• 1404
    eylül 1996

    galatasaray spor kulübü, tarihinin en önemli adımlarını atıyor. 4 yıl üst üste şampiyonluk, uefa ve süper kupa’nın sahibi olacak bir takımın temelleri atılıyor.aynı zamanda efsane başkan faruk süren yeni stadyum için finans kuruluşları ilk görüşmelere başlıyor.başlıyor ama her zaman ekonomik krizin olduğu bir ülkede 1994 krizinin etkileri geçmemiş ülkeden 4,5 milyar usd nakit çıkışı ve avrupa para piyasalarındaki çalkantılı dönemin etkisi atlatılmamış, sürekli açık pozisyonda bulunan türk bankaları piyasaya değil para ve kredi vermek babalarının günahını vermeyecek konumda.işte bu ahval ve şerait içinde faruk başkan vira bismillah deyip gsgm ile stadın üst kullanım hakkını (49 yıl) almak için uğraş veriyor.gel zaman git zaman 1 yıl sonunda bu hakkı alıyor.

    aralık 1998 galatasaray spor kulübü yeni stadyum için gerekli izinleri alır. artık inşaatın başlaması için tek sorun paradır. ama unutulan şey paradır. finansmanını çözmeden projeye başlanamayacağını galiba herkes bilir.faruk başkanın yaptığı en büyük hata budur. tabi stadın akıbeti de finansman sıkıntısı nedeniyle hayal olarak başka bahara kalıyordu. bu arada proje için harcanan 14 milyon usd gibi bir rakam var. bu rakamın bir kısmı gayri resmi. resmi olan bölümler şöyle;

    mecidiyekoy arsasi bedeli 1,533,236
    stadium consultants intern. 2,781,053
    brisbin brook beynon architects 1,378,151
    tml- bovis 818,320
    iski alt yapi denge harci 668,096
    arthur d. little 269,233
    ust hakki bedeli (1. taksit) 100,000
    somay hukuk burosu 35,000
    diger harclar ve giderler 91,046
    toplam: 7,664,135.- usd
    burada uygulamayı yapacak olan tml (türk firması) ve bovis (yabancı firma) adlı iki firma sırf bu proje için bir evlilik yapıyor. projeyi sağ salim teslim edip belirli bir oranda kar elde edecekler. elde edecekleri kar 22 milyon usd. projenin toplam uygulama maliyeti ise 120 milyon usd.
    nitekim faruk başkan türkiye’de hortlayan yeni ekonomik kriz (şubat 2001) ve yaklaşan başkanlık seçimleri nedeniyle projeyi yine en alt kattaki şarap mahzenine indirmek zorundaydı…

    faruk süren'in başkanlık dönemi ile galatasaray'da lale devri bitiyor, sıkıntılı dönem başlıyordu. kulübün başkanlık seçimlerinde gizli soros cem uzan devreye girmiş yeni bir proje için ateş ünal erzen ittifakını kullanıp, şükrü saraçoğlu benzeri yığma bir stat için tüm desteğini vereceğini açıklamıştı. unuttuğu tek şey galatasaray'da aileye dışarıdan birinin damat olarak girmesi mümkün değildi.genel kuruldan zaferle ayrılan mehmet cansun yeni bir proje ile çıkmıştı galatasaraylıların karşısına. bu proje için ünlü galatasaraylı mimarlardan oluşan bir komisyon oluşturmuştu. irfan aktar, mimar doğan hasol, emre arolat ve eren talu'nun da aralarında bulunduğu komisyon yeni yönetimle beraber eski projeyi revize etmişlerdi. 35 bin kişilik bu kompakt stat bir parken havası yaşatabilirdi galatasaray camiasına. eren talu'nun kredi arayışları tünelde ışığı görmeye yetmemiş, mali sıkıntıların tavan yaptığı ortamda proje tekrar mahzene doğru yol almıştı.

