• 44
    kocaman kocaman bütçeler, kulüp ekonomisini derinden sarsacak yatırımlar, uçuk kaçık yıldızlar vesaire istiyorsam namerdim. tek isteğim doğru yönetilen bir düzen yahu, dü-zen.

    galatasaray tarihinin bayrak sporcularından olan, yeri ve zamanı geldiğinde bu kulüp için her daim fedakarlıkta bulunmuş ışıl alben'e ayıp edilmesin mesela. veya galatasaray kadın basketbol takımı 50b dolar yüzünden transfer yapamama durumuyla karşı karşıya kalmasın. 50b dolar; bir kulüp başkanının oğlunun kulübe kitlediği birkaç gecelik otel masrafı, belki de eskort ücreti (?) bu kulüp kimlere milyon euro'ları bağladı anasını satayım, 50b dolar ne ki allah aşkına. öte yandan, galatasaray esports takımı oyuncularına maaş ödemesi yapılmadığı için galatasaray esports takımı şampiyonluk ligi kategorisinden şutlan(a)masın örneğin. kendi dalında kulübümüzün en başarılı takımı olan galatasaray tekerlekli sandalye basketbol takımı sürüncemede bırakılmasın.

    görüşüm net; bu şubeler var olmaya devam edecekse ya doğru yönetilerek yaşatılsın, ya da kapatılsın çünkü galatasaray arması bu atıllığı, bu pasifliği hak etmiyor.

    en kıymetli ilgiyi hak etse de her zaman üvey evlat muamelesi gören, galatasaray'ın yüz akı şubeleri.

    hay sizin komisyon aşkınıza, hay sizin menajerlik ilişkilerinize, hay sizin doymak bilmez para sevdanıza...
  • 76
    bu başlıkta çok sayıda üzücü yorum görünce bilgi kirliliğini önlemek için bir şeyler yazmak istedim.

    galatasaray basketbol takımını 1925 yılında ali sami yen kurmuştur. 98 senelik bir tarihi vardır. hatta ve hatta, türkiye'de ilk basketbolun robert kolej ile birlikte 1911 yılında galatasaray lisesinde oynandığı kabul edilir.

    galatasaray voleybol takımı ise 1922 yılında kurulmuştur. yüzme şubesi 1962'de açılmıştır. sutopu takımının 1910'da açıldığı, 1931'de ilk şampiyonluğunu aldığı yazılır. burada şimdi bütün şubelerin tarihi bilgilerini yazamayacağım ama örnekleri çoğaltmak mümkün.

    şimdi bazı arkadaşlar şampiyonlar liginde çeyrek finale kalamadık diye stres olup uzun süredir kulübün ön planda destek vermemesi yüzünden ciddi başarılar yakalayamayan, hatta bazıları oldukça başarısız seyreden bu branşları kapatalım diye söylemlerde bulunmakta. renktaşlarım, galatasaray spor kulübünde amatör şubelerin kapatılması mümkün değildir, teklif dahi edilemez. 100 seneyi aşkın mazileri olan bu branşları kulübümüz göz ardı etmiş ise bu onların ayıbıdır, çare onları kapatmak değil, yönetimlerin onlara destek olmasını sağlamaktır. bu şubeler dün kurulmamıştır, sayısız kupa ve zafer kazanmış, armayı taşıyan formaların yüz yıldır terletildiği yerlerdir.

    sizden ricam, lütfen tarihimize sahip çıkalım güzel arkadaşlar. ali sami yen başkanın kuruduğu basketbol takımını 2023'te galatasaray sözlükte kapatalım muhabbeti yapıyoruz, bilmem farkında mısınız.
  • 77
    ismine hala amatör deniyor olması sadece benim kafama takılıyor olamaz heralde? gerekirse güreş dahil her alanda var olmamız gerekmektedir.
    sanki futbol kulübe kar sağlarken diğer branşlar bu karı negatife çeviriyormuş gibi dört işlemden uzak bir algı var ki anlamak mümkün değil. erkek basketbol dahil, futbol dışı bütün branşların bütçesi 15 milyon usd diyelim (bence bu kadar da değildir de, hadi diyelim öyle). futbol takımında sadece bir kaç futbolcunun maaşı bu boyutta.
    nasıl rekabet ederiz diye düşünmektense "kapatalım bu branşları yeaaaa" demek, basite kaçmaktır.
    bir branşın lokomotif olması demek sadece o branşa devam etme gerekliliği sonucunu doğurmaz, zira o zaman lokomotif olmaz, "tek" branş olur.
    yakın zamanda başlamasını umduğum salon projesi ile atağa kalkmasını umduğum branşlardır.
  • 69
    bakış açımızı netleştirmemiz gereken şubeler.

