1
1935 doğumlu milli eski bisiklet sporcusu, 1958-1960 yılları arasında galatasaray bisiklet takımı formasını da gururla terletmiştir. cyclist türkiye dergisinin 2019 yılında kendisiyle yaptığı röportajı noktası virgülüne dokunmadan paylaşıyorum. özellikle galatasaray kısmında anlattıkları çok üzücü maalesef. türkiye'de bisiklet sporu günümüzde çok daha farklı bir konumda olabilirdi...
--- alıntı ---
nostalji: istanbul’un gururu
türk bisikletinin geçmişine nostaljik bir yolculuğa çıkan cyclist türkiye, aydan çelik ile birlikte bedri sakarya’nın bahçeşehir’deki evine konuk oluyor ve eski milli pedaldan iki tekere adanmış yaşamını, galatasaray’ın bisiklet şubesini niçin kapattığını ve çok daha fazlasını dinliyor.
ilkini okuyacağınız nostalji bölümü başlığı adı altında bundan böyle her ay sizleri türk bisikletinin geçmişine ışık tutacağımız bir keşfe davet ediyoruz. eski sporculardan federasyon başkanlarına dönemin iz bırakan yarışlarından unutulmaz olaylara türk bisikletinin köklü tarihinde pedal basacağımız sayfalarımızın ilk konuğu, bisiklet sporunu istanbul’da icra etmiş; sırasıyla bakırköy gençlik, galatasaray, muhafızgücü ve türk milli takımı adına defalarca yarışlar koşmuş; milli pedal bedri sakarya.
84 yaşındaki sakarya bugünlerde bahçeşehir’deki evinde emekliliğin keyfini sürdüğü sakin bir hayat yaşıyor. buna karşın bisiklet hala sakarya’nın hayatının merkezinde. nasıl olmasın ki? 1958-1966 arası dokuz istanbul birinciliği, 1958 ve 1960 yıllarında iki türkiye şampiyonluğu, beyrut’ta düzenlenen 1959 akdeniz oyunları’na giden milli kafilenin bir parçası olmak, büyükada turu’nda şampiyonluk, bu da yetmezmiş gibi aktif sporculuk yaşamını noktaladıktan sonra 20 yıl sürecek bisiklet hakemliğine geçiş. kısacası bisiklete adanmış bir hayat bedri sakarya’nınki.
sakarya, bisikletle geçen yıllarının tüm birikimini ise sanki evinin tek bir odasına sığdırmış. duvara asılı bisikletler, çekmecelere özenle yerleştirilmiş eski ekipmanlar, alman milli takımından kalma eldiven ve hatta komşularını rahatsız etmemek için kendi icat ettiği sessiz makara…
https://gss.gs/hm2.jpg
sakarya’nın evinin en küçük odasına girmemizle zaman makinası bizi geçmişe ışınlıyor. gözlerimizi açtığımızda ise kendimizi 1930’ların bakırköy’ünde buluyoruz. o zamanlar bakırköy, istanbul’un sayfiye yeriydi diyor, bedri sakarya. “1933 yılında bakırköy, cevizlik mahallesi, hamam sokakta doğdum. işte çocukluğum sokağa ismini veren o hamamın yanındaki 20 numaralı apartmanda geçti.”
asayişin polisten değil jandarmadan sorulduğu dönemin yazlık kenti bakırköy’de bisiklet kullanımı da son derece yaygındır. genç bedri sakarya’nın bisiklet aşkı bu sayede başlar; ancak onun iki tekere tutkusu ilk başlarda uzaktan ve platoniktir. “bisikletçilerin bisikletlerine uzaktan bakar incelerdik. bu durum bir süre böyle gitti. sonrasında üç vitesli bir bisiklet alındı bana, onla bisikletçilerin peşine takılmaya çalışırdım” diyor yüzündeki içten tebessümle bedri sakarya.
doğduğu şehirde hayatına anlam katacak bisiklet sporuna başlayan bedri sakarya kısa sürede yeşil siyah mayolu bakırköy gençlik kulübü’nün dikkatini çeker. takvim yaprakları 1953’ü gösterdiğinde sakarya artık yarışmacı anlamda bir bisiklet sporcusudur.
https://gss.gs/Hys.png
bisiklet sporcusu dediysek tüm hayatı bisiklet etrafında şekillenen günümüz profesyonelleri gelmesin aklınıza. sultan ahmet sanat enstitüsü mezunu bedri sakarya’nın esas ekmek teknesi karaköy’de çalıştığı tornacıdan ibarettir. haliyle çok sevdiği bisiklet idmanları işe gidiş geliş şeklinde vuku bulur. “sirkeci’ye tren olmasına karşın yaşadığım semt olan bakırköy’den karaköy’e antrenman olsun diye sürerek gidiyordum”, diyor bedri sakarya ve samimiyetle o günlere gidiyor.
