resim
Arda Turan
Görev:Teknik Direktör
Takım:Eyüpspor
Yaş:37
Uyruk:Türkiye
  • 2953
    kimse galatasaray'dan büyük değildir düsturuyla yaşarım galatasaraylılığımı. kral dediğim hakan şükür, imparator dediğim fatih terim, kahramanım hagi için de geçerlidir elbet bu laflarım. onları değerli kılan galatasaray'ın adıdır. futbol takımının kaptanı arda turan için de farklı şeyler düşünmüyorum. galatasaray'a zarar verdiği zaman karşısında bulacağı binlerce adamdan biri olacağım her zaman. ancak bu adamın galatasaray'a zarar verecek duruma sokulmasına da karşı duracağım tabi ki. madem önemli olan galatasaray'a zarar verilmesini engellemek bu da yöntemlerden bir tanesidir. en yararlısıdır, en insanisidir.

    arda turan'ın çok pohpohlandığı söylendi sözlükte. doğrudur. türkiye tek adamların ülkesidir. akp'ye oy veren adam partiye değil tayyip erdoğan'a verir. arda turan'da bazıları için tek adamdı artık. galatasaray eşittir arda turan biçiminde ilahlaştırıldı. özellikle internet aleminde. oysa bir şey unutuldu. arda turan'a yön veren top ayağındayken duyduğu taraftar ve medyaydı. taraftar maçtan önce "büyük kaptan" diye nidalar atarken, maçtan sonra "kimisi sinema peşinde" şarkısını söyleyerek arda'yı yuhalıyordu. arda'nın milli takımda çok daha iyi performans göstermesinin nedeni kendi taraftarınca yuhalanma korkusudur. ne kadar kendisine güveni olursa olsun duygusal açıdan gol atamayınca sakal bırakan hakan şükür'den farkı yoktur. medya ayağını ise herkes biliyor artık. yine hakan şükür'den bu yana hiçbir futbolcunun üzerine bu kadar gidilmedi. hergün futbol dışı onlarca asparagasla uğraşmak zorunda kaldı arda. yönetim kendisini koruyup sorumluluğu azaltacağına, kaptanlık ve 10 numara verildi. ve bunları yaparken üstüne yeni metin oktay payesi verildi kendisine. kitleleri galatasaraylı yapan adamın gölgesi verildi.

    arda turan'ın düşük performansı için eleştiriyorum diyenler hikaye anlatıyor. arda turan'ın eleştirilmesinin temelinde yerli oyuncuların gruplaşması korkusu yatıyor. ben ki o zamanki tayfanın mario jardel'i takımdan gönderişini hiçbir zaman içime sindirememiş bir adamım, bu olayın safsata olduğunu düşünüyorum. arda'nın çaktırılmadan bu grubun lideri olduğu söyleniyor sözlükte. arda'nın şu anki gücü asla bir hakan şükür, bir hasan şaş değil. serdar özkan ile mi yapacak gruplaşmayı. gruplaşmanın olması için yerli oyuncuların takımda ağırlığının olması lazım. hiç bir yerli oyuncunun bırak ağırlığı, takıma neredeyse bir gram faydası yok. galatasaray yabancıların sırtladığı bir takımdır. en çok dillendirilen bir başka olay da yabancı oyuncuları dışlaması konusu. nedeni paragrafın ilk cümlesinde saklı. ancak gel gör ki yabancı oyuncularla yapılan röportajlar pek olayın öyle olmadığını söylüyor nedense. şimdi diyebilirsiniz ki, tv'de ne söylesin saftirik. tv'de açık açık eleştiremez de bu kadar da övülmesine de gerek yok değil mi?