    öncelikle amatör şubeler ifadesi beni başlı başına irite eden bir ifade. burada yer alan sporcuların önemli bir çoğunluğu spor yaptığı yıllları futbol takımı sporcularıyla aynı profesyonellikte geçiriyor. kendi branşlarında ülke sporunun en üst liginde mücadele ediyor. burada amatör olan kısım nedir? gerçekten bilmediğim için soruyorum.

    ikincil olarak, söz konusu şubeler sürekli para getirmemesi üzerinden eleştiriliyor. eminim burada yer alan bir çok kişi önemli kurumsal şirketlerde çalışıyordur. söz konusu şirketlerin sosyal sorumluluk odaklı, sürdürülebilir bir dünya odaklı projelere yatırım yapmasının sebebi nedir? uzaklara gitmeden nef vakfı neden var? şahsi fikrim ve çeşitli sohbetlerde edindiğim bilgiler, marka prestiji ve yaşadığın topluma fayda sağlama değeri başlıklarında toplanabilir. kaldı ki söz konusu şirketler salt ticari faaliyetler yürütmek amacıyla kurulmuş. sözde amatör şubelerin de spor kulüpleri içerisindeki misyonu budur zannımca. bu sporlar daha az takip edilir evet. bu azlık dikkat çekilebilirlik açısından da büyük bir fırsat sunar. konu benim nazarımda fırsatı nasıl değerlendirebildiğinle alakalı.

    basketbol üzerinden gidelim. basketbol amerikan merkezli bir oyun biliyorsunuz. peki içinde yaşadığımız pazarlama dünyasının temeli nereye dayanıyor? yine aynı ülkeye. geçen sene euroleague play-off’larında as monaco oyuncusu mike james yakın arkadaşı kevin durant’ı bir iç saha maçına davet etti. kevin durant küçük bir salonda taraftarların arasında ilgiyle maçı takip etti. onlarca paylaşım yaptı. nedir bu olayın marka değeri? parayla yaptırabilir misiniz ya da bunu? bu istisnai bir durum diyebilirsiniz. değil aslında. ligimizde oynayan onlarca amerikalı sporcu nba’de oynayan süperstarlar ile aynı kolejden, aynı bölgeden hatta aynı mahalleden. diğer bir örnek, geçtiğimiz haftalarda fenerbahçeli frederico rodrigues de paula santos fenerbahçe takımının basketbol şubesinin euroleague maçındaydı. lütfen salona girdiği anda yüzünde oluşan surat ifadesine bakın. karşılaştığı spor kültüründen memnuniyeti açıkça ortada. mart ayında transfer görüşmesine gelen bir futbolcu menajerine güçlü bir spor kültürü içerisine dahil olacağı mesajını vermek hangi parayla ölçülebilir? genç yeteneklerin uğrak noktası olmak için bir fırsat penceresi açmaz mı bu durum? gıptayla baktığımız real madrid ve barcelona neden ısrarla burada mesela? o bütçelere çıkalım demiyorum, bu vizyonu yok saymayalım, etraflıca inceleyelim diyorum. ya da konu paraysa anadolu efes euroleague’i domine ederken efes pilsen’in ciro ve pazar payında oluşan anlamlı yükselişe bakın mesela. modern insan harcamalarını başarılı ve saygın olana yöneltiyor çünkü.

    gelelim voleybola. futbolun beşiği brezilya aynı zamanda önemli bir voleybol kitlesine sahip. voleybol ligimizde mücadele eden türk hava yolları bu sezon hem brezilyalı koç hem de aynı ülkeden bir çok sporcu barındırıyor kadrosunda. thy ligde eczacıbaşı ile oynarken trt’den yayınlanan maç 360 bin görüntülenme almış. canlı yayın esnasında 50 bini görmüş anlık. bu izleyicinin ciddi bir kısmı da brezilyalı seyirci örneğin. şimdi burada bir fırsat penceresi yok mu bizim adımıza? sponsor şirketler zaten yatırım yaparken galatasaray çekemez mi yatırım ya da? öyle büyük marka değerimiz var ki futbol kulübü 1 sene içerisinde sponsorluk gelirlerini nerelere katladı gözünüzün önünde. yahu buralarda fırsatlar büyük yatırım maliyetleri küçük. hem de hiç hitap etmediğin kadın tüketici kitlesi var karşında. al sana gs store için de nefis bir kitle. al sana müthiş bir sosyal medya etkileşimi şansı. italya gibi güçlü ekol var diğer yandan. e zaten orada oynamış teknik adamın, sporcuların ve efsane teknik adamın fatih terim var. italya gibi bir sporun beşiği, her spor alanında seni görse bu hangi parayla ölçülecek bir saygınlıktır? neler kazandırabilir bize?

    bir diğer yandan alt yapı mevzusu var. hani türkün simgesi, sporun beşiği galatasaray değerleri? senelerdir ne çıkardık sözde amatör şubelerde alt yapıdan? o da mı parasızlıktan? daha doğrusu onuda mı parayla ölçeceğiz? bayern münih yıllardır mütevazi bütçelerle alt yapı merkezli bir yatırım yapıyordu basketbola. bu sene koçları pablo laso oldu. yatırım yine mütevazi euroleague standartlarında. laso çok daha iyi teklifler, yüksek bütçeli takımlar varken bayern’i tercih etti. anadolu efes’i reddetti örneğin. iki taraf neden buluştu? çünkü iki tarafta alt yapı yatırımında hemfikir. laso kupalar kazandırsın diye değil rekabetçi olsun ve real madrid alt yapısında yaptığını yapıp genç yetenekleri üst seviyeye hazır hale getirsin diye orda. çünkü bayern alman basketbolunun gelişim projesinde önde olmak istedi. onlar da almanın simgesi çünkü. bu bana düşer dedi. real madrid altyapısından yetişen luka doncic her fırsatta sevgisini ifade ediyor camiasına. 118 yıllık çınarımız bir tane vatan evladı gönderemedi henüz. yetenekli olanı 18-19 yaşında alıyorlar elinden yahu zaten. oraya kadar sağlam bir temel sağla yeter.

