• 22
    bir kere şunu söyleyerek başlamak lazım;
    bizim gibi bir 3. dünya ülkesinde bu kitlenin az da olsa bulunması, kalitedir.

    malum, popüler kültürün müziği pop müzik ise,
    mesela içinde "aşk bu kızıl ötesi, yaralı müzesi, hareket edemem" gibi dünya'nın en saçma sözleri geçse bile,
    bizim ülkede hit olabiliyor.

    hit lafına da ayrıca kılım, neyse...

    yine malum, ikinci sınıf kanalların dayattığı ve denemeyenin öldürüldüğü "kolbastı" furyası, bu berbat pop kültürünün dansı olmaya adaydı.
    başka bir malum, yaşı yetenler hatırlar, elleri ve kolları anlamsız hareketlerle enseye ve dirseklere falan değdirmeye "ooo makarone" adlı çalışmayı uygun görmüşlerdi.

    bir başka popüler kültür ezikliği, zamanın soda - limon içecek siparişini "churchill" şeklinde kaktırmak;
    ya da babaannenin yaptığı kahvaltılık bir yiyeceğe, krep dedirtmekti.

    ne bu müzik, yemek falan diyenler vardır.
    çok uzadı, toparlayalım...

    birader, türk futbolu rezil top oynuyor, ama siirt jetpa spor'la bile oynasak milyonlarca taraftar ekrandan,
    binlercesi stadtan,
    yüzlercesi radyodan takip eder mi?

    eder...

    futbol takımın 8. olduğunda, stadyuma gelen 3 bin taraftarın ile "biz kötü gün taraftarıyız" şeklinde övünür müsün?
    övünürsün.
    ki bu yanlış değildir, ama sadece bu bilgi burada dursun.

    yine futbol takımın şampiyonlar ligi'nde gruplardan çıktığında, o gece eğlenceden dağıtmıyor musun?
    başta ben dağıtıyorum, elbette hepimiz dağıtıyoruz sevinçten.

    peki bayan basketbol takımın avrupa şampiyonuolup gelmişken, hele hele finali ezeli rakibin ile oynamış ve eze eze onları yenmişken, neden aynı ilgi gösterilmiyor?
    bayan basketbol ligi'nin en kritik serisi başlıyor, yine ezeli rakibin ile oynayacaksın, maçtan saatler önce seyirci durumu duyuruluyor;
    3000 küsur bilet, kombineler dahil...

    şimdi o kızlar, "alın topu da, kupayı da götünüze sokun, biz daha napalım size" dese, haksız olurlar mı?
    şahsen ben, ekran karşısında, sokmaları için pantolonumu sıyırıp beklerim.
    çünkü haklılar.
    çünkü "daha ne yapsınlar"...

    imkanlar nedeni ile maçı* fb tv'den takip ettim.
    spiker şöyle bir laf etti, "tribünler de hazır oyuncularını ittiremiyorken böyle bir maçta, bizim skor açısından...."
    bu lafı, bu adamların ağzına, biz verdik...

    genelde ağza vermeyi iyi biliriz, ama bu, yanlış alarm...

    çünkü bizler, futbol takımımız gol attığı kadar varız sosyal hayatta.
    "sneijder ne çaktı be" demek için pazar gününü bekleriz biz.
    kimse ışıl'ın o kadar zor pozisyonda çaprazdan attığı sayıyı görmez.
    imkanı olan kapalıya gitmez.
    çünkü ertesi gün, iş yerinde bu sayıların, bu zaferlerin pek bir önemi yoktur.
    önemli olan burak'ın kafayla çakması, drogba'nın bilezik gibi geçirmesidir.