    arda turan türkiye'nin en popüler genci. bu yaşta bu başarıları kazanmış bir gencin egosunun olmama ihtimali yok, hatta türkiye'de egosunu törpüleme ihtimali bile yok. aksini düşünen mevlana'nın izinden gidiyordur. ne zamanki arda büyük futbolcu değil, iyi futbolcu olduğunu anlar, o zaman büyük futbolcu olma yolunda hızla ilerler. söz egodan açılmışken bir çelişkiyi daha dillendirelim. arda turan rijkaard'ın kuyusu kazmakla suçlanıp, fatih terim'i takımın başına geçirmek istediği söyleniyor. şimdi soru geliyor; egosu büyük arda turan, muhtemelen egosu en büyük spor adamıyla mı daha rahat çalışır, yoksa yıldız futbolcunun en kolay çalışabileceği teknik direktör rijkaard'la mı. arda'nın aptal olduğunu düşünmüyorum.

    arda hatalar yapıyor, daha da büyük hatalar yapacak. saha dışında basına büyük kozlar veriyor. saha içinde de çok oynamak istediği liverpool ve ingiltere ligi için yetersiz. fizik gücü yetersiz, hızlı değil, şutlarını daha da geliştirebilmeli, daha hızlı oynamalı, daha çabuk düşünmmeli, sakatken de kendine iyi bakmalı beli kalınlaşmamalı vs...yeterli çabayı gösteriyor mu bilmiyorum, ben de herkes gibi performansından memnun değilim. ancak asıl sorun sahanın dışında. ilk olarak bu adam hakkındaki karalamalara, terbiyesizliklere tepkiyi koyacaktık, yönetim gereksiz sorumluluklar yüklemeyecekti. sonra performansı hakkında en kral eleştiriler yapılacaktı. sırayı karıştırdık tekrar. hem saha içinde hem saha dışında vuruyoruz bu çocuğa. ne maç satmıştır, ne takımı sabote etmiştir, galatasaraylıdır.

    arda turan bir planlama hatasıdır. ancak hiçbir şey için geç değildir. krizden zekası ve özgüveni sayesinde en az zararla çıkıp telekom arena'ya kolunda pazubantla en ön sıradan çıkacaktır. sonra da çok istediği liverpool formasını giyecektir. şimdilik yalnız yürümediğini bilsin yeter...
  • 2954
    üzüldüm elenmiş olmamıza, her galatasaraylı gibi benim de içimden bir parça koptu maç sonrasında. çok üzgünüm. müthiş sinirlendiren ve bir o kadar hüzüne götüren bir sonuç...

    diğer takım taraftarları kızmasın ama biz sarı kırmızı aşıkları avrupa'dan her elendiğimizde bir başka kederleniyoruz. diğer takım taraftarlarına kıyasla, avrupa maceralarımızda aldığımız kötü sonuçlar bizleri daha çok üzüyor. hele hele bu şekilde elenmek... bu satırlar uefa ve süper kupa sahibi olduğumuzdan değil, arif'in, zamanında manchester'a attığı golden sonra hissettiklerimize uzanır. sonrasında mücadele edilerek kazanılan muhteşem zaferlere gider bu hüznün sebebi...

    çalışıyorum bu sıralar, mesleğimi icra etmekteyim fakat aklımda iki şey var; biri sevgilim biri de öbür sevgilim. biri üzgün ondan uzak olduğumdan, diğerinin içinde ise fırtınalar kopuyor. halbuki denizin ortasında olan ve fırtınalarla karşılaşması gereken benim.

    dün gece yaşlı afrika kıtasına yaklaşırken, büyük uğraşlar sonrasında zar zor çeken antenimizi ayarlamaya çalıştık. biz denizciler her şeyden mahrum yaşarız denizdeyken. bazen aylar öncesinin gazetesini buluruz satır satır okuruz, bazen gemiye yeni katılana sorarız ülkede olup bitenleri. dün gece ise güzel bir şölen vardı salonda. trabzon'un golüne sevindik çoşkuyla, sonra yenilen gollere ‘’tüh’’ dedik hep bir ağızdan, takdir ettik, beğendik şenol güneş’i.

    ve sonrasında galatasaray...

