kendisiyle ilgili iskender baydar çok güzel bir yazı yazmış.
---
alıntı ---
arda galatasaraylidir
arda turan 30 ocak 1987 doğumlu… kendini bildi bileli galatasaraylı…
galatasaray’a gelişi ise uefa kupası’nın kazanıldığı sezonun sonunda yapılan alt yapı seçmelerine katılmasıyla oldu.
bir yandan alt yapı takımlarında oynadı, bir yandan ali sami yen’de top toplayıcılık yaptı… kale arkasında hagi’nin golüne sevindiği bir fotoğraf karesi, yıllar sonra arda takımın yıldızlarından biri olduktan sonra fark edildi.
katıldığı bir tv programında, bu kareyi soran candaş tolga işık’a, “ali sami yen’de top toplayıcılık yapmak inanılmaz bir şeydi benim için. düşünsenize maça bedava giriyorduk. saha içinde o heyecanı yaşıyorduk. bu fotoğraf kale arkasında görev yaptığım bir maçta çekildi. ama ben kapalı’nın önünde olmayı tercih ederdim. orada yeni besteleri daha yakından dinleme şansım olurdu. bir gün taraftar bağırıp çağırmaya, küfretmeye başladı. anladım ki bana saydırıyorlar. tribünü izlemekten gelen topu görmemişim” diyordu.
futbolu birakiyordu!
kale arkasında golüne sevindiği hagi tarafından profesyonel takıma alındı. bir sonraki sezon gerets tarafından takımda istenmedi. manisaspor’a kiralanacaktı. dünyası başına yıkıldı. adeta ağlayarak eve döndü. babasına, “ben futbolu bıraktım” dedi.
babası adnan turan, “bak oğlum, ben 20 sene thy’de çalıştım, emekli oldum, 4 milyar tazminat aldım. sana ne veriyorlar? 25 milyar, maç başına da 4,5 milyar. ben yıllarca çalıştım, 4 milyar aldım, sen 90 dakika oynayacaksın, 4,5 milyar alacaksın. 300 milyon emekli maaşım var, düşün, emekli maaşımdan sana kaç para kalır, sana ne kadar harçlık verebilirim? arkadaşların üniversiteye giremediler, köşede dikiliyorlar. şimdi kahveye git, iyice düşün” diyerek kararı oğluna bıraktı.
kalbinin sesini değil aklının sesini dinledi arda… sonraki yıllarda pek çok kez yapacağı gibi…
galatasaray, 500 bin euro karşılığında manisaspor’a kiraladı arda’yı…
arda da aldığı 25 milyar liranın 20 milyarını, kredi borcunu kapatması için babasına verdi.
başında ersun yanal’ın bulunduğu, arda turanlı, selçuk inanlı, hakan baltalı, caner erkinli, galatasaray alt yapısından çıkan bir başka oyuncu zafer şakarlı takım, ligin son haftalarında fenerbahçe’yi 5-3 yenerek, galatasaray’ın o sezon şampiyon olmasında önemli rol oynadı.
“bu çocuk kim?”
arda o maçta sahada mücadele ederken, kaderinin değişmekte olduğunun farkında bile değildi… dönemin galatasaray başkanı adnan polat, yanındaki adnan sezgin’e “bu çocuk kim” diye soruyordu o sırada.
ve o çocuk, 2005-2006 sezonunun sonunda yeniden hayat buldu galatasaray’da… sözleşmesi 2011 yılına kadar uzatıldı.
takip eden yıllar çok iyi bir dönem değildi galatasaray adına… arda tek şampiyonluğunu 2007-2008 sezonunda yaşayabildi.
sarı kırmızılı formayla oynadığı son sezon ise en kötüsüydü. takım bir ara küme düşme hattına bile yaklaştı o günlerde.
işler kötü gidince, tepkiler, taraftarın çok şey beklediği, çok sevdiği kaptanın üzerinde, yani arda’nın üzerinde yoğunlaştı. özel hayatı, form durumu, kiloları, saç modeli, kılığı kıyafeti sorgulandı… spor sayfalarından çok magazin sayfalarında görünmeye başlaması yaylım ateşine tutuldu.
elbette ki sorgulanacak bir hayli şey vardı ama asıl unutulan, gelinen noktanın tek sorumlusunun arda olmadığıydı.