“bakırköy’den başlar, eski topkapı üzerinden karaköy’e giderdim. işten çıktıktan sonra da topkapı’dan işıklı havalimanı’na beş tur git gel yapardık. cumartesi günleri 232km edirne’ye gider, pazar günü geri dönerdik. uzun antrenmanımız da buydu. tabii istanbul’da bisiklete binmek şimdiki kadar güç değildi o dönem, çünkü trafik yoktu. düşünün, o zaman istanbul’un nüfusu 500 bindi.”
istanbul nüfusu yarım milyon olsa da bisiklet sporuna ilgi bugünkünün neredeyse iki katıdır. nitekim tüm hayatı istanbul’da geçmiş bedri sakarya’nın savının ispatını dönemin istanbul merkezli bisiklet kulüplerinde görmek mümkün. sakarya o günleri hasret ve hayıfla anıyor.
https://gss.gs/HCA.jpg
“o zamanlar fenerbahçe, şişli, beyoğlu bisiklet takımları vardı. bir tek beşiktaş’ın takımı olmadı. bahsettiğim takımlarda da genelde gayrimüslimler olurdu. 6-7 eylül 1955 olaylarından sonra gayrimüslimlerin büyük bölümü korktu ve buralardan gitti. hatta saat işi yapan arkadaşım emilios vardı. biz onu bakırköy takımına almıştık. olaylarda dükkanı tahrip edilmiş, o da bırakıp gitti bu diyarı.”
istanbul’dan tüm memlekete
ufak fiziği ve güçlü pedal darbeleriyle bedri sakarya’nın ünü kısa sürede istanbul’un da ötesine geçer. bisiklete başladığı tarihten beş yıl sonra, yani 1958’de artık türkiye şampiyonu olarak adını ülke bisikletine yazdırmıştır sakarya. yeşil siyahlı bakırköy mayosunu da sarı kırmızılı galatasaray renkleriyle tam o zaman değiştirir. “türkiye şampiyonu olunca o dönem bisiklet şubesi olan galatasaray’a transfer oldum. beden terbiyesi’nde ulvi yanal vardı, aynı zamanda galatasaray yönetimindeydi; hem onun hem de türkan şoray’ın sevgilisi rüçhan adlı vesilesiyle takıma girdim ve iki sene boyunca galatasaray adına yarış koştum.”
https://gss.gs/2Au.jpg
istanbul’da faaliyet gösteren ilk bisiklet kulübünün 1912 yılından itibaren fenerbahçe olduğunu biliyordum. hatta olimpiyatlarda yarışan – 1928 amsterdam – ilk türk bisikletçiler galip ve cavit cav kardeşlerin sarı lacivertli kulüp adına pedal bastığını, türk bisikleti üzerine yazılmış birkaç nadir eseri biraz karıştırınca ise fenerbahçeli pedallar mehmet hasbek, vecdi çağatay, şinasi ve alper beyler gibi isimler olduğunu öğrenmiştim. ancak galatasaray’ın bir dönem bisiklet takımına sahip olduğu gerçeğini dönemin tanığından duymak beni heyecanlandırmıştı. sakarya’nın sonraki anlatacakları karşısında ise heyecanım yerini şaşkınlığa bırakıyor.
“ali sami yen stadındaki atletizm parkurunun etrafında galatasaray’ın velodrom pisti bulunuyordu. üç sıra daha tribün eklemek için galatasaray yönetimi bisikleti lağvetti. ‘daha fazla taraftar gelecek, bisiklet zaten bir şey getirmiyor, masraflı da bir spor’ diyerek kapatıldı.” sporcular tarafından takımın yaşaması adına girişimlerde bulunulmuş ancak karşılığında düşündürücü bir cevap alınmış.
