• 26
    biatci taraftarin genelidir. bunlarin genelinin basari kistasi da sampiyonluktan ibaret oldugu icin ozellikle zararlidir. bu taraftarlar icin takim kazanirken, sampiyon olurken sorun yok. cunku en buyuk dertleri fb'li panpalarina caka satmak. futbol bu adamlar icin ne ifade ediyor ki allah askina? bu adamlar kazanirken elestirenleri anlamazlar. anlamak demeyelim, kafa yormazlar. bunlara gore bu adamlar huzursuzluk cikaran rahatsiz tipler. lakin ongoruler gerceklestigi zaman hakli olarak kafa yoran kizgin taraftara "kotu gunde destek vermiyorsunuz" diye cemkirirler.

    senin iyi gunde destek verdigin galatasaray degildi kardesim. senin iyi gunde destek verdigin sey:

    adamcilik
    sistemsizlik
    kadercilik
    skor odakli oyuncu degisiklikleri
    yeterisizligi yeterli gorme
    ve en nihayetinde kezbanlikti.

    insanlar da galatasaray'i elestirmediler bunlari elestirdiler. ustelik de iyi gunde elestirdiler. kotu gunde kendilerinin ongordukleri kotu gunu ongoremeyen, ustelik para odenen profesyonellere hakli olarak kizdilar.

    halen de ayni seylere kiziyorlar. olay bundan ibaret.
  • 29
    türkiye'deki futbol sistemi ve algısının yaratmış olduğu taraftar profilidir. zira herhangi bir sınıfı net olarak temsil etmemesine rağmen bir takımın milyonlarla ifade edilecek bir taraftar sayısına ulaşmasının başka bir açıklaması yoktur. insanlar çimin rengini ya da kokusunu hissetmeden, parkenin gıcırtısını duymadan bir takımın taraftarı oluyor. hayatında belki de tekerlekli sandalye görmemiş adam engelsiz aslanlar ile övünebiliyor mesela. istanbul'da hiç bulunmamış adamın derbi haftasında stresten karnına ağrılar giriyor, geceleri uykuları bölünüyor. yaşadığım kıbrıs'tan örnek verirsem; özellikle passolig öncesi dönemde bir derbi maç için 4-5 uçak dolusu insan istanbul'a taşınırken, ülkede o haftasonu oynanan yaklaşık 30 tane futbol maçının toplam seyirci sayısının o uçaklardaki insanlar kadar bile olmaması çok ama çok gariptir. yaşadığı yerdeki stadın yolunu bilmeyip istanbul'da kaybolmadan stada gidebilecek adamlar var. gelirinin önemli bir kısmını maça gitmek, maçları izlemek ya da çoğunluğu maç dışında kullanamayacağı ürünlerden ibaret mağazalardan alışveriş yapmak için harcayan yığınlar var.

    galatasaray bir grup lise öğrencisinin, o dönemin "osmanlı"sında yerli halkın soyutlanmış olduğu futbol çayırlarına inmek için idealist duygular ve net bir tavırla bir araya gelmesiyle oluşan bir futbol takımı aslında. o dönem ortaya çıkan diğer türk takımları için de durumun üç aşağı beş yukarı aynı olduğunu göz önüne alırsak; herhangi bir etnik, milli ya da siyasi görüşe mal etmek imkansızdır galatasaray'ı. aileniz, arkadaşlarınız ya da çocukluk döneminizde hangi takımın başarılı olduğu gibi son derece raslantısal olaylar belirliyor türkiye'de tuttuğunuz takımı. peki o zaman benim de dahil olduğum bu kitleyi bir araya toplayan ne olabilir? cevabı "ummadık taş baş yarar" misali kafası yerinden biraz oynamış bir abimizden geliyor:

    https://www.youtube.com/watch?v=I8G4wzZX-Jc

    malum türk insanı kendini geliştirmeye pek eğilim gösteren bir millet değil. niyeti olanın da önünde dandik eğitim sisteminden tut "mahalle baskısı"na kadar bir dolu engel var. bundan sebep hayatımızdaki acizliklerimizi düzeltmeye çalışmak yerine oturup karalar bağlamayı daha bir seviyoruz ki bu noktada kendimi de ayrı tutacak değilim. durum böyleyken futboldan tut neredeyse televizyondaki dizilere kadar taraf olup birbirimize girmemize çok şaşırmamak gerek. çünkü aslında çoğumuz sevmeyi bilmiyoruz; ne kendimizi ne de etrafımızdakileri. futbolu değil kazanmayı seviyoruz. çalışmayı değil parayı seviyoruz. insanlarla ahbablık etmeyi değil dedikodu yapmayı seviyoruz. erkekler için söylersek kadınları değil seks yapmayı(!) seviyoruz. haticeyi sallayıp neticeye odaklanıyoruz ya da odaklandırılıyoruz bir şekilde. bu şekilde birbirimizin hayatını zindana çeviriyor, sonra da o zindanlardan şikayet edip duruyoruz.
  • 32
    o 14 senelik çile taraftari kalmadı kalamazda! çünkü o zamanlar kulüplerin maddi olarak taraftardan bi beklentisi yoktu. şenol güneşin de dediği gibi: "ben oynarken futbolu zenginler izler, fakirler oynardi."