belki de bu dönemde oluşan yorgunluk, küskünlük sezon sonundaki kararını etkiledi arda turan’ın… uzun süren bir ikilemin ardından, başkanı, hocası, kadrosu değişmiş bir galatasaray’da oynamak yerine atletico madrid’in teklifini kabul etti… galatasaray’a tarihinin en büyük transfer gelirlerinden birini kazandırarak ispanya’nın yolunu tuttu.
gerisi malum… atletico formasını giydiği 3 sezonda uefa avrupa ligi’ni, ispanya kral kupası’nı, uefa süper kupası’nı kazandı, şampiyonlar ligi’nde final oynadı, la liga şampiyonu oldu.
ilk yılında ispanyol basını tarafından sezonun en kârlı transferi seçildi. pek çok kez haftanın en iyi 11’inde yer aldı. bazen de haftanın en güzel golünü attı… ve bu dönemde değerini 3’e, hatta 4’e katladı.
başarıları galatasaraylıları hem gururlandırdı hem hayıflandırdı… yenilenen galatasaray’da kalmayı seçse, galatasaray’ın çok daha büyük başarılara imza atacağına inanıldı hep.
“ama çevresi kötü…”
taraftarı en çok kızdıran ise, arda’nın kendisinden çok çevresindekiler oldu.
özellikle şike sürecindeki tutumları galatasaray taraftarından büyük tepki alan acun ilıcalı ve rıdvan dilmen ile yakınlığı, emre belözoğlu ile arkadaşlığı ve son olarak acun’la birlikte aziz yıldırım’ı bodrum’daki evinde ziyaret etmesi çok ama çok eleştirildi.
galatasaray taraftar grubu ultraslan, o ziyaretin ardından “10: bizi sevenleri üzmeyelim baba…” tweetini attı… ilk günden beri 10 numaralı galatasaray formasını giymiş metin oktay ile özdeşleştirdiği 10 numarayı giymiş eski kaptanına, metin oktay’ın transfer teklifi aldığı fenerbahçe’ye verdiği cümleyle çok net bir mesaj yolladı.
evet; herkes arda’dan metin oktay olmasını bekliyor… ama bir metin oktay kolay yetişmiyor… bu satırları yazan ben olabiliyor muyum, okuyan sizler olabiliyor musunuz ki bu kadar ağır bir sorumluluğu arda turan’ın omuzlarına yüklüyoruz bir çırpıda.
arda turan bir metin oktay değil; kabul… ama çok önemli bir galatasaraylı olduğuna da şüphe yok.
eğer la liga şampiyonu soma için izmir’deyse, bayrampaşa’dan çıkıp galatasaray’da büyüyen o küçük çocuğun payı yadsınamaz.
millet olarak çok kötü bir huyumuz var maalesef…
başarıya ulaşmak için çalışmak yerine, başarıya ulaşanları alaşağı etmek için didinip duruyoruz… çok zor insan kazanıp çok kolay harcıyoruz.
oysa, atletico madrid’in 47 yıl sonra izmir’e gelişi bile aklımızı başımıza toplamamız için bir mesaj aslında.
madrid ekibi, bundan tam 47 yıl önce, kendi sahasında 2-0 yendiği göztepe ile fuar şehirleri kupası’nda karşılaşmak için gelmişti ege’ye… 3-0 yenilerek elenmişti o gün ispanyol temsilcisi.
aynı atletico şimdi la liga şampiyonu unvanıyla izmir’de…
yıllarca yönetim sorunları yaşayan, iç-dış çekişmeleri aşamayan, geçtiğimiz günlerde iş adamı mehmet sepil tarafından alındıktan sonra yeniden parlak bir gelecek hedefleyen şanlı göztepe’nin nerede olduğu ise ortada.
unutmayın, bu maç bir yardım maçı… her bilet, soma’daki yetimler için bir umut olacak… galatasaray taraftarına düşen, bu umuda katkı koyan arda turan’ı alkışlamak, bağrına basmaktır.
köklü bir gelenekten gelen, ‘vefa’ kelimesinin anlamını bilen, baba gündüz’ün “galatasaray bir his takımıdır” diye mükemmel tarif ettiği bir galatasaray’dan; taraftarından medyasına, oyuncusundan hocasına, iktidarından muhalefetine, gönüllüsünden profesyoneline kadar büyük bir vefasızlığa doğru sürükleniş var.
galatasaray’ı yarınlarda bekleyen en büyük tehlike budur…
ne de olsa başarılar gelir geçer ama asaleti göz ardı etmenin bedeli ödenemez.
http://www.iskenderbaydar.com/...da-galatasaraylidir/---
alıntı ---