1
sanırım bi baba ile oğul arasındaki ilk samimi diyaloglar bu noktada başlıyor.
derin bir uçurum vardı babamla aramda, onun beni sevdiği benim onu sevdiğim kadar derindi bu uçurum. belki biçok baba-oğul arasındaki temel sorunlar biridir bu, açılamamak, sevdiğini belli edememek.
konyasporun ikinci lige abone olduğu dönemlerdi ama oldukça keyifli, futbolu iliklerimde hissettiğim dönemlerdi; semavi li, hayati li dönemleriydi konyasporun. baharın yeni yeni peydah olduğu, soğun inatla sıcakla pazarlık yapıp ılıkta anlaştığı aydınlık bir pazar günüydü. babamın da bu pırıl pırıl günü fırsat bilip keyif aldığı futbolu stada görmeye gideceği sıradan bir gündü aslında. eh hazırlıkları görünce boynum büküldü haliyle. evde mi oturacaktım kız gibi, duvara top atıp annemden azar mı işitecektim. dilimden döküldü iki kelime 'ben de geliyim mi?' zor bi soruydu ama cevabı belki daha zor olacaktı. iki seçenekte zordu çünkü; evde otrumak, babayla maça gitmek. annem 'üşür olmaz' dedi, babama döndüm, anladı konuşmadım ama anladı, 'sıkı giyinir' bişey olmaz dedi. dolabımda ne varsa üstüme giymeye razıydım. zaten annemde bu durum için önceden hevesliydi. atkının ve berenin arasında kalan gözlerim dünyayla tek bağlantımı sağlıyordu, zordu böyle maç izlemek zaten babayla maç izlemek zordu. ama gık bile demedim. düştüm babamın yanına. komşular görüp de sorunca, babam maça gidiyoruz dedikçe içime heyecan doluyordu. o an maç benim için maç olmaktan çıkmıştı. küçük bi adam oluvermiştim sanki. stada yaklaştık babam çekirdek, meyve suyu, köfte ekmek bilimum stoku yapıyordu. maça minder, maça minder diye bağırıyorlardı...maça minderimizi de almıştık. biletimiz kalmıştı geriye babam kendine bilet aldı ben beleş kontenjanından yararlanmıştım. maç hızlı geçmişti zaten umrumda da değildi. artık babamla daha yakındım o da bana yakındı. beremi arkaya doğru sıyırıp daha rahat görmemi sağlayınca başlamıştı babamla arkadaşlığım. ondan sonra konuşacak şeylere sahip olmuştuk ne onun işi bana yakındı ne benim çocuk dünyam ona. ama futbol yakındı ikimz için de. soğuk da inadından vazgeçip havalar ısındıkça bizim de arkadaşlığımız pekişti, futbol konuşur olduk. babam ile maça gitmek baba ile arkadaş olmaktı benim için.
derin bir uçurum vardı babamla aramda, onun beni sevdiği benim onu sevdiğim kadar derindi bu uçurum. belki biçok baba-oğul arasındaki temel sorunlar biridir bu, açılamamak, sevdiğini belli edememek.
konyasporun ikinci lige abone olduğu dönemlerdi ama oldukça keyifli, futbolu iliklerimde hissettiğim dönemlerdi; semavi li, hayati li dönemleriydi konyasporun. baharın yeni yeni peydah olduğu, soğun inatla sıcakla pazarlık yapıp ılıkta anlaştığı aydınlık bir pazar günüydü. babamın da bu pırıl pırıl günü fırsat bilip keyif aldığı futbolu stada görmeye gideceği sıradan bir gündü aslında. eh hazırlıkları görünce boynum büküldü haliyle. evde mi oturacaktım kız gibi, duvara top atıp annemden azar mı işitecektim. dilimden döküldü iki kelime 'ben de geliyim mi?' zor bi soruydu ama cevabı belki daha zor olacaktı. iki seçenekte zordu çünkü; evde otrumak, babayla maça gitmek. annem 'üşür olmaz' dedi, babama döndüm, anladı konuşmadım ama anladı, 'sıkı giyinir' bişey olmaz dedi. dolabımda ne varsa üstüme giymeye razıydım. zaten annemde bu durum için önceden hevesliydi. atkının ve berenin arasında kalan gözlerim dünyayla tek bağlantımı sağlıyordu, zordu böyle maç izlemek zaten babayla maç izlemek zordu. ama gık bile demedim. düştüm babamın yanına. komşular görüp de sorunca, babam maça gidiyoruz dedikçe içime heyecan doluyordu. o an maç benim için maç olmaktan çıkmıştı. küçük bi adam oluvermiştim sanki. stada yaklaştık babam çekirdek, meyve suyu, köfte ekmek bilimum stoku yapıyordu. maça minder, maça minder diye bağırıyorlardı...maça minderimizi de almıştık. biletimiz kalmıştı geriye babam kendine bilet aldı ben beleş kontenjanından yararlanmıştım. maç hızlı geçmişti zaten umrumda da değildi. artık babamla daha yakındım o da bana yakındı. beremi arkaya doğru sıyırıp daha rahat görmemi sağlayınca başlamıştı babamla arkadaşlığım. ondan sonra konuşacak şeylere sahip olmuştuk ne onun işi bana yakındı ne benim çocuk dünyam ona. ama futbol yakındı ikimz için de. soğuk da inadından vazgeçip havalar ısındıkça bizim de arkadaşlığımız pekişti, futbol konuşur olduk. babam ile maça gitmek baba ile arkadaş olmaktı benim için.