1
ntvspor yazarlarından. son yazısında football manager oyununu ele almış.
--- alinti ---
oyun mu gerçek mi?
bilgisayar oyunlarındaki menejerlik oyunları derinlik olarak almış başını gitmiş durumda.
bilgisayar oyunları artık çocuklar için yapılmıyor nerdeyse. ps3 de hayatlara girdi ama oyunlar ateş pahası. evine alamayan internet cafe’lere rakip ps3 cafe’lerde oynama şansı yakalayabiliyor. favori oyunların başında konami’nin pro evolution soccer’ı, halk arasındaki adıyla pes’i var ve ea sports’un fifa serisi var.
bir de menejerlik oyunları var. internet sitelerinin de çeşitli “fantezi lig” uygulamaları bunun çok basit hali. ntvspor’un da var bu uygulaması. bilgisayar oyunlarındaki menejerlik oyunları ise derinlik olarak almış başını gitmiş durumda.
bu oyun türünde de yine iki, üç oyun var ön plana çıkan. efsaneleşen championship manager serisi aynı isimle devam ediyor ama tahtını ayrılık yolunu seçtiği ekibin devam ettirdiği football manager’a kaptırmış durumda. ea sports burayı da boş bırakmıyor ama football manager’ın veritabanı genişliği geçilemez kılıyor oyunun popülaritesini.
football manager oyununun dünyanın her tarafında deliler gibi oynanmasının en önemli nedenlerinden biri 3-5 sene sonra meşhur olacak oyuncuları oyun aracılığıyla erkenden keşfetme imkanı sağlaması. “barcelona’nın altyapısında messi diye bir oyuncu var, 3-5 sene sonra ortalığı yakıp yıkacak” demenin zevkini bundan bir kaç sene önce söylemiş olanlar bugünki manzaradan daha bir memnun.
serinin dünya çapında 50 ülkenin liglerini, 50,000’e yakın takımı ve 300,000’e yakın oyuncuyu barındıran veritabanı sadece “oyun” olmaktan çıkartıyor bu seriyi. yedi kıtada 2,500 civarı yerel “izleyici” (scout) var oyuna veritabanı yazılmasına yardım eden.
gerçek bir futbol kulübü yönetme simülasyonu halini almakta oyun. oyuncuları sahaya langırt adamı gibi dizmekle, diziliş bilmekle bitmeyen çok ciddi ve gerçekçi bir derinliği olan bir oyun. oyuncuların tek tek kendine özgü karakterleri, sevdikleri veya nefret ettikleri takım arkadaşları, kulüp personelleri var. kimi yedek kalmaya tahammülsüz, kimi ölümüne sadık. “kanattan dip çizgiye in” dediğinizde bunu öğrenmeye çalışabiliyor veya reddediyorlar. kabul ederlerse zaman içinde gelişiyor ve bunu yapar hale geliyorlar, bunu gözle görüyorsunuz.
oyuna istediğiniz seviyeden başlayabiliyorsunuz. en üst düzey takımların başına geçerek başlayabileceğiniz gibi, işsiz başlayıp teklif de bekleyebiliyorsunuz. ikinci durumda kariyer yolları daha bir yokuş tabi ki. ingiliz altıncı liginden takım alıp tırmanmanın keyfini doğrudan abramovich’in euro’larını yemeye tercih edenlerin sayısı azımsanmayacak kadar çok.
teknik kadro kurmak “iş”inizin bir parçası. yardımcı teknik direktör, antrenörler, fizyoterapist, scout’lar. antrenörlerinizin de uzmanlık alanları var, kaleci antrenörü veya kondisyoner gibi. oyunculara bu hocaların becerilerine göre ayarladığınız idman programlarını vermek de oyuncu gelişimi açısından olmazsa olmazlarınızdan.
kulüp başkanlarının da karakterleri çeşit çeşit. oyuncularınıza gelen teklifleri, menejer olduğunuz için siz değerlendiriyorsunuz oyunda, ancak başkanlar bir oyuncu için çok yüksek meblağlar teklif edilmeye başladığında “çekil kenara” diyip işleri ele alabiliyorlar. yıldız oyuncunuzun arkasından bakakalabiliyorsunuz. bütçe de önemli tabi ki, onun da yönetimini transfer ve maaş bütçelerini denkleyerek yönetmek sizin işiniz.
