59
nereden başlayacağımı, ne yazacağımı tam olarak bilmiyorum.
sözlükte daha önceki entrylerimde belirttiğim gibi 2021 yılının ocak ayından beri gaziantep üniversitesi’nde öğretim üyesi olarak görev yapmaktayım.
ocak ayının sonunda sömestr tatili nedeniyle yıllık izin aldım ve memleketim çanakkale’ye geldim. normalde bir hafta daha erken gelip, yine bir hafta erken (büyük ihtimalle 5 şubat gecesi) gaziantep’e dönecektim ve 6 şubat depremini ben de yerinde yaşayacaktım. fakat 23 ocakta bütünleme sınavlarım olduğu için tatilimi öteledim. ölümsüz cimbomlu muhammed emin özkan’dan 1 yaş küçük yeğenimin doğum gününü * kaçırdığım için içim buruktu, ama meğerse bir hayır varmış…
5 şubat 2023 galatasaray trabzonspor maçı’nı babam, yeğenim ve ben bizim evde hep beraber izledik, son dakikalarda aşırı gerildik, muslera’nın sakatlığına buradaki herkes gibi çok üzüldük ama gecenin sonunda uyumadan önce icardi’nin “bu gece istanbul’da fırtına çıktı” gönderisini instagram storylerimize ekledik aşırı mutlu, huzurlu, rahatlamış bir şekilde. sabahına bütün bu duyguların yerlerini hüzün, endişe ve korkuya bırakacaklarını nasıl bilebilirdik ki?
6 şubat sabahı kayseri’de yaşayan amcamın 05:15’te ısrarla araması üzerine uyandım, ağlamaklı bir ses tonu ile çok şiddetli bir deprem olduğunu söyledi. uyku sersemi “ben çanakkale’de idim, iyiyim, merak etmeyin. çok geçmiş olsun” dedim ve telefonu kapadım, amcamdan sonra arayan ankara’daki kuzenime de hızlıca aynı cevapları verdim. hemen trt’yi açtım, depremin üzerinden 1 saat geçmiş olmasına rağmen ekranda teşkilat adlı dizi vardı… ntv’yi açtığımda acı gerçekler ile yüzleştim. o saatten sonra tabiki uyuyamadım, antep’teki akademisyen arkadaşlarıma, komşularıma, mtomrukcu’ya, öğrencilerime, hatay, maraş, adana vb. çevre illerde yaşadığı, akrabaları olduğu aklıma gelen herkese ulaşmaya çalıştım.
inanın bana, depreme çanakkale’de yakalandığım için şanslı olduğumu düşünmeye hala utanıyorum. bu durum psikolojide hayatta kalma suçluluğu sendromu * olarak adlandırılıyormuş…
ilk saatlerde, günlerde atlayıp bölgeye gitmek istedim, orada olup da ilk fırsatta memleketlerine dönen arkadaşlarıma için için kızdım, “ben olsam kalıp bir şekilde oradakilere yardım ederdim, insanların yardıma ihtiyacı var” diye düşündüm. tabi o cehennemi yaşasam düşüncelerim nasıl değişirdi tahmin bile edemiyorum, belki de kendime bile yardım edemeyecektim. 32 küsür yıllık yaşamımda bu kadar çaresiz hissettiğim çok az zaman dilimi olmuştur.
birkaç gündür mezun olduğum okul olan çanakkale lisesinde koli hazırlamaya, erzakların tırlara yüklenmesine vs. yardım ediyorum elimden geldiğince. bir yandan da * öğrencilerim ve çeşitli platformlar ile iletişim halinde kalmaya çalışıyorum. mesela izmir depreminde birçok depremzedeye erzak ulaştıran bisidestek ekibi 34 kişilik kafile ve römorklu bisikletleri ile dün hatay’a ulaştılar, sizler de bilin isterim.
mami’ye de, childofbodom ve eşine de, thenirvana7’ın akrabalarına da, 3 yıl önce attığı bir tweet ile “depremde ölürsek hakkımızı arayın” diye vasiyet eden şeyma’ya da, kaybettiğimiz herkese, her cana çok üzüldüm. hepimiz gibi gün içinde birçok kez gözlerim doluyor, konuşurken sesim çatallaşıyor. küfrediyorum, kızıyorum, isyan ediyorum. üzülüyorum, düşünüyorum ve bu entryi yazarken de olduğu gibi zaman zaman çıkış yolu bulamayıp ağlıyorum. arada çok nadir tebessüm ettiğim anlar da oluyor, sanırım olmalı da.
hafta başında gaziantep’e döneceğim. yaşadığım apartmanda henüz hasar tespiti yapılmamış. ama zaten alt komşumun attığı fotoğrafta kiriş çatlağı gözüküyor. bir süre 50 yıllık binada bulunan ofisimde kalacağım diğer öğretim üyesi arkadaşlarımın yaptıkları gibi. antep merkez ve ilçelerindeki depremzedelere geç de olsa birinci elden yardım edebileceğim. kafamı topladıktan sonra akademik çalışmalarımı da “deprem” üzerine yönlendirme amacındayım.
yakınlarını, sevdiklerini kaybeden herkese sabır ve güç dilerim. tekrardan hepimize geçmiş olsun.