    "yönetime talip olurken misyonumuz, gelecek on yıl içinde galatasaray'ı, 300 milyon dolar bütçeyle yönetilen, şampiyonlar ligi şampiyonluğu'nu kazanmış, uefa normlarına uygun yapılanmış, stadında bir avrupa kupası finaline ev sahipliği yapacak bir dünya kulübü haline getirmektir..." özhan canaydın.

    mart 2002

    kısa süren mehmet cansun döneminin ardından sportif alanda olmasa da mali alanda ilkleri başlatan rahmetli özhan canaydın başkanlık koltuğuna oturuyordu.
    başkan’ın o dönem yıldız ve gelecek vaatleri almış başını yürümüştü. kaos ortamında bulunan galatasaray’ın mali durumuna bir de 2.fatih terim dönemi balta vuracaktı. uefa ve süper kupa’nın zafer sarhoşluğunu üzerinden atmaya çalışan galatasaray’a inat tesisleşme atağına geçen fenerbahçe spor kulübü 1999-2000 sezonunda başladığı stadyum inşaatına, özhan canaydın başkanlık mazbatasını aldığında son tribünlerinin inşaatını tamamlamış makyaj olayına girmişti.

    canaydın’ın elinde mahzen raflarından kalma 2 adet proje bulunuyordu.bunlardan herhangi birini yapması durumunda gsgm’ye ait arazi üzerine parasını ödeyerek (yaklaşık 100 milyon usd) şehrin ortasında kendisine bir stat, istanbul büyükçekmece ilçesi gürpınar beldesine de gsgm’ye ait portatif tribünlü 20.000 kişilik bir adet olmak üzere toplamda 2 stadyum yapmak durumundaydı. tüm bu mali kaos ortamında stadyum yapımı için kredi arayan canaydın’a bir darbe de sahip som olayından geliyor ve ali sami yen projelerini iptal ediyordu.

    canaydın ne yapacağını şaşırmış vaziyette dolaşırken şişli’nin ömür boyu belediye başkanı mustafa sarıgül ortaya çıkıyor ve başkana şöyle diyordu: “başkanım bırak bu ali sami yen sevdasını, bak seyrantepe’de bir arazi var 120 dönüm devlet (toki) bu araziyi kooperatiflere ihaleyle verecek, gel erken davranalım burayı biz alalım.üst hakkını alırsak mecidiyeköy’ü verir buraya beş kuruş para harcamadan stat yaptırırız.”

    aklına yatmıştı bu fikir canaydın’ın. hemen başvuruda bulundu. 19 mayıs 2004 tarihinde ankara’da seyrantepe’nin üst kullanım haklarını almıştı.bu arada gözden kaçan bir gerçek: ali sami yen stadı’nın olduğu yere yapılacak yeni bir stat inşaatında bile geçerli olan kira sözleşmesi gereği 49 yıl için 68 milyon dolar ödenmesi şarttı.yani ali sami yen stadı için kira ödemek zorundayız.seyrantepe’ye geçildiği taktirde bu kira sözleşmesi otomatik olarak iptal oluyor.

    ağustos 2006

    galatasaray spor kulübü, gsgm, milli emlak, toki ve i.b.b arasında imzalanan protokol ile arazilerin ve hakların devir işlemleri tamamlanmış proje ve ihale aşamasına geçilmişti.
    projeyi ünlü alman firması asp ve mete arat hazırlıyordu.bütün zemin incelemeleri, arazi kot ve kesitleri incelendiğinde ortaya çıkan heybetli yapının aslında bir iceberg olacağını kimse tahmin etmemişti. mete arat arazide bulunan eğimlerden çok güzel yararlanıyoruz diyordu ama aslında o eğimin içinde gerçek bir galatasaraylı ömür boyu kazandığı servetini gömecekti.

    19 temmuz 2007

    her şeyin hazır olduğu bir ortamda ihaleye çıkan toki beklediği ilgiyi görmüştü. ilk ihaleye nurol inşaat aş, eren talu turizm aş, cengiz inşaat aş, mesa mesken sanayi aş ve bozoğlu inşaat katılmıştı.
    nurol inşaat satış geliri olarak 649 milyon 721 bin 844 tl, 13 milyon 649 bin idare payı ve yüzde sıfır kar payı teklif ederken, eren talu satış geliri olarak 1 milyar 482 milyon tl, idare payı 111 milyon 111 bin 111 tl ve yüzde 7.5 kar önermişti. cengiz inşaat 610 milyon 839 bin 771 tl satış geliri, 9 milyon 40 bin 429 tl idare payı, yüzde sıfır kar, mesa mesken 605 milyon 156 bin 540 tl satış geliri, 9 milyon 985 bin 83 idare payı ve yüzde sıfır kar payı vermişti. bozoğlu inşaat ise 474 milyon 574 bin tl satış geliri, 118 milyon 643 bin tl idare payı ve yüzde 25 kar teklif etmişti.