maçlardan önce soyunma odasında tek tek markaj veya özel görev verebildiğiniz gibi oyuncularınızı motive edici sözler söylemek de elinizde. seçenekler kısıtlı olsa bile “çıkın oynayın” diyebiliyorsunuz sonuçta. devre arası fırçaları da var. 2001’den beri oynuyorum seriyi, henüz başkanın soyunma odasına girdiğini görmedim öte yandan.
bugün transfer sezonunun ortalarına yaklaşmaktayız. gazetelerimizin manşetlerini sansasyon yaratacak, tiraj arttıracak isimler süslüyor. bu isimler, her ne hikmetse hemen hemen her sene aynı. belli başlı isimler, “her sene” geliyorlar türkiye’ye. oyuna az biraz bulaşmış taraftarlar ise fransa’dan gomis ve gignac’ı erkenden keşfetmiş olmanın zevkiyle “neden bu isimlerle ilgilenilmiyor” diyorlar. gomis’in bu seneki “gerçek” performansı üzmüş olsa da oyunun müdavimlerinin vazgeçilmezlerinden olmayı sürdürüyor. kulüplerimizin kimlerle ilgilendiği konusu ecinnilere karışmış durumdayken en azından gazetelerimizin oyunun veritabanından yararlanmaları beklentisi var. transfer döneminin keyfi biraz da bu sürpriz faktöründe. aynı isimlerin tekrarı kimseyi heyecanlandırmıyor artık.
tabi oyunun bazı “efsaneleri” de yok değil. asla adını duymadığınız rus maxim tsigalko gibi, hemen her oyunda galatasaray’a gidip harikalar yaratan kennedy bakırcıoğlu gibi, shakhtar macerasının arkasını getiremeyen isaak okoronkwo gibi, falkirk ve dundee united’daki performansını iskoç milli takımına dahi taşıyamayan mark kerr gibi.
oyun %100 başarılı değil elbette, ama taklacı aghahowa’yı rusya’ya gitmeden keşfetmiş kişi sayısı da az değildir. kim kallström, fernando cavenaghi gibi isimler de gerçek hayatta oyunda geldikleri yere gelememiş ama en azından tanınan isimler. kayseri’nin oyuncusuyken genç milli takım’daki performansıyla france football dergisindeki övgüden sonra “harika çocuk” statüsüne layık görülen ilhan parlak’ın bu ünvanı, fenerbahçe’de yedek kaldığı süreç sonunda elinden alındı örneğin.
2008 yılının kasım ayında ingiliz everton kulübü oyunu yayınlayan sports interactive ile anlaşma imzaladı. oyunun geniş veritabanını paylaşmada öncelik sağlayan bu anlaşma sonrası everton, oyunun sahip olduğu scout ağına ortak olmuş oldu bir nevi. bu da oyunun gerçekçiliğini yansıtan bir diğer gelişme olarak kayıtlara geçti. everton’ın bu sene hamburg’dan satın aldığı 16 yaşındaki shkondran mustafi’yi oyundan mı bulduğu bilinmez. ama bu şekil transferleri erkenden ucuza kapatıp ileride bunlardan kâr etmenin keyfi bir yana, gerçek hayatta da benzeri bir kariyerin sürüp gittiğini görmenin keyfi oyundaki sanal kârın da ötesinde. ve bu kadar yaygın hayran kitlesi ve oyuncu izleme ağı olan bir “oyun”un gerçek hayatla olan örtüşme oranı ortadayken, kimbilir, belki teknik kadroların, transfer komitelerinin de havaalanı yolu tutmadan önce bilgisayar başında biraz vakit geçirmelerinde yarar olabilir. youtube’a fazla takılmadan ama, sadece oyuna ve veritabanına konsantre olarak.
yeni messi’ler, agüero’lar, ronaldo’lar oyunda gizli. ne mutlu bulabilene, oyunda veya gerçek hayatta.
