resim
Arda Turan
Görev:Teknik Direktör
Takım:Eyüpspor
Yaş:37
Uyruk:Türkiye
  • 7052
    artık savunulacak bir tarafı kalmamıştır. fenerbahçe için aslan gibi bir duruş sergiliyor diyen adam galatasaraylı değildir. kafası kadar kocaman egosu altında ezilmeye mahkumdur. tek istediğim o aslan gibi duruş sergiledi diye yaladığı takıma bir gün gitmesi ve çubuklu tosun gibi sürünmesi. senden de, seni sevenden de nefret ediyorum kardeşim, karma bir gün döner, karşına çıkar, bu yazdıklarım değerlenir, nankörlüğünün bedelini umarım fazlası ile ödersin.
  • 7053
    --- alıntı ---
    soru: evet, burada çok mücadele ettiğini görüyoruz. hatta defansif anlamda da takıma büyük katkı veriyorsun. türkiye'de görmediğimiz bir mücadele bu.

    cevap:sistemimiz ona itti bizi. çünkü diego, falcao, adrian defansif anlamda takıma daha az yardım ediyor. ben bunu ekstra vermeye başlayınca takımın da hoşuna gitti ve bu sisteme çevirdik. başta böyle değildi. diego, adrian, falcao biraz dinlenirken ben de dinlenirsem dördüncü oyuncu fazla olurdu. bazen diego bile inanılmaz bir özveri gösteriyor. çok büyük bir oyuncu. özveri gösterdim, koştum, mücadele ettim. ne oldu? şimdi bakıyoruz ki finalde gabi ile birlikte en fazla koşan oyuncuyum. ben burada futbol oynamayı öğrendim, sistemin içinde olmayı öğrendim. hep de öğreneceğiz. ama çok istekli çalışıyorum.

    --- alıntı ---

    röportajın tamamını okumuş biri olarak şunu söyleyebilirim, içinde çokça ergen hezeyanları barındıran açıklamalarla dolu bir röportaj olmuş. galatasaraya'a laf atmıyorum dese de , ortalama zekaya sahip her birey röportajın belli başlı noktalarında açıkça galatasaray'a taş atıldığını görecektir.

    ''futbol oynamayı, sistemin içinde olmayı burada öğrendim'' lafına bakacak olursak , bu lafı daha önce futbol oynamayı, sistemin içinde olmayı bilmiyordum, daha önce oynadığım takım bana bunları veremedi ama daha evvel 10 sene boyunca öğrenemediğimi ben burada 1 sene içerisinde öğrendim ya da öğrettiler, olarak anlamak mümkün.
    -
    arda'nın çalıştığı teknik direktörlere bakalım; gerets, kalli, rijkaard, biraz hagi dolaylı olarak da f.terim bu hocaların arda'nın takım oyunundan kopuk bir yere konumladığını, ondan daha az koşmasını, saha içi disiplininden uzak olmasını istediğini ya da arda gibi potansiyeli olan bir oyuncunun gelişimine katkı sağlamak istemediğini düşünmek hatalı olur. arda _hepimizin el birliğiyle_ kendini diğer oyunculardan farklı bir yere konumladığı için, mevcut haliyle her durumda tahtaya yazılacak ilk adam olduğunu bildiği için mevcut haliyle kalmayı tercih etti.

    simeone'nin hoca olarak takımın başına geçmesiyle arda'nın ilk on birdeki yerinin sallanmaya başlaması aynı zamana denk geliyor. arda'da belirtmiş yukarıda takımda kendisiyle birlikte 4 tane takım savunmasına yardımcı olmayan adam var ve bu sayının takımın selameti açısından aşağı indirilmesi gerekiyor ya da bazılarının daha fazla çalışması , arda cin gibi çocuk ilk kurbanın (yedeğe çekilecek ilk isim) kendisi olacağını bildiğinden (başaramadı geri geldi bak denmesinden de çekindiği için) , ilk on bir çıkabilmesi için elinde tek bir seçenek kalıyor; her maç ,takım savunmasına azami katkıda bulunup aynı zamanda hücum etkinliklerinde de etkin olabilmek. bir bakıyoruz ki , galatasaray'da oynarken en iyi zamanlarında bile max. 70. dakikada
    şişen arda gitmiş yerine tüm maç aynı tempoda oynayan, ileri-geri koşan arda turan gelmiş. soruyorum galatasara'da oynarken senin elini-kolunu tutan mı vardı bu kondisyona,güce,azme ulaşmanı engelleyen?

    içinde bulunduğun koşulların seni zorladığı, kafa yapınla ve futbol anlayışınla ilgili devrim , eski takımına bok atmana sebep değil,futbolunu ve futbol anlayışını geliştirmen tamamen seninle ve kafa yapınla alakalı bir durum bence. bunun bilincine varıp, 1 sene boyunca yaşadıklarınının sana kattığını, kendindeki değişimi güzel güzel anlatmak yerine ebeveynine saldırmak için açık kollayan ergenler gibi ilk fırsatta laf çakması pek garibime gidiyor açıkçası.
  • 7056
    insan mutlu olduğu yerde, mutsuz olduğunu söylediği yer hakkında neden sürekli konuşur sorusunu düşündürtüyor bana hep. arkadaşlarına eski sevgilisinden ayrıldığı için mutlu olduğunu, artık ne yaparsa yapsın umrunda bile olmadığını söyleyen, ancak her fırsatta ona göndermeler yapan, içten içe ne yaptığını merak eden hatun misali konuşup duruyor. mutluysan keyfini çıkar be kardeşim, yok değilsen bunu da söyle. galatasaray'da sen gidince arkadaşlık, takımdaşlık, kardeşlik zirve yaptı diye, sen gidince şampiyonluk geldi diye bu kadar da kirletme adını. zaten gidesin diye dua ettik, çok şükür gittin de kurtulduk ama ne olur artık bu takım hakkında boş laflar etme, fenere güzellemeler yapma. bir daha da geri dönmezsen sevinirim.
  • 7061
    madem söz arda turan taraftarında, önce şu açıklamaların tamamını sunalım da, cımbızla içinden çekip yorum yapmamak gerektiğini öğrenelim.

    --- alıntı --- http://www.aksiyon.com.tr/...dde-ogreniyorum.html

    atletico madrid ile uefa kupası’nı kazanan arda turan, türk futbolunun fotoğrafını çekti. millî oyuncu, “ispanya’da futbol oynamayı, sistemin içinde olmayı öğrendim. öğrenmeye de devam edeceğim.” diyor.
    mayıs 2010’da g.saray’ın eski futbolcusu casio lincoln ile brezilya’da bir röportaj yapmıştım. ona arda turan’ı da sormuş ve şöyle bir cevap almıştım: “arda, bambaşka bir insan. çok yetenekli. kendisinden beklenenler ile yıldız olmanın zorluklarını öğreniyordu.”