    dünya üzerinde hiçbir lokomotif organizasyonu parça parça değerlendiremezsiniz. balık baştan kokar ne güzel laf. futbol önemli, sözde amatör şubelerde vizyona gerek yok kapatın gitsin boş işler bunlar anlayışı temelsizdir. futbolda durum ne bu arada? sürekli iniş çıkışlar, arşa çıkan borçlar. 1 senedir erden timur var diye unutuyoruz bazı şeyleri. bizim futbolumuz da saman alevi. sürekli fatih terimler, erden timurlar, selahattin bayazıtlar mı bekleyeceğiz? ne zaman bir sistem inşa edeceğiz? galatasaray adının geçtiği her yerde saygınlık inşa ederek süper kahramanlara ihtiyaç duymaktan kurtulabiliriz. galatasaray’ın her sporcusu, her kuruşu çok değerlidir şiarıyla hareket edebiliriz. yarın 40 milyon euro’luk basket takımı kuralım diyen kim? organizasyon yapısı net, orta ve uzun vadeli planlarla belirli bir düzene kavuşabiliriz ama. bakın o zaman zarar yazıyor dediğiniz şubeler kar da yazar inanın.

    konu galatasaray olunca fatih terim’in de söylediği gibi hayallerim dünyadan büyük. orda konumluyorum çünkü galatasaray’ı. iki lig şampiyonluğu bana yetmiyor. haddimizi bilelim, düşünmeye, üretmeye gerek yok vasatlığından da nefret ediyorum. üç beş gelip geçici yöneticinin de galatasaray’ın sözde amatör şubelerinde at koşturmasına katlanamıyorum. kimse onlardan para pul istemiyor. üstlendiğiniz işi layığıyla yapın yeter diyor. yapamıyorsunuz da hesap verin, yetmedi istifanızı verin diyor. hayatta nerde bu kadar özgürce başarısız olma hakkı var yahu? milyon dolarları hiç etme hakkı nerde bu kadar rahat veriliyor?

    yukarıda verdiğim spesifik örneklerin hepsi yazarken aklıma gelen örnekler. koca galatasaray camiasından ne projeler çıkar kim bilir? yahu en azından bir proje deneyelim. başı kesik tavuk gibi yönetimin faydası kime, neye?

    galatasaray bir bütün olarak iyi yönetilmeli. store’u, sosyal medyası, o branşı, bu branşı. güçlü ekonomiler inşa etmek bu da böyle oluversinlerden değil hep daha iyi olmalıyızlardan geçiyor.
  • 78
    futbol, basketbol ve voleybol hariç şubeleri anlatmak için kullanılabilecek tanım.

    futbol amiral gemimizdir, basketbol ve voleybol yan şubelerdir, geri kalanlar amatör şubedir. basketbol ve voleybolun dünya üzerinde geldiği popülarite seviyesi, sporlar üzerine yaratılan ekonomi, basının konu üzerine olan eğilimi ve bu iki sporun her alanıyla profesyonelleşmeyi tamamıyla içinde sindirmiş oluşu sebebiyle basketbol ve voleybol şubelerine amatör şube demek hayatın olağan akışına aykırıdır.

    ayıca galatasaray erkek basketbolunun yıllardır karşıyaka'dan yüksek bütçeyle, kadın voleybol takımının muratpaşa ya da aydın bşb'den daha çok paralarla yönetilmesine karşın bu takımların tamamından düzenli olarak daha başarısız olduğunu belirtmek zaruri. mesele harcanan paranın miktarı değil nasıl harcandığıdır. kimsenin vakıfbank ya da efes kadar bütçe ayrılmasını beklediği yok, fakat mevcut harcanan paralarla da böyle başarısız olmanın izahı yok. ayrıca buralara harcanan paralar her şeye rağmen çok cüzi miktarlar, galatasaray markasının adını o branşlarda bulundurmanın getirisi ise bu paraların yanında paha biçilemez seviyede.