    nedendir bilinmez toki bu ilk ihalede rakamları şöyle bir göreyim bakayım mı dedi? bilemiyoruz. en yüksek teklifin geldiği bu ihaleyi iptal edip 27 ağustos tarihinde yeni bir ihale daha organize etti ve bu ihaleyi alan kişi eren talu-alke ortaklığı oluyordu.eren talu 777 milyon tl satış geliri ve toki’ye 235 milyon tl+ %7 pay ödeyerek ihaleyi almıştı.

    aralık 2007

    eylül 1996 tarihinde başlayan stadyum sevdası nihayet gerçeğe dönüşüyor ve 13 aralık 2007 tarihinde devlet erkanının da katılımıyla aslantepe ali sami yen spor kompleksi’nin temeli törenle atılıyordu. yalnız es geçilen konu mete arat’ın belirttiği gibi zeminde saklıydı. % 70’lik kısmı sert kayalıklar üzerinde bulunan stadın kalan %30’luk bölümü için fore kazık ve ankraj çalışmalarına ihtiyaç vardı.bu bölümde alınan hafriyat ve çakılan fore kazıkların haddi var hesabı yok.ilk ihalede 1.5 milyar tl’lik lafı duyan toki’nin aklı bu rakamlarda kalınca iş planlarına da yansımıştı kısa zamanda.hali hazırda elinde işgücü, para ve imkan olan eren talu’nun işi yürütmesine bir engelde toki tarafından verilmeyen iş programları neden oluyordu.fore kazık çalışmalarının belirli aralıklarla ve uzun süreli yapılmasını talep eden toki bura da işe burnunu sokmuş ve süreci otomatik olarak 6 ay sarkıtmıştı.

    mart 2008

    galatasaray’da başkanlık seçimleri ve canaydın’ın koltuğunu adnan polat’a devri.adnan polat seçim çalışmalarında bir davet verir. prof.oğuz imregün bu davette bir hikaye anlatır.doğan hasol üstad hikayeyi şöyle aktarıyor.
    oğuz imregün'ün galatasaray'daki ilk öğrencilik yılı... herhalde yetiştirici sınıfta olmalı… daha 11 yaşında. ailesi nazilli'de; babası orada görevli. o ise istanbul'da yapayalnız.

    2. dünya savaşı başlamış; almanlar yunanistan'a girince istanbul'un boşaltılması gündeme gelmiş. yatılı okullar kapatılıyor… öğrencilere de ailelerinin yanına dönmek düşüyor. oğuz imregün bu kargaşada eşyasını, çantasını toplamış, ortaköy'den çıkıp haydarpaşa garının yolunu tutmuş. garda bir ana baba günü yaşanıyor. gelenler, gidenler… imregün şaşkın durumda… o yükle nasıl bilet alacak, hangi trene nasıl binecek?.. o sırada yanına birisi yaklaşıyor: "ben sana yardım edeyim…" imregün çok tedirgin… annesi daha önce sıkı sıkı öğütlemiş: "tanımadığın kimselerle sakın konuşma!" adamcağız imregün'ün nereye gideceğini öğrendikten sonra, "sen burada bekle, ben biletini alıp gelirim" diyor. imregün kaptırma korkusuyla bilet parasını bile vermemiş. adam biraz sonra elinde biletle dönüyor. 105 kuruşluk bir istanbul-nazilli öğrenci biletiyle… ve imregün'ü ikinci mevki bir kompartımana yerleştiriyor.

    sıra bilet parasını ödemeye gelince, imregün ceplerini karıştırıp bütün parasını bir araya getirmeye çalışıyor; ancak hepsinin toplamı 105 kuruş etmiyor. çaresiz bir durumda, "n'olur adresinizi verin, paranın gerisini postayla gönderirim" diyebiliyor. adamın yanıtı ilginç: "bak delikanlı, sen galatasaraylı değil misin? ben de galatasaraylıyım. ağabey-kardeş sayılırız. parayı göndermene hiç gerek yok. günün birinde sıkıntıdaki bir galatasaraylı kardeşine yardım edersin, böylece ödeşmiş oluruz."

    galatasaray’ın dayanışma ve kardeşlik duygularıyla dolu bir kulüp olduğunu anlatıyor profesör imregün. fakat eylül 2008 gelip 1929 yılından bu yana dünyada yaşanacak büyük ekonomik krizin etkilerini camia nasıl göğüsleyecek kim kime nasıl yardım edecek derken, eren talu bir darbede arap ortaklarından yiyip krizin ortasında zemine zor bela ulaşan iceberg’in içine gömüyor 80 milyon dolarını. malum fenerbahçe medyası bunu fırsat bilip vurun abalıya mantığıyla linç kampanyasına başlıyor, yardım ve kardeşlik duygusunun kalmadığı bir ortamda gerçek bir galatasaraylı tüm servetini ve şöhretini mimar sinan’dan beri gelen cam şişenin içine yazılıp inşaat temeline bırakılan tarih tüpü misali inşaatın temeline bırakıveriyor hüzünlü bir şekilde ve sahneden boynu bükük küheylan misali uzaklaşıyor.galatasarayına zarar vermemek adına aradan 2 yıl geçmesine rağmen hala mahkemeye başvurmayan ve bu arada hayattan kopan berduş bir adam görüntüsünde dolaşıyor ortalıkta.