    11 mayıs 2012’de de arda’yla ispanya’da bir röportaj gerçekleştirdim. aynen lincoln’un söylediği gibi bir oyuncuyla karşılaştım. arda, gerçekten bambaşka bir insandı. donanımlıydı. içi dışı birdi. futbol adına doğruları vardı ve onları herkes duysun istiyordu. bunu isterkenki amacı birilerini üzmek, kırmak değil, türk futboluna düzen getirecek değirmene su taşımaktı. geçen yıla kadar içeriden sesleniyordu. bu sezon ise yıllarca ter döktüğü g.saray’dan ayrılarak ispanya’nın atletico madrid takımının yolunu tuttu. bir de oradan meseleye baktı. fotoğraf maalesef hâlâ fluydu.

    arda ile görüşmemiz 11 mayıs cuma günü öğleden sonra gerçekleşti. yani bükreş’te bir başka ispanyol ekibi athletic bilbao’yu 3-0 yendikleri uefa avrupa ligi finalinden iki gün sonra. arda, şampiyonluk kutlamalarından dolayı bir hayli yorgundu. bir gün önce madrid’deki neptun meydanı’nda 100 bine yakın insan onun ismini haykırıyordu. bu yüzden yorgunluğunun yanında tatlı bir gurur da vardı yüzünde.

    lincoln’ün ‘kendisinden beklenenler ile yıldız olmanın zorluklarını öğreniyordu’ dediği arda, yıldız olmanın zorluğunu öğrenmiş miydi? bu sorunun cevabını röportajı okuduktan sonra siz verin.

    -uefa kupası’nı en son konuşalım istersen. şu an nasılsın?

    çok şükür, her şey inanılmaz yolunda. sağlığımız yerinde, oynuyoruz. mutluyum...

    -bir yıldır ispanya’dasın. bu ülkeyi bize biraz anlatabilir misin?

    ispanyollar bize göre farklı. az çalışıyorlar, yemek yemeye düşkünler, çok fazla siestaları var. ama insanları sıcakkanlı, iyi niyetli. bana da çok iyi davranıyorlar.

    -ya madrid?

    madrid, denizi yok ama iyi bir şehir.

    -yalnız yaşamaktan sıkılıyor musun?

    yanımda asistanım var, gündüzleri bize türk yemekleri yapan gurbetçi bir ablamız var. üçümüz iyi bir aileyiz.

    -gurbetteki her futbolcuya sorulur bu soru. ben de sorayım; özlem oluyor mu?

    insan annesini babasını özlemez mi? özler. ama ben buraya özlem kelimesini unutarak geldim. özlem diye bir kelime benim hayatımda yok artık. çok özlediğim zaman telefon var. çok özlediğim zaman annem babam uçağa atlayıp geliyor. o yüzden işime odaklandım. işimi iyi yapmam lazım.

    -yurtdışına giden oyunculara bakıyoruz, genelde memleket hasretinden ya da duygusal olmalarından dolayı geri dönüyorlar.

    bende de çok duygusallık var. duygusal olmak geri dönmeyi gerektirmez. şimdi ben bu sene geri dönsem yapamamış mı olacağım? bence olmam yani.

    -şu an olmazsın; uefa kupası’nı almış, neredeyse 40 maç oynamış bir oyuncusun.

    geri dönmek bir tercih. alışamamışlar ama alışılmayacak bir şey yok. türkiye’de olan her şey burada da var. birkaç şey hariç. onları da burada söyleyemem.

    -ilk geldiğin günlere dönersek. sana bakış nasıldı? ‘kendimi ispat etmeliyim’ gibi bir düşünceye kapıldın mı?

    bir önceki sezon 12 maç oynamış, sakatlıktan yeni çıkmış bir oyuncuya 12 milyon avro vermişler. siz olsanız nasıl bakarsınız öyle futbolcuya? onlar da öyle bakıyorlardı herhâlde.

    -riskli bir transfer gibi…

    aynen öyle. ama onların kafalarındaki soru işaretlerini 15 günde ortadan kaldırdığımı düşünüyorum. 15 günde takımda 40 yıllık oyuncuymuş gibi bir hâle geldim. hem oyun hem arkadaşlık anlamında.

    -bunu nasıl başardın?

    abi ben iyi niyetliyim. basın insanları kötü yansıtabilir. ama ben iyi niyetliyim. hatalar yapmışımdır, insanları üzmüşümdür. ama benim asla kötü bir niyetim olmadı. kulübüm de bunu gördü. ve ben hep takım için çalışıyorum. hiçbir zaman star oyuncu gibi davranmadım. ha bazen asistler, goller insanı yıldızlığa taşır. ama ben takım kazandığı zaman mutlu olurum.

    -iyi oyuncusundur ama bazen o dikiş tutmaz.

    ben istedim, kafa olarak hazırdım. geçmişte yaşadıklarımı da biliyordum. her şeyi bırak, sen burada ülkeni temsil edeceksin. buraya türkiye’nin en iyi oyuncularından biri olarak geliyorsun. insanlar öyle diyor. sen burada oynayamazsan senin ülkenden kim bir şey başaracak o zaman? böyle düşündüm yani. ‘temsil görevim var benim’ dedim. ve yapabileceğime inandım. sağolsun anam, babam ve kardeşim de çok destekledi. allah da yürü ya kulum dedi. inşallah da böyle devam eder.

    -kendimi takıma kabul ettirdim dediğin bir maç oldu mu?

    uefa ligi’nde celtic ile oynadığımız ilk maçtı. 2-0 kazandık. ikinci golün asistini yaptım. maçta iyi efor sarf ettim. tribünlerden gelen tezahürat, soyunma odasında arkadaşlarımın tavırları. o an anladım ki ben burada yapabilirim. insanlar beni seviyorlardı çünkü. arda da burayı sevdi. sonra baktım takımın en önemli oyuncularından biri oldum.

    -dün metroda insanların ‘arda turan’ tezahüratı ile karşılaştım...

    türkiye’de gol atmak, asist yapmak çok önemli. ama burada insanlar kimin takım için ne verdiğini görüyor. futboldan çok iyi anlayan bir seyirci var burada. bizde çoğu taraftar çok fazla futboldan anlamıyor. bu benim fikrim. biz futbolu çok seviyoruz ama futboldan anlamak ayrı bir şey. ilk geldiğim zaman da şunu söyledim: burada asla kötü mücadele etmeyeceğim. size bunun sözünü veriyorum dedim. bugüne kadar hiçbir maçta kötü mücadele etmedim. zaten insanlara da ancak bunun sözünü verebilirim. iyi oynayacağım diye söz veremem. futbol bu, bazen gününde olmazsın. ama mücadele edersin.

