(bkz:
#199125) ile aziz renktaşım
s3th yine
ceza sahası çizgisi ile taç çizgisi arasında kalan dar alandan,
abdulkader keita kıvraklığında, tam da penaltı noktasında bulunduğum noktaya harika bir asist yapmış, bana da topu yuvarladıktan sonra, filelerle buluşan topun sevincini kendisine koşup sarılarak, tribünlerle sevinmek düşer.
galatasaray'lı olmanın bir kültür olduğunu biliyoruz. babadan oğula geçen bir genetik harikası gibi, tüm renktaşlarımda, ağabeylerimde, ailemde, çevremde hep aynı görüşlere rastlıyorum. yine bugün sözlükte okuduğum bir entryde, ergun gürsoy'un rıdvan için yaptığı ödemenin geri alınışı -yediği kazığa rağmen- ile ilgili yaşadıkları, metin oktay'ın meşhur "bizi sevenleri üzmeyelim" aforizması, faruk süren ve alp yalman başkanların "ince ayarları", bu kültürden bir şekilde ayrılıp yolunu kaybedenleri ve başlarına gelenleri düşününce hep aynı noktada buluştuğumuzu düşünüyorum.
galatasaray ruhundan ve içimize işleyen genetik mirastan bahsediyorum. bir galatasaray taraftarına, yöneticisine sorsanız; yukarıda saydığım örneklerle "nasıl davranırdınız?" diye, muhtemelen hep aynı tavırlarla, cevaplarla karşılaşırsınız.
aziz başkan da bir fenerbahçeli olarak, kendi genetik mirasına sahip elbette. metin aşık'ları, ali şen'leri gördük yaşadık tarih boyunca. bakınız misal vatan gazetesi'nde 32 dişini göstererek verdiği ropörtajdan ziyade bodrum'daki villası konululdu günlerce. ne zaman fenerbahçe'nin başı sıkışsa "ali şen başkan fener şampiyon" denildi. s3th renktaşımın üstüne bastığı, aslında bu tür adamların karakterleri böyle ve kendileri gibi olmayan, "fener gen yapısına ihanet ettikleri" sanrılarını yaşayanlar tarafından camia dışına itildiler. uğur dündar, sadettin saran, hakan bilal kutlualp ve asbaşkan paşaları gibi insanları hemen uzaklaştırdılar. çünkü onlar fener'in gen yapısından daha başka şeyler, erdemler bekliyorlardı. erdem sahibi olmak, dürüst olmak, arkadan iş çevirmemek, "kendi alter egolarının değil fenerbahçe'nin askeri olmak" gibi. bir tek anlayamadığım içlerinde abdullah kiğılı vardır ve halen şu anki yönetimin içindedir lakin ne sesini duyarsınız ne de kendisini görürsünüz. çünkü o da "öyle bir adam" değildir. ali koç'un bence yaşadığı med-cezir tam olarak budur. aklı başında demeç verdiği 2-3 maçın ardından hemen kendisine kement atılmış ve "sen bu işleri bilmezsin daha toysun" gözdağı verilmiştir.
velhasıl; aziz başkan da ali şen'in yolunda ilerlemektedir. halbuki ne işiniz var? gidip türkbükü'nde göbeğini kaşıyan adam olsanıza! açsanıza takımın önünü, koysanıza adam gibi avrupa hedeflerinizi ortaya! ama olmaz, genlerinde bu yok, durup dururken ortaya bir frankenstein çıkartmanın da alemi yok! 3 sene üst üste şampiyon olur 4 ncü yıldızı takarsın göğsüne, sonra sana derler ki; "büyük başkandı, bu 4 ncü yıldız onun eseridir". zaten hep böyle tuhaf istatistikler, başarıyı bir çıta kabul etmeyip, paçadan asılmalar, işte alın size fener'in gen zinciri!
yahu çok komiksiniz, ortaya koyduğunuz hedefe ulaşsanız bile 4 sene üst üste şampiyon olmuş tek takımı geçmiş olmuyorsunuz! halbuki elinizde -sizin gen yapınıza göre- ne güzel doneler var, 10 sene olmuş galatasaray kadıköy'de galibiyet alamamış! koy hedefini avrupa olarak (yüreğiniz yeterse), 4 sene şampiyon ol, neredeyse benim bile göremediğim hiç alamadığın türkiye kupalarından al bir kaç tane (bileğiniz yeterse), ama başarmasan da olur! ben de o zaman diyeyim ki, "benim türkiye'de bir rakibim var!".
hiç olmazsa mental olarak bir rakibim var diyebileyim. yoksa bu gen haritanızla, üzgünüm ama, sizden kopya koyun dolly bile olmaz.