    nasıl ki ilkokul çağındaki erkek çocuklarının icardi gol sevinci yapıp "aşkın olayım" söyleyerek galatasaraylı oluyor oluşları hoşumuza gidiyorsa bırakın da bu ülkenin kız çocuklarına, voleybolu şimdiye kadarki hiçbir nesilde olmadığı kadar iyi takip ederek yetişen kızlarımıza da galatasaraylı olma şerefini hissettirecek adam akıllı yönetilen bir voleybol şubemiz olsun, yarının stadyum demografisi köy kahvesi ayarında erkekten geçilmez hale gelmesin.
  • 71
    kendi adımıza amatör şubelerde ilgisizliği ve rezilliği asla kabul etmem ama neden şampiyon olamıyoruz diye de yırtınmam.
    eğer amatör şubeler ile mutlu olunsaydı fenerbahçe taraftarının psikolojisi bu durumda olmazdı.
    türkiye’nin en başarılı spor kulübüyüz diyorlar, e babacım niye her gün başka açıklama yaparak her yere saldırıyorsunuz?
    diyeceğim o ki buralara doğru yatırımlar yapılsın tabii ki ama 15 milyon euro harcayıp 3 milyon euro gelir elde edildikten sonra o gemiyi yüzdüremezsiniz.
    yüzdürmek için başkanın ağzına bakarsınız, o başkan da divan kurulunda kulübün efsane futbolcusunu salondan atmakla tehdit eder.
  • 35
    benim bildiğim kulüp amatör şubelere her yıl 40-50 milyon tl para harcıyor. bı bence çok çok büyük bir rakam. ve sonucunda başarı oranı çok düşük. bunun yerine benim düşündüğüm bir model var. galatasaray spor lisesi. devletle konuşuluyor ve onların da yardımıyla büyük bir araziye bir spor lisesi kuruluyor. öğrencilerin hem öğretim, hem de spor eğitimi aldığı bir nevi akademi kuruluyor. bütün şubeler buraya toplanıyor ve yetenekli gençler burada yatılı kalarak eğitim görüyor. alanında başarılı hocalar alt yapı eğitimi veriyor. burdan çıkan sporcular amatör şubelerde oynuyor. hem derslerinde, hem de branşlarında başarılı ve atatürkçü gençler yetiştiriyoruz. yani kulübün kuruluş amacını yerine getirmiş oluyoruz. bu sayede amatör şubeler zarar etmiyor. bence acilen yapılması gereken şey budur ama bunu yapacak cesarette bir başkan ve yönetim çıkmayacaktır.
  • 48
    ortalama bir dingonun ahırından hallice yönetilen yapılar.

    günümüzde tamamen sponsorluklar, takım-şirket birliktelikleri vs. üzerinden dönmektedir. bir takımın bir ana sponsoru, 15-20'ye kadar sayıda yan sponsorları olur. hatta bazen bir müessese takımı kurar, kulüp de kendi isim hakkın armasını camiasını vererek güçlü ortaklıklar kurar...

    şirketler hem reklam yapar, hem çoğu ülkede vergi indirimleri falan sağlar. ya da ödeyecekleri vergi miktarından düşer sponsorluk paraları...

    peki galatasaray nasıl yapıyor bu işleri?

    galatasaray sponsora gidemiyor. galatasaray ismini bir sponsorla paylaşamıyor.

    çünkü galatasaray'ın amatör şubeleri kocaman birer ahır. ahbap-çavuş-amca-yeğen idaresinde. her ne kadar düşük bütçeli başarılarıyla bilinse de sporcu ve staff camiasındaki en bilindik özelliği insanlara maaş ödememesi.

    çünkü galatasaray'ın amatör şube yöneticisi tayin edilen(!) amcaları, yeğenleri takımla deplasmana şehir güzelse gidiyor. otelde takım maça hazırlanırken saunasından masajına kadar her ekstrayı kullanıp kulübe fatura ediyor. 1 aylık amerika tatilini "oyuncu izliyorum" diye kulübe itekliyor. sponsorun çeklerini kendi işlerine kullanmak için kırdırıyor... sırf ahbap çavuş ilişkisinden, firmanın adını duyurmak için "gayrımenkul yatırım" adı altında üçüncü sınıf arazi mafyalarını sponsor yapmaya yelteniyor. sırf komisyon parası yemek için menejerlik şirketlerinin kucağına oturtuyor takımlarını...

    ortadaki sicil bu olunca kimse de galatasaray'a bir kuruş sponsor olmuyor...

    yetiyor mu, elbette yetmiyor...

    galatasaray kendine yolunacak bir kaz arıyor.
    parayı versin, nasıl yönettiğime karışmasın...
    parayı versin, ama adı geçmesin...
    parayı versin, ama saha içinde bir koltuk bile vermeyeyim...
    parayı versin, ben yiyeyim. sporcumu staffımı ödemeyeyim, suçu da sponsora atayım...

    ne oluyor günün sonunda. ya cepten verilen para sponsorluk diye geçiliyor. ya piyasaya oranla komik miktarda bir sponsorluk bulunuyor, ya da futboldan bir şekilde yönlendirilebilen paralar yönlendiriliyor. üzerine biraz da borç harç yazılarak her sezon bir kadro kuruluyor. ucuza kapatılırsa 3-4, o da olmaz 1-2 çok iyi transfer, birkaç tane enayi gibi galatasaray'a hizmet eden kalite yerli, üzerine de gençlerden "ne isa'ya ne musa'ya yarayacak" bir kadro diziliyor. biraz galatasaray geleneği yalanı, biraz da işte şansa araya karışmış olan 1-2 lider karakterin etrafında sezonlar geçiyor.

    ister dünya şampiyonu ol, ister küme düş. laflar hiç değişmiyor.