    -evet, burada çok mücadele ettiğini görüyoruz. hatta defansif anlamda da takıma büyük katkı veriyorsun. türkiye’de görmediğimiz bir mücadele bu.

    sistemimiz ona itti bizi. çünkü diego, falcao, adrian defansif anlamda takıma daha az yardım ediyor. ben bunu ekstra vermeye başlayınca takımın da hoşuna gitti ve bu sisteme çevirdik. başta böyle değildi. diego, adrian, falcao biraz dinlenirken ben de dinlenirsem dördüncü oyuncu fazla olurdu. bazen diego bile inanılmaz bir özveri gösteriyor. çok büyük bir oyuncu. özveri gösterdim, koştum, mücadele ettim. ne oldu? şimdi bakıyoruz ki finalde gabi ile birlikte en fazla koşan oyuncuyum. uefa kupası var kariyerimde. bu mücadele benim kariyerime çok şey kattı. ben burada futbol oynamayı öğrendim, sistemin içinde olmayı öğrendim. hep de öğreneceğiz. ama çok istekli çalışıyorum. kimseye laf atmıyorum, taş atmıyorum. hiçbir kulübümüzle alakalı olumsuz konuşmuyorum. kendi kulübüm g.saray’la alakalı da kötü bir söz söylemem. “antonio lopez’e burada saygı gösteriyorlar.” diyorum. “arda g.saray’a taş attı.” diyorlar. ben g.saray’a laf atmıyorum abi. ben antonio lopez’e burada saygı gösterdiklerini söylüyorum. ben diyorum ki bizde de böyle olsa daha iyi olur. ben burada bunu görüyorum. ve tecrübelerimi aktarmaya çalışıyorum. gördüklerimi niye aktarmayayım? ben böyle düşünüyorum. insanlar biraz saygı göstermeli yani. (antonio lopez, atletico madrid altyapısından yetişen ve şu an takımın kaptanlığını yapan oyuncu.)

    -burada takımda söz sahibi oyuncular kimler?

    herkes çok profesyonel. kimsenin kompleksi yok. herkesin milyonlarca hayranı var. ama burada önce insansın yani. sahada ne kadar verirsen o kadar saygı görürsün. insan olarak da ayrı bir saygınlığı var.

    -takımınız nasıl, arkadaşlık, ortam…

    çok iyi. 24 futbolcumuz var. 24 futbolcu içinde kim oynarsa oynasın kimsenin umurunda değil hiç.

    -çok ilginç.

    evet, burada yedeksin diye bir şey yok.

    -24 oyuncuya boşuna para vermiyor kulüp...

    üç günde bir maç var. hoca mecbur böyle yapmaya. yoksa biz sahada yürüyemez hâle geliriz.

    -kulüpteki işleyiş nasıl? başkanı tanır mısın mesela?

    kulübün bir sahibi var. futbol şube sorumlusu var. eski futbolcuları caminero takımın sportif direktörü. yöneticileri kulüpte göremezsiniz. başkanın sadece elini sıkarsınız arada bir, o kadar. senin tek muhatabın hocan. eğer idari bir sıkıntın varsa menajerin kulüple konuşur. sen direkt konuşamazsın. sportif işleri ise sen hocanla konuşursun.

    -biraz sahaya girelim. hocanız motivasyonu nasıl sağlıyor. mesela, real madrid ve barcelona maçlarına nasıl hazırlanıyorsunuz?

    hoca bu maçlar için ayrı bir motivasyona ihtiyaç duymuyor. biz biliyoruz ki madrid derbisi oynuyoruz. ama burada her maça iyi konsantre olmak zorundasınız. her takım çok iyi. konsantrasyonun biraz düştüğü zaman seni real madrid’le oynamaktan beter eder, buradaki diğer takımlar. bunu öğrendim. avrupa ligi maçları geldiğinde rahat ediyorduk. çünkü la liga çok üst düzey geçiyor burada.

    -messi ve ronaldo’yu sormak istiyorum.

    ronaldo inanılmaz oyuncu, büyük donanımlara sahip. ama messi’yle kimse kıyaslanamaz. ronaldo’nun daha fazla donanımı var. kafa şutu falan ama oyun zekâsı ve komple bir futbolcu olarak messi’ye kimse yaklaşamaz.

    -onlara karşı oynarken nasıl bir taktik…

    yine aynı taktik. daha dikkatli kapatıyorsun, kapatabildiğin kadar (gülüyor). yani ronaldo durdurulabilecek bir oyuncu ama messi değil.

    -ispanyol basını ile aran nasıl?

    çok iyi. çünkü sadece futbolu yazıyorlar. bazen ‘arda iyi oynamadı’ yazıyorlar. ama futbolu yazıyorlar. sen ne yaptın, ne ettin? yemeğe mi gittin, renkli pantolon mu giydin ona bakmıyorlar.

    -bu da sizi rahatlatıyor.

    aksi olsa burada herkes güler.

    -basının ‘arda iyi oynamadı’ yazması taraftarı etkiliyor mu?

    yooo. iyi oynayamayabilirsin, taraftar böyle düşünüyor. o yüzden futbolu iyi biliyorlar diyorum. arda iyi oynayamayabilir çünkü arda insan. 3 günde bir maç oynuyor arda. kötü performansı da olacak. futbolu bilmek bu zaten. burak her maç gol atıp bir maç atamayınca tepki görmemeli. kaç gol attı çocuk, daha ne yapsın?

    -seyirciniz nasıl?

    çok iyi bir seyircimiz var. tarzları biraz beşiktaş seyircisini andırıyor. real madrid’in olduğu bir yerde bizim takımı tutmak büyük bir olay. dün uefa kupası ile şehir turu attık, madrid yıkıldı.

    -evet, biz de gördük. seni de çok seviyorlar.

    her maçta önce beni çağırıyorlar. takım arkadaşlarım da öyle, soyunma odasında kutlamaya ilk önce arda turan’la başlarlar. bundan daha güzel bir onur olmaz. ama ben de atletico madrid’i çok sevdim. içimden gelerek sevdim. taraftarını da çok sevdim. ali sami yen’de gibiyim çoğu zaman.

    -ağır komşuların varmış?

    var abi. ronaldo, kaka, mourinho, nuri, hamit, hepsiyle aynı sitedeyiz. falcao var. hepsi dünya yıldızı. benzema da bizimle aynı yerde. birbirimizi görüyoruz, gördüğün zaman nasılsın iyi misin o kadar.

    -hamit ve nuri ile de mi?

    yok. hamit abiyle her dakika beraberiz. nuri evli, onla da beraber oluyoruz. çok hanım bir eşi var. çok tatlı bir çocuğu var. allah mutluluklarını bozmasın. topi geliyor bazen. tabii ben abisiyim, elimi öpmeye ziyarete geliyor. (valencia’da oynayan mehmet topal’ı kastediyor gülerek.)

    -uefa yarı finalinde bir tekmesi vardı sana.

    o kadar olur. hemen affettim, sonra geldi elimi öptü. onu çok seviyorum, candır ya.

    -kamplarda hangi oyuncu ile kalıyorsun?

    diego ile. büyük futbolcu yani. bakıyorum, öğreniyorum, soruyorum, o da soruyor. falcao da sana gelir sorar. adam 40 tane gol atmıştır, 40 milyon avroluk oyuncudur ama sıfır kompleks.

