• 28
    yabancı ekollerden türk futboluna en uyumlu olanı. sebebi ise disipline düşkün bir sistemde kurulu olmasıdır. türk futbolcusu rahat ve özgür bırakıldığında tabiri caizse tembelleşiyor. fakat sıkı bir disiplin ve iyi bir çalışma ile gerçek verimi alabiliyorsunuz. alman sisteminin tanımı tam olarak budur.

    futbol konusunda alman denildi mi kendimi böyle hissediyorum;

    http://www.anamnesis.info/...mail_Enver_pasha.jpg
  • 31
    futbol ekolleri vardır, ispanyol ekolu, ingiliiz ekolu falan deriz. ancak burada yanılmamak gerekiyor. alman ekolu dendigi zaman sanki tün alman hocalar aynı antremanı yaptırıp aynı futbolu oynatıyor gibi algılanıyor. halbuki alakası yok. yani tutup da "abi bi tane alman hoca getirelim" demenin de bir manası yok ki. insanları her konuda milletlerine göre kategorize etmekten vazgeçsek keşke.
  • 33
    2015 - 2016 futbol sezonu sonunda yapılması gereken hamleydi. yaşlanan ve hantallaşan kadronun yerine avrupa'nın çeşitli yerlerinden ve alt liglerde yer alan genç yetenekli türk oyuncularla gelecek vaad eden yabancı futbolcuları bir araya getirip başlarına da alman ekolünden disiplinli, eğitmen bir hoca getirmek gerekiyordu.

    2016 - 2017 futbol sezonu devre arasında yama transferler yapılmasın artık. cidden yeter! sezon sonu beklensin alman ekolünden eğitmen bir hoca getirilsin ve kadro yeniden yapılandırılsın.
  • 36
    neyin ekolu? turkiyede tutmayacak yabanci ekollerden birisidir.
    sebeplerini siralayalim:
    adamcilik:
    babasi antrenor, amcasi kulup baskani, dayisi masor, enistesi icra kurulu uyesi diye parlatilmaya calisilan topculardan olusuyordu uzun zamandir bu ulkenin altyapilari. tabii sonra bu adamlar profesyonel sozlesmelerle odullendirildi. yetenegi daha iyi olmasina ragmen ne adamlar harcandi.

    tembellik:
    bizim toplumun geneli rahata kavusunca salar, yumurta kapıya dayaninca calisir, yine rahata kavusur yine salar. fiziki durumu futbolcu olmaya musait kac adam var, bakilmasi yeterlidir. sekerpareler, sobiyetler bosuna konusulmuyor bu ulkede.

    cetecilik:
    cogu futbolcudan duyabilecegimiz aman yabancı siniri, bircok hocadan duydugumuz bizim cocuklarimiz vs gibi sebeplerle yerli yabanci ayrimi yapilagelmektedir yillardan beri.

    eğitimsizlik:
    adamda yetenek dogustan, vucut saglam, ancak bakiyorsun ki analitik zeka yok. su topa soyle vurursam boyle gider, dur 1-2 saat calisayim kisisel antrenman yapayim, kendimi zorlayayim diye birsey yoktur cogunlukla. tembellikle baglantilidir bu da. vizyonsuzluk sebebiyle egitime de gereken onem verilmemektedir.

    son donemde, yeni yetme cocuklarin altyapilarda nasil egitildigi konusunda daha yakindan bakma firsatim oluyor, akrabalik iliskileri sebebiyle. son donemde bu adamcilik olabildigince azalmis gozukuyor. cetecilik ve tembellik profesyonel olduktan sonra klasik anadolu insani rahatligindan geldigi icin o hususlarda bir tespitim olamayacak. lakin egitimsizlik hala devam etmekle birlikte, vizyonu artan genclerin gerek bireysel cabalarla gerekse antrenor egitimleriyle duzelmeye basladigindan bahsedebilirim.

    bu sebeple, o ekolune bu ekolune adapte olmaya calismak yerine, onumuzdeki 10 yili degerlendirirsek, ozellikle son donemde genc oyuncularimizin yurtdisinda gozle gorulur bir artisi oldugunu dusununce (onceden hic yoktu 3-5 ornek munferit degildir bu sebeple) gelecek yakindir. son olarak, tembellik ve cetecilik de ortadan kaldirilirsa iste o zaman almanmis ingilizmis italyanmis viz gelir tiris gider.
  • 42
    galatasaray hiçbir zaman alman ekolü olarak adlandırılan futbolu tam olarak oynayamamıştır. buna karşın liderliğini piontek ve derwall'in oluşturduğu alman ekolü esintisi dahi galatasaray'ı başarılara taşımıştır.

