• 26
    değişen kurallar çerçevesinde, 3 sayı çizgisinin 6.75'e çekilmesiyle beraber, orta mesafe atışı olan uzunlar daha bir önem kazanacak, sırtı dönük hücum yapan uzunlar daha fazla alan bulacak, dengeli hücum ve savunma yapan takımlar avantaj sağlayacaklar.

    bu görüşler real madrid koçu ettore messina'ya ait. benim düşüncelerime gelirsek; messina'ya katılıyorum.*
  • 28
    itiraf ediyorum ben basketboldan anlamıyorum. tamam özellikle nba maçlarını izlemesi zevkli ama konuyu bir türlü futboldaki gibi kavrayamıyorum. futbol kanıma o kadar çok işlemiş ki diğer spor dalları nedense ilgimi pek çekmiyor. kendime göre bir sıralama yapsam uzak ara futbol birinci, motor sporları ikinci olur herhalde. şimdilerde sözlükteki lakers celtics çekişmesini görünce "ulan bende bu çekişmenin içinde olmalıyım" diyorum ama konuya bir türlü hakim olamadığımdan ortada kuru fasulye gibi dolanıyorum. gerçi beni içine çeken cazibesi basketbol değil, rekabet konusudur.

    düşünüyorum da "küçükken de sevmezdim" diyorum. mahalledeki tek basketbol sahasında bile futbol maçları yapardık. hatta arada oynadığımız basketbol maçları da elle değil ayakla oynardık. bir nevi iplemeyip taşak geçmek gibiydi. tamam bir ara özellikle liseye doğru kendimi biraz kaptırdım bu spora ama o kadar daha ilerletemedim. ne zaman "lan gelin futbol maçı yapalım" dediler ben orada bittim. ama basketbol oynayalım diyenlere hoş bakmadım bakamadım, "ne basketbolu lan" diye çemkirdim.

    hayatım boyunca "ayakla oynamak varken neden elle lan" dedim durdum. bu yüzden beni dışlamayın, hor görmeyin.

    belkide bunda elle oynanması nedeniyle aklıma "istop, ortada sıçan" gibi oyunlar gelmesidir. bir nevi "çocuk oyunu lan bunlar" bakışımdır. aslında benimkisi armaninpesindeyiz in twitter da dediği gibi "bir bayan gözüyle futbol" misalidir. onlara göre futbol amaçsızca 11 kişinin bir topundan koşması nasılsa benim içinde basketbol aynıdır.

    o kadar ilgisizim ki bu spora, kurallarını bile tam olarak bilmiyorum. bir steps var mesela onu az çok biliyorum. bu da bir nevi "bir bayan gözüyle ofsayt" gibi bişey lan.

    oynarken bile yapabildiğim tek şey yaradana sığınıp topu potaya yollamamdır.