“beş tane bisiklet alın bize, yanında da forma ve yedek lastik yeter dedik. fazla bir şey istemedik anlayacağınız. ancak karşılığında, ‘bir atlete bir şort, bir üst bir de keten ayakkabı aldığımızda 50 liraya mal oluyor, ama yarış bisikletleri 650 lira’ denildi bizlere ve 1960’ların başında galatasaray bisiklet takımının kapılarına bu sebeple zincir vuruldu.”
https://gss.gs/d5h.jpg
galatasaray renkleriyle iki yıl yarış koşan bedri sakarya, türk sporunun tozlu sayfalarında kalmış bir anekdotu anıları vesilesiyle bizlerle paylaşıyor. “bir sene galatasaray takımı bisiklet yarışı organize etti. yarış başlangıcı taksim’de yapılıp, ardından harbiye’ye, oradan şişli, belgrad ormanı, kilyos derken sonrasında sarıyer’den tekrar taksim’e dönüldü. o yarışta 2’nci olmuştum. düşünebiliyor musunuz şimdi, bisiklet yarışı için bu ana yollar kapatılacak; imkansız.”
kulüp ve sporcu anlamında geçmişe dair gerçekçi bir fikir edinmişken sakarya’dan bir de halkın ve medyanın bisiklete olan ilgisini şimdiyle kıyaslamasını istiyoruz. bedri sakarya’nın cevabı bu konuda da düşündürücü.
https://gss.gs/oWD.png
“halkın ilgisi çoktu. bilhassa cumhuriyet gazetesi sayfalarında çok yer ayırırdı bisiklete. yarışları yerinden takip edip rapor yazarlardı. cumhuriyet’in muhabiri tunçer benokan vardı, türkiye’de bisiklete hakim yegane insandı. o da yetmez yanında bir fotoğrafçısı olurdu; tülay civitçi. sonra tercüman’dan ergun hiçyılmaz çıktı, ilerleyen zamanda federasyon başkanlığı da yaptı kendisi.”
her son yeni bir başlangıç
“1967’de çorlu’da bir trafik kazası geçirdim. boynumla birlikte üç yerden sırt kaburgalarım kırıldı. motosikletle traktöre vurdum. karşıdan kamyon geliyordu, sinyalleri yaktım ama görmedi beni. devam etsem kamyon ile kafa kafaya çarpışacağız. kenara kaçayım derken traktörün arkasındaki asma pulluk demirlere vurdum. 20 metre tarlanın içine yuvarlanmışım. motor ikiye katlanmış. benzin deposu infilak etti. son anda kurtuldum. kafamda kask vardı ama iki buçuk sene kafam düşmesin diye boyunlukla yaşadım. o kazadan sonra da bir daha bisiklete dönemedim.”
https://gss.gs/rTE.png
galatasaray’ın ardından muhafızgücü adına yarışlar koşan bedri sakarya’yı bisikletten bir motosiklet kazası koparır. ancak zamanla anlaşılır ki, ne bedri sakarya bisikletsiz ne de bisiklet bedri sakarya olmaksızın yapamaz. işte 16 yıl yarışçılık kariyerinin ardından gelen 20 yılı aşkın hakemlik serüveni devreye böyle girer.
yine de sakarya’nın türk bisikletine hizmetleri bu kadarıyla sınırlı değildir. pek bilinmese de sakarya’nın bir de antrenörlük yanı vardır. buna karşın, ne yarışçılık ne hakemlik ne de antrenörlük döneminde günümüz teknolojisinden faydalanamamış olmaktan şimdi bile hayıflanır bedri sakarya.
“bizim zamanımızda taktik yoktu”, diyerek başlıyor söze ve devam ediyor. ”yarış başlarken hoca ‘bas’ derdi. bize hep basmak iyi bir şeymiş gibi anlatıldı. en büyük taktiğimiz, iki kere bas bir kere yumuşak git, bir dolu bir boştu. size belki bunlar safsata gibi gelecek ama bizim zamanımızda durum böyleydi.