    ağustos 2009

    toki nihayet ipleri eline geçirmiş vaziyette yeni bir ihaleye çıkıyor.gözünde ali sami yen arazisi var. seyrantepe’ye harcanan 120 milyon tl’lik eren talu parası halihazırda mevcut, üzerine bir 80 milyon daha harcayıp eninde sonunda burayı bitirecek o kesin.bu arada çatının açılır kapanır kısmı adnan polat tarafından mali gerekçelere dayanılarak iç dekorasyona yönlendiriliyor.uefa’nın incelemeleri neticesinde mevcut projede ufak tefek değişiklikler uygulanıyor ve bu değişikliklerin maliyetleri ise çatı kaplamasından çıkartılıyor.artık daha şeffaf değiliz diyor toki.

    varyap-uzunlar’a verilen ihalede hak ediş usülü ödemeler yapılıyor gelsin paralar gitsin taşeronlar mantığı hakim devam ederken, ali sami yen arazisi 415 milyon tl’ye aşçıoğlu grubuna veriliyor.toki başkanı 1 milyar dolarlık arsayı içimiz kan ağlayarak çok ucuza verdik diyor laf arasında.aşçıoğlu’da 250 milyon etmeyecek yere 415 milyon para ödedik diyor.yan tarafta asy’nin yarısı kadar eden likör fabrikasınıda aynı paraya almış halbuki biz de yedik diyoruz.toki boş durur mu? tabiî ki de durmaz, orayıda gelir paylaşımı modeli ile satıyor.
    ona yine bir şey demiyoruz da; devletin bize yaptığı stadın ana parasını bizim adamımızdan aldınız 2 yıldır parasını gasp ediyorsun biir, asy arazisini bedavaya sattığın halde satıştan aldığın %20’lik peşinatla stadın kalan hak edişlerini kapatıp teslim ediyorsun cebinden kuruş para çıkmıyor bu da ikiii.kalan taksitler, gelir paylaşımlı 1’e 3 imarlı asy arazisinden gelecek milyar tl’lik rakamları da bize mi vereceksiniz onu hala anlamadık üüç.

    velhasıl kelam bu stadyumun içine ilk kez girecek arkadaşlara seslenmek istiyorum.tribünlerden çıkıp çim sahanın göründüğü o anda ali sami yen için, özhan başkan için, burada hayatını kaybeden işçiler için, hem parasını hem her şeyini kaybeden eren talu için emeği geçen herkes için bir defaya mahsus timsah gözyaşları dökün istiyorum.

    çünkü bugüne kadar nelerin yaşandığını nasıl hayatların kaybolduğunu bilmeden, koltuğun rengi koyu mu? çimler yeşil mi? hacı buradan daha güzel görünüyo yeaa şeklinde söylemlere dayanamıyorum.siz en iyisi bu stadın temelinde yatan tarih tüpü’nü bulup okuyun o size anlatır.

    www.soroscuaslanlar.com
  • 1412
    öncelikle aşağıdaki resimden yola çıkarak, güvenlik demirleri olmadığı zaman koltuk renginin ne kadar tatlı bir kırmızı olduğunu görebilirsiniz. güvenlik demirleri sadece üst katta olacak ama keşke koltukla aynı renge boyanabilseler, işte o zaman stadyumun bütünü çok tatlı bir kırmızılığa bürünmüş olur.
    http://s292.photobucket.com/...m/10/ttarena-009.jpg

    diğer taraftan stadyumumuzun en çok emirates stadium ile benzerlik taşıdığı söyleniyor, evet mimari olarak kısmi bir benzerlik olsa da emirates'in kale arkası tribünleri sahaya yakınlık olarak bizim eski açık'tan hallice.
    http://farm1.static.flickr.com/...691_06c0f16f07_b.jpg
    http://s292.photobucket.com/...m/10/ttarena-021.jpg
    bizde kale arkalarının uzaklığı 8-8,5 metre olacak, emirates'te ise bu uzaklık 12-14 metre.