    son yıllarda takımımızın oynadığı sönük futbol neticesinde 2017-2018 sezonu için büyük bir kadro revizyonu değişimi gerçekleştiriliyor ve takım teknik direktör olarak ise tecrübesiz tudora emanet. maalesef büyük bir fırsatın elimizden kaçtığı düşüncesindeyim.
  • 44
    alman futbolcu diyince aklımızı gelen nedir?

    disiplinli
    çalışkan
    işine saygısı olan
    hocasını dinleyen, kuyusunu kazmaya çalışmayan

    oyuncu grubudur.

    bunun sebebi nedir peki?

    bütün toplumlar gibi almanlar da tarihinden çok etkilenmiştir. istisnalar olsa da her milliyetin belli bir oyuncu profili vardır. peki almanları bu hale getiren nedir...

    charlamagne'a gidelim

    charlemagne almanya'nın belli bir kısmının siyasi birliğini sağlayan ilk kişidir. fransa, batı ve orta almanya ve kuzey italya'yı oluşturan büyük bir imparatorluk kurmuştur. daha sonra ise her büyük fatihin ölümünden sonra olduğu gibi sivil savaş çıkmış, imparatorluk dağılmıştır. imparatorluğun almanya ve kuzey italya kısmı yeni bir kurum(en doğru ifade burada bence) çıkarmıştır. ''kutsal roma imparatorluğu''

    sözüne kanmamak gerekir tabii ki

    voltaire bu oluşum hakkında
    ''ne kutsal,ne roma'lı,ne de bir imparatorluk'' der.

    haksız sayılmaz aslında.

    kri(zor olmasın diye kısalttım) yüzlece küçük prenslikten meydana gelen bir oluşumdur. bu prenslikler aralarında kavga eder, savaş yapar, siyasi birlikten uzaktırlar. bu oluşumun bir imparatoru vardır. bu imparator, belli ülkeler tarafından seçilerek başa geçer ve bir ömür boyu imparator olarak kalır.

    çok karıştırmayalım meseleyi, buradaki önemli oyunculara bakalım.

    zorlasanız 5-6 bulabilirsiniz aslında ama 2 tanesi önemlidir.

    habsburg ve holenzollern hanedanlığı.

    habsburglar kri'nin ağır abisidir. en güçlü, en zengin ve en büyük devlettir. günümüz avusturya'sının öncüsüdür.(o dönemde avusturya lafından çok habsburg hanedanı olarak geçtiği için böyle yazdım)

    uzun bir süre boyunca, kri'nin imparatoru kalmıştırlar.

    şimdi hohenzoller'lere bakalım. aslında asıl adı brandenburg prensliğidir. kuzey almanya'da bulunur. güneydeki habsburg'lara göre zayıf, fakir bir devlettir. hatta ve hatta kri'deki bohemya, saksonya ve bavyera gibi devletlerden bile güçsüzdür aslında ama yakında işler biraz değişecek.

    *
    filistin'in sıcak topraklarından gelen töton şövalyeleri polanya'nın kuzeyindeki prusya bölgesine bölgeyi hristiyanlaştırmak ve paganlarla savaşmak adına gelmişlerdir. birkaç yüzyıl geçmiş, bu sıkı katolik olan ülke laikleşip daha sonra da grandmaster(herifin ünvana bakın) ulrich tarafından protestan'lığa geçmişlerdir. yine protestan olan hohenzollern hanedanlığı ile kız alıp verme yapılmış hanedanlar bağlanmıştır. şimdi burası biraz ilginç. o dönemlerde bu gibi hanedanlar birleşirse bir şekilde ve bir hanedan varissiz kalıp, asıl yönetici ölürse bütün ülke diğer hanedana geçer. 1606'da da aynen bu olmuş brandenburg-prusya ülkesi oluşmuştur.
    *

    1500'lerin sonralı 1600'lerin başından itibaren brandenburg prensleri ülkenin askeri gücünü arttırmak için atılımlarda bulunmuşlardır. 20000 kişilik, o dönemde brandenburg gibi bir ülke için büyük bir ordudur.

    bir 100 yıl daha geçirelim

    1707'de ingilizce'de war of spanish succession(ispanya veraset savaşı olarak geçiyormuş)(bunu çeviremedim doğrusu, daha önce bahsettiğim taht olayları ile ilgili) dan sonra brandenburg dükalığı savaşta yardımları karşılığı krallık statüsünde tanınmıştır. komik olan polonya'yı kızdırmamak için dönemin kralı prusya kralı değil, prusya'daki kral olarak tanıtılmıştır.