    önce fenerbahçetv'yi bulduk, derken sportstv diye bir kanalı. her kanal çekmiyordu zaten. 3-4 kanal dışında hiçbirini izlemek mümkün değildi. fenerbahçetv ile sportstv bizim için cennete varmak gibiydi. maçlar bitmek üzereydi. galatasaray'ın golü geldi, ardından yediğimiz bir gol...

    sportstv'de izledim bizim maçın geniş özetini. ali turan'ın kafasına tekme yediği ve sonrasında gelişen olaylar çok dikkatimi çekti. heyecan ve kahır içinde maçın özetini izlerken, çok önemli bir şey farkettim.
    ali turan yerde kıvranıyordu, birkaç rakip takım oyuncusu vardı orada. ekranda lorik cana ile lucas neill'in forma numaraları vardı bizim takımdan. arda turan ise yoktu, göremedim onu... pozisyonu hakkıyla izleyemedim ama kafasına darbe almış bir takım arkadaşını savunan iki adamı görüverdim ve bunların içinde arda turan yoktu. peki nerdeydi bu kaptan dedikleri?

    öğle civarı limana vardım, demirledik. işlerim bittikten sonra, zar zor çeken gprs bağlantısı ile gördüm ki, bizim ''kaptan'' dediğimiz arda turan, ülkeye döner dönmez takım otobüsü yerine taksiye binmiş, meçhule doğru yola çıkmış.

    ben bir denizciyim, kaptanım. gemide bir kural vardır. gemiyi terk kararını ancak ve ancak kaptan(süvari) verir ve filikaya en son o biner. bir gemi batarken, gemiyi ilk önce fareler terk eder, derler. doğrudur.

    arda turan'ı severdim her galatasaraylı gibi ama artık kendisi ''takım kaptanı'' olmadığını, olamayacağını ispatladı. her ne sebeple olursa olsun o da diğer oyuncular gibi takım otobüsüne binmeliydi. arda turan ne kadar yetenekli, ne kadar 10 numara, ne kadar takımın birinci kaptanı olursa olsun, diğer oyunculardan hele hele takıma yeni katılan musa çağıran'dan ya da altyapıda yetişen emre çolak'tan bir farkı yoktur ve hepsiyle herkesle eşittir, öyle olmalıdır. öyle hissetmelidir de.

    dediğim gibi izlediğim o pozisyon bir özetti ve maçı tam olarak izleyemedim belki arda oraya gelmiştir ama takım otobüsüne binmeyip, kendisini arkadaşlarından ayrı addeden bir adam galatasaray'ın kaptan'ı olamaz olmamalıdır. küstahça ben bu takımın ikinci kaptanı olmam demek ise haddine değildi zaten.

    bunu yazmak istemezdim ama arda dün geceki davranışıyla şu sözlerimi haketti:

    top toplayıcı bir çocuktan galatasaray kaptanı olmaz, olursa böyle olur. bu tıpkı gemiye yeni katılmış bir miçonun gemi kaptanı (1.kaptanı, süvari) olmasıdır.

    arda turan türk futbolunun son yıllardaki en büyük yeteneği olabilir ama sonunun bir sergen ya da bir rıdvan olması oldukça muhtemeldir, görünen.

    rijkaard genç futbolcularını mental olarak yetiştirmekte oldukça başarılı bir teknik adam olsa da, kılavuzu rıdvan dilmen, emre belözoğlu gibi kargalar olan futbolcu ali sami yen'de ya da aslantepe'de daha da ıslıklanmaya müstehaktır.

    yeni formaların lansmanı yapılan kısa filmlerde ise büyük bir yanlışlık yapıldığını düşünüyorum. pembe forma'yı kewell'a değil arda turan'a giydirmeleri gerekirmiş meğerse. küçük bir kız çocuğu gibi zırt pırt küsen ve antrenmana çıkmayan bir futbolcuya ancak pembe forma yakışırmış zaten.

    belki ağır oldu yukarıdaki cümleler ama kendisini herkesten fazla galatasaraylı ilan eden, 10 numaralı formanın takımda sadece kendisine uygun olduğunu düşünen, fatih terim sonrasında görüp görebileceğimiz en yeni megolamanımıza daha güzel cümleleri dizmek bu kaptanlık performansıyla mümkün değil, bundan sonra messi olsun isterse. arda turan futbol açısından mental salaktır. sebebi de ondan daha fazla para kazanabileceğini düşünen ve bu yüzden ona kaptanlık veren, onun egosunu şişiren manevi babası adnan polat’tır.

