çok ama çok derin galatasaraylıdır. bakın neden?,
kendisi göreve geldiği 1998 şubat'ında takımı(sözde takımı yoksa büyük galatasaraylı) bizden puan olarak önde iken ki ilk yarı bir ara puan farkı 9 a çıkmıştı, bitime 1 hafta kala şampiyon olduk.
98 yazında garip bir takım kurdu, önce tsyd de 4 attık ligte rahat maçlar oynadık. çok eleştirilen rüştü'yü takımdan uzaklaştırmayıp önce parma ya turu verdiler, sonra elini maket bıçağı ile kesmesine sebep olacak mobbingi uyguladı. yetmedi zaten sonraki sene dövdürdü.
99-00 sezonunda dediğim gibi rüştü'yü dövdürtüp, zeman ile turhan sofuğlundan takıma hoca yaptı. böylece o sene avrupa'da dolu dizgin şampiyonluğa giderken kendi ligimizde ciddi bir direnç ve puan rekabeti ile karşılaşmadık. zira hali içler acısı bir fenerbahçe takımı vardı.
yine o senelerde baktı bizim taraf samiyen'i yapamıyor yenileme aşamasında, gaza getirmek için, camianın dinamiklerini hareketlendirmek için kadıköy' de inşaata başladı. ülke insanının inşaat yapana olan aşkını çok iyi bildiği için en azında bunca yıldır gelen başarısızlığını hem perdeledi kendi görev süresini uzattı hem de bizi stadımızı yapmamız için hareketlendirmeye çalıştı(canım benim ya)
2000-01 sezonunda baktı kendi takımı( yani galatasaray) dolu dizgin gidiyor 5. şampiyonluğa ve avrupa da bu sefer ş.ligini almaya. ee ayıp olmasın bari diyip biraz transfer yapıp, hocalığını 1992 yılında werder bremen maçımız ile bitirmiş olan mustafa denizli'yi takımın başına getirdi. onun başarısız olacağını çok iyi biliyordu. zaten o sezon başı beşiktaş ile oynanan maçta fazla yabancı oynatıp hükmen mağlubiyeti almıştı dülüllü(bkz:
mustafa'nın kulübede yedeği sayamaz ah sayamaz)
fakat bu seferde bizde işler iyi gitmedi. kendi kendimize bu büyük galatasaraylının görev almak zorunda olduğu takıma şampiyonluk hediye ettik içeride bol bol puan kaybedip( adam çıkıp gol mü atsın bir de bizim için?
devamı gelecek...