sözlükte daha önceki entrylerimde belirttiğim gibi 2021 yılının ocak ayından beri gaziantep üniversitesi’nde öğretim üyesi olarak görev yapmaktayım.
ocak ayının sonunda sömestr tatili nedeniyle yıllık izin aldım ve memleketim çanakkale’ye geldim. normalde bir hafta daha erken gelip, yine bir hafta erken (büyük ihtimalle 5 şubat gecesi) gaziantep’e dönecektim ve 6 şubat depremini ben de yerinde yaşayacaktım. fakat 23 ocakta bütünleme sınavlarım olduğu için tatilimi öteledim. ölümsüz cimbomlu muhammed emin özkan’dan 1 yaş küçük yeğenimin doğum gününü * kaçırdığım için içim buruktu, ama meğerse bir hayır varmış…
5 şubat 2023 galatasaray trabzonspor maçı’nı babam, yeğenim ve ben bizim evde hep beraber izledik, son dakikalarda aşırı gerildik, muslera’nın sakatlığına buradaki herkes gibi çok üzüldük ama gecenin sonunda uyumadan önce icardi’nin “bu gece istanbul’da fırtına çıktı” gönderisini instagram storylerimize ekledik aşırı mutlu, huzurlu, rahatlamış bir şekilde. sabahına bütün bu duyguların yerlerini hüzün, endişe ve korkuya bırakacaklarını nasıl bilebilirdik ki?
6 şubat sabahı kayseri’de yaşayan amcamın 05:15’te ısrarla araması üzerine uyandım, ağlamaklı bir ses tonu ile çok şiddetli bir deprem olduğunu söyledi. uyku sersemi “ben çanakkale’de idim, iyiyim, merak etmeyin. çok geçmiş olsun” dedim ve telefonu kapadım, amcamdan sonra arayan ankara’daki kuzenime de hızlıca aynı cevapları verdim. hemen trt’yi açtım, depremin üzerinden 1 saat geçmiş olmasına rağmen ekranda teşkilat adlı dizi vardı… ntv’yi açtığımda acı gerçekler ile yüzleştim. o saatten sonra tabiki uyuyamadım, antep’teki akademisyen arkadaşlarıma, komşularıma, mtomrukcu’ya, öğrencilerime, hatay, maraş, adana vb. çevre illerde yaşadığı, akrabaları olduğu aklıma gelen herkese ulaşmaya çalıştım.
inanın bana, depreme çanakkale’de yakalandığım için şanslı olduğumu düşünmeye hala utanıyorum. bu durum psikolojide hayatta kalma suçluluğu sendromu * olarak adlandırılıyormuş…
ilk saatlerde, günlerde atlayıp bölgeye gitmek istedim, orada olup da ilk fırsatta memleketlerine dönen arkadaşlarıma için için kızdım, “ben olsam kalıp bir şekilde oradakilere yardım ederdim, insanların yardıma ihtiyacı var” diye düşündüm. tabi o cehennemi yaşasam düşüncelerim nasıl değişirdi tahmin bile edemiyorum, belki de kendime bile yardım edemeyecektim. 32 küsür yıllık yaşamımda bu kadar çaresiz hissettiğim çok az zaman dilimi olmuştur.
birkaç gündür mezun olduğum okul olan çanakkale lisesinde koli hazırlamaya, erzakların tırlara yüklenmesine vs. yardım ediyorum elimden geldiğince. bir yandan da * öğrencilerim ve çeşitli platformlar ile iletişim halinde kalmaya çalışıyorum. mesela izmir depreminde birçok depremzedeye erzak ulaştıran bisidestek ekibi 34 kişilik kafile ve römorklu bisikletleri ile dün hatay’a ulaştılar, sizler de bilin isterim.
mami’ye de, childofbodom ve eşine de, thenirvana7’ın akrabalarına da, 3 yıl önce attığı bir tweet ile “depremde ölürsek hakkımızı arayın” diye vasiyet eden şeyma’ya da, kaybettiğimiz herkese, her cana çok üzüldüm. hepimiz gibi gün içinde birçok kez gözlerim doluyor, konuşurken sesim çatallaşıyor. küfrediyorum, kızıyorum, isyan ediyorum. üzülüyorum, düşünüyorum ve bu entryi yazarken de olduğu gibi zaman zaman çıkış yolu bulamayıp ağlıyorum. arada çok nadir tebessüm ettiğim anlar da oluyor, sanırım olmalı da.
hafta başında gaziantep’e döneceğim. yaşadığım apartmanda henüz hasar tespiti yapılmamış. ama zaten alt komşumun attığı fotoğrafta kiriş çatlağı gözüküyor. bir süre 50 yıllık binada bulunan ofisimde kalacağım diğer öğretim üyesi arkadaşlarımın yaptıkları gibi. antep merkez ve ilçelerindeki depremzedelere geç de olsa birinci elden yardım edebileceğim. kafamı topladıktan sonra akademik çalışmalarımı da “deprem” üzerine yönlendirme amacındayım.
yakınlarını, sevdiklerini kaybeden herkese sabır ve güç dilerim. tekrardan hepimize geçmiş olsun.