadece 5 sene geçmiş, oysa 55 sene geçmiş gibi.
galatasaraylılar yine kaybetti, rantçılar yine kazandı. geriye sadece yapılan kalleşlikler, kahpelikler kaldı...
üç kuruşluk insanların maddi manevi menfaatleri uğruna galatasaray basketbolunu ne ayağa kaldıran, ne de öldürebilen; sadece sürüm sürüm süründüren aşşağılık bir düzen. öyle aşşağılık bir düzen ki, ertesi sene havlu sallamak için ezeli rakibe giden bu cümledeki "oğlum" hikayenin en masum tarafı kalır...
(bkz:
tarihte bugün)