• 2
    maalesef ki türk futbolunda olmayan bi olgudur.

    maalesef ki türk futbolunun başındakiler herkesle dalga geçmektedirler ve geçmeye de devam edeceklerdir.

    yahu biz bu renklere gönül vermişiz, aşık olmuşuz. yenilsek de seveceğiz, şampiyon olsak da sevecegiz, küme düşsek de sevmeye devam edeceğiz..

    fenerbahceliler sarıyla laciverte, besiktaslilar siyah beyaza, biz sarıyla kırmızıya.. bu ülkede milyonlar aşık olmuş takımının armasına ya. bazılarımızın her şeyi olmuş takımı, onsuz yapamaz olmuş.

    ben sanmıyorum ki bi taraftar haksız galibiyet elde etmek istesin. ben sanmıyorum ki taraftarlar katakulli ile gelen bi galibiyete sevinsin, sevinebilsin. la bi bırakın bizi yenileceksek de hakkımızla yenilelim. en fazla üzülürüz ama hak ettik deriz.

    yahu oyuncularımız çıksın oynasın. yensin veya yenilsin hiç önemli değil. ama lütfen kirli düzenize bulaştırmayın şu aşkımızı be. lütfen bizim aklımızla dalga geçmeyin!

    spor lan bu spor. nedir yani?

    yenmek de var yenilmek de. biz istiyoruz ki adil bi ortamda gerçekleşsin tüm bunlar. ulan biz mutsuzluğa da varız. bi salın bizi ya.
  • 5
    türk milletinin aramadığı durum. türkiye'de kimsenin hadi kimsenin demeyeyim büyük bir çoğunluğun adil yönetilme gibi bir arzusu yok. bunda çok ciddiyim gerçekten yok. kimse adalet aramıyor. herkes güç sahibi olmak, her zaman haklı olmak istiyor. 2 kasım 2018 galatasaray fenerbahçe maçı skandallarıyla bitti ve benim nazarımda hiç unutmayacağım derbiler arasına girdi. derbiden sonra pfdk tarafından fatih terim'e 10 maç ceza verildi. şimdi çıkalım sokağa fenerliler ya da galatasaraylı olmayan kişiler ile röportaj yapalım, hiçbiri bu cezanın yanlış olduğunu, adaletsiz olduğunu söylemez. hatta az olmuş daha çok versinler diyenler bile olur. (az olmuş diyen kişiler çoğunlukta olursa şaşırmam.) soruyu biraz daha genişletip insanlara bu devletten beklentiniz nedir diye soralım kimse ilk 5 sıraya adil yönetimi yazmaz. bu sebepten ötürü ülke adına ümidim her geçen gün azalıyor...
  • 9
    (bkz: 14 eylül 2019 gazişehir gaziantep beşiktaş maçı)

    maçın ardından üç tane ayrı beşiktaş yöneticisi ve teknik direktör abdullah avcı hakemleri ve tff'yi eleştiren sert açıklamalar yaptı.

    şimdi ben soruyorum,

    1) bunca zaman galatasaray'a haksızlık yapılırken kıs kıs gülenler şimdi ne oldu da ilk mağlubiyetin ardından ekranlara açıklama yapmaktan ayrılamıyor?

    2) fatih terim'e 4 maç ceza verilince ölümüne tahkim ve disiplin kurullarını savunanlar şimdi neden aynı kurumları ekranlarda eleştiriyor?