    şimdi ise kulüpler taraftarları musteri olarak görüyor. kombine al, bileklik al, forma al, sponsorlardan alışveriş et.. e kusura bakma da biz de enayi değiliz yani.. hep ver hep ver olmaz biraz da alayım. mesela 12 yıl boyunca sabriye maruz kalmayayim. umut bulut denilen yeteneksiz yılda 4 milyon lira kazanırken ben 24 milyar kazanmayayim.

    tabi ki başarıya endeksli olucam aq başka ne olacagidi?
  • 34
    endüstriyel futbolun en somut şekilde ortaya koyduğu gerçeklerden biri. sen artık bir müşterisin. sırtında forma, üzerinde kulübünün lisanslı montu, cebindeki takım anahtarlığın, evindeki çarşafın, duvar saatin, kol saatin, çay içtiğin bardak v.s. tüm bunlara bir araba parası ödeyerek her sene satın aldığın kombine kart parasını da ekle. digitürk'ü geç. onu sayma bile. peki bu kulüp senin için ne yapıyor. acaba ndyon lansen iyi mi, var mı bi sıkıntısı, borcu harcı. maddi ve manevi olarak giden herşey tek taraflı olarak senden gidiyor. takımın mağlup oluyor geceleri gözüne uyku girmiyor. çoluğunun çocuğunun rızkından kesip kulübün için harcıyorsan milyon euroları götüren adamlarda bir zahmet başarılı olmak için çaba sarfetsinler.

    sevdamız armaya, formaya. gerisi de faso fiso.
  • 38
    bu taraftar grubuna ait olmaktan hiç gocunmuyorum. sen 4 sene şampiyonlar ligi'ne git, üstüne fenerbahçe'nin de payını al yıllarca sonra 5 miyona tarık çamdal'ı 3 küsür milyona salih dursun'u al batak döneminde sevimli hayalet casper donk'a 2.5 milyon ver, forvetinde umut bulut kanadında sabri oynasın yıllık kaç trilyon paraya sonra taraftara dil uzat. kimse kusura bakmasın ama ben bu takımı izşemeye daha falza tahammül edemem. bu sezon bir daha galatasaray maçı izlememeyi planlıyorum.

