resim
Adnan Polat
Görev:Başkan
Takım:-
Yaş:71
Uyruk:Türkiye
  • 1831
    başkanlığını yapmaya çalıştığı kulübün futbol şubesi tarihin en kötü dönemini geçirirken, kendisi rte peşinde erzurumlarda.

    ewt sayın polat bizde rijkaard'a güveniyoruz, hagi'yi kim ne derse desin takımda tutacağız, galatasaray başkanı'da da bir aslan.

    ilk istifayı sen ver be adam. en azından kendi istifa etti derler, lafını yapmazlar arkandan.
  • 1833
    başbakanı yalamak için takımını yalnız bırakmıştır, başbakan tarafından köpek muammelesi görmüştür, takımı "bariz" hakem hatasıyla gol yiyor kendisi ortada yok çık bi açıklama ya kardeşim, takımdaki yeniçerilerden hiçbirini göndermeyip hagi'nin eline bitmiş bir takım vermiştir, utanmadan işini yapmayan gidecek diye de demeç veriyor, kendisinin aşıkları da kurban olarak hagi'yi gösteriyor, cehalete gel.
  • 1835
    bu sezon transfere toplamda harcadığı para merak edilen başkanımız. insan her şeyi sindiriyor da keita gibi oyuna direk etki eden ve savunmalara korku salan, ikili sıkıştırmalar alarak forvete boşluk yaratan bir yıldızı karaktersiz diyerek ve yıllık aldığı 2.2 milyon euro ücreti çok göstererek göndermenin hesabını nasıl verilir, nasıl izah edilir anlayamıyorum.
  • 1843
    galatasaray'ın sportif başarısızlığı zerre kadar umurunda olmayan kişidir adnan polat.

    onun tek düşüncesi kankası aziz yıldırım'ın gözüne girebilmek ve riva v.b galatasaray'ın arazilerinin ihalelerini yapabilmektir.

    sportif başarısızlığı, siyasiler karşısında ki durumunu hadi geçtim diyelim, geçen gün erzurum'da aziz yıldırım karşısında ki aciz durumu bile bu adamın galatasaray başkanı olamayacağının kanıtıdır. aziz gel diyor geliyor, git diyor gidiyor, maşallah aziz başkanın bir dediğini iki ettirmeden asker gibi emredersiniz diyerek her söylediğini eksiksiz yerine getirmiştir.

    başkanlığını yaptığı kulübün büyüklüğünün farkında olmayan ve tamamen kendi çıkarlarını düşünen adnan bey yeter artık...
  • 1844
    --- alıntı ---
    19 oca 2011
    kapıcı ibrahim'in oğlu ile demiryolcu nuri'nin oğlu

    adnan polat'ın, koluna girerek zorlukla sete çıkardığı selahaddin beyazıt, ali sami yen'in selasını verirken, biz çocukluk günlerimize dönmüştük bile.

    selahaddin beyazıt galatasaray başkanıydı, mahalleler fenerbahçe'li çocuklarla doluydu, galatasaray her sene şampiyon oluyordu, deniz gezmiş en uzun koşunun ilk 100 metresindeydi ve ben, demiryolcu çocuğu gariban, hayatımın ilk kavşağından inönü stadına sapıp, yeni açık tribünlerinde, kapalıya yakın tarafta sarı kırmızılı bayrakları sallamaya, amigo orhan'ın ''bir baba hindi'' siyle çöküp kalkmaya, re re re diye kükremeye başlamıştım.

    o tarihlerde, benden 5 yaş büyük, aşkale'li kapıcı ibrahim'in oğluyla yollarımız kesişmemişti. o zamanın fakir türkiye'sinde bir kapıcı, milyonlarca kapıcının servetini tek başına edindiğinden olsa gerek, oğluna tribünlerden bir aşinalığımız yoktu. stadlarda şimdiki gibi sınıf farkı olmadığından, eğer bizim gibi bir galatasaraylı olsaydı mutlaka tanırdık. kader ağlarını örüyordu işte ne de olsa kendi mecrasında.

    bizim kendimizi galatasaraylı sandığımız yılları geçirirken, yeri geldi babamızın kolundaki serumun musluğunu açtık, maça yetiştik. gazete kağıtlarından, kese kağıdı yapıp sattık maç parası için. üşüdük, hasta olduk, bademciklerimiz şişti, annemizi ağlattık. babamızdan kaçak maçlara gittik. biz büyüdükçe, sevdamız da büyüyordu, her şeyi terk edip bir tek onu terketmediğimiz sevdamız, galatasarayımız.