    "biz bu şubeyi küçülteceğiz. gelirimiz yok. maçlara 10 kişi geliyor. futbol gelirini aktaramayız. kulübü batıralım mı?"

    finansal fair play korkusu falan çokça da sempati topluyor bu demeçler.

    peki gerçekte olan bu mu, değil elbette.

    galatasaray'ın amatör'de yaptığı şey bütçe küçültmek, tasarruf falan değil.
    rakiplerinden daha düşük bütçeleri çok kötü yönetmek. başka hiçbir halt değil...

    sen staffına, oyuncularına eziyet et maddi manevi. düzgün imkan verme, doğru kadro mühendisliği yaptırma, paralarını verme, sözleri tutma. insanlar iyi niyetle, iş ahlakıyla, kulübe duydukları saygıdan birşeyler başarsın. sen de çıkıp ahkam kes biz düşük bütçelerle ne başardık diye...

    sonra her genel kurulda ortaya zarar tabloları çıkınca kaçacak kıvırtacak yer ara...

    kimse elbette kulüp zarar etsin istemiyor. cepten versin, mahkemelik hacizlik olsun istemiyor. ama bu işin metodu, bu bahsedilen şey değil...

    altyapından çıkan oyuncuları koyarsın, anlaşabilirsen 1-2 tane "tek özelliği bütçene uygunluğu" olan transfer yaparsın. başlarına da bir koç bulursun. çıkarlar oynayabildikleri kadar oynarlar. en kötü ihtimal kaybederler, küme düşerler.

    niye bu takım küme düştü diye soran olduğunda "bütçemiz yoktu bu kadroyu topladık" dediğinizde kimse de böyle paragraflar döşemez arkanızdan...

    ezeli rakibimden bir oyuncu alayım, bir tane yıldız alayım, iki tane yıldız adayı alayım, geberene kadar oynatayım, boş yerleri de gençler tamamlasın. ligde avrupa'da bir yere kadar geleyim. sonra ne oldu bütçe küçülteceğiz...

    afbuyur da hem ayranım dökülmesin, hem götüm sikilmesin olmuyor işte....
  • 87
    en sinir olduğum konu kulübün futbol harici branşlara yeterli önemi vermemesidir. daha da sinir olduğum konu zaten düşük bütçesi olan bu branşlarda kalitesiz yabancı oyuncuya para harcamalarıdır. iki saçma yabancı oyuncuya para vereceğine altyapıya ekstra tesis, hoca, salon açsalar, birkaç scout alsalar bu ülkenin evlatlarına yararlı bir iş yapmış olurlar. büyük olma, ülkeyi kapsama, sporu yayma özelliklerimizi farkında olmadan kaybediyoruz. ki bu sözlükteki eli kalem tutan çoğu kimsenin bile futbol dışı branşlara herhangi bir bağlılık hissetmemesi bile söylediklerimi kanıtlar nitelikte.

    bir de kulübü liseliler yönetiyor ama kendi köklerini bile hatırlamayıp popülist davranıyorlar. hatırlamak için ruşen eşref ünaydın'ın "galatasaray ve futbol" kitabını tekrar bir okusunlar.
  • 80
    sporu yalnızca kupa almak ya da kar etmek görmemek gerek. kulübümüze ait çeşitli branşlarda kaç genç spor yaptı, kaç sporcu profesyonel egitim aldı, kaç genç bedensel, fiziksel ve ruhsal gelişim sağladı bunları düşünmek gerek. ülkemizde tüm spor branşlarının bırakın kapanmayı sayısının artması ve her ilçede çocukların ve gençlerin spora erişiminin kolaylaştırılması gerekmektedir.

    ben açıkçası hangi ligde hangi seviyede olduğumuza bakmıyorum. galatasaray forması altında mücadele ederken gözleri parlayan gençleri görünce mutlu oluyorum.
  • 14
    amatör şubelerde zararı engellemek için çözüm şube kapatmak değildir bana göre...
    yatırım yapar ve başarı elde edersen zarar eder gözüken şubelerden tahmin etmediğin kadar gelir bile elde edebilirsin...
    2 örnek vereceğim bayan voleybol ve erkek basketbol takımları bu sene desteği sonuna kadar aldı...
    anadolu yakası burhan felek ve taçspor tesislerinde salonu doldurdu...
    eurocup zaferini yaşatan basketbol takımımız abdi ipekçide cehennemi yaşattı...
    fakat sorun burada yönetim bunları inekleri sağalım düşünce olarak gördü fahiş fiyatlardan kombine/bilet fiyatları satışa sundu...
    resmen başarılı olan cezalandırıldı...
    passolig denen ucube varken tribüne gönül vermiş milyonlarca galatasaraylı bu şubelerin maçlarında hasret giderdi sarı-kırmızıyla...

    eurocup şampiyonluğu demişken 1 adet t-shirt satarak bundan kar elde etmeyi düşündüren neydi acaba?
    imparator koç ergin ataman temalı bir t-shirtte çıkabilirdi...
    vladamir micov'un gran canaria deplasmanında yaptığı bloğu ''aslan-kanarya'' bağlantısı kurarak satışa çıkartsa ne kadar kar edebilirdi...
    gereksiz mahmutpaşa kalitesinde bir sürü ürün çıkaran gs store bunları akıl edemezdi tabii...