--- alinti ---
kaynak: ntvspor
--- alinti ---
oyun mu gerçek mi?
bilgisayar oyunlarındaki menejerlik oyunları derinlik olarak almış başını gitmiş durumda.
bilgisayar oyunları artık çocuklar için yapılmıyor nerdeyse. ps3 de hayatlara girdi ama oyunlar ateş pahası. evine alamayan internet cafe’lere rakip ps3 cafe’lerde oynama şansı yakalayabiliyor. favori oyunların başında konami’nin pro evolution soccer’ı, halk arasındaki adıyla pes’i var ve ea sports’un fifa serisi var.
bir de menejerlik oyunları var. internet sitelerinin de çeşitli “fantezi lig” uygulamaları bunun çok basit hali. ntvspor’un da var bu uygulaması. bilgisayar oyunlarındaki menejerlik oyunları ise derinlik olarak almış başını gitmiş durumda.
bu oyun türünde de yine iki, üç oyun var ön plana çıkan. efsaneleşen championship manager serisi aynı isimle devam ediyor ama tahtını ayrılık yolunu seçtiği ekibin devam ettirdiği football manager’a kaptırmış durumda. ea sports burayı da boş bırakmıyor ama football manager’ın veritabanı genişliği geçilemez kılıyor oyunun popülaritesini.
football manager oyununun dünyanın her tarafında deliler gibi oynanmasının en önemli nedenlerinden biri 3-5 sene sonra meşhur olacak oyuncuları oyun aracılığıyla erkenden keşfetme imkanı sağlaması. “barcelona’nın altyapısında messi diye bir oyuncu var, 3-5 sene sonra ortalığı yakıp yıkacak” demenin zevkini bundan bir kaç sene önce söylemiş olanlar bugünki manzaradan daha bir memnun.
serinin dünya çapında 50 ülkenin liglerini, 50,000’e yakın takımı ve 300,000’e yakın oyuncuyu barındıran veritabanı sadece “oyun” olmaktan çıkartıyor bu seriyi. yedi kıtada 2,500 civarı yerel “izleyici” (scout) var oyuna veritabanı yazılmasına yardım eden.
gerçek bir futbol kulübü yönetme simülasyonu halini almakta oyun. oyuncuları sahaya langırt adamı gibi dizmekle, diziliş bilmekle bitmeyen çok ciddi ve gerçekçi bir derinliği olan bir oyun. oyuncuların tek tek kendine özgü karakterleri, sevdikleri veya nefret ettikleri takım arkadaşları, kulüp personelleri var. kimi yedek kalmaya tahammülsüz, kimi ölümüne sadık. “kanattan dip çizgiye in” dediğinizde bunu öğrenmeye çalışabiliyor veya reddediyorlar. kabul ederlerse zaman içinde gelişiyor ve bunu yapar hale geliyorlar, bunu gözle görüyorsunuz.
oyuna istediğiniz seviyeden başlayabiliyorsunuz. en üst düzey takımların başına geçerek başlayabileceğiniz gibi, işsiz başlayıp teklif de bekleyebiliyorsunuz. ikinci durumda kariyer yolları daha bir yokuş tabi ki. ingiliz altıncı liginden takım alıp tırmanmanın keyfini doğrudan abramovich’in euro’larını yemeye tercih edenlerin sayısı azımsanmayacak kadar çok.
teknik kadro kurmak “iş”inizin bir parçası. yardımcı teknik direktör, antrenörler, fizyoterapist, scout’lar. antrenörlerinizin de uzmanlık alanları var, kaleci antrenörü veya kondisyoner gibi. oyunculara bu hocaların becerilerine göre ayarladığınız idman programlarını vermek de oyuncu gelişimi açısından olmazsa olmazlarınızdan.
kulüp başkanlarının da karakterleri çeşit çeşit. oyuncularınıza gelen teklifleri, menejer olduğunuz için siz değerlendiriyorsunuz oyunda, ancak başkanlar bir oyuncu için çok yüksek meblağlar teklif edilmeye başladığında “çekil kenara” diyip işleri ele alabiliyorlar. yıldız oyuncunuzun arkasından bakakalabiliyorsunuz. bütçe de önemli tabi ki, onun da yönetimini transfer ve maaş bütçelerini denkleyerek yönetmek sizin işiniz.