    edit: ekleme
  • 30
    kazandığınızda aldığınız haz ve kaybettiğinizde hissettiğiniz acı futbolla karşılaştırılamayacak kadar yoğun. tabi izlediğiniz futbol maçı real madrid ile olup son dakikada galibiyeti getiren golle bitmediyse. veya tam tersi. çünkü basketbolda iki takımın bulduğu her sayı sizde değişik duygulara yol açıyor. attığınız bir sayı oyuna bağlarken yediğiniz sayı içinizi sızlatıyor. sindire sindire maçı yaşatıyor size. futbolda mesela bir gol yersiniz, beş dakika sonra acısı geçer. bunda atıyosun üçlüğü, şak iki saniye sonra cevabı aldığında götünden kan alınmış gibi oluyosun. ben o yüzden basketbol izlemeye korkarım. hazı da başkadır acısı da. ama acısı beni daha çok etkileyen.
  • 32
    nba' in en güzel hareketleri ve heyecanlı maçların sadece son 1-2 dakikasını seyretmesini sevdiğim spor dalı.
    geçenlerde televizyonda " haftanın en güzel 10 hareketi" diye bir video koymuşlar arkadaşla seyrediyoruz 10' dan geriye doğru pozisyonlar iniyor, bizim arkadaş her pozisyonda " oha be, abuuuu, annnniiyuuvv, sen insan değilsin, vaaay ananıskim * vb. " tepkilerle izlerken ben karşımda sanki beyzbol, kriket, curling oynanıyormuş gibi baktığım spor.
    neymiş efendim aliyüp yapmış, vay efendim smaç basmış, yok efendim stopcemşatmış, bunlar ne olm... bi bacakarası yok, bir roveşata yok alla alla
    (bkz: dünyanın en tepkisel indirgemeci adamı)
    (bkz: i hate this game)
  • 34
    12 ya da 13 yaşında slam dunk çizgi filmi ile büyük bir hevesle başladığım ve erdemirspor da oynayarak ardından galatasaray'ın alt yapılarında oynayamayarak devam ettiğim spor dalıdır. bu sporu meslek edinmeye o kadar çok hevesliydim ki! önümde tek engel vardı o da annem ve babam idi. ''okuluna bak boşver basketi'' diye başımın eti yenirdi her akşam. okul takımının antrenmanlarına şortumu falan okul kıyafetimin içine giyip giderdim. galatasaray'ın kuşadası yaz kampında seçilmiştim takıma ve artık hiçbir engel yoktu önümde yatıyordum kalkıyordum ilk antrenmanıma çıkıcağım günü bekliyordum. haber geldi ve artık gitme zamanıydı. hocam bir zamanların milli ve galatasaray'ın bayan basketbolcusu pelin pehlivan idi, aynı zamanda babamın eski öğrencisiydi. gel gelelim pelin hocam gelip bizimkilerle konuştuğunda ise bütün hayaller yıkılmıştı benim adıma. babamın ''bu çocuğun aklına sokma böyle şeyler gitsin okulunu okusun üniversitesine gitsin'' deyişi hala kulaklarımda. çok direndim ancak sonuç değişmedi. kısacası basketbol benim için öyle bir spor dalıdır ki yeri çok farklıdır. burdan babama ve anneme selam olsun canları sağolsun.
  • 35
    türkiye sınırları içinde üvey evlattır. büyük bir karşılaşma olmadıkça taraftar gitmez. kuralları bilinmez, basketbola özgü tezahürat yoktur, ligteki bütün takım taraftarlarını toplasan büyük bir çoğunluğu kendi takımının kadrosunu sayamaz, bu derece dışlanmıştır. ben bunu taraftarları kötülemek için söylemiyorum. cidden üzülüyorum çünkü basketbol bana göre futboldan en az 5 kat daha eğlenceli ve çekişmeli bir spordur. ayrıca her yaştan insan gider, holiganlıktan az çok sıyrılmış bir taraftar kitlesine sahiptir, 5 yaşındaki çocuğunla, karınla ailecek takip edebilirisin, oyunun oynandığı sırada sürekli oyun içindesindir. futbol stadı gibi uzak değilsindir. hırsı,mücadeleyi,teri görür rakibi de, kendi evlatlarını da ayakta alkışlarsın. sporun hala spor olduğu bir oyundur basketbol.
  • 37
    galatasaray arması yoksa beni pek sarmayan bir spordur.
    erkek basketbol takımının 7-8 maçına; kadın basket takımının 4 maçına gittim..
    engelsiz aslanları seyretmek ise henüz kısmet olmadı.

    kendi adıma konuşayım.
    küçüklükten gelen bir şey bu. hep futbol oynadık sokak aralarında. halı sahalarda, okul bahçesinde.
    okula giderken yerde bi kola kutusu gördüğümüzde üzerine basıp top haline getirip paslaşarak giderdik okula kadar...
    futbol içimizde bi tutku, galatasarayı zaten futbol takımı ile sevmedik mi?
    3 sene önceye kadar galatasaray denilince aklıma futbol takımından başka hiçbir şey gelmezdi...

    kültür meselesi, zevk meselesi, biraz da konu ile alakalı geçmişin olmasına bağlı...

    ama basketbol kültürü de son senelerde yaşanan rekabetlerle artacak gibi görünüyor.
    gibisi fazla. basketbol önceki senelere nazaran çok daha fazla takip ediliyor ve artacak da...
    yarım saatte biletlerin bitmesini başka türlü açıklayamayız.
    derbiler dışında da bu desteği verebiliriz umarım...

    o adamların teri bunu hakediyor.
  • 42
    zevkli sporlardandır, futbola kıyasla daha efektiftir.

    benim şöyle bir sorum var ama :

    şimdi atıyorum hücum veya maç saatinin bitimine saniyeler kala topu pota altından oyuna sokacaksınız. arkadaşınıza pas verip şut atmasındansa pota altına gelip (u: yanılmıyorsam topu oyuna sokacak oyuncu hareket edip yerini değiştirebiliyor topu oyuna sokarken) topu panyanın üzerinden geçirerek * topu pota civarına gönderse, arkadaşı da topu alıp tiplese * çok beleş sayı olur. hatta ben olsam iki dış oyuncumu boyalı alan dışına çıkarıp uzunlarımı ikiye iki bırakıp bu taktiği denerim. oyuncular taktiği bildikleri için topu tiplemek için rakipten daha önce zıplayıp sayıyı atarlar. niye yok efendim topu şutöre ver, o şut atsın, gerisi allaha kalmış taktiği uygulanır ki ?

    onu geçtim en az 5 senedir basketbol maçı izlerim hiçbir son topta böyle bir taktik kullanıldığını görmedim. acaba kuralları mı yanlış biliyorum ?