    tüm bu olup bitenlerin gerçek sorumlusu ne rijkaard ne de arda turan kaptanlığındaki yeniçerilerdir. bu ahvalde kendilerine ultra diyenler dahil herkesin bir payı vardır elbette, ama bu lezzetsiz pastanın en büyük dilimi adnan polat’a aittir. ama bu lezzetsiz pastayı nedense hep biz yiyoruz son 10 senedir.

    beni asıl üzen nokta; galatasaray'ın tugay, bülent korkmaz, hagi gibi idol olabilecek yeni bir değerini, daha büyümeden yitiriyor olması.

    ne yapalım bu da pastanın kreması işte.

    http://captainlogbook.blogspot.com/
  • 2955
    galatasaray kulübü çekişmelerinin içinde büyümüş bir adamdır arda turan. onu en iyi gördüğümüz dönemde kaptan değildi, birinci adam değildi. esip gürlüyordu o zaman sahada. arda galatasaray ile aynı manaya gelmeye başladı sonradan. bir daha da onu öyle iyi oynarken görmedik. iç çekişmelerin merkezi oldu belki de. takımda barınamayan futbolcular hep ondan bilindi. bilinecek de. ve biz bir daha arda'yı o kadar iyi görebilecek miyiz, hiç bilmiyorum. çünkü biri size gelip "silkelen, kendine gel!" dese bile bu çok zordur. kişi kendi içinde çözmelidir olayları. kolay gelsin arda turan.
  • 2957
    --- alıntı ---
    ağustos 2006 çarşamba günü saat 10 buçuk civarlarında, türk futbolu yeni prensiyle tanışmıştı. maçtan önce sağ bek oynaması beklenen, ancak son anda orta sahaya kaydırılan 66 numaralı genç oyuncu, takımının 2. ve 4. golüne imza attı, 5. golü de bir başka galatasaray alt yapı ürünü sabri'ye attırdı. bir sonraki günün gazete manşetleri aynı şeyi söylüyordu;

    ' sami yen'in yeni yıldızı: arda turan ! '

    bu maçtan sonra 2006-2007 sezonunda takımın vazgeçilmezi oldu arda. dönemin teknik direktörü erik gerets'e göre, galatasaray'ın başındayken verdiği en doğru karar, arda'yı yeniden kiralık vermemesiydi. gerets ona güvendi, arda da bu güveni boşa çıkarmamış oldu. ribery olayıyla kırılan taraftar kalbi, ondan daha iyisini görünce bu olayı unutuverdi birden.

    sezon sonunda gerets'in gönderilmesinden sonra takımın başına kurt hoca feldkamp getirildi. arda'nın takımdaki sorumlulukları biraz daha arttı. sezon sonunda final niteliği taşıyan sivaspor maçında yaptığı hat-trick ve oynadığı muhteşem oyunla, kariyerindeki oyuncu profilini değiştirmiş oldu. o artık 'gelecek vaadeden genç yetenek'likten 'takımını şampiyonluğa taşıyan büyük oyuncu' mertebesine ulaşmıştı...

    bu şampiyonluktan sonraki sezon takımın başına getirilen skibbe'nin de gözbebeğiydi arda. sezon başında özellikle lincoln'ün üstün performansıyla bir dönem 2. planda kalsa da, o her zaman taraftarın gözbebeğiydi. bir karşılaşmada hakemle atışmasından sonra, ahmet çakar'ın bunu sert bir şekilde eleştirmesi üzerine taraftarlar bir sonraki maçın neredeyse 1 saati boyunca ahmet çakar'ı protesto ederek arda'larına sahip çıkmışlardı. böyle mükemmel bir harmoni vardı mutlu çiftin arasında.

