• 5
    türk milletinde bu niteliği her geçen gün kaybettiğimizi hissediyorum. haberlerde de bu his bize ulaşıyor her gün, sokakta da ama ben futbol yansımasına bakmak istiyorum. bu akşam bir fenerli gördüm kendi space odalarında arkadaşlarına şunu diyor berbat türkçesiyle: "abi boş durmayalım. ben her gün bir şey yazıyom. florya'da kavga var yazıyom. futbolcular birbirine daldı yazıyom" bu ahlaksızların gündem belirleyebilmesinden rahatsızım. ayrıca saf niyetle bunu takip eden fenerbahçeli kardeşlerim varsa burayı okuyan sizi de sağduyuya davet ediyorum. bizimle bu saçma yöntemlerle rekabet etmeniz çok zor. 1984 romanından mı öğreniyorsunuz bu taktikleri?

    bu akşam bir tag çalışması yapmışlar antep'te kara geceymiş. abi şaka mı bu? antep 15 kişi oynasaydı sahada muhtemelen yine yenemezdi. ortada gaziantep'in itiraz edebileceği bir şey hatırlamıyorum. bize verilmeyen penaltılardan, gollerden bahsedebiliriz. neden bu kadar tırmalıyorsunuz? siz ailenizden sevgi falan görmediniz mi? bu kadar şeytanlığa gönlünüz nasıl el veriyor?

    medyada değersizleşme denen bir şey var. sen her şeye ağlarsan yarın gerçek bir mağduriyetin olunca kimse onu fark etmez. derler ki onlar zaten hep ağlıyor. yani biraz sessiz moda geçersen ve itirazını hashtag açma hakkını özel durumlara saklarsan sözünün bir ağırlığı olur. mevcut ağlak halinizle olmayan kredibilitenizden yiyorsunuz. bir futbol oyunu için bu kadar şahsiyetinizden kaybetmeniz bir öğretmen olarak beni çok üzüyor çocuklar. umarım bir gün sizin de ucuz algı yönetimlerine ihtiyaç duymayan iyi bir takımınız olur ve yıllardır nelerden mahrum kaldığınızı anlarsınız. biz gerçeği şekillendirmeye devam edeceğiz. algılayan algılar.
  • 3
    türk spor medyasında ender rastlanan olgu. sürekli birilerini alt etme, aşağı alma çabası var medyada. bu da genellikle galatasaray oluyor. galatasaray aleyhinde hata varsa yaprak kımıldamıyor ama lehinde varsa ortalık yangın yerine dönüyor. birileri tarafından fonlanan medya mensuplarından geçilmiyor. hep taraflı yorum hep bir algı operasyonu. ben bir taraftar olarak bile çok yoruldum. yöneticileri düşünemiyorum. bu ülkede her şey çok zor. hiçbir kuruma güvenilirlik yok çünkü ahlak diye bir şey kalmamış. kimse işini iyi yapmanın peşinde değil birilerine yaranma peşinde ya da duymak istediklerini söyleme peşinde. coğrafya kader. seçme ya değişme şansın yok doğduğun yeri.

    yolu yok çekeceksin, isyan etmenin faydası yok. kaderin böyle. yol belli, eğ başını usul usul yürü şimdi.
  • 4
    turkiye'de ahlak denildiginde aklima hep yuzuklerin efendisi'nde eomer karakterinin soyledigi su cumle gelir: "do not trust the hope, that has forsaken these lands" (umuda cok bel baglamayin, umut bu diyarlardan goctu). maalesef artik bizi biz yapan degerlerin basinda gelen "ahlak" turkiye'den goctu gitti ve tek emeli daha fazla para kazanmak, gucluyu kollamak, yandaslik olan sozde spor medyasindan ahlak beklemek kendimizi kandirmaktan baska bir seye yaramaz.
  • 1
    gazi mustafa kemal atatürk ileri görüşlülüğüyle günümüzün tartışmalarını bitirmiş aslında. yani 1930'larda sporcuda ahlaksızlık nasıl olsun? spor nasıl bir endüstri olabilirdi ki? memlekette para yoktu ki futbolda para konuşulsun. ancak atatürk günümüzdeki soruna noktayı koymuş. türkçe'de vurgu fiilden hemen önce kullanılan kelimededir.

    "ben sporcunun zeki, çevik ve ahlaklısını severim."

    buna benzer bir motto da florya'da yazar.

    "seni buraya getiren yeteneğin burada tutacak olan karakterindir."

    peki spor adamının? sporla ilgilenenlerin? taraftarların buradan çıkarmaları gereken nedir? "ahlak evet önemli." bu satırları okuyan herkes bunu düşünüyordur kafasında. ahlaksızlığı ilke olarak benimseyen biri olacağına inanmıyorum. inandığım şey ise yüzeysel olarak katıldığımız argümanların yüzeyin 3-4 metre altında değerini kaybetmiş olması.

    bu sözlükteki herkes malum takımın malum futbolcuları hakkında bir takım eleştiriler yapıyor. ırkçıya ırkçı ahlaksıza ahlaksız demeyi pekala biliyoruz. peki malum takım taraftarları külliyen ahlaksız mı yoksa görmek mi istemiyorlar sizce? yoksa onların (da) bahaneleri mi var? başarı gibi. bu oyuncular ahlaksız olsalar da başarılılar. tıpkı akli dengesini kaybetmiş zat gibi. bu açıdan bakıldığında ne kadar da başarı uğruna değerlerini satmışlar gibi gözüküyor değil mi?

    çuvaldıza hazır mıyız?

    aslında çocukluğumdan beri galatasaray'ın otoriter yönetimine, teknik kadrosuna alışığım. tanju'nun gidişi, intikam olarak hasan vezir'in alınışı ve asla tutunamaması, mike marsh'ın gece hayatından sezon ortasında gönderilişi. örnekleri çoğaltmak çok mümkün değil ama vedat gibi bir iğrenç yaratık vardı mesela. herhalde bizde olmasından utandığım tek topçuydu.

    hiçbiri bu bahsettiğim 3'lünün fener'de kollandığı kadar kollanmadı galatasaray'da. bir kişi hariç. bugün ahlak/prensip üzerinden yani sahadışı sebeplerle eleştirilen fatih terim başarılarıyla savunuluyor. onu savunanlara da sorsak ahlaki değerler, prensipler aslında herşeyden önce gelir. tehlikenin farkında mısınız bilmem ama inşaatçıyı koruyanlarla aynı cümleleri kuruyorsunuz.
App Store'dan indirin Google Play'den alın