    ha bu arada umut bulut ve sabri'nin trilyonluk maaşının ödenmesinde zorluk çekilmesin diye bileklik falan da almayacağım. bizi bu hale düşüren basiretsiz yönetimler şimdi bir tarafına kına yakabilir.
  • 40
    2011-2012 sezonundaki futbolcular hatta buna 2013'ü de katabiliriz, galatasaray taraftarının zihin yapısını geliştirdi. taraftar artık koşan, götünden ter çıkan, yenilgiye isyan eden futbolcu istiyor. başarı değil, başarı için çaba görmek istiyor. sinirden çimi döven futbolcu istiyor. ya kulüp borç batağında, futbolculardan kimse maaşında indirime gitmedi. aldıkları yüksek paranın da hakkını vermiyorlar. sonra da bileklik alın takımı kurtarın diyorlar. taraftar zaten varını yokunu vermiş durumda. bu taraftar çıldırmayıp ne yapsın?
  • 41
    genelde yanlış kişiler için kullanılmaktadır. etrafımda gördüğüm çoğu taraftar bile bile kades hataların yapılmasından şikayetçi. şu yönetimin, teknik kadronun ve futbolcu kadrosunun başarılı olma ihtimali var mı? sen doğruları yapmaya başlarsın rakibin de iyidir şampiyon olamazsın. ama klübü bakkal dükkanı gibi yönetirsen, bazı futbolcuları kayırıp bazılarına şans vermezsen, 10 yaşında çocuğun bile oynatmayacağı adamı ısrarla oynatırsan destek mestek alamazsın. ben galatasaray aşığıyım oyuncuların yönetimin teknik direktörün değil. zaten olmasam bu kadar sinirlendiremez bu rezillikler. bana ne ya derim giderim. asıl şu anlarda reaksiyon göstermeyen adamdan şüphe ederim.
  • 42
    kim sevdiğini kötü durumda görmek ister ki? tarafsan, taraftarsan elbette başarı istersin.
    yenilirsin, kaybedersin, mağlup olursun bir şerefi vardır. savaşırsın, ıslatırsın formanı arkadaş. yenilirken bile mücadele edersin ileriye dönük bir ümit verirsin.
    o savaş azmini, o uyanışı hissedersin. sezon başından beri adamlar yatışta yatışta. abi bu hafta çıkış abi artık ligde en azından iyi bir konum, abi artık prestij vs vs lan tükettiniz bizi be!!!
    ya arkadaş başarısızken bile şu verdiğimiz tepkiler sevgimizden be sevgimizden.
    bizim asıl kırgınlığımız, sinirimiz bir umut kıvılcımı dahi göremeyişimiz.
  • 43
    2015-2016 sezonundaki durumda taraftara bu şekilde yüklenilmemesi gerekir.
    taraftar sahada tüm çabayı görür gayreti görür ama top o direklerin arasından geçmez ve o zaman taraftar takıma küser işte o taraftar başarıya endekslidir.
    ama şu an içinde bulunulan durum bu değil.
    38 yıllık hayat tecrübemde gördüğüm şu; tek karşılıksız sevgi annenin babanın çocuğuna olan sevgidir.
  • 44
    şanlı galatasaray taraftarında olmamış, olmayan ve olmayacak profildir. fakat içinde bulunduğumuz tüketime endeksli dünyanın tezahürü olarak bazen bu profildekilerin yaptığı bazı davranışları sergileyebiliyoruz. kızarız, sevmeyiz, tepki gösteririz ama galatasaraylı olduğumuz aklımıza gelince durulur, asaletimizden taviz vermeyiz. dolayısıyla demem odur ki; galatasaraylılık herkese nasip olmaz, hepimiz üstümüze düşen davranışı sergilemeliyiz. işin özü budur.
  • 47
    basariya endeksliyim. basarili degilse takim ben galatasarayli degilim anlamina gelmez bu.

    destek meselesi mi?

    takim deli gibi top oynar. sutlar direkleri dover. 50 tane korner kullanirilir bir top doner 90da kaybederiz.

    derim ki ya helal olsun. canlari sagolsun. top yuvarlak sonucta.

    ama mucadele yok, sonlanan atak yok, devamli bir top kaybi yasaniyorsa ben elestiririm.

    ve evet basari odakliyim cunku burasi papazin cayiri degil. benim buyuklugum sampiyonluk ve kupa buyuklugu. benim misyonum vizyonum belli. ustelik turkiye'de futbol ahlaklilarla ahlaksizlar arasinda. basarisizligimda neyse ya diyebilecegim bir durum yok cunku ahlaksizlarin sevinmesini hazmedebilen bi adam degilim. yani ortadaki pot buyuk. hep buyuktu. hep de buyuk olacak.

    ve evet basari yoksa sikinti varsa ben yazarim. elestiririm. isler iyi giderken beni goremezsiniz. yazacak bisey yoktur. yazacak bisey varsa da ben burdayim. allah bana yazdirmasin.
  • 49
    bu benimdir.

    ama başarıdan kastım kupalar, şampiyonluklar vs. değil. başarıdan kastım futbol anlamında başarı.

    takımımın sahada belli bi oyun planı, bi taktiği olduğunu; o ruhu, o maçı istediklerini görsem bu benim için başarıdır. benim tek isteğim 90 dakika iyi bi futbol izlemek, futbolcuların ne yaptığını bilerek futbol oynaması...

    16 ağustos 2019 denizlispor galatasaray maçında o kadar ne yaptığını bilmez bi haldeydik ki bu kabul edilemez.

    ben artık maçtan sonra kırmızı kart, hakem, tff vs. konuşmak yerine maç içindeki taktiksel hareketlerimizi neyi doğru neyi yanlış yaptığımızi konuşmak istiyorum. bu maç özelinde doğru yaptığımız tek bir şey yok. biz zaten maça yenik başladık. selçuk inan'ın 90 dakika oynaması nedir?

    demem o ki, sahada ne yaptığını bilen, isteyen, bi oyun planına göre hareket ettiğine inandığım 11 tane adam görsem, yenilsek de bu kadar sesimi çıkarmam.

    türkiye ligine göre çok üstün bi kadromuz var. bu kadroyla başarı yakalayamamak ahmaklık, iş bilmezlik olur.
App Store'dan indirin Google Play'den alın