“örneğin; bölgeler arası yarışlara giderdik, kişi başı 14 lira verirlerdi. yeme, içme, otel parası hepsi içinde… nasıl geçineceksin 14 lirayla? neticede yemeğe gider salata isterdik. uzun lafın kısası öyle proteinden falan haberimiz yoktu. sonradan milli takıma fransız antrenör geldi. anca öyle bir şeyler öğrenmeye başladık.
o zaman da bir furya vardı, sporcu en çok şeker yakar size şeker yedireceğiz müsabakalardan, sürüşlerden önce diye. vücuda alınan şekerin kullanılabilmesi için önce glikoz olması gerekir. adayar glikoz vardı, pudra şekeri gibi ince taneli olurdu. kampta herkese bundan verilirdi. bir çay bardağı koyardık mataramıza, üstüne limon sıkar suyla karıştırıp içerdik.”
https://gss.gs/wIv.png
geçmişe yolculuktan çalan telefon ile geri dönüyoruz. bu da demek oluyor ki ayrılık vakti geldi çattı. zaman makinası kısa sürede bizi tekrardan 2019’a gönderiyor. bedri sakarya evinin kapsına kadar bizleri uğurlarken, yürekten bir teşekkür etmeyi ihmal etmiyor. “bizleri hatırlayarak çok mutlu ettiniz çocuklar, sağ olasınız” diyor. doğrusunu söylemek gerekirse içimi bir sevinç kaplıyor. iyi ki de “nostalji bölümü”nü akıl ettik diyorum. bir yandan da içim burkulmuyor değil.
apartmanın demir kapısını aralayıp, bahçelievler sokaklarında aracımıza doğru ilerliyoruz. bir ara arkamı dönüp, son bir kez daha bedri sakarya’nın oturduğu apartmana uzaktan bakmak istiyorum. içimden ‘bu apartmanda bisikletin değil türk sporunun önemli bir şahsiyeti yaşıyor’ diyorum, hislenmemek elde değil. karşıdan gelen bisikletlinin jant sesleriyle irkiliyorum.
https://gss.gs/6mg.png
yol vermek için kenara çekiliyor ve bisiklete bir göz atıyorum. aşkla pedal çeviren bir genç bana doğru geliyor. seri pedal darbeleriyle bizleri dahi görmeden geçiveriyor önümden. o ufukta kaybolurken, bir an durup düşünüyorum: neden yeni bedri sakarya olmasın?
cyclist türkiye olarak, röportaj boyunca sorularıyla bizlere yardımcı olan ve içeriği zenginleştiren yayın kurulu üyemiz aydan çelik’e teşekkür ederiz.
--- alıntı ---
kaynak: https://www.cyclistmag.com.tr/...i-istanbulun-gururu/
--- alıntı ---
nostalji: istanbul’un gururu
türk bisikletinin geçmişine nostaljik bir yolculuğa çıkan cyclist türkiye, aydan çelik ile birlikte bedri sakarya’nın bahçeşehir’deki evine konuk oluyor ve eski milli pedaldan iki tekere adanmış yaşamını, galatasaray’ın bisiklet şubesini niçin kapattığını ve çok daha fazlasını dinliyor.
ilkini okuyacağınız nostalji bölümü başlığı adı altında bundan böyle her ay sizleri türk bisikletinin geçmişine ışık tutacağımız bir keşfe davet ediyoruz. eski sporculardan federasyon başkanlarına dönemin iz bırakan yarışlarından unutulmaz olaylara türk bisikletinin köklü tarihinde pedal basacağımız sayfalarımızın ilk konuğu, bisiklet sporunu istanbul’da icra etmiş; sırasıyla bakırköy gençlik, galatasaray, muhafızgücü ve türk milli takımı adına defalarca yarışlar koşmuş; milli pedal bedri sakarya.
84 yaşındaki sakarya bugünlerde bahçeşehir’deki evinde emekliliğin keyfini sürdüğü sakin bir hayat yaşıyor. buna karşın bisiklet hala sakarya’nın hayatının merkezinde. nasıl olmasın ki? 1958-1966 arası dokuz istanbul birinciliği, 1958 ve 1960 yıllarında iki türkiye şampiyonluğu, beyrut’ta düzenlenen 1959 akdeniz oyunları’na giden milli kafilenin bir parçası olmak, büyükada turu’nda şampiyonluk, bu da yetmezmiş gibi aktif sporculuk yaşamını noktaladıktan sonra 20 yıl sürecek bisiklet hakemliğine geçiş. kısacası bisiklete adanmış bir hayat bedri sakarya’nınki.