    velhasılı kelam mevzu bana göre kapatmak değil;özelleştirmek ve güzelleştirmek...
  • 30
    basketbol bütçesinin 3 milyon euro’ya düşürülmesi başlığının açılmasından sonra tekrar amatör şubelerle ilgili bir kaç kelam yazmak istedim. amatör şube dediğimiz olay, kulübün kendi sporcularını yetiştirmesidir. 5-10 milyon dolar para harcayınca, o iş amatör spor olmaktan çıkıyor. şahsi fikrim; erkek basketbol hariç (ki o da katılabilir) tamamen kendi sporcularımızla mücadele etmemizdir. ben buna taraftar olarak sonuna kadar destek veririm. bu sayede belki ülkeye 1-2 tane iyi sporcu kazandırırız. misal, fenerbahçe ile rekabet edeceğiz diye her yıl kadın basketbola dünya kadar pars harcıyoruz. karşımızda ezeli rakip olmasa, yine de aynı parayı harcarmıydık? o yüzden bu kafadan kurtulup, mantıklı işler yapmalıyız. bana katılmayacak çok renkdaş olacaktır ama fikrim bu....
  • 70
    her bir şubeyi güçlü bir iş adamına teslim ederek (özerklik sistemi gibi) hem zararı oneyebilecegimiz hem de başarıya ulaşabileceğimiz şubeler. bunun için samimi ve gerçek galatasaraylı iş insanları gerekiyor. mesela bu yaz sponsorluk konusunda şov yapıp yönetimi köşeye sikstirmaya çalışan rezan epozdemir'e sormak lazım; stad sponsorluğu için dosya falan şov yaptin, rams ile anlaşıldıktan sonra neden o bütçeyi galatasaray'in ihtiyacı olan şubelere aktarmadin diye. ya da başkanlığı bırakırken 'ben yine buralardayım' diyen ünal aysal neden 10 yıldır kulübe kuruş katkı yapmadi.

    fenerbahçe'nin amatör şubelerdeki başarısının mimarları mehmet ali aydınlar, ferit şahenk, murat ülker gibi iş adamları. bizde erden timur'dan başka elini taşın altına koyan yok maalesef. bir de hakkını yemeyelim; dinçer azaphan elinden geleni yapıyor.
  • 32
    basketbol hariç diğer tüm şubelerin kapatılması gerekiyor. romantizm bitti artık.

    konu sadece kulübün zarar etmesi değil. taraftarın da bu şubeleri sallamamsıdır. aynı şey fenerbahçe ve beşiktaş için de geçerli. istisnalar hariç futbol sayesinde sevildi bu kulüpler. memlekete sporu her alanıyla tanıtmak belki de yıllar önce üçünün de asli görevlerindendi ama iletişim çağında herkes her şeyi rahatlıkla öğrenebilecek durumda artık.

    aksini düşünenleri de pek anlayamıyorum. futboldan sonra en çok ilgilenilen erkek basketbolda bile maçlar takımın durumuna ya da maçın önemine göre ilgi görüyor. fazla uzağa gitmeden şubenin bu yılki durumuna ve sözlükteki ilgiye bakmak yeterli. diğer şubelerden bahsetmiyorum bile. sözlükte 3000 civarı yazar var, 2995'inin bu takımların maçlarından haberi bile yoktur. 3-5 emektar arkadaş yazmasa kimsenin aklına gelmez. gayet de normal bir durum, futbol taraftarıyız neticede.

    armanın peşindeyiz mottosu da geçerliliğini yitirdi. yıllarca bu şubeleri birçok kişiden daha yakın takip etmiş biri olarak bir çırpıda aklıma gelenleri özet geçeyim; tekerlekli basketbol derbisinde tribünler tekme-tokat birbirine girdi, kadınlar basketbol maçında kadın sporculara "ölecek ölecek öleceksiniz, a.... a.... göreceksiniz" diye hakaret edildi, kadın-erkek voleybol maçlarında defalarca kez olay çıktı, erkek basketbolda yaşananları yazmaya bile gerek görmüyorum, hepiniz biliyosunuz. 30 yaşında adamım; ben gerçekten efes-ülker, eczacıbaşı-vakıfbank maçlarındaki o naif tribünleri, sporun gerçekten spor olduğu o dönemleri özledim. holiganizm futbolda yetiyor da artıyor. allahtan üç büyükler dışındaki diğer futbol kulüpleri de işin içinde değil, onlar da olsa branş farketmeksizin her maç ayrı bir kaos yaşanması işten bile değil.

    son olarak, galatasaray adının "oyuncuların maaşının ödenmemesi, takımlara bütçe ayrılmaması, teknik direktörün çocuğunun kumbarasındaki parasıyla antremana gitmesi" gibi rezillikler içinde geçmesinden de illallah ettim. kimsenin galatasaray'ın adını bu şekilde kirletmeye hakkı yok. kendimi bildim bileli bu branşlar bir türlü doğru-düzgün yönetilmedi. futbol takımı başarılı olduğu müddetçe birkaç emektar hariç kimse de umursamaz. derbilerde biraz küfür edilir, geçilir. umarım en yakın zamanda buna bir son verilir.

    erkek basketbol haricinde üç büyüklerin tüm şubeleri kapatılmalıdır.
  • 33
    galatasaraycıların, dayısının oğlunun, amcasının kızının falan geçim kaynağı. her bir olayda biraz daha anlaşılıyor ki galatasaray'ın sportif kültürü, geleneği, itibarı kimsenin umrunda değil. maksat bu yiğenlerin cebine akan musluk kapanmasın...

    arada ömür çürüten spor insanları ve bunu dert eden bir avuç deli de eneyiliğine doymasın artık.

    bu yiğenleri ve amca-dayılarını karşısına alma pahasına amatör şubeleri süründürmekten vazgeçip öldürmeyi becerebilecek kadar yürekli bir yönetim gelirse bu çile o zaman biter. öbür türlü birileri gününü gün ederken biz dövünmeye devam ederiz...
  • 61
    en popülerinden en kendi halinde olanına kadar sürdürülebilir bir planlaması yapılmayan şubelerimiz.

