doymak kelimesinin gerçek anlamına geldiğimizde güzel bir yemek yediğimizde bile vücudu bir rehavet kaplar. bu durum hayatın her anlamında böyledir. sorunsuz giden bir ilişki görürsünüz, bir bakmışsınız bu ilişki tepetaklak olmuş. çünkü gidilecek yol kalmamış veya varılmak istenen yola gidecek heyecan kalmamıştır. heyecansız olma durumu ile doymuş olmak bir anlamda eş anlamlıdır.
galatasaray futbol takımının bu kadar doymuş olduğunu tahmin edemezdim. o sebeple kadro istikrarı meselesini savunuyordum. dün
* okan buruk en doğru 11'i sürse, en doğru takımı oluştursa sonuç yine beşiktaş lehine olacaktı ya da bir şekilde kazansak bile dolu mide üstüne yenilen tatlı gibi olacaktı bu kupa. yani doymuşluğu daha da arttıracaktı.
bu sadece gs futbol takımı özelinde bir durum degil. casemiro manchester united'a gittiğinde manu şampiyonlar ligi'nde değildi ve casemiro bu durumu "zaten o kupayı çok kez kazandım" diye açıklamıştı. daha sonra henüz 30'lu yaşlarının baslarinda iken 36'lik mertens tarafından sürklase edildi.
bu doymuşluk ve heyecansızlığı atmanın en baştaki yolu değişimden geçer ama onu yapacak çok fazla bir zaman kalmadı
takımı komple değiştiremeyeceğimize göre bundan sonraki süreci göreceğiz bakalım. sorunu sadece taktik teknik vs olarak görürsek hata ederiz. işin psikolojik boyutuna dikkat çekmek lazım. futbolculara 3 senede sadece 3 kupa kazanıldığını ve 2 türkiye kupası 1 süper kupanın kaybedildiğini iyice anlatıp yeni hedeflere yoğunlaştırmak gerekiyor.