toplumsal olarak ülkemizdeki bir çok kulüp, dünya’nın bir çok yerindeki gibi ideolojik imgeler taşımasa da, galatasaraylılık kültürü daima ileri bir kültürü simgeler tarihsel olarak. ali sami yen bey’den metin oktay’a, derwall’den terim’e... ilk kongresinden bugüne... galatasaray; modernizmi, laikliği, uluslararasılığı, dünyacılığı temsil ediyor benim için. küçük hayalleri değil büyük hülyaları. yandaki küfürbaz komşuyu değil, diğer kıtadaki şarap gurmesi ahbabı...
evet, biraz elitist bir kültür gibi... ama
akp’ye oy veren galatasaraylı‘nın anlayamayacağı güzellikte. galatasaray sanki bir vals, sanki bir zeybek, sanki bir fötr şapka, sanki ufuk açan bir devrim gibi. sanki kadınların seçme ve seçilme hakkı kazanması gibi...
lisesi, üniversitesi, asırları aşan geçmişi, topluma örnek sporcuları, gençleri spora teşvik eden başarıları... enlerin ve ilklerin kulübü...
yapmayın abiler... bugün milyonlarca işsizin de, galatasaray’ın ve onlarca kulübün yüz milyonlarca euro borcu olmasının sebebi de burada adı geçen ekiptir. mevzu isimler değil, yaratılan sistemdir.
bir gün, türkiye’deki yüzlerce yerel kaynağın satıldığı gibi türk kulüpleri de satılmak zorunda kalacak. hatta çok yakında belki de... ve o günden sonra bu kulüpler bizim kulüplerimiz değil, yabancı sahiplerinin kulüpleri olacak... ve sizler yine esas sorumlulara değil isimlere kızgın oluyor olacaksınız. küçük bakkal sahiplerinin; avm’lerden sonra yerlerini kapatmak zorunda kalıp avm’de işe başlaması gibi...
futbol ne kadar önemli bir şey değilse de o kadar önemli... ve futbol...
ve galatasaray da hayatın ta kendisi... ettiniz de daha da etmeyin artık, lütfen. etmeyin. ne yaşıtlarıma ne galatasaray’ıma...