• 1
    medya tekeline maruz kalmış olabilir. livorno maçları televizyonda verilmiş midir de izlememiştir?!
    halk bunu istiyor diye bişey yoktur, halka ne sunarsan o izlenir.

    tam tersini düşünün; mesela televizyonda ve internette barca real maçları verilmeyip de livorno maçları verildiğinde
    futbolseverler futbol izlemeyi bırakacak mı yani?!!

    geçiniz bu işleri devlet su işleri..
    benim sikimde değil real şampiyon alacak mı, barça kaç para harcamış, şampiyonlar ligini kim kazanmış.
    senin de sikinde değilse livorno kümede kalmış mı düşmüş mü nolmuş bırak ilgilenme ukte de verme başlık da açma.

    herkes kendi poleniğiyle ilgilensin..
  • 2
    eğer türkse galatasaray fenerbahçe izleyip adana demirspor'u tutar. endüstriyel futbola ne kadar karşı olsa da artık bunu kabullenmesi gerekir. eskiden sokaklarda atletlerin arkasına yazılar yazarak oynadığımız oyunumuzdu işin endüstriyel tarafı basketbola kaçıyordu ama artık kapitalizm mi dersiniz serbest piyasa ekonomisi mi dersiniz yaladı yuttu o saf futbolu. o yüzdendir arda turan'a, sabri sarıoğlu'na, bülent korkmaz'a, harry kewell'a, milan baroş'a, elano blumer'e bizim türklerimize ve bizden olduğu suratından belli olan yabancılara sevgimiz. manchester city taraftarının adebayor'u kendinden görmesi ne kadar imkansızsa, bizimde arda turan'ın boşluğunda dolacak yeri bir o kadar sahiplenmemiz imkansızdır.

    sempati beslediğim, çocukluğumdan beri formalarını edinmeye çalıştığım atletico madrid bile uzun yıllardır bu çizgisinden uzaklaştı. raul gonzalez blanco'yu fernando torres'i çıkaran, kiko'ları jose mari'leri cristian vieri'li molina'lı kadrosuyla liderlik yaşamış, halkın kral yalakalarına karşı kurduğu gözümde yeri çok büyük bu takım da yenildi ya artık yapacak bir şey yok.

    sokağa çıktığınızda samsun 216 içen, tekel 2000 için insanlar ne kadar azaldıysa bu tip takımlarda artık çok azaldı. neden ? çünkü o kadar çeşit çıktı ki bi tatayım diyorsunuz takılıyorsunuz. bir kereliğine de olsa paranızı veriyorsunuz. işte o samsun 216 içen dayımı, gösteriş olsun diye marlboro içen ülkemin gençliğine 40 kere değişebileceğim için çok büyük saygı beslerim böyle takımlara. ama artık yapacak bir şey yok. düzen kapitale, futbol kapitale, hayat kapitale bağlanmışsa 21 yaşında isyan ne bana ne benim gibilere fayda edecek.
  • 8
    livorno kulübüne, ideolojisinden dolayı bir sempati besleyen tiptir muhtemelen. vardır hayatın genelinde böyle şeyler. bir yazar vardır, onlarca eser yazmıştır bu herif, hakkaten baba adamdır ve bir o kadar da ünlüdür. sen de gidersin bi kitabını alıp okursun incesinden, "x de büyük adam abi, favorimdir" dersin. ya da sırf muhabbeti açılır da rezil olurum diye gidip efsane bi filmi izlersin. film biter, sana nasıl geldiği önemli değildir çünkü sen şartlanmışsındır; başyapıt abi bu dersin. havam eksik olmasın hacı dersin, gidip bi bardak 12 yıllık johnie walker içersin falan. tüm bunlar insanların yaygın olarak kendilerini kandırma şeklidir. ama tüm bunlar yanlış şeyler midir? neden yanlış olsun ki? yolu tartışılabilir ancak sonunda yapılan iş, biz ölümlülerin, hayatına kattığı renklerdir.