    3) fatih terim'e öznesiz sözlerinden dolayı 4 maç ceza verenler, şimdi açık hedefi belli olan bu açıklamalara ceza verme cüretini gösterebilecek mi?
  • 12
    futbol özelinde bakacak olursak, türkiye'de maalesef futbolseverlerin takımlarının lehine karar çıkması ve aleyhine karar çıkmamasına indirgenmiş vaziyettedir. istisnasız herkes adaleti istediğini beyan ediyor ama en ufak bir aleyhe kararda ya da hakem lehe olabilecek bir takdir hakkını kullanmadığında direk bağırma çağırmalar başlıyor. maalesef biz 'adalet' adı altında kendi takımımızın kollanmasını istiyoruz, buna şiddetle herkes karşı çıksa da gerçekte olan bu ne yazık ki. dolayısıyla ben hakemlere de çok kızamıyorum, çok zor şu ortamda hakemlik yapmak zira. mutlaka sövecek ve düşman belleyecek bir kitle çıkıyor günün sonunda. bugün gs olur yarın fb olur ama biri mutlaka oluyor bu şekilde.
  • 13
    bir toplumda bireylerin ve kurumların uyması gereken kuralları barındıran kavram. çok kısa ve kabaca böyle özetleyebiliriz. adalet, insanlık tarihi boyunca yaşanan ve çoğunluğu toplumsal çapta olan olaylarla şekillenmiştir. yani insanlığın karşısına birden bir kitap veya kılavuz olarak çıkmamıştır. adalet, geçmiş toplumların mirası ve tüm insanlığın ortak araçlarından biridir. toplumların kültürel farklılıklarından dolayı, uygulandığı coğrafyalarda da farklılık gösterebilmektedir ama aşağı yukarı insanların haksızlıklara karşı hissettikleri aynıdır. bazı toplumlar, adalete olan güvene dayanarak haksızlığa karşı gelebilirken, diğerleri ise adaletin işlevsizleştirilmesiyle sindirilmiş ve zulüm görmüşlerdir. tarihte iki durum için de bolca örnek mevcut ama samimi olmak gerekirse insanların haksızlığa uğradığı durumlar ve olaylar çok daha fazla. maalesef haksızlık, kötücül tutum, yozlaşma ve sömürü insanlığın gerçeği. güçlülerin zayıfları ezdiği ve daha güçlülerin güçlüleri sindirdiği bir düzende yaşıyoruz. yukarıda belirttiğim gibi adaletin düzeyi ve nasıl algılandığı toplumdan topluma fark göstermekte, ama kendi içinde adil olan bir toplum olsa bile muhakkak bir başkasına zarar vererek var olmakta*. peki adaleti el üstünde tutan toplumlar ne yapıyor veya biz ne yapmıyoruz da sürekli olarak başkaları veya muktedirler tarafından haksızlığa uğruyoruz. işte bu noktada siyaset devreye giriyor. peki siyaset nedir? çok soyut bir kavram. eğer bir alıntıyla açıklamak gerekirse: "siyaset, üretim dışında kalan, ancak üretimin sürdürülebilmesi ve geliştirilebilmesi için toplumsal çapta yürütülmesi zorunlu olan işlerin toplamıdır.” yazabiliriz. bu alıntı* bence toplumun siyasete etkisine vurgu yapıyor ve hepimizin uzun yıllardır şahit olduğu üzere toplum, diğer tüm bileşenleriyle* beraber etkisiz kılınıyor. bunun nedeninin güçler ayrılığı ilkesinin mevcut iktidarın da öncesine uzanan bir dönemden itibaren istismar edilmesi olduğunu düşünüyorum. tabi mevcut iktidar, yaptıkları kötülükler ve beceriksizlikleri açısından birinci sırayı kesinlikle başkasına kaptıramazlar, ama maalesef ilk ve tek sorumlu da değiller. yaşadıklarımızın diğer sorumlusu iyisiyle ve kötüsüyle yine bizim toplumumuz. insanlar işsiz ve evsiz kaldığında, insanlar hayatlarını kaybettiğinde, insanlar beş paraya muhtaç edildiğinde, insanlar haklarını aradığı zaman şiddet gördüğünde ve başkaları adaletten yoksun kaldığında, kendi çıkarları doğrultusunda ses çıkarmayan ve çıkaranın da sesini bastıran veya duymayan bu toplum. bunu bir suçlama olarak yazmıyorum. sadece ortadaki acı gerçek! bu toplum, iyiyi de kötüyü de içinde barındırıyor ve geldiğimiz noktada hala bir dönüşüm geçiriyor. adalete, bağımsızlığa, insan haklarına ve fikir özgürlüğüne olan bakışı üç yüz yıldır şekilleniyor. yaşadıklarımız bir dönüşümün parçası ve bu dönüşümün cumhuriyetle başladığını söylemek haksızlık olur, ama cumhuriyetle beraber gelişen bir ülkede ivme kazandığı doğrudur. önümüzdeki dönemde daha da iyi olacağına inanıyorum. çünkü her düşüşün bir çıkışı da var ve gelecek için düşüşler çıkışlardan daha öğretici oluyor. şahsi kanaatim çözümü kişilerde arayan ve çözümün bir parçası olmayan toplumlar maalesef sürekli olarak sömürülmeye ve zulüm görmeye mahkum oluyor. dolayısıyla adalete olan bakış açımızı genişletmeli ve hak arayanların/savunanların yanında olduğumuzu göstermeliyiz. mevcut düzende hak arayışını birinden talep etmemiz çok acımasız ve bencil bir tutum. eğer çözüm hak arayışından geçiyorsa, bunun bir parçası olduğumuz zaman işe yarayacağını sözlükdaşlarımla paylaşmak isterim. kısa bir not ile yazıma son vereyim. adalet, haksızın yanında lehte ve haklıya karşı aleyhte çalıştığı zaman adalet olmaktan çıkar. bugün ve uzun zamandır türkiye'de adalet gözleri açık bir şekilde toplumun aleyhine çalışmaktadır. takımımızla beraber sayısını hatırlayamadığım kadar haksızlığa uğramış bireyler ve kurumların beklentisi herkese eşit muamele gösterilmesidir. biraz hayal kırıklığı ve üzüntüyle yazılmıştır.*

