büyüklerimiz;' her doğru, her yerde, her zaman söylenmez' derdi.
her lafın bir yeri, bir zamanı vardır. bazı zaman gelir ki,
bildiklerini sadece kendine bilmen gerekir.
bir lafı ederken içinde zerre kötü niyet olmasa da,
insanların algıları senin niyetlerinden bağımsızdır.
sen ağzını açtığın anda, cımbızcılar da etrafında birikir.
sonra bir bakarsın, ortaya çıkan ürün; senin sözünden,
özünden, niyetinden, kastinden ayrı düşmüş,
bambaşka bir hal almış. ve bir bakmışsın,
sen bile ettiğini sözün dönüşümlü haline yabancı kalmışsın.
çünkü artık çarklar böyle dönüyor.
senin olan, senden çıktığı anda, sana ait izlerden de uzaklaşıyor.
ve 'onlar'ın çarkına yeni bir diş oluyor.
velhasıl kelam; sus arda.
söz gümüşse, sükutu var sen düşün.
ve sus.
artık sus çocuk.
ağzından 'allah' lafı düşmüyor ya, sana c.c kaynaklı bir hatırlatma o zaman;
'ya iyi yad et, ya da hiç yad etme'
galatasaray sevginden de, iyi niyetinden de şüphem yok.
ama böyle öte beri konuşacaksan, dilini ameliyatla aldır ya da sus.
galatasaray, senin yatak odandır, sus.
galatasaray'ın eksileri ve artılarını tarihi yargılar, sen değil. sus.
galatasaray yüce makam ama kusursuz değil.
onun kusurlarını da deşifre etmek, karşı tarafın misyonu, senin değil, sen sus.
galatasaraylı arda,
galatasaray için sus. artık sus.