    arda sempatikliğiyle milyonların sevgilisi olmuştu 2-3 yıl içerisinde. özellikle milli takım kamplarındaki antremanlarda yaptığı taklitlerle takım arkadaşlarını kırıp geçiriyordu. sürekli gülen yüzü ile insanların takdirini kazanıyordu arda. rakip takımların taraftarları bile çok seviyordu arda'yı, birçok kez rakip takımların formalarını imzalaması da bunu kanıtlıyordu.

    arda'nın bir sınıf daha atlamasını euro 2008'de canlı olarak takip ettik. teknik direktör fatih terim'in de en büyük kozu olan arda, ev sahibi isviçre'ye 90+2'de attığı kritik golle takımının umutlarını yeşertmiş , 4 gün sonra ise çek cumhuriyeti'ne attığı gol ile ise skora karşı isyanı başlatmış ve takımın maçı 3-2 kazanmasında büyük rol oynamıştı. özellikle isviçre maçında attığı golde aldığı sorumluluk, arda'nın henüz bu yaşta 'özel biri' olduğunu kanıtlıyordu.

    başlıkta da belirttiğim faktör, tam da turnuvadan sonra yaşandı arda için. 10 temmuz 2009 tarihinde murat yalçındağ ve haldun üstünel ile kameraların karşısına geçen arda, takımın yeni 10 numarası ve kaptanı olarak basına tanıtıldı. açıklamaları halen boyundan büyüktü:

    'ayhan akman, emre aşık, sabri’ye büyük saygım var. bu kaptanlığı yaparken desteği onlardan alacağım. karar alırken onlarla birlikte alacağım. ben 10 yaşında iken harry kewell’a karşı oynayan takımını bir kasanın üzerinde izledim. kimilerinin arkadaşı, kimilerinin abisi olacağım. bilinmesini isterim takımda emre aşık’ın lafının üzerine laf söylenmeyecektir. bundan herkes emin olsun. burada amaç takımın başarısı. bunlar başarımız için bir araç. amacımız şampiyonluklara ve kupalara ulaşabilmek. benim her şeyim galatasaray. hayatımın tek anlamı galatasaray ve ailem. bugün mutluyum. heyecanlıyım, çünkü bunlar benim için çok özel anlar.”'

    arda'nın 10 numara macerası böyle başladı. takımın başına rijkaard'ın getirilmesiyle ve tanınmış oyuncuların takıma transfer edilmesiyle beklentiler arttı. sezon başında harika futboluyla göz dolduran galatasaray'ın halen en büyük kozu arda turan idi. her şey gayet güzel giderken, galatasaraylıların ortak kabusu saraçoğlu stadındaki fenerbahçe maçı, kötü günlerin habercisiydi. alınan ağır mağlubiyetin yanında, verilen sakatlarla beraber takım geri gitmeye başlamıştı. avrupa ligi'nde atletico madrid'e elenen ekip, bir diğer fenerbahçe maçıyla dibe vurmuş oldu. tribünlerin de ilk hedefi arda turan oldu tabi ki. özel hayatından dolayı eleştirilen arda'ya bir tepki de taraftardan gelmişti. kız arkadaşı için sinema kapatmasına eleştiride bulunan tribünler, arda'ya tepkilerini sloganlarla gösterdiler. arda da kafasının rahat olmadığında iyi performans göstermediğini kanıtlarcasına kötü bir futbol serigiliyordu bu dönemlerde.

    basınımızın futbolundan çok özel hayatıyla ilgilendiği arda turan da onlara bol bol malzeme vermeye devam ediyordu. 66 numarasıyla ve gülen yüzüyle milyonların sevgilisi olan arda gitmiş, 10 numaralı formasıyla ve kaptanlık pazubandıyla sinirli tavırlarıyla dikkat çekmeye başlamıştı. kaptanlık verildikten sadece birkaç gün sonra istanbul emniyet müdürlüğünü ziyaret etmesi, arda'nın da türk futbolunun ve futbolcusunun içinde olduğu o siyaset-mafya-spor üçgenin içine girdiğini gösteriyordu.