    (imza: aynştayn)
  • 43
    iki senedir yakından ilgileniyorum. daha önce de boyum uzasın diye bir dönem oynamıştım. ama boy vermeyince, koy verdim :(

    izlemesi kesinlikle futbola göre daha keyifli. kar, kış, holigan dinlemiyor. zemin problemi yok. gelen adamlar daha nezih adamlar. al kız arkadaşını git.

    ama futbol öyle mi? kışın tribünde götün donuyor. yazın sıcaktan daralıyorsun. kız arkadaşınla gitsen, girmesi de çıkması da ayrı dert. çoğu zaman zeminler bozuk. yarrak gibi statlar, hizipçi hakemler, hakan balta :(

    geçen bayan basket maçımızda, burnundan pıt alma oyunu oynayan bir çift gördüm. bu rahatlığı yeri geliyor kendi evinde bulamıyorsun. var mı böyle bir spor :(

    yenilen takıma 1 puan verip, yenilgiyi onurlandırma saçmalığını çıkarırsak, özelilkle de şu sıralar basketbol>futbol arkadaşlar.

    moderatör oylamasında oylar captano'ya.
  • 44
    bu sene apdipekçi'deki barcelona maçındaki ortamı son 10 yıldır hangi futbol maçında gördün? olympiakos maçından aldığın keyfi hangi futbol maçından aldın? en son hangi futbol takımını oktay mahmudi ve öğrencileri kadar sevdin?

    futbolda, futbol maçlarında, futbol tribününde artık eski keyif yok. bunu sadece ben söylemiyorum. benim gibi birçok taraftar var. ve bunların hepsi özünde futbol taraftarı.

    bana kalsa olsun ama olmayacak bir şey olduğu için birinci sporumuz olsun demiyorum. ama biraz daha yatırım yapılsa şu şubeye, daha elit basketbolcular getirilse, her maçımız bir euroleague maçı havasında geçse fena mı olur?
  • 45
    fb'nin ülker gibi sponsoru olduğu sürece işimizin zor olduğu spor dalı.daha doğrusu murat ülker çıkıp fb'liliği yüzünden senede 20 milyon verip fb'ye sponsor oluyor yetmiyor 200 trilyona salon yapıyor ya senin sponsorun kim?.sana yılda verdiği para 5 milyon dolar olan medical park.bu paralarla nereye kadar gidebilirsin.

    bir tane galatasaray'lı işadamı çıkıp da şu takımlara sponsor olmuyor ya yanarım yanarım ona yanarım.düşünebiliyormusunuz geçen sene o imkanlarla finale çıkmış bu takımın sponsoru şu anda medical park.bu takım elinden geleni yapmış tırnaklarıyla gelmiş tabiri caizse ama kusura bakmayın bizde iş yok.bu takımın sponsoru yılda 5 milyon dolar veren medical park'sa artık bazı şeyleri düşünme vakti geldi.

    bugün basketbol maçlarında şov yapıp ordan oraya atlayanlar bir zamanlar ben basketboldan anlamam diyip sırt çevirenlerdi, zor günlerde olmayanlardı.

    sonuç olarak bu sponsorla ve bu bütçelerle fazla ileri gidemeyiz, hani bu taraftar bu takım elinden geleni yapmasa neyse de bu kadar mücadeleden sonra bu rakamlarla bulabildiğimiz sponsor buysa suçu kendi içimizde aramalıyız.
  • 48
    açık konuşmak gerekirse hiç umrumda olmayan spor branşı. gönül verdiğim renklerin her branşta başarılı olmasını istiyor muyum? elbette evet ama benim için futbol her zaman birinci sırada olacaktır.

    bunun dışında basketbol, voleybol vs. dallarda yapılacakları pek umursamıyorum. çok denedim maçlara gittim, tv'den takip ettim ki halen etmekteyim. ama olmuyor umursayamıyorum, sevemiyorum. futbolda aldığım hazzı bu spor dallarında alamıyorum. kaybettiklerinde üzülüyorum ama bu bir kaç dakikalık bir üzüntü oluyor. futbol takımında duyduğum hazzı en basit takıma karşı bile alınan galibiyette duyduğum sevinci diğerlerinde duyamıyorum.
App Store'dan indirin Google Play'den alın