    -messi ve ronaldo olmasaydı belki de ispanya’nın yıldızı o olurdu?

    çok üst düzey oyuncu var abi. ne olacağı belli olmaz. inanılmaz oyuncular var.

    -takım arkadaşların sana türkiye’yi soruyorlar mı?

    soruyorlar. bazıları türkiye’ye tatile gelecek. ülkemiz dünyanın en güzel memleketi. gelsinler, görsünler istiyorum.

    -müslümansın. bunu nasıl karşılıyorlar?

    çok saygı duyuyorlar. sağ olsunlar. ben de onlara saygı duyuyorum. dün mesela takım hâlinde kiliseye gittik.

    -türkiye’de böyle bir şey olsa. uefa kupası’nı al, camiye git.

    bilmiyorum abi. ne desem yanlış anlaşılır.

    -islamiyet’le ilgili sorular soruyorlar mı sana?

    cuma günleri mesela bazen yemek yiyoruz, alkol almıyorum. orada soruyorlar, niçin diye. ben cumaya gideceğim diyorum. hepsinin hoşuna gidiyor bu. inançlı olmak burada saygı görüyor. takımdaki oyuncuların çoğu maç öncesi dua eder.

    -yabancı olduğunu hissettiriyorlar mı?

    şu çok hoşuma gidiyor mesela. bir şey oluyor, önce kendi altyapısından gelen futbolcuları koruyorlar. mesela forma numarası bekliyoruz falcao, ben, diego. önce coke falan alacak, antonio lopez’in öncelik. hoşuma gidiyor abi. örfü, âdeti var adamların. bizde olmaz bu. takımda bir şey oluyor. önce gabi, dominguez konuşuyor. tam olması gereken yani.

    -hocan simeone ile aran nasıl? nasıl bir hoca?

    muhteşem bir hoca. çok agresif. çok iyi çalıştırıyor, çok iyi analiz yapıyor. takımı çok iyi ateşliyor. çok iyi rotasyon uyguluyor. simeone’yi seviyorum yani. ilk başta aramız biraz şey gibiydi ama şimdi çok iyi.

    -nasıl bir motivasyonu var? maç öncesi konuşma yapar mı?

    maç öncesi 40-45 dakika video izliyoruz. rakibin kornerlerini, duran toplarını, ofansif ve defansif yanlarını, hepsini izliyoruz. burada her hafta aynı antrenman yok. maçtan önce rakip nasıl oynuyorsa ona göre antrenman yapıyoruz. mesela uzun top oynuyorsa ikinci topu almaya yönelik çalışıyoruz. mesela pas yapıyorlarsa ona göre pres çalışıyoruz. son iki antrenman karşı takımın oyun anlayışına yönelik oluyor. fatih terim tarzı arada bir agresif konuşma da yapıyor. takımı ateşlemek için.

    -oyuncular konuşmadan etkileniyor mu?

    etkileniyor. ama hocanın konuşmasına bile ihtiyaç yok. finale gidiyorsun yani.

    -uefa finalini sona bıraktık…

    arada giriyor işte (gülüyor).

    -ülkemizde yaşanan bir şike süreci var. sen de tam bu olay patlak verdikten sonra gittin. bu senin için iyi mi oldu?

    ülkemin sorunu benim sorunum. benim avrupa’ya gitme hedefim vardı. 25 yaşına gelmiştim. ama ülkem iyi değilse ben de üzülürüm. iyi olsun her şey.

    -takip edebiliyor musun süreci?

    maçlar ve kamplardan fırsat bulup yakalarsam g.saray’ın her maçını izlemeye çalışıyorum. bunun dışında çok fazla türk televizyonlarını takip edemiyorum. g.saray taraftarıyım. isteyen istediğini söylesin. ben g.saray taraftarıyım.

    -şikeyle ilgili sorular soruldu mu sana?

    çok sordular. ana haber bültenlerinde çıkıyordu zaten. tutuklamalar falan oldu ya. ben de her şey iyi olacak diye kandırdım onları (gülüyor). iyi olur, düzelir inşaallah.

    -şike sürecinden en az hasarla nasıl çıkarız?

    şike hususunda şundan dolayı konuşmuyorum. bilmiyorum olayları. türk futbolu etkilenmiştir. ama toparlanmamız lazım. zira bizde halk futbolla yatıyor. o yüzden ülkemizin futbola ihtiyacı var.

    -federasyonun tam saha dergisine verdiğin bir röportaj vardı. orada “4-4-2’yi millî takım’da öğrendim.” demiştin.

    o röportajı kesip saklamak lazım. çok doğrular söyledim orada biliyor musun? ama bunlar zor anlaşılır.

    -eleştirin ağırdı. ama kimse üstüne alınmadı.

    abi doğruyu, yaşadıklarımı söylüyorum. üstelik yaşadıklarımın yüzde 70’ini de anlatmıyorum. futbol iyi olsun diye, bir şeyler değişsin diye anlatıyorum bunları.

    -bizim bir marka değerimiz var mı?

    az çok marka değerimiz var. ama altyapımız çok kötü. eğitimimiz yok hiçbir yerde.

    -şu an altyapılardan yeni arda’lar çıkar mı?

    arda’da bir şey yok ki abi. arda’dan daha iyiler çıkar. arda’yı basın şişirdi şişirdi, sonra istediği gibi oynamaya çalıştı yani. arda da ne kadar futbolcuysa o kadar oynadı sahada. sonra ben baktım ki insanlara laf anlatamıyorum. anam babam benden razı, ben de allah’tan başka kimseye hesap verecek değilim dedim, kendimi işime verdim. içimden ne geliyorsa öyle yapıyorum. artık hiç sonunu düşünmüyorum. şöyle olacakmış böyle olacakmış. aman dikkat edeyim. bir de bizde her şey yanlış anlaşılıyor. mesela takımın kaptanı oluyorsun, ‘ağırlaşman lazım, şöyle olman lazım’ diyorlar. yok güneş gözlüğü takıyorsun diye eleştiriyorlar. bizim takımın kaptanını gelin görün ya. nasıl iyi bir kaptan hem de nasıl eğleniyor adam. şöyle yapacaksın böyle yapacaksın diyen yok. hem ben iyi kaptandım, çok iyi bir kaptandım. allah biliyor, bir de takım arkadaşlarım.

    -g.saray’da şöyle bir şey oldu mu?

    abi ne olsun ya? iyi takım iyi futbolculardan oluşur. yani bir futbolcu hiçbir şey. saçma saçma, cahil cahil yorumlar. başarı gelmiyorsa ne yapalım?

    -yok onu değil, şunu söylemek istiyorum…

    başarı gelmeyince bana yüklendiler. ben de sakattım. olabildiğince vermeye çalıştım. yalandan konuşuyorlar işte.

    -seni kaptan yaptılar. orada hakan’ın yerine seni koymak gibi bir amaçları var mıydı?

    yok. herkesin kendi kariyeri var.

