• 276
    çocukluğumda bir "tutmasaydım gidiyordun." şakası yapılırdı. yani yüksek bir yerin kıyısında arkadaşınızı ittirir gibi yapıp tutardınız. 11-12 nisan 2020 sokağa çıkma ilanı kararlarının alınış şeklinin yanlışlığı ile buna benzer bir şaka yapalım derken tutmayı unutup insanları aşağıya atmış gibi olan hükümettir.

    tanrı türk'ü korusun. çünkü işimiz tanrı'ya kaldı artık sayelerinde.
  • 279
    sırf istatistik olsun diye, içeriğine bakmadan muhalefetteki partilerin meclise sunduğu tüm önerge, tasarı, teklif vs.'yi reddeden bir partinin hükümeti. kendi hareket tarzları da bu paraleldedir. içeriğine bakmaksızın kendilerinden başka partilerden gelen her teklif, fikir ve uyarıyı reddederler. mutlak doğru bile olsa bir şeyi birileri yetişip de onlar yapmadan ortaya attıysa geçmiş olsun, bedeli ne olursa olsun sonuna kadar inkar edilir. sonunda da konu ne olursa olsun iş şova dönüştürülür.

    siyasi argümanları da genelde bu anlamsız tutumu haklı göstermek üzerinedir. hayali düşmanları bitmez, hikayeler hikayeleri kovalar. halkın gerçek algısı, medyanın güvenilirliği gibi konuların bu derece bozulmuş olması da bu yüzdendir. bu hikayelere inanmak, anlatılan düşmanlara kin duyabilmek için bu karışıklık zaruridir çünkü...

    ama işte bazen bazı şeyleri reddetmenin bedeli göğüslenemeyecek boyutta olur. ya da ortaya çıkan sonuç kabul edilemeyecek bir noktada olur. kuyruğunu kıstırıp sessiz sedasız kabul edilir o hep inkar edilen şey. şehit varsa sınırdaki ilin valisi açıklar, deprem olursa belediye başkanı açıklar, sokağa çıkma yasağı olunca da sessiz sedasız bildiriyle açıklarlar.

    çıkıp da konuşmaya cesaret edemezler, yenilgi sayarlar çünkü. tam tersi olsa kendi yaptıkları ve yapacakları gelir biraz da akıllarına. sessiz sedasız bir açıklamayla duyurulmaya, oldu bittiye getirilmeye çalışılır. eksi istatistik farkedilmesin çabasıdı. birinin karşısına çıkmazlar, ta ki o sorunun yarattığı durum ortadan kalkana kadar. üç gün sonra beş gün sonra ortalık durulunca çıkar yine kendi hikayelerini anlatırlar, durum müsaitse yeni bir düşmandan bahsedilip lanetlerler. olay da kapanır gider.

    çıkıntılık yapmaya çok ısrar eden biri olursa onun da icabına bakılır. kimileri sabredemez, sineye çekemez, yumruğunu sıkıp lafını yutup yola devam edemez. onlar da kendini feda etmiş olur bir nevi, yatacak yer çoktur nasılsa ikna olana kadar yatıp çıkarlar...

    herkes merak ediyor nasıl her olayda böyle hatalar oluyor diye. tamamen tesadüf...

    her olayda olan asıl şey hükümetin üste çıkma çabası. tek gözettikleri konu da istatistik. en son kaç yıl önce akp hariç bir partinin verdiği bir önerge, yasa teklifi falan kabul edilmiş? hangi akp hükümeti diğer partilerin öne sürdüğü bir şeyi kabul etmiş? hangi kabine üyesi en son kamera önünde bir hatayı kabul edip de özür dilemiş, onu da geçtim bir öneriyi "çok yerinde bir talep" diye hoş karşılamış?

    akp hükümetinin başarı kriterleri bunlardır. bu konuda da mükemmeldirler kimse haklarını yemesin...
  • 281
    35 yaşındayım.eskiden gurur duyduğum ne varsa artık üzülerek söylüyorum ki utanıyorum.
    memleket maalesef paramparça.kimsenin başkasının ne fikrine ne kazancına ne de inancına saygısı kalmadı.
    ben hangi taraftayım onu bile bilmiyorum.körelttiler maalesef.bir yanım zor zamanlar destek ol sakinliğini koru diyor , diğer yanım bu halde bile kanal istanbul ihalesi yapanları görünce lanet okuyor.
    bir yanımda 17 yıldır sattılar yediler doymadılar ama olan oldu bu günlerde kampanyalarına destek olma isteğim varken , diğer yanımda ulan buna da mı çökerler diye şüphe içinde.
    böldüler aga bizi gözümüzün içine baka baka böldüler.
    seçim zamanı başka düşündüm diye zillet oldum terörist oldum.
    kampanya zamanı destek olmadım diye ''biz bize yeteriz'' senden isteyen yok dediler heykelci dediler.
    az biraz vicdanınız olsun toparlanın.ötekini düşman görmeyin her karşıt fikre vatan haini demeyin.dinleyin aga bu kadar mı zor.

