taraftarlıkta yaş ilerledikçe duygular değişiyor. futbolcularla yaşla bağlantılı olarak kurulan bağla ilgili bir şey sanırım bu. sen gözünü açtığında zaten büyük olanlar var, onlar abi kontenjanında oluyor senin için. biraz daha dokunulmaz statüde... 80'lerin sonlarına doğru doğmuş adam
bülent korkmaz'a nasıl sövsün mesela? sen "gayataşaray" derken adamın kolunda pazuband var. ama
emreöyle değil mesela. sen hayatta çömez muamelesi görürken o da sevdiğin, takip ettiğin takımda çömez muamelesi görüyor. ona daha hoyrat davranma hakkını duygusal olarak kendinde buluyorsun. fatih hoca
leedsmaçında onu itip kakarken biraz üzülüyorsun evet ama bir yandan da; kardeşi babasından dayak yerken diğer kardeşin derinlerde bir yerde hissettiği o tuhaf hazzı da duyabiliyorsun.
ardabizim neslin hoyrat davranma hakkını kendinde en fazla bulduğu jenerasyondan. sanırım sevgiyle nefretin, şefkatle acımasızlığın garip bir karışımını yıllardır hissettirmesinin önemli sebeplerinden biri bu.
neyse, bir şeyleri geride bırakabilmiş olmak güzel. ama başka şeyler de olacağını bilmek ufaktan tedirgin edici. hepimizin öpmek istediği o eli öperek iyi ettin iki gözüm kardeşim. sen yokken bir şey eksik gibi hissetmiyorduk ama sen gelince bir şeyler tamamlandı, ondan eminim. daha yürüyecek epey yolumuz var. muhtemelen çok da iyi teknik direktör olacaksın.
fatih hoca'nın futbolculuğuna şahit olup ona "fatih" diye hitap eden ve hocaya hafif bir burun kıvırmayla yaklaşan nesli biliyorsun. o neslin senin için olan versiyonu biziz. daha çok kavga ederiz ama kardeşiz.
iyi ki doğmuşsun iki gözüm kardeşim. ama seni sevmek neden bu kadar fırtınalı be oğlum?