    o yıllarda, henüz yollarımızın kesişmediği bir diğer galatasaraylının ne yaptığı bizi pek ilgilendirmiyordu. tribün kardeşliği içerisinde biz maçı yönetici, futbolcu, taraftar hep birlikte yaşardık. oynardık demiyorum, maçı yaşardık biz, tabela umurumuzda değildi, keşke her gün maç olsa, keşke her maç galatasaray yenilseydi de biz daha çok birlikte olabilseydik.

    aynı tarihlerde ülkede de bir şeyler oluyordu sanki. gençliğin bir kısmı inönü stadı yollarına düşerken, ülke gençliğinin tamamı başka sevdalar peşindeydi. her biri özelde ülkesinin, genelde dünyanın daha bir güzel olması için kavgalar veriyordu. elbette o kavgaya da tarafsız kalamadık, taraftık, taraftardık ve bizim bir sevdamız daha oldu. biz de karıştık o haklı ve büyük kavgaya. ne var ki bazen aynı anda iki sevdamızın iki ayrı alanda kavgası çıkıyordu. mitingten kaçıp, maça gittik, seminere gidiyoruz diye deplasman trenine bindik, ülkenin geleceğini riske atıp, tercihimizi galatasaraydan yana kullandık, galatasaraylıydık.

    her tülü sevdadan vazgeçebilirdik, her şeye katlanabilirdik, ama galatasaraysızlığa dayanamazdık. anlatmaya kalksam en az 100 sayfa yazarım, konu bu değil, 3 gün öncesine kadar galatasaraylıydık işte.

    3 gün önce kapıcı ibrahim'in, aşkale doğumlu oğlu bizi attı galatasaraylılıktan. biz başbakanı kovalarken o da bizi kovaladı arena'dan. uyandırdı 42 senedir gördüğümüz tatlı rüyadan. konu bu da değil, katlanırız. o galatasaraylı biz değiliz, maça da gitmeyiz bundan sonra, isim lazımsa kurban için kendi ismimizi de en öne yazarız. ama ne koyuyor biliyor musunuz çocuklar?

    keşke biz sevdalardan sevda beğenirken, galatasaray'ın başında selahattin beyazıt yerine, kapıcı ibrahim'in oğlu olsaydı da bizi stada sokmasaydı. keşke biz o zamanlar diğer sevdamızın peşinde daha bir takılabilseydik. inanın çocuklar belki bir çoğumuz daha telef olup giderdik, ama yemin ederim ki, kalanlarımız size, 3 gün önce, yuhlayacağınız bir başbakan ve nefret edeceğiniz bir galatasaray başkanı göstermezdi.

    biri hariç bütün kapıcılara ve kapıcı çocuklarına sevgilerimle,

    mahalle takimi

    http://mahalletakimi.blogspot.com/...-ile-demiryolcu.html

    --- alıntı ---

    http://www.habervitrini.com/haber.asp?id=154071
  • 1845
    asla ve asla suçlu değildir...

    hagi'dir suçlu...
    rijkaard'dır suçlu...
    ufuk ceylan'dır suçlu...
    de sanctis'tir suçlu...
    arda turan'dır suçlu...
    adnan sezgin'dir suçlu...
    servet çetin'dir suçlu...
    elano'dur suçlu...
    bülent korkmaz'dır suçlu...
    gerets'tir... skibbe'dir... mustafa sarp, ayhan akman, barış özbek üçlüsüdür... lincoln'dür... sağlık kuruludur... sarı çizmeli mehmet ağa'dır...