    yine emirates'le aradaki farklar için;
    http://img245.imageshack.us/...5/asyemiratesep1.jpg
    kırmızı plan bizim, onun üzerine konulmuş gri plan ise emirates'in.

    ve emirates'te maç atmosferi şöyle bir şey;
    http://www.wayfaring.info/...mirates-stadium5.jpg
    ve bir de bizim stadyumda oluşabilecek atmosferi düşünün.

    tribünlerin sahaya yakınlığı sanırım kayseri kadir has şehir stadı'ı ile hemen hemen aynı olacak.
    http://img9.imageshack.us/img9/8964/64317516.jpg
    kadir has tribün olarak çok dik fakat alt tribünde bütünlük hemen hemen hiç yok gibi, ve ayrıca tribün dikliğinden dolayı stadyumun koltuk kapasitesi 32 bin civarında. ama yine de bir anadolu takımı için bence harika bir stadyum kadir has. kadir has'ta maç izlemiş biri olarak seyir zevki'nin tribünlerin dikliğinden dolayı oldukça yüksek düzeyde olduğunu söyleyebilirim.

    bir de bilindiği gibi juventus da yeni bir stadyum yapıyor. bunlar da inşaa resimleri;
    http://i1010.hizliresim.com/2010/10/12/743.jpg
    http://i1010.hizliresim.com/2010/10/12/746.jpg
    http://i1010.hizliresim.com/2010/10/12/747.jpg
    yeni stadyum diye türk telekom arena yerine bize böyle bir stadyum yapılsaydı eminim yer yerinden oynar, toki'ye, yönetime, özhan canaydın'a söylemediğimizi bırakmazdık.

    modern bir stadyum inşaa ediyorsan westfalen gibi bir şey inşaa edemezsin. bir westfalen inşaa edemiyorsan türk telekom arena biçilmiş kaftan. bilmiyorum mimari açıdan mümkün olabilir miydi ama keşke kale arkalarında loca olmasaydı ve de kale arkaları tek kat olsaydı. başka da aklıma bir şey gelmiyor.
    http://www.yata-garasu.jp/...per/westfalen_01.jpg

    son olarak; genelde yapılar maketlerinden çok daha farklı olur. hele yeni stadyum maketleri çok daha gösterişlidir. ama türk telekom arena'nın uzaktan resimlerine baktığımızda, sanki bize ilk gösterilen maketmiş gibi gözüküyor. yani maket resimlerinde ve videolarında gördüğümüz yapının aynısı inşaa ediliyor. yani makete tamamen sadık kalınmış.
    http://s292.photobucket.com/...m/10/ttarena-032.jpg
  • 1423
    işi gücü bırakın, alın fındık fıstığı, açın kamerayı izleyin film niyetine şuan. çimler yerleştirilmeye başlandı... bir rüya sona eriyor!

    edit: aksiyon sahneleri var şuanda denilebilir. oradan oraya koşuşturmacalar falan. ama sonu iyi bitiyor filmin. biraz da duygusal aslında bu film.

    bir başka edit: film yeni başlamadı, filmin sonları artık... *

    ama sezon yeni sezon. çok uzun sürmeyecekmiş bu sezon. bir kaç bölümden oluşacakmış. her şey çözüme kavuşacakmış. sonra da, bu filmin devamı niteliğinde, daha öncelerden başlamış, 2000 yıllarında tavan yapmış bir dizi tekrar tavan yapacak, bir daha da inmeyecek reytingleri bu dizinin!

    işte öyle bir şey.
  • 1424
    dünya'ya gönderilmeden önce bir ahiret personeli* bana " seni şimdi dünyaya yoluyoruz. orada ortalama 60-65 yıl kalacaksın. ne yapmak istersen yap dönünce hesaplaşırız..." deseydi ve bu ahiret personeli mahşer günü bana kalan yaklaşık 41 yıllık ömrümün bir gecesini neden bir stada serilen çimleri izlemek uğruna harcadığımı sorarsa ne cevap verirdim, ne yapardım diye düşündüm az önce...

    sonra karar verdim.
    eğer böyle birşey olursa ve yani o ahiret personeli bana öyle bir soru sorarsa, sonsuza kadar cehennemde yanmayı göze alarak, önce taşşaklarımı kaşıyacağım ve akabinde okkalı bir "sanane lan yarraaaaaaam!" cevabı yapıştıracağım!

    işte öyle birşey...
App Store'dan indirin Google Play'den alın