    -kariyer olarak değil, rol model olarak.

    yok yok. ben kendi düşüncelerimi yansıtmaya çalıştım. en iyi şekilde de yaptığımı düşünüyorum. ben metin oktay olamam. hakan abi gibi olamam. ben arda’yım. böyle yetiştim. bazen agresifleşebiliyorum ne yapayım yani! hesabım bir tek allah’a. ama bana haksızlık yapan kişilerin de allah’a verecek çok hesabı vardır. takım mağlup olunca kim konuşacak basına? arda çok konuşuyor diyorlardı. kaç kişi konuşacak, kim konuşabilir o durumda?...

    -sen sadece son senede var olan biri değildin ki, çok takıyorsun sanki…

    ben şuna çok üzülüyorum. altyapıdan yetişiyorsun. seni -önce allah tabii- g.saray, arda yapıyor. g.saray’a âşıksın, onu çok seviyorsun. giderken türk futbol tarihinin en yüksek bonservis bedelini kulübüne kazandırıyorsun. her dediğinin arkasında duruyorsun. her dediğimin arkasında durdum. kaçmak falan hiç öyle bir şey yok. sonra ‘kaçtı gitti’ oluyorsun. insanlara laf anlatamıyorsun. sonra bir gün ‘bu kulüp’ diye bir şey çıkıyor ağzından. adam çıkıyor “sen nasıl ‘bu kulüp’ dersin?” diyor mesela. aynı adam sonra sana telefon açıp özür diliyor ama. bu kadar art niyetliler işte. benim g.saray için öyle bir şey demem mümkün mü? olabilir mi yani? neymiş, sen g.saraylı değilmişsin? bak bak sen mi g.saraylısın? ben hep şunu söyledim, şimdi de aynı şeyi söylüyorum. g.saraylı futbolcular cumartesi günü şampiyon olamazlarsa bile böyle düşünüyorum. büyük kulüplerde önemli olan duruştur. bak guardiola’ya, 90. dakikada şampiyonluk kaçtı. hakemler penaltılarını vermedi. “biz barcelona’yız.” diyor. hakemi eleştirmiyor. iker casillas, 5-0 oluyor barça-real maçı, topu hâlâ oyuna hızlı sokuyor. 5-0 mağluplar. neden, çünkü real madrid’in kalecisi. 5-1 yapar mıyım diye düşünüyor. veya r.madrid’in kalecisi vakit geçirmez diye düşünüyor. biz de böyle olmalıyız. kupalar kazanamayabilirsin. şunu savundum; taraftarımız da camiamız da öyle olsun dedim. türkiye’de f.bahçe, ne olursa olsun, haklılar mı haksızlar mı onu allah bilir; ama aslan gibi bir duruş sergilediler. g.saray camiası şimdi toparlandı, inanılmaz uyum var. ama g.saray kötüyken de böyle olmalıydı. öyle değil mi?

    -pişmanlıkların var mı g.saray ile ilgili?

    hiçbir pişmanlığım yok. üzüntülerim var. işte diyorum ya, ‘bu kulüp’ diyorsun...

    -o biraz dil sürçmesi. geçenlerde başbakan da bir şey söyledi. sonra dil sürçmesi dedi.

    bir şeyi çok sevince böyle olur biliyor musun? bir şeyi çok sevdiğin zaman böyle oluyor. ben hep doğruyu söylerim, iyi olsun diye, düzelsin diye. biz de düzelelim yani.

    -buradan gördüğün başka doğrular var mı?

    doğru benim için şu: fatih terim, g.saray’ın başında -allah uzun ömür versin- ölene kadar kalmalıdır. futbolla ilgili her şey ona verilmelidir. başarı veya başarısızlık, kupa kazansın veya kazanmasın hiç önemli değil. onun sistemini getirelim. niye? çünkü o bize kazanmayı öğretmiş. uefa’yı kazanmış. ona güvenip onla ilerlemek… kupa kazanamazsan ne olur? sen g.saray’sın abi! duruş önemli. barcelona, chelsea’ye eleniyor. dakikalar gidiyor ama adam uzun top vurmuyor. adam onu öğrenmiş. işte biz de bir gün diyelim ki g.saray altyapısından çıkan oyuncu şöyle oynar, pas yapar. bir şey diyelim. bir stilimiz olsun. ne diyorsun? barcelona altyapısından çıkan oyuncu pas yapar. bu fikirlerimin hangisi yanlış? futbolla ilgili konuşuyorum, çünkü yaşayan benim.

    -takıyor musun bu eleştirileri kafaya?

    takmıyorum abi! mantalite değişsin istiyorum. taksam derim ki bir daha konuşmuyorum, çekilirim kenara. kimseden kaçmıyorum. ben suçlu olsam böyle mi olur abi?

    -bence konuşmak ilerlemek için bir adımdır...

    bizlerin konuşması lazım. emre belözoğlu eleştirilebilir ama futbolla ilgili fikirleri inanılmazdır, dinlenmeli. inter’i, newcastle’ı görmüş. anlatsın nasıl oluyormuş? şenol güneş gibi bir adam var. aslan gibi. şenol hocanın ağzından kötü bir şey çıkar mı ya! bu kadar ılımlı, bu kadar güzel anlatan, bu kadar öğretici.

    -yabancıya bakışın nasıldı, buraya gelince bakışında neler değişti?

    bakışımda bir değişiklik yok. bizde veriyorlar milyonlarca avroları, kendi evlatlarını ise az paraya oynatıyorlar. uçurum var. kulüp falan söylemiyorum, her takımda neredeyse böyle.

    -bizde ‘takım içi denge’ diye bir şey var. burada takım içi denge var mı?

    herkes kendi kontratına imza atıyor. sadece hak edene vereceksin. hak edene verirsen kimse sesini çıkaramaz. şimdi yönetici nereden bilsin diyecekler. yönetici bir bilmez, iki bilmez, on bilmez. hep aynı. bir hagi, bir alex var diyorsun, şimdi ufaluji geldi aslan gibi. eee kaç tane iyi yabancı var abi? az al, ama öğreticiyi al. ufaluji’yi al, semih’i yetiştirsin. hagi’yi al, emre’yi yetiştirsin ama onlara ver.

    -burada futbolcuların birbirlerinin aldığı ücretten haberi var mı?

    yok. umurunda değil kimsenin. burada gazetede şöyle bir eleştiri göremezsin. şu kadar alıyor ama oynamıyor.

    -hissettiğim, önümüzdeki sezon daha iyi bir performans göstereceksin burada…

    önümüzdeki sene allah’ın izniyle daha fazla gol atacak ve asist yapacağım. inanıyorum yani. ilk sene alışma dönemi, mücadele, kuvvet, şimdi daha çok parlama dönemi.

    -bu kadar maç oynayacağını tahmin ediyor muydun?

    evet. kimse tahmin etmiyordu ama ben ediyordum.