    edit: imla
    edit 2: türkiye'de yaşanılan olaylardan küçük bir kesit. herkes için bir hatırlatma olarak bırakıyorum:

    https://eksisozluk.com/entry/131258345
  • 14
    bu yalan dünyada kesinlikle en iyi şekilde uygulanması gereken olgu. müslümanlar ya da olduğunu iddia edenler için söylüyorum. allah'ın emri böyle. kuran'ı türkçe olarak okursanız birçok ayette nasıl olması gerektiği anlatılıyor. lütfen adaletli olun. özellikle yönetenler. yönetilenler de adaletli olsun. dürüst olun, olalım. hep birlikte. ülkemiz için, geleceğimiz için. her alanda, her yerde.
  • 16
    türkiye' de saf olarak bulunmayan kavram. gün geçip devran döndükçe kişilerin ve kurumların kendine göre yorumladığı, günün sonunda kazanması istenilenden yana olandır. bugün kazanması istenen fenerbahçe. bu isteği kendileri de adları gibi bildiklerinden haklı da olsalar, haksız da olsalar mart kedisi gibi bağırıyorlar. sene başından beri galatasaray aleyhine işlenen iki elin parmaklarının sayısını geçen inanılması güç hakem hataları gün gibi aşikarken, kamuoyunda galatasaray' ı kollanan, kayrılan olarak göstermeye çalışıyorlar, ve malesef bu konuda son derece başarılılar. tarihimizde bu kadar kötü hakem performanslarıyla karşılaştığımız başka bir dönem olmuş mudur hatırlamıyorum. buna rağmen ülke genelinde yaratılmaya çalışılan "galatasaray kollanıyor" imajını tff' de tarihinde ilk defa var odasının kayıtlarını yayınlayarak destekliyor. bu durum saat 19:05' te ceza açıklaması yapılmasından sonra yapılan 2. savaş ilanıdır. galatasaray bütün kurumlarıyla, itibarıyla ve gücüyle dimdik ayakta durmalı, üstüne gelen bu yalan rüzgarına karşı ayakta kalmayı başarmalıdır. bunun da tek yolu her zaman olduğu gibi tüm camianın tek yumruk şeklinde kenetlenmesidir. taraftarı bir kenara bırakıyorum, asıl görev galatasaray bürokrasisine düşecektir. milyonlarca galatasaray' lının ahını alanlara pabuç bırakmayın. bu sezon şampiyon olmak için rakibin dilini konuşmak gerekirse, o dili konuşun. devir yumuşak adamların devri değil!
  • 18
    insanlığın en büyük ihtiyacıdır. ne bir eksik ne bir fazla. adalet!

    her konuda hep adalet arayışımız var.

    en acısı, dayanılmazı ise yokluğunda çöken çaresizlik hissi... ölümle eşdeğer desem fazla olur mu...
    "kimi kime şikayet edeyim..."

    yıllardır başımıza gelenlere kıs kıs gülen adamların başına en ufak bir şey geldiğinde kopardıkları yaygarayı gördüğümüzde iyi de düne kadar neredeydiniz diye sormamız, çıkışmamız yanlış mı... ben herkes için adalet için adalet derken,sen pişkin pişkin hakemler de insandır diyordun.

    beni asıl üzen şey hayatın bir parçası haline geldi adaletsizlik. birey olarak hayatında adaletsizliği tesis edenlere ses etmeyenler, sessiz kalmayı tercih edenler kalabalık olunca ortalığı karıştırmaya nasıl da müsaitler.