    son olarak, 2010-2011 sezonun 2. maçı olan bursaspor karşılaşmasından mağlubiyetle ayrılan galatasaray'ın teknik direktörü rijkaard'ın 'sahada sorumluluk alacak lider oyuncu yoktu' açıklamasından sonra morali bozulan arda'nın bir gün sonraki antremana özel izinli olarak çıkmaması, bana uzun süredir planladığım bu yazıyı postlamama sebep oldu. bir kaptan olarak herkese örnek olması gereken oyuncunun, moral bozukluğu sebebiyle antremana çıkmaması gerçekten düşündürücü bir durum. ayrıca ligin ilk maçı olan sivas deplasmanında takım arkadaşı ve veliahtı emre çolak'a hatalı bir pasından sonra gösterdiği tepki, arda'nın ne kadar stres altında olduğunu ve bunu kaldıramadığını açıkça gösteriyor.

    pedagogların ailelere önerisi, bebek ve çocuklara, bebek ve çocuk gibi davranmaları yönündedir. 22 yaşında kaptanlığa getirilen arda'dan 27-28 yaşındaki oyuncunun olgunluğunu beklemek, yönetimin en büyük hatası olarak değerlendirilebilir. arda , eminim ki galatasaray tarihine geçecek bir kaptan olacaktır, ancak avrupa'nın herhangi bir takımında rahatlıkla oynayabilecek bir oyuncuyu bu sorumlulukla ezmek, akıl karı bir tercih değildi bence. arda henüz 23 yaşında. öncelikle bunu hatırlamalı.daha sonra kendisinin kimseye benzeme gibi bir mecburiyetinin olmadığını hatırlamalı. yani futbol camiasındakiler gibi olmadığında kimsenin onu yadırgayıp dışlamayacağını hatırlamalı. arda, arda gibi olmalı, öyle tarihe geçmeli. arda, kaç numara olursa olsun, galatasaray formasının içinde, gülen yüzüyle, mükemmel oyunuyla, zeka ürünü espirileriyle ve liderliğiyle hatırlanmalı seneler sonra..
    --- alıntı ---

    http://bandieras.blogspot.com/2010/08/66-10.html
  • 2958
    bundan yaklaşık bir yıl önce yazdığım entrye (bkz: #235733) baktım da... ne kadar da umutluymuşum. arda turan galatasaray takımının kaptanlığını kaldıramadığını bas bas bağırmaktadır. nasıl bir kaptan ben küstüm oynamıyorum triplerine girebilir ya da teknik direktörün maç sonrası "sahada sorumluluk alacak lider oyuncu yoktu" demecinin ertesi günü antrenmana gelmemezlik edebilir? (antrenmana gelmeme sebebi bu olmasa bile bunu düşündürmesi bile sorgulanmalıdır.) arda'nın bu hale gelmesi büyük ölçüde ona aşırı sorumluluk yükleyenlerin hatasıdır. (bkz: adnan polat) niyet elbette ki lider bir yıldız yaratmaktı ama olmadı ve olmayacak gibi de gözüküyor. daha geç olmadan arda'dan takım kaptanlığının alınması gerektiği açık şekilde bellidir. kaptanlık alınırsa daha kötü olur diyenler olacaktır ama bundan daha kötü ne olabilir?
  • 2959
    --- alıntı ---
    10-11 yaşımda uefa kupası yarı finalini izlerken harry kewell’ı bir gazoz kasasının üstünde izledim. şimdi onun takım kaptanlığını yapıyorum. ben bu insanlara kaptanlık yapacak değilim. ben sadece burada düzeni sağlamak ve onlara yardımcı olmak konularında aracılık yapacağım. kaptanlık görevini yaparken ayhan akman ve emre aşık’tan bilgi alacağım. her türlü kararı verirken onlara danışacağım. onlarla beraber hareket edeceğiz. bundan sonra karar mekanizması daha yavaş işlemeli. görerek ve karar vererek. çünkü galatasaray takımında kaptanlık her zaman farklı şeyler ifade eder. buradan ayhan abi’ye teşekkür ediyorum. bana o kadar olgun ve o kadar güzel abilikle yaklaşıp, kaptanlığı bıraktı ki… gerçekten onun tecrübesine abiliği’ne çok yakıştı. ona çok minnettarım.
    --- alıntı ---

    adam neler söylüyor, hala cak cuk ıvır zıvır.
  • 2963
    (bkz: hırsızın hiç mi suçu yok)