    -maçtan önce dua eder misin?

    ederim. böyle işlere de fazla girmek istemiyorum. ben allah’a hep şöyle dua ederim: “sen beni nefsimle baş başa bırakma. hayırlısıysa olsun.” çünkü her türlü hatayı, günahı yapabiliyoruz zaman zaman. allah affetsin. ama dikkat etmeye çalışıyorum.

    -kitap okuyor musun?

    okuyorum. bir sürü kitap okudum. spor kitapları okuyorum. ‘futbol sadece futbol değildir’i okudum mesela. bazen roman okuyorum kafa dağıtmak için. kuran’ın türkçe mealini okuyorum.

    -kendini çok iyi ifade ediyorsun.

    kalbimden konuşuyorum. zira niyetim iyi.

    -liderlik vasfı var sende.

    var abi ya. içinde olmayı seviyorum.

    -burada kaptanlık verirler mi sana?

    bilmiyorum. kaptan olmak için illa pazubandı takmaya gerek yok.

    -saçıma beyazlar düştü demiştin bir röportajında, şimdi ne durumda, pek kalmadı gibi.

    saçıma beyazlar düşmüştü. var ya şuralarda. g.saray’dayken çok düşünüyordum. çok daldırıyorlardı. futbolunu eleştirmiyorlardı. ailene laf söylüyorlardı. sevdiğin insana laf söylüyorlardı. bunlar çok ağır şeyler. insanlar sevdiklerine laf söylenince neler yapıyorlar. ama geçmişte kaldı.

    -tekrar dönmeyi düşünür müsün türkiye’ye?

    yok abi. insan plan yaparmış, kader kıs kıs gülermiş derler. büyük konuşmamak lazım. ama ben avrupa’da çok mutluyum.

    -beşiktaş ile oynadığınız uefa maçında sahada heyecan yaşadın mı?

    yok. sadece bana karşı daha sıcak bir ortam bekliyordum ama olmadı. beşiktaş taraftarını çok iyi anlatmıştım buradakilere.

    -dün kaptanınız antonio lopez şehrin ortasında taraftarlara seni anons ederken “ispanya’nın beckham’ı” dedi.

    en çok ben kendimle dalga geçiyorum ‘şu surata bak’ diyorum. ama bunu şundan söylüyorlar: her idmana çok şık kıyafetle gidiyorum. bilerek yani. yeri geldi kravatla idmana gittim. ülkemi temsil ediyorum. arkadaşlarım giyinme şeklimi beğenirler.

    -son sözün…

    hatalarım oluyorsa herkesten özür dilerim. ama bunu isteyerek bilerek yapmadım. en iyi şekilde ülkemi temsil etmeye çalışıyorum. bana dua eden, etmeyen herkese teşekkür ediyorum.

    uefa kupası’nı kazanmak gerçekten çok zormuş

    -uefa kupası’nı konuşalım şimdi...

    abi biz uefa kupası hikâyeleriyle büyüdük. futbolcu olduktan sonra bazen içimden derdim ki ‘keşke hayata erken gelseydim, o takımın içinde olsaydım da, ben de o kupayı kaldırsaydım.’ böyle derdim. çok isterdim g.saray ile uefa kupası kazanmayı. bir sene alabilecek bir durumumuz vardı. hamburg’a çok kötü bir şekilde elendik. ama almak çok kolay bir şey değilmiş, onu öğrendim. 2000’deki abilerimizi gönülden tebrik ediyorum. çok zordu. işler çok kötü giderken asistanım ata ile birlikte bir gün eve doğru yol alıyoruz, arabada ona “allah büyük, belki uefa kupası’nı alabiliriz.” dedim. ve aldık. bir ağladım, bir güldüm. en çok annem babam için seviniyorum. düşünsenize oğulları uefa kupası’nı kaldırıyor. kupa da bayağı ağırmış. bülent abi nasıl kaldırdı bilmiyorum.

    -kulübünüz bir prim verecek mi size?

    verilecek ama miktarını bilmiyorum.

    -motivasyon unsuru olarak kullanıldı mı prim meselesi?

    yok, öyle bir şey olmadı.

    -final gecesi nasıl geçti?

    allah’a çok dua ettim. lütfen bana sakinlik ver, iyi olayım diye. ben maçtan önce hep çok heyecanlanırım. ölürüm heyecandan, düdük çaldığında bende bir şey kalmaz.

    -hâlâ heyecanlanır mısın?

    o heyecan olmazsa olmaz zaten. ama çok güzel uyudum. beni uyutan sebeplerin ne olduğunu biliyorum. maç günü de rahattım. annemle konuştum. annem “hiç korkma.” dedi. “her şey allah’tan, biz sana dua ettik. rahat ol.” dedi.

    -finaldeki görevin neydi?

    önce yarı finali anlatayım. yarı finalde hoca maç toplantısında bana ‘sen sağ kanatta oynayacaksın’ dedi. rakibin en etkili yerinin sol kanat olduğunu ve benim jordi alba ile jeremy mathieu ikilisini kapatmam gerektiğini söyledi. normalde hep solda oynayan arda bu maçta sağda oynadı. hoca, ‘en kilit görev senin’ dedi. valencia’yı geçtik. finalde ise amaç bilbao’yu orta sahada durdurmaktı. ben andoni iraola’yı kapatmakla meşguldüm. yine defansif anlamda ve yine sağ taraftaydım. golü erken bulmasaydık ben ve diego topla daha çok oynayacaktık. taktiğimiz buydu. golü erken bulunca tamamen alanımıza çekildik. gabi’den sonra sahada en çok koşan oyuncuydum.

    -sen nasıl o kadar koşmaya başladın?

    euro 2008’de de öyle koştum. bakma sen g.saray’daki arda’ya. orada öyle oynamak zorundaydım. takımımızda öyle çok kreatif oyuncu yoktu. işi bir iki kişi yapıyordu. o zaman kendini iyi tutmak zorundasın. burada ise sen dinlenirken başkası işi yapabilir. millî takım’da da buradaki gibiydim. inanılmaz bir millî takım performansı sergiledim. açıp baksınlar çok fazla saygıyı hak ediyor. gol, asist demiyorum. gol ve asist de var ama asıl gösterdiğim efor.

    alex çok büyük oyuncu, onun kadar gol atamam

    -alex’in performansı hakkında neler söylemek istersin?

    alex çok büyük bir futbolcu; ben onun kadar gol atamam, yapamam, beceremem bu işleri. ama oyunu yönlendirme konusunda çok iyi işler yaptığımı düşünüyorum.

    -bundan sonra da beceremez misin alex kadar gol atmayı?

    deniyorum ama farklı stilde bir oyuncuyum. golü atan değil de golü getiren bir oyuncuyum ben. o yüzden yani. asistten bir önceki pas da önemlidir. oyunu yönlendirmek çok önemli. bir pas atarsın, mesela alex’in ziegler’e attığı bir pas var. 2-1 biten g.saray maçında. inanılmaz bir pas. bir saniye erken, bir saniye geç değil; top ıslak, zemin ıslak.