    i love you hagi !
  • 282
    koronavirus surecinde aldigi sacma sapan kararlar ile aslinda ulke yönetmek konusunda ne kadar amatör olduklarini ispatlamis son 20 yildir ulkenin basindaki hukumet.

    koronavirus her canli gibi türünü devam ettirme icgudusuyle ortaligi yangin yerine cevirdi ama hukumetin aldigi komik/plansiz/zamansiz sokaga cikma yasagi ile bu ölumcul virus bile sasirmis durumda. ”yaa ben yayilmaya calisiyorum ama bu sefer cok kolay oldu, tum heyecanini kacirdiniz amk” deyip turkiye’den cekilmeyi dusunuyor olabilir. yakinda eksi’de ”turkiye’den siktir olup gitmek” basliginda yazmaya bile baslar o derece.
  • 284
    elif can yetim ve cihat biradlı gibi hiçbir vasfınız olmasa da belli kişileri tanıyarak nelere gelebileceğinizi bizi gösteren mevcut hükumet.

    galatasaray için önemli olan kısmı ise mevcut koşuldaki ekonomi politikası sebebiyle dövizin hızlı yükselişi sonrası zaten geliri düşen kulübün giderlerinin ve borçlarının da büyümesine neden olacak ve bu sebeple takımda küçülmemize ve avrupa'da daha da başarısız olmamıza neden olacak.
  • 285
    eğer 1 milyon dolarınız varsa zenginsiniz demektir. bu dünya genelinde kabul gören bir şey. yani türkiye'de zengin sayılmanız için en az 7 milyon liranızın olması lazım.
    türkiye'de bu ve bundan daha fazla parası olan birçok zengin aile var. son 20 yılda cidden zenginleşen, servetine servet katan birçok insan oldu.
    zaten sorun da burada... bir kısım zenginleşirken, diğer vatandaşlar fakirleşti.
    bir doğru düşünün, en sağına normal vatandaşı, soluna da durumu daha iyi olan vatandaşı koyun. bu iki zümre ortadaki noktaya ne kadar yaklaşırsa, aradaki fark o kadar az demektir.
    biz de olan bunun tam tersi. soldakiler en uca, sağdakiler de diğer en uca gitmiş durumdalar. aradaki makas çok fazla açıldı.
    inanın almanya'da, orada, burada türkiye'deki kadar zengin aile bulunmayabilir. ancak bu kadar fakir insan da bulunmaz. genellikle geçinme sıkıntısı çekmeyen insanlardan oluşur.
    biz de bu grup kalmadı işte. ya servet içinde yüzen bezirganlar, ya da yokluk içinde hayatta kalma mücadelesi veren yoksul bir halk var.
    öyle holding sahibi, devasa fabrikalara sahip zenginlerden de bahsetmiyorum. sırf benim çevremde zengin diyebileceğim 3 aile var. ticaretle uğraşan birçok insan zamanla bu paraları kazandı.
    etrafa bir bakın. araba fiyatlarının tavan olduğu, üstünden alınan verginin dünya birincisi olduğu ülkede birçok kişi bmw'ye, mercedes'e binebiliyor.
    daire fiyatında olan bu araçlara hemen her caddede rastlamak mümkün.
    bu paraları nasıl kazandıkları ise başka bir zamanın konusu.
    işte bu zengin aileler servetlerini dövize yatırdılar çoktan. bu kötü bir şey de değil, yatırabilirler. dolar artarken yüzlerinde bir tebessüm beliriyordur.
    birçok insan hayat pahalılığından dem vururken, salgın korkusuyla işe gidip gelirken, bu insanlar yattıkları yerden servetlerini katlıyorlar.
    bazen hesap kitap yapıyorum. benim bir yılda kazandığım parayı, dolara 1 milyon lira yatıran adam 3 günde kazanabiliyor.
    bu paraları dövize, altına yatırıp, faizde işletmek varken, kim yatırım yapıp iş icra eder ki? adam ticarette kazanamayacağı paraları buralarda kazanmaya başladı. niye uğraşsın ki?
    velhasılıkelam, ben ekonominin başındaki şahsiyetin de öyle doları düşürmek gibi bir gayesi olduğunu düşünmüyorum. hatta tam aksi tercih ediliyor olabilir.
    çünkü sayısı hiç de azımsanmayacak bu zengin aileleri mutlu etmek gerekir. gönüllerini hoş tutmak gerekir.
    dövizin artmasını dert edinmek de ancak bizim gibi sıradan vatandaşlara kalır.
  • 286
    kurtuluş savaşının intikamını almış ve fişi çekmeye hazırlanan hükümettir. eğitim adına hiçbir şey kalmadı sınav saatleri, tarihleri bile oyuncak oldu. ekonominin en temel taşı olan hukuk ilk yok edilenlerden oldu! ortada ne hakim ne savcı kaldı! kimse sesini çıkaramaz oldu! insanları inanılmaz derecede ikiye böldüler. fabrikalar, kurumlar, en değerli arsalar telef edildi! aklınıza gelebilecek her şey bu ülkede egale edildi! hâlâ ama hâlâ bu millete pembe hikayeler yazıyorlar! ve eşi benzeri görülmemiş bir tutkuyla, hastalıklı bir tutkuyla bu hikayelere inanıyor bu insanlar. dünya üzerinde böyle iktidarlar hiçbir zaman iktidarlarını sürdüremediler. ve bunlarda sürdüremeyecekler. benim tek düşündüğüm bu insanlardan sonra ne olacak bu ülkenin hali? değişen bir şeyin olacağını sanmıyorum. sorun bizim insanımızda. bunlar gidecek başkaları gelecek...
  • 289
    esasında geçen seneki şampiyonluğumuza (18/19) da mani olacaklardı. ancak istanbul büyükşehir belediyesi seçimleri şampiyonluğun başakşehir'e peşkeş çekilmesine mani oldu. gerçi sonra iptal edilen seçimlerde sağlam tokat yediler o ayrı...