    22 yaşında hiçbir futbolcuya istedi diye kaptanlık verilmez. arda turan'ın kulüpte bu kadar güce sahip olduğu nereden çıkarılıyor anlamıyorum. illa ki biri eleştirilecekse türkiye şartlarında 22 yaşında birine kaptanlık verenler eleştirilmeli.

    her gün asparagas haber yapan medya ile taşağın kralını geçen biz, artık inanmak istediğimize inanıyoruz. arda turan hatalar yapıyor, gerçeklere göz yummayalım eyvallah da, bir zahmet gerçekleri de çarpıtmayalım. son 2 haftadır basının arda turan ile yaptığı her habere inanılıyor. yok efendim canı istemediği için antremanlara çıkmıyormuş. yahu rijkaard'ın, neskens'in futbolculuk kariyerleri, görmüşlükleri, geçirmişlikleri arda'nın şu anki halini donunda sallar. böyle bir şeyi anlamayacaklarını, izin vereceklerini mi düşünüyorsunuz. eğer böyle bir şeye göz yumulabileceği düşünülüyorsa kapatalım dükkanı. rijkaard'la neskens de yırtsın atsınlar teknik direktörlük lisanslarını.

    edit: sarpa sarıyor kaptanlık mevzuu. bu kulüpte herkes kaptanlık yapmak ister cumhur'undan, emre'sine, sabri'sinden, ayhan'ına kadar. alakasız bir biçimde lincoln'e kaptanlık verilmesine tepkisi de bundandır. ancak kaptanlığın kime verilmesi arda'nın haddine değildir. hiçbir futbolcunun haddine değildir. yönetim birini kaptanlığa layık görür, pazubantı eline verir. galatasaray'da kimse istedi diye kaptanlık verilmez. ancak 22 yaşında bir futbolcuya kaptanlık verilmesini hatalı bulurum taraftar olarak, aynı lincoln'e verilmesini hatalı bulduğum gibi.

    (bkz: istiyorum vermiyor musun)
    (bkz: ağlıyorum gülüyor musun)
    (bkz: peki öyle olsun)*
  • 2970
    arda'yı çok sevdim yıllardır. büyük saygı duydum. eleştirilirken hep "empati yapın" dedim. galatasaraylı oluşunu nasıl gururla söylediğine hayran kaldım. yeteneklerinden hiçbir zaman şüphe duymadım.

    ama anlaşılan artık takımda kalmak istemiyor. azıcık menajerlik oyunu oynamış ortaokul çocukları bile, gitmek isteyen bir oyuncunun kalmasında fayda olmadığını görür.

    ona beste yapan, ıslıklayan taraftarların istediği olacak, bu moralimi bozuyor ama; en geç ocak'ta gitmesini istiyorum. ortaya koyduğu futbola benzer şeye ihtiyacımız zaten yok. zaten o da bunu istiyor. belki avrupa'da birazcık olgunlaşır da, futbolu bırakmaya geldiğinde daha iyi işler yapar burada.
  • 2972
    arda'yı hep severdim ama şu olaylara kadar bu derece benimsediğimi farketmemiştim. canımı yakıyor artık yaptıkları. kötü niyetle olmadığını düşündüğünden kızamıyorsun da.. ben kızamıyorum en azından. galatasaray'a zarar veren kim varsa gitsin, arda da dahil. kendi isteği bu doğrultudaymış, avrupa'da oynamak istiyormuş. umarım iyi bir kulüple anlaşır ve orada devam eder arda. galatasaray'a bu saatten sonra bir şey katamayacak gibi çünkü.
App Store'dan indirin Google Play'den alın