    -alex eleştiriliyor ülkemizde…

    alex, türkiye’de oynanması gerektiği gibi oynuyor. nasıl eleştirilebilir alex, leblebi gibi gol atıyor adam. alex’ten top kapmak mümkün mü? selçuk inan da büyük oyuncu. manisa’dayken de söylüyordum bunu. ev arkadaşımdı. inanılmaz oyuncuydu. trabzon’da da çok iyi oynadı. sadece millî takım’a geç geldi.

    -millî takım ile ilgili düşüncelerin nedir? abdullah avcı ve yeni bir ekip…

    çok iyi olacağına inanıyorum. ama uzun vadeli olsun. bir turnuvada allah korusun kötü bir şey olursa ‘aaa abdullah hoca yapamadı’ olmasın. bırakalım abdullah hoca 10 sene yönetsin. bakalım ne oluyor? çok farklı olur inanın. abdullah hoca iyi bir hoca, çok iyi işler yapabilir. çok da iyi bir ekibi var. iyi olacak, ben inanıyorum çünkü.

    --- alıntı ---

    şimdi gelelim yazarın yorumuna. allah aşkına, şu adamın yoruma açık hangi açıklaması yanlış ki. tamamını okuyun açıklamalarının, önce arda turan nefretinizi, sonra fenerbahçe nefretinizi bir kenara koyup, gerçekçi eleştiriler yapın. bu çocuk, benim hiç hatam yok demiyor, sistem hakkında kendi doğrularını söylüyor, arkadaşları hakkında eleştirmek ise tamamen cahillik.
  • 7062
    ilk çıktığında hayatımda gördüğüm en antipatik futbolcu demiştim. ısınamadım. ''nasıl adam dünya starı di mi?'' diye soranlara sevmiyorum lan derdim. inanılmaz küfürler de yediğim oldu bu sebepten. beni haksız çıkarmadı. bana küfredenler şimdi birer birer özür dileme modundalar. teşekkürler arda turan.

    ha bi de son olarak; keşke 2006-2007 sezonunun başında mlada boleslav maçında parlamaz olaydın da o sezon carrusca'nın gölgesinde kalaydın. senin gibi bir kaptanımız hiç olmasaydı.. türkiye'ye dönüşünde fenerbahçe'de başarılı olman dileğiyle, kendine iyi bak bay balon.
  • 7064
    kendinden ucuncu tekil sahis olarak bahsetmeler, bir "ben size isaret fisekleri cakiyorum, sozlerimi takip edin, gercege ulasirsiniz" havalari filan... arda'nin esas en katlanilmaz donemi turkiye'ye dondukten sonraki yillar olacak. bir yandan bu donus ne kadar gecikirse o kadar iyi; cunku burada harcayacagi zaman kisalacak; ote yandan da yurt disinda gecirdigi sure arttikca ceneye vurma ve dogru orantili olarak katlanilmazlik artacak. o yuzden sahenk koc ozdemir baskanlar el ele versin arda yarin fener'e imzayi atsin. gibi bir durum var.
  • 7067
    artık arda'ya inanamıyorum. o kadar çok değişti ki bu çocuk. galatasaray alt yapısından çıktı galatasaray'da bir şeyler için çabaladı tamam. ama bir yerden sonra artık kaldıramadı. avrupa'ya gitmek için bile geç kaldı. gazeteler, medya hepsinin altında ezildi. bir de yediremedi kendine hep konuştu hep konuştu. hiç asil bir aslan gibi susmasını bilmedi. en son da fenerbahçe için şikeyle suçlanan için ezeli rakibimiz için 'aslan gibi duruş' tabirini kullanmış. arda ne yapıyor anlamıyorum. severdim kendisini. hala da severim nihayetinde galatasaray oyuncusuydu ve kaptanıydı. güzel şeyler yaptı türkiye'de ama artık sadece bu kadar sevgim saygıya dönüştü umarım onu da kaybetmez.
  • 7068
    açıklamalarının tamamını okudum, içinden ne geliyorsa söylemiş. tamam kötü niyetli değilsin ama bana artık çok da samimi gelmiyorsun. madrid'ten burayı hunharca eleştirip sonra ben bunları düzelsin diye söylüyorum demek pek samimi gelmiyor. bi de çok alakasız olacak, bu bir eleştiri değildir sadece bir gözlemdir, "allah,kitap" laflarını her lafında kullanan adamlardan hep kötülük gördüm. bir futbolcunun futbolla ilgili sohbetinde taktik konuşurken bile araya "allah, kuran" vurgularını her fırsatta sokması bana itici geliyor. yani kime neyi ispatlıyorsun diyecem sonra düşünüyorum da okyanus ötesine ispat olabilir. ha bir de emre ve hakan abisi okuyacak diye de olabilir. dediğim gibi bu bir eleştiri değil sadece çok itici geldi gözüme.
  • 7069
    kendisine aslında kızmamızın tek bir sebebi var, oda kafamızdaki arda turan yani bir nevi bayrak adam olan kişi ile şu an ki arda turan çok farklı kişiler.

    aslında belki arda turan hep aynıydı fakat biz onu görmek istediğimiz kalıba soktuk. e tabi o kalıptan çıkıncada sevgimiz azaldı, kalbimiz kırıldı.

    mehmet topal'ı sevmemiz ile arda turan'ı sevmememiz arasındaki tek fark bu aslında. biz mehmet'e bir rol biçmedik hiçbir zaman.

    arda turan'a en çok kızanlardan biriyim, herhangi bir duygusal bağım falanda kalmadı artık benim için yurtdışında top koşturan yerli oyuncu tanımındadır kendisi. iyi ya da kötü 13 milyon gibi bir rakam kazandırmış ve gitmiştir. bundan sonra hayatta başarılar diliyorum. ben kafamdaki bayrak adam'ı buldum ve kaybetmemek için çaba göstereceğim. (bkz: semih kaya)
  • 7070
    galatasarayın bu yıl göstermiş olduğu takım olgusu ve şampiyonluk içine oturmuş ki ergen ergen laflar ediyor hala. ulen ne güzel oldu bu yıl be hem şampiyonluk geldi saraçoğlunda hemde arda turan'ın olmadığı bir takımla bundan daha güzel bir olay olamaz. ayrıca bu futboluyla arda'dan bir cacık olmaz gelecek yıldan sonra ikinci sınıf avrupa klüplerinde yoluna devam eder tabi fenere gelmezse.
  • 7071
    bir galatasaraylı olarak artık pek sevemediğim ama bir türk olarak gurur duyduğum futbolcudur açıkçası. zamanında ise galatasaraylı olarak da gurur duyduğum insandı. o yüzden şöyle bir yazı yazmışım. 5 mart 2010'da facebookta yazmıştım:

    "bu yazıyı kesinlikle arda'yı durmadan övmek için yazmayacağım... ama galatasaraylı olmayanlar gibi sürekli bir açık yakalayıp eleştirmek için de yazmayacağım... bu yazımı sadece arda'yı eleştirenlere neler hissettiğimi ve düşündüğümü belirtmek için yazacağım...

    hep anlatılır bize metin oktay... ne kadar büyük galatasaraylı diye... görmemişizdir ama biliriz... biz bülent korkmaz'ı gördük... yaralı omzuyla topa nasıl atladığını... son senesinde ona büyük haksızlık edenlere inat teknik direktör olarak gelip 3 ay sonra kovulacağını bile bile nasıl takımı yalnız bırakmadığını gördük... sonra düşündük; galatasaraylı olmak gerçekten bir ayrıcalıktır...

    sonra arda... boş sözleşmelere hiç düşünmeden imza atan bir çocuk... yakın dostlarını,ağabeylerini, sırf en büyük rakip takımdan diye nasıl yumrukladığını gördük... hoş muydu? tabi ki değildi... sadece nasıl bir sevdaydı bu böyle...

    allah aşkına söyleyin arda düşmanları... dünyada hiçbir şey,hiçbir insan aşksız yapamazken; bu çocuk hele 23 yaşındaysa daha, genç futbolcudan ziyade kanı kaynayan bir genç insansa; sevgilisinin filmini izlemek için akşam hiçte geç olmayan bir saatte sinemaya gitti diye neden bu kadar eleştirilir... ne çabuk unuttunuz isviçre'de son dakikada golü atarken arda, sevinçle karınıza sarıldığınızı...

    allah aşkına söyleyin arda düşmanları... bugüne kadar hangi türk futbolcu, dünyanın en iyi futbolcusuyla kıyaslandı... tabi ki messi çok çok daha iyi bir futbolcu ama söyleyin buna hangi futbolcumuz bu kadar yaklaştı...

    evet... şımardı ya hani arda turan... evet! şımaracak... çünkü onun kadar şımarmayı hak eden kim var söyleyin o zaman...

    galatasaray büyük bir takımdır... haydi size inanalım büyük olmasın... ama sadece aldığı kupalara bakarak konuşalım; bu çocuk 23 yaşında, ülkede en çok kupası olan takımın kaptanıysa eğer; allah aşkına söyleyin arda düşmanları; ne istiyorsunuz bu çocuktan...

    allah aşkına söyleyin arda düşmanları... tuttuğunuz takımdaki futbolcuların röportajlarını takip edin... hangi futbolcunuz röportajında arda'dan bahsetmemiş... haydi söyleyin...

    dünyada herkes milletinize düşmanken; bir kişi bunu değiştirebilecekse eğer, sırf sevmediğiniz takımda diye yapmayın bunu... lütfen... allah aşkına...

    son olarak; zamanında hasan şaş'ı hatırlarsınız... o zamanlar dünyanın en büyük defansları olan nestaların, stamların nasıl belini kırdığını...sonradan nasıl eridiğini... peki arda turan hasan şaş gibi olabilir mi? evet... arda düşmanları arda'nın da hasan şaş gibi olmasını istiyorlarsa eğer böyle devam etsinler... ama benim inancım sonsuz... arda, hasan değil; messi olacak...

    büyük kaptanlar metin oktay ve bülent korkmaz'a saygılarla..."

    nereden nereye...
  • 7072
    galatasaray taraftarının yeni "eski sevgilisidir." her sözünü üstüne alacak tonla taraftar biliyorum ben.

    aksiyon dergisine verdiği röportaja da benzer tepkiler geldi. fakat bence yaptığı açıklamarın çoğu doğru.

    "..burada insanlar kimin takım için ne verdiğini görüyor. futboldan çok iyi anlayan bir seyirci var burada. bizde çoğu taraftar çok fazla futboldan anlamıyor.."
    futbolu sevmem/bilmem ama tuttuğum takım galatasaray diyen binlerce taraftar varken, bu açıklamasına yanlış diyebilir miyiz? türkiye'deki teknik direktöre yapılan yorumlar "niye şunu oynatmadı?" cümlesiden öteye gitmiyor. oyuncular bir maç kötü oynadıktan sonra "maçı sattı." deniyor. biz bu çocuk sakatken gazetede "çok seviştiği için sakatlandı." türevi haberini okumadık mı.

    "..ben cumaya gideceğim diyorum. hepsinin hoşuna gidiyor bu. inançlı olmak burada saygı görüyor.."

    "..şu çok hoşuma gidiyor mesela. bir şey oluyor, önce kendi altyapısından gelen futbolcuları koruyorlar. mesela forma numarası bekliyoruz falcao, ben, diego. önce coke falan alacak, antonio lopez’in öncelik. hoşuma gidiyor abi. örfü, adeti var adamların. bizde olmaz bu.."
    bizde böyle bir şey olmaz doğru söylemiş arda. bizde olsa olsa 'kimisi gece alemlerinde, kimisi sinema peşinde..' tezahuratları söyleyerek destek olma vardır. zamanında paris hilton yakışır sana dediğin oyuncuya.

    "..arda’da bir şey yok ki abi. arda’dan daha iyiler çıkar. arda’yı basın şişirdi şişirdi, sonra istediği gibi oynamaya çalıştı yani.."
    altyapıdan her çıkana metin oktay yakıştırması yapıp, metin oktay ruhunu sopa gibi gösterdikçe bu da değişmeyecek sanki.

    "..büyük kulüplerde önemli olan duruştur. bak guardiola’ya, 90. dakikada şampiyonluk kaçtı. hakemler penaltılarını vermedi. “biz barcelona’yız.” diyor. hakemi eleştirmiyor. iker casillas, 5-0 oluyor barça-real maçı, topu hâlâ oyuna hızlı sokuyor. 5-0 mağluplar. neden, çünkü real madrid’in kalecisi. 5-1 yapar mıyım diye düşünüyor. veya r.madrid’in kalecisi vakit geçirmez diye düşünüyor. biz de böyle olmalıyız.."
    hala galatasaray'dan biz diye bahseden bir futbolcuya, nasıl bu kadar sırtımızı dönebiliyoruz. gerçekten anlayamıyorum.

    alıntılar aksiyon dergisinin 911. sayısından.
  • 7075
    anlasmaya gore eğer atletico madrid bu sezon şampiyonlar ligine katılma hakki kazansaydi kendisinden 1m euro daha kazanacaktik.

    peki bu maddeyi anlasmaya koymayi akil eden yoneticiler atletico madrid'in avrupada kupa kazanma ihtimalini niye goz ardi edip de onun icin bir madde koymamislar acaba.

    not: arda'dan gelecek hayir allahtan gelsin orasi ayri.

    edit: yazarlardan gelen mesajlarda uefa'ya katılma durumunda da 500.000€ alacagimizi ogrendim. ama daha buyuk dusunup avrupa kazanilacak bir kupa icinde madde koydursak daha iyi olurdu.
App Store'dan indirin Google Play'den alın