    çoğumuz için, berbat bile oynasak, futbol pop'tur.
    ama basketbol klasik rock'tır, yer yer jazz'dır.
    o nedenle seyiricisi de kalitedir.

    hele hele bayan basketbol seyircisi, en kalitedir.
    çünkü, orada izlediğini kahvede anlatmak için salona gitmiyordur.
    ya da komşusuna el kol yapıp "soktuk mu" demeyecektir.

    bence bursa maçında* bizim tribündeki o 3 kişiyi ödüllendirirken, bayan basketbol maçlarımıza giden cefakar ve kaliteli taraftarlarımız da ödüllendirilmelidir.
    hatta onlar benim gözümde çok daha önemlidir.

    sen avrupa şampiyonu ol, 2 güne bir dar rotasyonlu kadron ile derbi maçlara çık, arkanda kimse olmasın.
    fırsatı olmayıp da gitmeyenler, hepiniz birer "yaralı müzesisiniz, hareket edemezsiniz..."

    kızıl ötesinden, kreplerinizden mahrum kalın, e mi?

    edit: yok satan nihilist bakkal uyardı, bursa maçındaki 3 taraftar da taraftar değil, bizim kadro dışı kalan oyuncularımızmış. şu an daha fena sövüyorum...
  • 7
    türkiye'de olmayan ve hiçbir zaman da olmayacak olandır. bir taraftar grubu düşünün ki, deteklediği kulübün her branşta maçına gitmeye çalışıyor. bu noktada hiçbir lafım yok. olması gereken de budur. ancak, gittiği her maçta futbol üzerinden takımı desteklerse işte orada "dur" derim.

    basketbol oynanış itibariyle, futboldan çok hızlı ve de çok farklı bir spor. futbol maçında olduğu gibi dakikalarca bir tezahüratı dön dolaş söyleyemezsin. 1 dakika içinde top 3-4 kere el değiştirebilir ve top rakipteyken sen var ya sen söylersen savunma uyur ve sayıyı yersin. ya da bir avrupa kupası maçında*"ne beşiktaş, ne fener, ne de trabzon" veya "koyalım fenere koyalım kartala" dersen saçmalığın daniskası olur. nba seyrediyoruz hepimiz. adamlar sadece bir defence kelimesiyle savunmada takım destekliyorlar. hücumda, atılan sayıyı ya da yapılan güzel harketleri alkışlamak ve de savunmada, ıslık ve uğultu ile salonu rakibin tepesine yıkmak yeterli basketbol için. uzun soluklu tezahüratlara gerek yok.

    "basketbol maçına futbol seyircisi gelmesin" deniyor basketbolseverlerce. çoğu zaman destekliyorum; adam giyiyor futbol formasını geliyor maça ve "ayağa, ayağa, bütün stad ayağa" diye bağırıyor. daha nerede olduğunu bilmiyor... gelmesin demek abes belki, gelsin ama nasıl davranacağını bir araştırsın. burada forma konusu polemik yaratabilir. yaratmasın, nasıl futbol maçına giderken futbol forması giyiyorsak, basketbol maçına da basketbol forması giyebilmeliyiz. ya da hiç olmadı sarı-kırmızı bir t-shirt, ama kesinlikle futbol forması değil. "her maça ayrı forma mı alacağız?" diyenler olabilir. her sene bir tane futbol forması alacağımıza bir sene de basketbol forması alabiliriz. 5 şubat 2010 galatasaray ekaterinburg bayan basketbol maçında bir seyircinin üzerinde gördüm ve çok hoşuma gitti. hatta erkek olmasına rağmen sırtına ışıl yazdırmıştı. demek ki, isteyince oluyor.

    renklerine aşık olduğu kulübü desteklemek çok güzel bir davranış. her branşın desteğe ihtiyacı var. ama her branş da futbol değil. bugün artık her bilgi elimizin altında. televizyonlarda her türlü spor müsabakası gösteriliyor. biraz bakıp, takip etmek yeterli, hangi maçta nasıl davranılması gerektiğini anlamak için. sonra gider tenis maçında meşale yakarız böyle. allahtan bilardo şubemiz yok da, gidip orayı da ayağa kaldırmıyoruz.
  • 8
    24 subat 2010 efes pilsen - maccabi electra musabakasindan galip ayrilirken, mactan cok aklimda kalan olusumdur.