sakarya, bisikletle geçen yıllarının tüm birikimini ise sanki evinin tek bir odasına sığdırmış. duvara asılı bisikletler, çekmecelere özenle yerleştirilmiş eski ekipmanlar, alman milli takımından kalma eldiven ve hatta komşularını rahatsız etmemek için kendi icat ettiği sessiz makara…
https://gss.gs/hm2.jpg
sakarya’nın evinin en küçük odasına girmemizle zaman makinası bizi geçmişe ışınlıyor. gözlerimizi açtığımızda ise kendimizi 1930’ların bakırköy’ünde buluyoruz. o zamanlar bakırköy, istanbul’un sayfiye yeriydi diyor, bedri sakarya. “1933 yılında bakırköy, cevizlik mahallesi, hamam sokakta doğdum. işte çocukluğum sokağa ismini veren o hamamın yanındaki 20 numaralı apartmanda geçti.”
asayişin polisten değil jandarmadan sorulduğu dönemin yazlık kenti bakırköy’de bisiklet kullanımı da son derece yaygındır. genç bedri sakarya’nın bisiklet aşkı bu sayede başlar; ancak onun iki tekere tutkusu ilk başlarda uzaktan ve platoniktir. “bisikletçilerin bisikletlerine uzaktan bakar incelerdik. bu durum bir süre böyle gitti. sonrasında üç vitesli bir bisiklet alındı bana, onla bisikletçilerin peşine takılmaya çalışırdım” diyor yüzündeki içten tebessümle bedri sakarya.
doğduğu şehirde hayatına anlam katacak bisiklet sporuna başlayan bedri sakarya kısa sürede yeşil siyah mayolu bakırköy gençlik kulübü’nün dikkatini çeker. takvim yaprakları 1953’ü gösterdiğinde sakarya artık yarışmacı anlamda bir bisiklet sporcusudur.
https://gss.gs/Hys.png
bisiklet sporcusu dediysek tüm hayatı bisiklet etrafında şekillenen günümüz profesyonelleri gelmesin aklınıza. sultan ahmet sanat enstitüsü mezunu bedri sakarya’nın esas ekmek teknesi karaköy’de çalıştığı tornacıdan ibarettir. haliyle çok sevdiği bisiklet idmanları işe gidiş geliş şeklinde vuku bulur. “sirkeci’ye tren olmasına karşın yaşadığım semt olan bakırköy’den karaköy’e antrenman olsun diye sürerek gidiyordum”, diyor bedri sakarya ve samimiyetle o günlere gidiyor.
“bakırköy’den başlar, eski topkapı üzerinden karaköy’e giderdim. işten çıktıktan sonra da topkapı’dan işıklı havalimanı’na beş tur git gel yapardık. cumartesi günleri 232km edirne’ye gider, pazar günü geri dönerdik. uzun antrenmanımız da buydu. tabii istanbul’da bisiklete binmek şimdiki kadar güç değildi o dönem, çünkü trafik yoktu. düşünün, o zaman istanbul’un nüfusu 500 bindi.”
istanbul nüfusu yarım milyon olsa da bisiklet sporuna ilgi bugünkünün neredeyse iki katıdır. nitekim tüm hayatı istanbul’da geçmiş bedri sakarya’nın savının ispatını dönemin istanbul merkezli bisiklet kulüplerinde görmek mümkün. sakarya o günleri hasret ve hayıfla anıyor.
https://gss.gs/HCA.jpg
“o zamanlar fenerbahçe, şişli, beyoğlu bisiklet takımları vardı. bir tek beşiktaş’ın takımı olmadı. bahsettiğim takımlarda da genelde gayrimüslimler olurdu. 6-7 eylül 1955 olaylarından sonra gayrimüslimlerin büyük bölümü korktu ve buralardan gitti. hatta saat işi yapan arkadaşım emilios vardı. biz onu bakırköy takımına almıştık. olaylarda dükkanı tahrip edilmiş, o da bırakıp gitti bu diyarı.”