    sürdürülebilirlik 101: çalışan sayısı yani bizim durumda hem çalışan sayısı hem sporcu sayısı. doldur x şubesine 500 kişi hepsi gitsin gelsin keyfine baksın. diğer yandan da kulübe borç yazmaya devam etsin.

    halbuki 500 yerine sonuç alabildiğin 50 kalifiye veya hepsi hemen kalifiye değilse de potansiyeli olan sporcun olsun hem giderin azalır hem kalifiye adamla başarılı oldukça iyi kötü devamlı sponsor bulma şansın artar.

    basketbolda sağolsun nef 2 sene para verdi hemen euroleague geliyoruz! sen neften 3 sene 5 sene bir para al altpayini en iyisi yap, ihtiyat akceni kenara ayir sonra euroleague diye hedef koy.

    yıllardır çoğunluk istiyor ki bir yönetim döneminde herşey uçuşa geçsin. vay be ne iş yapıldı densin. galatasaray oldukça amatör şubeler de olacak o yüzden bu plansız telaş neden?

    amatör şubeleri çok severim.
  • 4
    voleybol (bayan)-(erkek)
    basketbol (erkek)-(kadın)
    tekerlekli basketbol
    sutopu (erkek)-(bayan)
    kürek
    yelken
    yüzme
    atletizm
    satranç
    judo
    binicilik
    briç
    hentbol ve tenis*

    yukarıda yazan branşların hangisinden doğru düzgün haberdarız...
    basketbolu da aslında amatör şubeler klasmanına yazmayacaktım fakat amatörce yönetildiği için burada yer buldu kendisine...
    haberlerde başarılarından daha ziyade kaosla parasızlıkla anılan şubeler bunlar...
    amiral gemimiz futbol
    buradan kazanılan para genele yayılıyor...
    ama artık bu saçmalık son bulmalı...
    basketbolcular para alamadıkları için antrenmana çıkmayı reddediyor...maça çıkmamakla tehdit ediyor...

    voleybol deseniz her sene 4.lük garanti...şampiyonluğa oynayan bir ekip değiliz...
    kupa kazanmamız mucizelere bağlı...vakıfbanktan eczacıbaşından fenerbahçeden sıra gelecekte bize kupa kazanacağız...
    bunu da bildikleri için bütçe düşüyor...
    bu arada voleybolda yazdığım takımlar bayan olmasına rağmen erkek takımı da aynı bokun kırmızısı*
    arkasın halkbankasının fenerbahçenin peşindeyiz...
    yolda bir gün orkun darnelle karşılaşıp takımı sordum bana şaka gibi bir cevap verdi...
    ''takımın bütçeleri düştü 4.-5. olabiliriz bu sene ama geçen hafta fenerbahçeyi yendik''
    yılda 1 derbi kazanmayla bu ranştan da alnımızın akıyla çıkmış olduk...

    tekerlekli basketbol takımı sedat hocayla efsanevi şekilde gidiyor ama kulüp içinden bile destek yerine köstek gelmeye başlamış...
    branşta kazanılan bu kadar başarı onları rahatsız etmiş olacak ki...
    gereksiz tüm transferlerin yüzde 1ine bile denk gelemeyecek bir bütçeye çok diyebiliyorlar...
    sedat hocanın durumdan rahatsızlığı sosyal medya platformlarında yer bulmasa dile getirmese hak getire...

    sutopu-kürek-yelken-yüzme-atletizm-satranç-judo-binicilik-briç branşları çok büyük başarı olmazsa ki sadece sutopundaki avrupa maceramız spor sayfalarının en altında minicik puntolarla yer buluyor....

    2011 yılında eski başkanımız ünal aysal'ın açacağız dediği ama bir türlü açamadığı hentbol ve tenis şubeleride eminim ki açılsa bugün yukarıdaki branşlardan farklı bir durumda olmayacaktı...
    beşiktaşla oynanacak derbi maçına çıkmamakla tehdit edilen bir yönetim...raketi eskiyen tenisçiye raket alamayan bir yönetim...
    açılmadıkları daha iyi olmuş bu açıdan bakınca yoksa başka bir rezalete daha ortak olmalayım...

    şimdi bu kadar gereksiz bilgi arasında bu branşların bana göre derhal kapatılması gerekiyor ya da her birine yaralı parmağa işemeyen gsyiadtaki abilerimizin sponsor olması gerekiyor...
    kendi aralarından basketbolun murat ülkerini voleybolun mehmet ali aydınlarını çıkartamıyorlarsa yazıklar olsun onlara...
    velhasılı kelam ben artık gazete sayfalarında parasızlık-şube batıyor-idmana maça çıkmayacaklar gibi saçma sapan haberler görmek istemiyorum...
    varsa liseli grubun bizle alakalı herhangi çözüm önerisi bekliyorum...
    üzerimize düşen neyse biz onu yaparız...
  • 86
    galatasaray son dönemde "spor kulübü" tanımının içini ne kadar dolduruyor bakmak lazım.

    yanlışsam düzeltin voleybol kadınlar liginde şampiyonluğumuz yok. erkeklerde en son 80'li yıllarda şampiyon olduk. başarıdan uzak bir branş.