maçlardan önce soyunma odasında tek tek markaj veya özel görev verebildiğiniz gibi oyuncularınızı motive edici sözler söylemek de elinizde. seçenekler kısıtlı olsa bile “çıkın oynayın” diyebiliyorsunuz sonuçta. devre arası fırçaları da var. 2001’den beri oynuyorum seriyi, henüz başkanın soyunma odasına girdiğini görmedim öte yandan.
bugün transfer sezonunun ortalarına yaklaşmaktayız. gazetelerimizin manşetlerini sansasyon yaratacak, tiraj arttıracak isimler süslüyor. bu isimler, her ne hikmetse hemen hemen her sene aynı. belli başlı isimler, “her sene” geliyorlar türkiye’ye. oyuna az biraz bulaşmış taraftarlar ise fransa’dan gomis ve gignac’ı erkenden keşfetmiş olmanın zevkiyle “neden bu isimlerle ilgilenilmiyor” diyorlar. gomis’in bu seneki “gerçek” performansı üzmüş olsa da oyunun müdavimlerinin vazgeçilmezlerinden olmayı sürdürüyor. kulüplerimizin kimlerle ilgilendiği konusu ecinnilere karışmış durumdayken en azından gazetelerimizin oyunun veritabanından yararlanmaları beklentisi var. transfer döneminin keyfi biraz da bu sürpriz faktöründe. aynı isimlerin tekrarı kimseyi heyecanlandırmıyor artık.
tabi oyunun bazı “efsaneleri” de yok değil. asla adını duymadığınız rus maxim tsigalko gibi, hemen her oyunda galatasaray’a gidip harikalar yaratan kennedy bakırcıoğlu gibi, shakhtar macerasının arkasını getiremeyen isaak okoronkwo gibi, falkirk ve dundee united’daki performansını iskoç milli takımına dahi taşıyamayan mark kerr gibi.
oyun %100 başarılı değil elbette, ama taklacı aghahowa’yı rusya’ya gitmeden keşfetmiş kişi sayısı da az değildir. kim kallström, fernando cavenaghi gibi isimler de gerçek hayatta oyunda geldikleri yere gelememiş ama en azından tanınan isimler. kayseri’nin oyuncusuyken genç milli takım’daki performansıyla france football dergisindeki övgüden sonra “harika çocuk” statüsüne layık görülen ilhan parlak’ın bu ünvanı, fenerbahçe’de yedek kaldığı süreç sonunda elinden alındı örneğin.
2008 yılının kasım ayında ingiliz everton kulübü oyunu yayınlayan sports interactive ile anlaşma imzaladı. oyunun geniş veritabanını paylaşmada öncelik sağlayan bu anlaşma sonrası everton, oyunun sahip olduğu scout ağına ortak olmuş oldu bir nevi. bu da oyunun gerçekçiliğini yansıtan bir diğer gelişme olarak kayıtlara geçti. everton’ın bu sene hamburg’dan satın aldığı 16 yaşındaki shkondran mustafi’yi oyundan mı bulduğu bilinmez. ama bu şekil transferleri erkenden ucuza kapatıp ileride bunlardan kâr etmenin keyfi bir yana, gerçek hayatta da benzeri bir kariyerin sürüp gittiğini görmenin keyfi oyundaki sanal kârın da ötesinde. ve bu kadar yaygın hayran kitlesi ve oyuncu izleme ağı olan bir “oyun”un gerçek hayatla olan örtüşme oranı ortadayken, kimbilir, belki teknik kadroların, transfer komitelerinin de havaalanı yolu tutmadan önce bilgisayar başında biraz vakit geçirmelerinde yarar olabilir. youtube’a fazla takılmadan ama, sadece oyuna ve veritabanına konsantre olarak.
yeni messi’ler, agüero’lar, ronaldo’lar oyunda gizli. ne mutlu bulabilene, oyunda veya gerçek hayatta.
--- alinti ---
kaynak: ntvspor