    bir nevi de, kapitalizme, emperyalizme sövüp, starbucks'da kahve içen, burger king'de yemek yiyen tiplere tekabül ediyor sanırım. bu durumda ikiye ayrılır; biri, bireyin kendi vicdanı için yaptığı/yapmadığı eylemler. diğeri de, eğer yapılmazsa sistemin yok olacağını düşünüp gerçekleştirilen eylemler. örneğin israil'e tepki için, coca cola almamayı düşünmek; ikinci seçenekten bakıldığında, ne kadar doğru diye düşündürtür insanı. sadece türkiye'de, devlet'in orduya silah, hebede, hübede sağlamak için yılda milyar dolarlarca doğrudan para aktardığı israil'e, bir coca cola'nın eksik satılması ne kadar koyar? düşünmek gerek. bu paralelde, sadece milan'la, inter'le, roma'yla oynadığında maçları yayınlanan bir takımı izlemeyip te, tepki olarak real madrid'i ve barcelona'yı da izlemeyi bırakmak, ne kadar mantıklı bir eylemdir? her ne kadar sövsen de, starbuck'tan white mocha'nı içtiğinde de zevk alıyorsun, messi'yi izleyince de.

    son olarak; saf bir karşılaştırma yaptığımızda denk getirebileceğimiz bir tip daha var ki; italyan olmayıp da lazio'yu tutan tip. bütün doneleri masaya koyup bakalım, yine de barca real izleyip forza livorno sayfasi hayrani olan tip'ten kazmadır. futbolcuları için sevene lafım olmaz, aman ha. ama gidip de ideolojisi için tutan adam cidden güldürür. en azından livornolu amca, sempati duyduğu takımın uluslararası alanda binlerce taraftarı olduğunun farkındadır, yarın öbür gün kalkıp livorno'ya gideyim ben dese, bu adama en son soracakları şey nereli olduğudur. çünkü o adam livornoluyum diyordur ve insandır; daha fazlası ilgilendirmez. ancak lazio taraftarıyım diyen amca, en başta kendi ideolojisine ters hareket etmekte olup, sonra da ciddi komik duruma düşeceğinin farkında değildir. mussolini'nin soyundan gelen bu saf italyan lazio taraftarları, muhtemeldir ki kahramanımızı takmayacaktır. adam diyor, ben italyan'ım, lazioluyum. hatta ,onlar da tam böyle der mi emin değilim ama, italyanın italyandan başka dostu yoktur bile derler. adamın takımının adı zaten ss hacım, ne yapsın türk'ünü, bilmem nesini. sen de türksün, sanane elin italyan'ından? otur bi soluklan yerinde.
  • 10
    bu olayda ben herhangi bir ironi ya da bu ne perhiz bu ne lahana turşusu kıvamı bir şey göremiyorum. bir insan tüm politik etkenler bir yana sadece lucarelli'nin fantastik gol sevinci için bile livorno'ya sempati duyabilir. bu durumda kendisini neden futbolun en üst düzeyde ve akıcılıkta oynandığı maçları izlemekten alıkoysun ki? tamam sonradan reklamcı olan komünistler ya da mezarlıkta yiyişen türbanlı kız gibi failiyle tezat eylemler duymaya, görmeye, görmesek bile inanmaya bayılıyoruz. bu bakışın futboldaki izdüşümü olan livorno/st pauli endüstriyel futbola karşı ya da faşist lazio solcu roma -bu solculuk efsanesini ilk olarak kim ortaya attıysa tebrik ediyorum kendisini- geyikleri ne de hastayız.

    bu konuda aceto ayarın kralını vermişken ve bir çok hurafeyi ortadan kaldırmışken içtenlikle başka ülkedeki bir takıma sempati duyan herkesi özenti ergen sınıfına koymak en basit haliyle gereksizdir. ille de bir ironi yakalayacağım diyen varsa bunu hem livorno sayfasına hayran olan hem de linkteki yazıya -http://acetobalsamico.blogspot.com/...peki-sen-kimsin.html - imza atmak isteyen bendeniz üzerinden yapabilir.
  • 11
    başlıktan memnun kaldım. baştan onu belirteyim. ne olursa olsun her şeyin konuşulabilmesinden spor ile ilgili her konuda başlık açılabilmesinden yanayım. sabahtan beri topa girmiyorum ama şöyle bir tanımlama da ben yapayım bu tipler hakkında.

    bir de ahmet arif hayranı oluyor bu üveyikler. hele iki kadeh içtiler mi yanlarında durulmaz. başlarlar yine "seniiiii, anlatabilsem seni" diye hasretten pranga eskitmeye.. bunlar da ahmet arif gibi düz adam zaten. düşünsene adam yaşadığı 64 yıl boyunca sadece bir tane şiir kitabını dolduracak kadar şiir yazabilmiş, hala peşinden gidiyorlar. bir tane lan. benim küçük oğlan daha 9 yaşında yeminle 3 defter doldurdu.

    -nerden biliyorsun hemşerim diye soran olursa,*
App Store'dan indirin Google Play'den alın