öncelikle
harbi anadolu takımları(bursa, sivas, gençlerbirliği vs) ve
belediye takımları(başakşehir, osmanlı, akhisar) olmak üzere 2 gruba ayrılırlar.
belediye takımları: maaş günü gününe yatar çünkü sermayesi devlettir. taraftar baskısı ve hırsndan saçmalayanı yöneticileri olmaz genellikle. lakin sermayelerinin devlet olması nedeniyle haksız rekabet de oluşturmuyor değillerdir.
harbi anadolu takımları: genellikle seyirci baskısı, futboldan hiç anlamadığı halde çok param var ama şehirde beni kimse tanımıyor biraz popüler olayım diye kulübün başına geçmiş şehrin zenginlerinden başkan ve yöneticileri vardır. bir futbol takımından çok bir pavyon gibi bir mafya kuruluşu gibi yönetilirler.
mesela harbi anadolu takımında oynayan bir oyuncuysanız 3 aydır ödenmeyen maaşınızı istediğinizde hain ilan edilip kadro dışı kalabilirsiniz. ya da bossman kuralı ile 3 büyüklerden birine transfer olmak için anlaşırsanız yöneticilerinizin öğrendiği gün sezonu kapatırsınız. çünkü orada futbolcu ve insan olarak pek bir değeriniz yoktur.
bu takımların en önemli gelir kaynakları her yıl 3 er 5 er tane çok ucuza getirdikleri gurbetçi oyunculardan parlayanları istanbul'a fahiş bonservis ücretleriyle satmaktı. yabancı sınırının genişletilmesiyle bunu da artık öyle eskisi gibi yapamayacaklar.
dileriz bu durum zamanla onları profesyonelleşmeye, futbolun doğrularını yapmaya iter, yoksa eskişehir ve sivas bu sene küme düşüyor. sıra yavaş yavaş diğerlerine de gelir. meydan hızlı bir şekilde olmasa da yavaş yavaş belediye takımlarına ve şuan sayıları az da olsa futbol aklıyla yönetilen anadolu kulüplerine kalır.
türk futbolunun bu
harbi anadolu kulüpleri adını verdiğim kangrenden kurtulmaya ihtiyacı var. hem de en az aziz yıldırım ve yıldırım demirören'den kurtulmaya ihtiyacı olduğu kadar.