    1. frederick wilhelm dönemi çoğu zaman büyük frederick döneminin arkasında kalsa da, ülkeyi bir asker ülkesi yapan dönemdir. prusya o dönem bütün bütçesinin 4/5 ini askeriye'ye harcamıştır. komik olan şey ise bunun gerçekten işe yaraması. belli bir hane sayısından belli sayıda asker toplanma kararı alınmıştır bu sayede prusya; ingiltere,fransa ve rusya'dan sonra avrupadaki en büyük 4. orduya sahip olmuştur. ülkenin bütün yöneticileri askerdir, kral bile mutlaka bir askerdir.
    1. frederick'e soldatenkönig(asker kral) denmiştir.

    yani anlayabileceğiniz üzere prusya baya baya bir askeri devlettir.
    voltaire prusya'yı devlete sahip olan bir ordu olarak tarif etmiştir.

    aslında biraz daha yazmak istiyorum ama lafı bitirimeyeceğim diğer türlü. nihayetinde prusya alman siyasi birliğini sağlıyor. bu da aslında alman futbolcuların disiplinini açıklıyor.
    şimdi farkettim, rahatlıkla 5 cümlede yazılabilecek bir şeyi uzattıkça uzatmışım, bir de habsburgları olaya bağlayamadık, orası biraz kötü oldu o yüzden biraz.*

    umarım canınızı sıkmamışımdır...
  • 47
    artık seviyemizin bundesliga 2'den başlayacağı ekol. orda az çok kendini göstermeye başlayan bir hoca bulursak öpüp başımızın üstüne koyalım. nitekim belli bir seviyeye çıkmış alman hocalar artık ülkemizi kesinlikle kabul etmiyor. derwall, kalli, daum gibi adamlar mazide kaldı bunların 2022'deki eşdeğerlerini getirebilmek ise mutlu bir rüyadan ötesi değil artık. beşiktaş, fenerbahçe alman ekolünü geçtim kaç haftadır teknik direktör bulamıyor takımın başına.

    medyadan takip ettiğim kadarıyla lucien favre(isviçreli ama alman ekolü ) ali koç imkanlarına karşın fenerbahçe'yi reddetmişti, seneler öncesinde o zamanlar büyük umutlar vaat ede tuchel ünal aysal'ı reddetti(adam şu an dünyanın en elit teknik direktörlerinden) bu senede daniel farke beşiktaş'ı reddetti. adamlar paradan öte kariyerine hedeflerine bakıyor artık. zaten aksi olsa bize niye gelsinler arabistan'a, çin'e giderler.

    malesef bu ekole sahip hocaların bizim futbol çöplüğümüze gelmesinde en ufak bir motivasyon unsuru dahi yok. biz ise psv'nin roger schmidt'ini sezon sonu için düşünüyormuşuz. daha dün emre özcan ralf rangnick'in sportif direktörlüğe geçince man u'ya düşündüğü ilk adayın schmidt olduğunu söyledi. ülke futbolunun geldiği hal tam bir komedi.
  • 48
    hoca arayışında sürekli gündeme gelen ekol.

    2022 yılındayız ve hala bu tip tanımlamalar üstünden sportif strateji oluşturan başkan adayları bana çok komik geliyor.

    bütün almanların disiplinli olduğunu zannetmeyi belli ölçüde anlarım. bir yere kadar altı dolu önermedir ama teknik direktör seçerken böyle bir kıstas olur mu yahu? klopp ve nagelsmann ikisi de anne ve babadan alman ırkına mensup iki hoca. şimdi bunlar aynı futbolu mu oynatıyor? felsefelerinde dolu fark var.

    aykut kocaman ve fatih terim'in ne ortak noktası var mesela? aynı mesleği yapıyorlar ve aynı topraklarda doğmuşlar hepsi bu. bu iki isim arasında bir solukta 20 madde stil farkı sayarız. hangi bütçeyle hangi futbolu oynamak istiyoruz ona karar vermek yerine, bira seçer gibi menşeine bakmak bana saçma geliyor.
  • 49
    salı akşamı tekrar şahit olacağımız ekol.

    her ne kadar fransa ile kulüp olarak bir başka bagimiz olsa da, spor kültürümüzde bize seviye atlatan almanlar oldu. ülke bazında da tarih içerisinde ilginç bir ilişkimiz var.

    (bkz: jupp derwall)

    enteresan maçlar oynadık adamlarla.

    (bkz: 4 kasım 1992 galatasaray eintracht frankfurt maçı)
    (bkz: 2 mart 2000 borussia dortmund galatasaray maçı)
    (bkz: 12 mart 2013 schalke 04 galatasaray maçı)
    (bkz: 25 haziran 2008 türkiye almanya maçı)
App Store'dan indirin Google Play'den alın