    genel olarak eurolig maclarina gitmeye calisirim. kalitesi yuksek maclar izlersiniz, rahat bir sekilde. ancak, sanirim kendime itiraf edemedigim baska bir sey daha var beni bu maclara surukleyen, o da taraftarlarin bilinci.
    dusunun ki 10 bin seyirci dun o salonu doldurdu. ve gelenlerin neredeyse hepsi, basketboldan anlayan insanlardi. efes pilsen savunma yaparken inanilmaz bir ugultu yarattilar, efesliler serbest atis atarken cit cikmadi salondan, hucumlarimizda da olabildigine desteklediler. ve bunu cok net bir sekilde gordum ki, ozellikle pota altindaki, kasun-kaya ikilisinin yaptigi sert savunmayi o tribunler yaratti. her topa atlayan bir kasun vardi sahada, ve bunu gorup de ona yuzde yuz destek veren bir tribun vardi. oyun durdugunuda bayraklarla, flamalarla sarkilar soyleyerek, maci bir etkinlige, bir solene cevirdiler. bir kisiden bile tek bir kufur ya da hakaret duyulmadi, elestirenler, bagirip cagiranlar oldu tabi ki sporun ruhuna uygun olarak, ancak kimseden tek bir hakaret gelmedi. insanlar, aileleri ile harika bir carsamba eglencesine katilmislardi, mutlu sonla bitmesi de cabasi oldu.

    bunlari yazmamin asil sebebi, galatasarayimizin basketbol maclarina gelen taraftarinin bilincsizligidir. parkede yapilan sporun ne oldugu hakkinda gram bilgisi olmayan insanlar, mekani futbol tribunune cevirip, takima destek olmaktan uzak bir performans sergilemektedir. maca reaksyon gostermeyen, basketbol macinda oldugunu unutup yonetim-futbolcu-taraftar, sampiyonsun galatasaray tezuhurati yapan bir basketbol taraftar toplulugumuz var ne yazik ki. bu anlattiklarin 3 buyuklerin 3unde de goruluyor kardesim diyebilirsiniz, ancak beni diger 2 takim ilgilendirmiyor, ben galatasarayliyim, ve daha bilincli basketbol taraftarlarimizin olmasi, hele ki dun gece efes tribunlerini gordukten sonra, en buyuk dilegimdir.

    edit:imla
  • 5
    eskiden cogunlugunun kadinlarin ve cocuklarin olusturdugu seyirci topluluguydu. hatta tofas, efes gibi takimlar calisanlarini, haftasonlari aile aktivitesi olarak maca getirir tum gun insanlar cesitli aktivitelerle eglenirdi.

    evinde kalmak zorunda olanlar da maclari ismat badem ve murat murathanoglu'ndan dinler cok keyifli haftasonlari gecirirdi. once tofas gitti, sonra ulker ile fenerbahce birlesti, simdi de "hak edene hak ettigini verenler" adi altinda bir guruh geldi. sahaya girip rakip tokatlamak taraftarlik oldu.
  • 1
    eskiden üniversitelilerden oluşan rafine bir seyirci türü idi. eşkiya sürüsü stadyumların tribünlerini işgal ederken bizlere bıyıkaltından gülerek o kalitesizlerle aynı kefeye koyan bu rafine grup belasını bulmuştur.

    futbolda tribünlere hakim olan eşkiya sürüsüne, kulüp yönetimlerince gaz verilerek, basketbol tribünlerinde de hakimiyetlerinin yolu açılmış bulunmaktadır. bu kalitesizlik galatasaray tribünlerindeki seyircinin 15 kasim 2009 galatasaray fenerbahce basketbol macinda hep bir ağızdan ..... ananı g...n s..yim tezahüratı ile tavan yapmıştır.

    basketbolseverlere hayırlı olsun diyorum. şimdi bıyık altından gülme sırası bizde. kulüp yönetimleri ile eşkiya sürüsü el ele verdimi varılacak yer burasıdır. hiç bir şey yapamayacaksınız. sizler de çürüyeceksiniz bizler gibi.
App Store'dan indirin Google Play'den alın