    ama adnan polat... hiç suçlu değildir o! eğer ille de bir suçu varsa, otuz yılda yapılamayanı üç yılda yapmaktır o suç... otuz yılda kovulamayacak kadar çok teknik direktörü üç yılda kovduysa eğer, o teknik direktörlerdir suçlu olan! otuz yılda getirilip gönderilemeyecek kadar çok futbolcu üç yılda gelip gittiyse eğer, o futbolcular sorunludur, onlar suçludur! otuz yılda istifa edemeyecek kadar çok yönetici üç yılda istifa ettiyse, otuz yılda isyan bayrağı kaldıramayacak kadar çok yönetici üç yılda isyan ettiyse, bu o yöneticilerin hatasıdır, onların onursuzluğu, onların hainliği, onların suçudur! galatasaray'ı ekonomik açıdan düzlüğe çıkarmaktadır ama, otuz yılda savrulamayacak kadar para üç yılda savrulduysa da önemli değildir... suç? suç, hiç değildir! galatasaray'ın otuz yıldır koruduğu marka değerini, formasının ağırlığını, ''yazılı olmayan kurallarını'' üç yılda yerin dibine sokmak da büyük bir başarıdır, suç değil! otuz yılda otuz fırın ekmek de yeseler, o formayı giyemeyecek futbolcuların üç yıldır bu takımda istikrar abidesi şeklinde yer almaları da başarıdır, suç değil!

    hiç suçlu değil adnan polat. arada çok yorulduğu için dili sürçmektedir, yoksa çok sever taraftarını... taraftarı da onu...
  • 1848
    hakkında bugüne kadar çok fazla eleştiride bulundum, sayesinde ofsayt manyağı oldum. artık midemi bulandırır hale gelmiştir, galatasaray başkanı olmasa çok ağır şeyler yazacağım. bir insan böyle bir camiayı yönetir de nasıl bu kadar kör olur? bu takımın iki senedir en büyük iki problemi yaratıcı bir orta saha ve kaliteli, milan baros'un yokluğunu aratmayacak bir forvet. sen iki yıldır bu kulübün başkanı ol, sonra bizi mustafa sarp, ayhan akman, mehmet batdal'a teslim et. mal desem, değil. gerizekalı desem o da değil. peki sen nesin adnan polat? çık ve bu yediğin haltların hesabını ver. 2009 2010 sezonunda milan baros, harry kewell, abdul kader keita, arda turan, joao alves, givanni dos santos, elano blumer bile iş yapamadı ayhan ve mustafa sarp'ın olduğu bir orta saha ile. bu yukarıda bahsedilen futbolcuların yarısı sakatlıktan dolayı 3 maç oynayıp, 23 maç yatan futbolcularken sen koskoca bir camiayı yönetip nasıl olurda bu futbolcuların eksikliklerini gideremezsin? nasıl olupta eksiklik gidereceğine mehmet topal ve keita gibi iki yıldızı, elano gibi en azından topa vurmayı, isteksiz de olsa, sarp ve ayhan'dan daha faydalı olabilen bir futbolcuyu satarasın ve yerine serdar özkan, mehmet batdal, musa çağıran, ali turan gibi kariyeri belli olmayan, yıldız potansiyeli taşımayan klasik bank asya oyuncuları ile doldurursun? kendisi bu kulübün herhangi bir kademesinde görev almayı haketmemektedir. başkalarının emeği olan stadyum ve şirketleşme dışında bir başarısı yoktur. haldun üstünel sonrası transferlerin de adnan polat ile alakası olmadığı anlaşılmıştır. ben futbolu bilirim diyor. o futbolu biliyorsa tüm türkiye gerizekalı demektir.
  • 1849
    kendisi büyük ihtimalle en çok nefret edilen 5 klüp başkanı listesinin içinde bulunan başkan

    1-)liverpool - gillet
    2-)milan - berlusconi
    3-)galatasaray - adnan polat
    4-)manchester united - glazer
    5-)bilmiyorum...

    adnan polat ; size karşı bir liverpool taraftarının gillet e beslediği duyguların aynısı besliyorum.

    edit : listeye fransa liginden veya başka liglerden başkanlarda girebilir,dünya futbolunu daha iyi takip eden yazar arkadaşlarımız listeyi düzenleyebilirler.
  • 1850
    an itbariye kanaltürk'te gsgm başkanının böbürlenerek konuşma yapmasını, "hala galatasaray ile anlaşmadık, anlaştıktan sonra kulüp başkanı dilediğini yapabilir" gibi açıklamalar duymamızı, 'inönü'tepe gibi bir altyazı görmemizi sağlayan kuzu başkan.

    mundar ettin kulübü, herkesin diline sakız ettin. istemiyorum ulan stadı artık, yeter be. dönelim sami yen'e mis gibi.

    birde kendisi aslanmış, kuzu değilmiş. hadi len ordan!
App Store'dan indirin Google Play'den alın