bir dönem parçalı üzerindeyken 10 numara giymiş ve kaptanlık yapmış futbolcu.
aslında başlığına o kadar olay koparken hiç yazmama nedenim açıktı. çünkü kendisi ile ilgili yazabileceğim her düşüncemi zaten yazmıştım. ama hepsini toplayarak bir kez daha hatırlatmakta her zamanki gibi fayda görüyorum.
bir çoğumuz mleda boleslav'la oynanan maçta tanıdık kendisini. sami yen'deki 5-2 biten maç hani. hatta açık söyleyeyim, ben o maçı yazlıkta sırf "carrusca diye birini almışız arjantin'den çok yetenekli diyorlar dur bir izleyeyim" diye izlemiştim. ama dönemin hocası gerets onu tercih etmiş ve arda'nın "efsane olabileceği" ilk adımlarını görmüştük.
olabileceği dedim. çünkü bu forma, bu arma altında efsane olmak öyle kolay kolay herkesin altından kalkabileceği bir durum değildi maalesef. ama biz arda'nın olabileceğini düşünmüştük. çıkış yaptığı döneminde yeni doğan çocuklarına "arda" ismini veren bir çok taraftar bile vardı. dayımdan biliyorum, sırf arda hayranlığından dolayı çocuğuna arda ismini verdi.
hatta 10 temmuz 2009'da kaptan yapıldığı resmen açıklandı. 10 sene önce kaptanlığı ve 10 numarayı almıştı arda. hatta haldun üstünel'in kaptanlığı açıkladığı o günlerde fenerbahçe'den aziz yıldırım kendisini almak için çok uğraşıyordu düşünün hatırlarsınız kebapçı muhabbetlerini. (lan bu kebapçılar ne çok yer işgal ediyor futbolda
*) arda'da bunlara karşılık aynı günde yaptığı açıklamada metin oktay'ı örnek gösterip "'şu anda herkes beni galatasaraylı arda olarak seviyor. diğer takım taraftarları da öyle beğeniyor. beni sevenleri üzmeyeceğim" diyordu.
iyi oynadı, kötü oynadı. magazinde gündeme geldi. bunlar bu entry'nin konusu değil zaten, olmamalı. iyi ya da kötü oynaması saha içi performansı sadece onu o günlerde konuştuk. magazin kısmı da zaten bizi ilgilendirmez.
2010 - 2011 yılındaki formalar belli olunca söylediğini konuşabiliriz ama bak. hani antreman sahasında üzerindeyken adnan sezgin'e söyledikleri.
sabri de vardı o muhabbetin içerisinde. ama kimse sabri'ye bununla ilgili laf söylemedi. çünkü sabri sadece "abi çok iyi renk seçmişsiniz" diyordu adnan sezgin'e sadece. adnan sezgin de "ben seçmedim" diyince arda giriyordu topa: "sen şu formalara nasıl bakmazsın? her sene bir oros.. rengi forma yapıyoruz. a.. ko.. ben böyle yöneticilerin."
e şimdi bilader o dönemde zaten tepki çekiyorsun pubis sakatlığın olsun magazin haberlerin olsun acun'la emre'yle aziz'le görüntülerin olsun kaldırıp bir de bunu söylüyorsun. kuruyorsun taraftarı kendine karşı.
hadi bunu da geçelim, yönetim değişmiş stad değişmiş hoca değişmiş ki fatih terim gelmiş o kadar büyük bir değişimden bahsediyoruz. ve biz yeni kurulacak takımın senin etrafında kurulmasını, hoca ile kendini ne kadar toparlayabileceğini düşünürken bir sabah uyanıyoruz ki beyimiz atletico madrid'e gidiyor. o kadar kendisine inanan kişiyi bırakıp gidiyor.
kaptansın, 10 numarasın ama bırakıp gidiyorsun.
hadi buna da bir şey demedik, çünkü umursamadık çünkü ligi domine etmeye başladık o dönemlerde.
ve sen de atleti'de iyi işler yapmaya başladın. sen iyi işler yapmaya devam ettikçe biz desteklemeye başladık da. hani bizim çocuktun işte ya, evlatlıktan reddedemezdik ya sonuçta. zamanla biz hepsini unutmaya da başladık. insanoğlunun süper gücü unutmaktır, geçmişi unutup yoluna devam etmeye çalışır. biz de unuttuk o günlerde, seni destekledik.
açık söyleyeyim barça'ya transfer olduğunda da cidden çok ama çok sevindim. dedim ki "yeteneğinin hak ettiği yere gitti sonunda ne güzel oldu" ve savundum bu transferini de barça'nın.
ama transfer yasağı yüzünden 6 ay orada oynayamayacaktı. biz de dedik ki "kiralık gelse mi ya acaba 6 ay, en azından maç temposu düşmemiş olur" değil mi? sen ne dedin peki?