istanbul’dan tüm memlekete
ufak fiziği ve güçlü pedal darbeleriyle bedri sakarya’nın ünü kısa sürede istanbul’un da ötesine geçer. bisiklete başladığı tarihten beş yıl sonra, yani 1958’de artık türkiye şampiyonu olarak adını ülke bisikletine yazdırmıştır sakarya. yeşil siyahlı bakırköy mayosunu da sarı kırmızılı galatasaray renkleriyle tam o zaman değiştirir. “türkiye şampiyonu olunca o dönem bisiklet şubesi olan galatasaray’a transfer oldum. beden terbiyesi’nde ulvi yanal vardı, aynı zamanda galatasaray yönetimindeydi; hem onun hem de türkan şoray’ın sevgilisi rüçhan adlı vesilesiyle takıma girdim ve iki sene boyunca galatasaray adına yarış koştum.”
https://gss.gs/2Au.jpg
istanbul’da faaliyet gösteren ilk bisiklet kulübünün 1912 yılından itibaren fenerbahçe olduğunu biliyordum. hatta olimpiyatlarda yarışan – 1928 amsterdam – ilk türk bisikletçiler galip ve cavit cav kardeşlerin sarı lacivertli kulüp adına pedal bastığını, türk bisikleti üzerine yazılmış birkaç nadir eseri biraz karıştırınca ise fenerbahçeli pedallar mehmet hasbek, vecdi çağatay, şinasi ve alper beyler gibi isimler olduğunu öğrenmiştim. ancak galatasaray’ın bir dönem bisiklet takımına sahip olduğu gerçeğini dönemin tanığından duymak beni heyecanlandırmıştı. sakarya’nın sonraki anlatacakları karşısında ise heyecanım yerini şaşkınlığa bırakıyor.
“ali sami yen stadındaki atletizm parkurunun etrafında galatasaray’ın velodrom pisti bulunuyordu. üç sıra daha tribün eklemek için galatasaray yönetimi bisikleti lağvetti. ‘daha fazla taraftar gelecek, bisiklet zaten bir şey getirmiyor, masraflı da bir spor’ diyerek kapatıldı.” sporcular tarafından takımın yaşaması adına girişimlerde bulunulmuş ancak karşılığında düşündürücü bir cevap alınmış.
“beş tane bisiklet alın bize, yanında da forma ve yedek lastik yeter dedik. fazla bir şey istemedik anlayacağınız. ancak karşılığında, ‘bir atlete bir şort, bir üst bir de keten ayakkabı aldığımızda 50 liraya mal oluyor, ama yarış bisikletleri 650 lira’ denildi bizlere ve 1960’ların başında galatasaray bisiklet takımının kapılarına bu sebeple zincir vuruldu.”
https://gss.gs/d5h.jpg
galatasaray renkleriyle iki yıl yarış koşan bedri sakarya, türk sporunun tozlu sayfalarında kalmış bir anekdotu anıları vesilesiyle bizlerle paylaşıyor. “bir sene galatasaray takımı bisiklet yarışı organize etti. yarış başlangıcı taksim’de yapılıp, ardından harbiye’ye, oradan şişli, belgrad ormanı, kilyos derken sonrasında sarıyer’den tekrar taksim’e dönüldü. o yarışta 2’nci olmuştum. düşünebiliyor musunuz şimdi, bisiklet yarışı için bu ana yollar kapatılacak; imkansız.”
kulüp ve sporcu anlamında geçmişe dair gerçekçi bir fikir edinmişken sakarya’dan bir de halkın ve medyanın bisiklete olan ilgisini şimdiyle kıyaslamasını istiyoruz. bedri sakarya’nın cevabı bu konuda da düşündürücü.
https://gss.gs/oWD.png
“halkın ilgisi çoktu. bilhassa cumhuriyet gazetesi sayfalarında çok yer ayırırdı bisiklete. yarışları yerinden takip edip rapor yazarlardı. cumhuriyet’in muhabiri tunçer benokan vardı, türkiye’de bisiklete hakim yegane insandı. o da yetmez yanında bir fotoğrafçısı olurdu; tülay civitçi. sonra tercüman’dan ergun hiçyılmaz çıktı, ilerleyen zamanda federasyon başkanlığı da yaptı kendisi.”
her son yeni bir başlangıç
“1967’de çorlu’da bir trafik kazası geçirdim. boynumla birlikte üç yerden sırt kaburgalarım kırıldı. motosikletle traktöre vurdum. karşıdan kamyon geliyordu, sinyalleri yaktım ama görmedi beni. devam etsem kamyon ile kafa kafaya çarpışacağız. kenara kaçayım derken traktörün arkasındaki asma pulluk demirlere vurdum. 20 metre tarlanın içine yuvarlanmışım. motor ikiye katlanmış. benzin deposu infilak etti. son anda kurtuldum. kafamda kask vardı ama iki buçuk sene kafam düşmesin diye boyunlukla yaşadım. o kazadan sonra da bir daha bisiklete dönemedim.”