    basketbola bakıyorsun kadınlar liginde en son 2015 yılında şampiyonluğumuz var, erkeklerde ergin ataman sağolsun 2000'li yıllardaki tek şampiyonluğumuzu almışız. son dönemde yarışmacı değiliz burada, koskoca galatasaray futboldan sonra gelen branşa yatırım yapmıyor, yapamıyor.

    hentbolda zaten takımımız yok, o yüzden konuşmaya da gerek yok.

    kürekte hem kadınlar hem de erkeklerde varız ancak fenerbahçe'nin bir hayli gerisindeyiz, ciddi ambargo koydular son yıllara.

    e bakıyorsun fenerbahçe olimpiyatlara tam 27 sporcu gönderirken sen sadece 6 tane gönderiyorsun. kocaeli belediyesi, enka, aski, ibb falan senden daha çok sporcu göndermiş.

    ondan sonra fenerbahçe dünyanın en büyük "spor kulübüyüz" dediğinde taşak geçiyoruz. söylemlerinin dünyada bir karşılığı yok belki ancak yerel anlamda durum böyle. adamlar neredeyse her branşta var. olimpiyatlara 27 sporcu gönderip, kadın erkek fark etmeksizin neredeyse tüm branşlarda yarışma içerisindeler.

    galatasaray spor kulübünden çok bir futbol kulübü son yıllarda. tüm amatör branşları kapatıp sadece futbola odaklansak daha iyi bence. nasıl olsa yalandan varız çoğu branşta.
  • 25
    kadın-erkek-ts basketbol ve kadın-erkek voleybol takımlarının faaliyetleri dernek yerine sportif aş üzerinden devam ederse hem aslında yüksek kar elde etmediğimiz futbol ile alakalı borsadaki paydaşlarımıza yüksek temettü dağıtmamış oluruz hem de kurumlar vergisi ödemeyiz.

    zaten sportif aş'nin esas sözleşmesi bu gibi durumlar için ucu açık bırakılmış olup herhangi bir tadilata ihtiyacı yoktur. sadece genel kurulda el kaldırıp imkb-borsa istanbul'a başvurmak yeterli. bunu da yeni bir hisse satışından önce yapmak usulsüzlüğün önüne geçer.

    böylece yeni kurulabilecek amatör şubelerle (ki yeni bir şube kurma yetkisi aynı şekilde genel kurula aittir sadece kapama yetkisi yönetim kurulundadır) geriye kalan su sporları, binicilik, atletizm, judo, binicilik, briç, tenis, satranç ve devredilmeye çalışılan e-sports gibi şubeler rahatlıkla derneğin kaynaklarıyla idare edilebilir ve vergi muafiyetiyle karşılanabilir. üstelik yönetimlerde boş boş duran yedek üyeler de tıpkı asil üyeler gibi voleybol-basketbol-futbol branşları dışında kalan branşlardan birebir sorumlu tutulup her yönetici kendi bütçesinden de sorumlu tutulabilir.

    özete kulüp normalde satranç şubesine 120.000 tl ayırıyorduysa sadece başlangıç sermayesi olarak o yılın bütçesi için %50sini şube sorumlusu olacak yöneticiye devreder kalan kısım ve her zaman verilen bütçe açığını ya tasarrufa giderek yahut sponsorla sorumlu yönetim kurulu üyesi kapatır. baktı bu işten anlamıyor, beceremiyor gider sene sonuna kadar açığı cebinden kapatır. götürebildiği yere kadar götürür götüremediği yerde görev değişikliğine gidilir yönetim kurulunda. ki tüzük gereği 3 seneden fazla bir yönetim kurulu görev yapamaz. dolayısıyla kendi gösterebilen çok istiyorsa başkanlık için ısınmış olur. başarılı olan devam eder hem amatör şubeler hem kulüp hem de dernek kazanır ki eskiden türk sporu böyle idare edilirdi derneklerde. öyle her parayı basan başkanlığa aday olmaz şube idare eder gerekli maddi kaynağı da ya oluşturur yahut temin ederdi kendi imkanlarıyla.

    şimdi herkes sözcü, başkan yardımcısı, futboldan, baskeboldan yahut voleboldan sorumlu olmak için yönetim kurulu kovalıyor. artık basketbol ve voleybol hele ki türkiye gibi tüm dallarında en çok paranın döndüğü mahalli liglerde artık dernek üstünden faaliyet gösteremez. peki bu sportif aş'deki 5 asil ve 2 bağımsız üye ne yapıyor? pazarlama-stad gibi sorumlu müdürler de var. bir sportif aş'de bu üyelerden biri futboldan biri voleyboldan biri de basketboldan sorumlu olur. bir mali işlerle alakalı bir çeşit sayman olur bir de hukuk işlerine bakan ile başkan olur. biz de tüm altyapı var her şey 1 haftalık çalışma ve bashettiğim hususlarda karar mercilerinin bir çeyrek içinde karar vermesini beklemek gerek hepsi o kadar.

    kapat demek ne kolay rahmetli paidar ağabeyin takımını, bize tüm dünyada kupalar kazandırmış sporcu ücreti ödemek için balolar, kermesler düzenleyen sedat ağabeyi iteklemek ne kolay...o zaman can topsakal'dan ne farkımız kalıyor?

    #cantopsakalistifa
App Store'dan indirin Google Play'den alın