"barcelona'ya geldik, ben kulübe ve bu kadar yatırıma sadakat göstermek için kiralık gitmedim. galatasaray kiralamak istedi. orada yapılan teklif kötü ve komikti. ama ne yapalım g.saray kulübümüzü seviyoruz.”
kötü ve komik değil mi? :)
napalım olum, elimizde bu vardı bunu verdik. bunun yerine "çok istedim çok düşündüm, işin içine sevda girince para pul işleri geride kalır da yine de daha iyi adapte olabilmek için burada kaldım" falan deseydin biz halen bağrımıza basardık ki seni. lan çok sevdiğini söylediğin, şampiyonluk maçlarını stadda izlediğin takımın teklifine "kötü ve komikti" ne demek oğlum? burada zaten çoğu bağ kopmuştu bunu kabul etmek lazım.
siyasi konulara da girmiyorum bak. o "evet" kampanyası videolarını falan da konuşmayacağım. bunlardan dolayı nefret eden de vardır bizim içimizde senden, doğrudur. ama siyasi görüşün, bana ne abi. ben futbol anlamında yaptıklarına bakıyorum sadece.
sonra terim ile yaşadığın tartışma geldi gündeme. milli takımdaki hani. o dönemde bir çoğumuz hocaya da kırgındık. hatta ben asla istemem diyordum hocayı takımda. hocayı affetmemiz farklı. hoca bizim büyüğümüz. basın toplantısına kadar da affedebilir miyim eskisi gibi ona bakabilir miyim bilmiyordum, basın toplantısında söyledikleri benim için ne var ne yok değiştirdi kendisi ile ilgili. hani o sıradan bir teknik adam, bir figür falan değildi. bir baba olarak görmüştük onu ben ve benim jenerasyonum. ve baba bırakıp gitmiş ama daha dünkü çocuklara yenilip linçlere uğradıktan sonra geri gelmiş kapıyı çalmıştı. ne olursa olsun babaydı ve kapıda öyle yalnız bırakılmazdı. sarılıp aldık evin içine. çünkü o babaydı.
sonra arda'da bir düşüş başlar ki sorma.
barcelona'da kadroya giremez, topa değemez. değeri uçurumdan düşen çakıl taşı misali öyle bir hızla düşüyor ki inanılmaz. barcelona gibi bir takım kurtulmak için her şeye razı geliyor senden düşün. yeteneğinle gitmişsin, çalışmamışsın ve kaybediyorsun.
çözümü de buluyorsun: basına haber yaptıra yaptıra galatasaray'a giderim ben kabul etmeyecek değiller ya koskoca arda turan'ım ben diyorsun. ha bak bunu söyleyince aklıma geldi "benim gibisi 100 yılda bir gelir" falan demiştin ya, şu andaki milli takımda senden daha iyi kaç tane aslan parçası var biliyor musun? 100 yıl da beklemedik, senden önce de bir sürü aslan vardı onlar için de 100 sene beklememiştik. sen yüzlerce gelmiş geçmiş yeteneğin içerisinde bir yetenektin sadece, kendini dev aynasında gördüğün egon altında ezildiğin için o değerin böylesine çakılmıştı da anlayamıyordun.
ve beklemediğin bir şey oldu.
taraftar hatırladı. unutmadı. sanki o anı bekliyormuş gibi tek ses "ne işi var gelmesin" dedi.
kadroda ihtiyacımız var mıydı, işe yarar mıydın? valla yarardın yalan yok, o dönemde tam performans gösteremeyen belhanda ya da feghouli yerine monte edebilirdik seni kadroya, iş de yapabilirdin belki. ama taraftar yaptıklarını hatırlayıp tam tepki gösterirken sana başka bir şey oldu.
fatih terim "nerede kalmıştık?" dedi.
tek çaren kalmıştı. zamanında "milli takımı bıraktım" ayakları yapıp arkandaki güce hocayı sindirttiğin güce döndün yine. onlar da en kolay ayarlayabilecekleri yeri ayarladılar sana.
3 günlük takım olmasına rağmen yüz yıllık çınar ile bir avrupa maçından dolayı dalga geçebileceğini sanan, kendisini (hangi kafanın ürünü ise) bizim dengimiz görebilen, belediyeden bozma siyaset destekli bir takım.
ama aklındaki yer orası değildi. herkesin gözünde yine o kaptanlığı aldığın gün bahsettiğin arda olmaya dönebilmek için ilk atman gereken adımın yine o formayı sırtına geçirmek olduğunu düşündüğün yerdi. florya'ydı. arena'ydı. parçalıydı.
halen de buna çabalıyorsun, bilmiyoruz zannetme.
anlamıyoruz zannetme.
ama en önemlisi; unuttuğumuzu, hatırladığımızı zannetme.
biz seni sadece hocaya yaptıklarından dolayı istememezlik yapmıyoruz arda. o... rengi dediğin formayı giyme istiyoruz. metin'in formasından uzak dur istiyoruz. bülent'in bandının ancak hayalini kur istiyoruz. hocanın şevkatini babanda bile bulamamanı istiyoruz.
kısacası, aradığın ne varsa bulduğunu zannettiğin o senin balonunu şişiren insanların yanında kal istiyoruz.
"yükselenin" beşiktaş, emre abinin yanı fenerbahçe, göksel başkanının kulübü başakşehir.
kısacası arda, biz unutmayız.
bizden özür de dilesen, çevreni de değiştirsen, ne yaparsan yap biz unutmayız.
o kadar derin çünkü bizde açtığın o yara.