https://gss.gs/rTE.png
galatasaray’ın ardından muhafızgücü adına yarışlar koşan bedri sakarya’yı bisikletten bir motosiklet kazası koparır. ancak zamanla anlaşılır ki, ne bedri sakarya bisikletsiz ne de bisiklet bedri sakarya olmaksızın yapamaz. işte 16 yıl yarışçılık kariyerinin ardından gelen 20 yılı aşkın hakemlik serüveni devreye böyle girer.
yine de sakarya’nın türk bisikletine hizmetleri bu kadarıyla sınırlı değildir. pek bilinmese de sakarya’nın bir de antrenörlük yanı vardır. buna karşın, ne yarışçılık ne hakemlik ne de antrenörlük döneminde günümüz teknolojisinden faydalanamamış olmaktan şimdi bile hayıflanır bedri sakarya.
“bizim zamanımızda taktik yoktu”, diyerek başlıyor söze ve devam ediyor. ”yarış başlarken hoca ‘bas’ derdi. bize hep basmak iyi bir şeymiş gibi anlatıldı. en büyük taktiğimiz, iki kere bas bir kere yumuşak git, bir dolu bir boştu. size belki bunlar safsata gibi gelecek ama bizim zamanımızda durum böyleydi.
“örneğin; bölgeler arası yarışlara giderdik, kişi başı 14 lira verirlerdi. yeme, içme, otel parası hepsi içinde… nasıl geçineceksin 14 lirayla? neticede yemeğe gider salata isterdik. uzun lafın kısası öyle proteinden falan haberimiz yoktu. sonradan milli takıma fransız antrenör geldi. anca öyle bir şeyler öğrenmeye başladık.
o zaman da bir furya vardı, sporcu en çok şeker yakar size şeker yedireceğiz müsabakalardan, sürüşlerden önce diye. vücuda alınan şekerin kullanılabilmesi için önce glikoz olması gerekir. adayar glikoz vardı, pudra şekeri gibi ince taneli olurdu. kampta herkese bundan verilirdi. bir çay bardağı koyardık mataramıza, üstüne limon sıkar suyla karıştırıp içerdik.”
https://gss.gs/wIv.png
geçmişe yolculuktan çalan telefon ile geri dönüyoruz. bu da demek oluyor ki ayrılık vakti geldi çattı. zaman makinası kısa sürede bizi tekrardan 2019’a gönderiyor. bedri sakarya evinin kapsına kadar bizleri uğurlarken, yürekten bir teşekkür etmeyi ihmal etmiyor. “bizleri hatırlayarak çok mutlu ettiniz çocuklar, sağ olasınız” diyor. doğrusunu söylemek gerekirse içimi bir sevinç kaplıyor. iyi ki de “nostalji bölümü”nü akıl ettik diyorum. bir yandan da içim burkulmuyor değil.
apartmanın demir kapısını aralayıp, bahçelievler sokaklarında aracımıza doğru ilerliyoruz. bir ara arkamı dönüp, son bir kez daha bedri sakarya’nın oturduğu apartmana uzaktan bakmak istiyorum. içimden ‘bu apartmanda bisikletin değil türk sporunun önemli bir şahsiyeti yaşıyor’ diyorum, hislenmemek elde değil. karşıdan gelen bisikletlinin jant sesleriyle irkiliyorum.
https://gss.gs/6mg.png
yol vermek için kenara çekiliyor ve bisiklete bir göz atıyorum. aşkla pedal çeviren bir genç bana doğru geliyor. seri pedal darbeleriyle bizleri dahi görmeden geçiveriyor önümden. o ufukta kaybolurken, bir an durup düşünüyorum: neden yeni bedri sakarya olmasın?
cyclist türkiye olarak, röportaj boyunca sorularıyla bizlere yardımcı olan ve içeriği zenginleştiren yayın kurulu üyemiz aydan çelik’e teşekkür ederiz.
--- alıntı ---
kaynak: https://www.cyclistmag.com.tr/...i-istanbulun-gururu/