    "haysiyet, kimine göre ciğerle kimine göre mideyle ilişkili. yani göğsümüzün ortalarında bir yerde bulunuyor olmalı. röntgende, mr’da falan gözükmüyor. belki bazılarınınki tümör sayılıp alınıyor küçükken. ya da siyasete veyahut “iş hayatına” gireceğinde gidip aldırıyor şahıs."

    bugünleri unutma aslan kardeşim. omuz omuza! başka çare yok!
  • 19
    türk futbolunda olmayandır. bunu sağlamak için kulüpler birliği tarafından emekli ve kariyerli yabancı hakemlerden oluşan bir heyet oluşturulması şarttır.

    sebepleri ise şunlar:

    1) adaleti sağlamakla yükümlü kurumlarımız tff, mhk, pfdk ve tahkim kurulu maalesef denetlenmiyor. özerk yapıları yüzünden hukuki yollar da kapalı.
    2) kulüp bazında verilen tepkiler rekabetin * doğası gereği diğer kulüpler tarafından değersizleştiriliyor ya da amacından uzaklaştırılıyor.
    3) spor medyamızda futbolun tekniğinden/taktiğinden çok holiganlık ve şeytanlık etkileşim alıyor. * haliyle medyada iş bulabilmek için konjonktüre göre bi yorumcu olmak gerekiyor. hakem yorumcuları da dahil liyakat asla yok. yayıncı kuruluş bile tarafsız değil. kaliteli yorumcular hep youtube kanallarında ama onlar da genel algıyı değiştirecek kadar izlenmiyor. ana akım medyanın gücü başka bir seviye.
    4) mhk'da ödül ceza sistemi yok. örneğin bir takım * aleyhine hata yapan cezalandırılmazken lehine hata yapanlar emekli ediliyor.
    5) bütün bunlar olmayınca hakemlerin kendini geliştirmesini teşvik edecek bi dürtü de kalmıyor. düzenin insanı oluyorlar rüzgara göre hareket ediyorlar. iyi genç hakemler yükselemiyor kötü hakemler kılları ağırana kadar görev yapıyor. hakemlikte de küme düşme üst lige çıkma olmalı. bunun için adil performans değerlendirmesi elzem ve bu heyet bunu yapabilir.

    denetleme her şeydir. hükümet denetlenmezse ülke batıyor kurumlar denetlenmezse futbol batıyor. pfdk ve tahkim için hukukçulardan oluşan heyetler de kurulabilir.

    tüm kulüplerin amacı herkes için adalet olsa kesinlikle bir çözüm bulunur ama ezeli rakiplerimizin dertleri başka olduğundan bu kaos hep sürecek.
  • 24
    bugün açıklanan pfdk sevklerinden sonra bir kez daha ülke sınırları içinde selası okunan kavram. hakikaten de ülkede adalet öldü arkadaşlar. hukuk devleti olduğumuz söylenir ya o da yalan olmuştu zaten. ben işin bu kısmını geçeli çok oldu. zira güçlü (buradaki güç para kaynaklı) olanın adaleti lehine çevirmesine alıştık toplum olarak. asıl korkunç olan ve geleceğe dair umutlarımızı yok eden ahlaki çürümüşlük. bu sevklerin adaletsiz ve haksız olduğunu herkes biliyor. futbolcular, taraftarlar, federasyon, kulüpler ve hatta kararı verenler. ancak herkes sanki böyle bir adaletsizlik olmamış gibi davranıyor. daha ilginci fb kulübü ve camiası daha da üste çıkıp haklarının yendiğinden falan bahsediyor. işte sıkıntı da bu. toplum olarak ahlaki bir çöküntü içindeyiz. bu her alanda geçerli. siyaset, ekonomi, spor, sanat vs. liste uzar gider. bu ahlaksızlıklara toplum alıştı ve tepki vermiyor. yazık oluyor bu ülkeye. koca futbol camiası hatta spor camiası bir zenginin elinde oyuncak olmuş, onun elinde kucaktan kucağa geziyor. işin kötüsü şimdi haksızlık karşısında susan diğer kulüpler, işin ucu birazcık kendisine dokunsa hop hop hoplayacaklar. şimdi susuyorlar. trabzon ve ads konuştu. biz zaten direkt mağduruz. diğerleri sus pus. rica minnet kulüpler birliğine geri çağırıyorlar zengin kişiyi. neden? çünkü ahlaki sistem onu gerektiriyor artık. normal bir ahlak ve adalet anlayışı kalmadı ülkede. sonumuz hayır olsun. pek öyle görünmese de.

    (bkz: 1 nisan 2024 pfdk kararları)
App Store'dan indirin Google Play'den alın