    bu sene seçim yok.
    umuyorum 30 milyon galatasaray taraftarı balık hafızalı değildir. seçim günü geldiğinde son 2 sezonda bize yapılanı unutmaz.

    bu ülke, ahlaksızlığın kökünü kazimadikca bir bok olmayacak.
  • 292
    yani artık çivisi çıkmayan kurum, oluşum, organizasyon bırakılmadığından tek bir konuda serzenişte bulunacağım.

    bu hakemlerin sizden destek almadan böyle şeyler yapmaya götünün kesmeyeceğini hepimiz biliyoruz değil mi? biliyoruz tabi ki sormam bile abes. elbette ya..am diye cevapladığınızı duyar gibiyim.

    velhasıl demem o ki abicim bari en azından ligin başında söyleyin niyetinizi de masraf yapmayalım, bütçemizi ona göre ayarlayalım, kendimize hedef koymayalım. önümüzdeki sezonki planınızı en azından bu ağustos sonuna kadar bize bildirirseniz, biz de ona göre ayarlarız kendimizi.
  • 294
    hiç bir konuda serzenişte bulunmayacağım hükümet, halkımızın istediğini yapıyorlar. her millet layık olduğu şekilde yönetilir diye bir söz vardır. dolayısıyla itiraz etmeye, hak aramaya gerek de yoktur. bizim milletimizin aynası akp hükümetidir. 30 milyon galatasaray taraftarının sırf galatasaraya haksızlık yapılıyor diye itiraz edeceği makam-mevki de burası değildir. aç kalan insan bile halinden memnun olduğunu beyan ediyorsa, galatasaray aç kalmasından önce gelmez diye düşünüyorum.
  • 295
    sezon bitimine 6 hafta kala hayallerine kavuşan topluluk. hem trabzon şampiyon olucak ve 2011 gündemden çıkacak hem de trabzon cezalı olduğu için avrupadan gelecek 20-30 milyon avro sıcak para yandaş takıma aktarılacak. kaç yıldır yatırım yapılan takımdan gelecek bir 150-200 milyon lira sıcak para herkesin ağzının suyunu akıtıyordur şimdiden. 19/20 sezonu tam bir win-win sezonu...
  • 296
    21 haziran 2020 galatasaray gaziantep fk maçı sonucuyla muradına eren kurum.

    egemen güç hem şampiyonluğu hem de cl'ye katılma hakkını ekonomik olarak batmış durumda olan ve tam kontrol şeklinde yönetebildiği trabzon'a verecek değildi, zaten trabzon'u sezon başında kurtarmışlardı. trabzon'a şampiyonluk verip, trabzonlularla 31 mart 2019 sonrası bozulan arayı kapatmak, cl'ye katılım hakkını da başakşehir'e verip ekonomik olarak "şahsım"ın kurduğu takımı iyice desteklemek istediler, istiyorlar. trabzonlular zaten ne anlar cl'den. 40 senedir şampiyon olamamanın verdiği kupa hasretini gidersinler yeter onlara.

    allah hepinizin cezasını versin!
  • 300
    seçim öncesi "gençler yaa kankalarımız oo panpito naber" havasından şimdi twitter, youtube ve netflix'i kapatma aşamasına gelmiş topluluk.

    yani uzak doğu'dan bir sporu getirip üstüne kurduğu federasyonda bile neler neler çevirmiş insanların bu konuda herhangi bir ilerici yahut nötr tavır takınmasını beklemiyordum. ok boomer deyip de geçilemiyor ne yazık ki.
App Store'dan indirin Google Play'den alın