şimdi şahsım adına vicdanını yitirmiş, adının üzerindeki şüpheyi kaldıramamış,
aleyhine ortaya konulan kanıtları ciddiyetsiz ve mesnetsiz komik ifadelerle yalanlamaktan öteye geçememiş biriyle aynı masada bulunmaktan hicap duyarım ancak
benim gibi düşünmeyip dünyaya ters açıdan bakanları da yadırgamam çünkü değiştirmeye gücüm yetmez ve böyle insanlar yalnızca kendi hayatlarını kirlettiğini bilirim.
taraf olmak bireylerin hakkıdır buna karşı çıkamam ama bugün ve öncesinde yaşanılan olaylarda, yaptığı açıklamalarla, bu (gbkz: "küçük") adam yüzlerce yıllık bir maziyi, milyonlarca taraftarı
borsaya açık bir şirketi temsil ettiğinden bihaber sorumsuz ve bencil bir tutum sergilemiş ve buna kaldığı yerden devam etmiştir.
albayrak, bir kulüp yöneticisi olarak, yaptıklarının ve kendi küçük vizyonu dahilinde düşünmeden konuştuğu anlamsız şeylerin yalnızca kendisini bağlamadığını ne zaman fark edecek acaba?
ya da bu efendi ne yaptığını fark edene kadar biz sosyal medyada ve sözlükte herhangi bir neticeye etki etmeyen yazılar yazıp kendi kendimizi mi eksilteceğiz?
bence bugün fikri hür, vicdanı hür galatasaray taraftarının üzerinde durması gereken konu budur. bu
ilginç adamın kendine özgü bozuk türkçesi ile söylediği sözler değil nitekim albayrak bu konumda kaldığı
ve ömrü yettiği sürece her hafta çıkıp birbirinden sinir bozucu açıklamalar yapmaya devam edecek ve kendisiyle aynı şeyleri düşünmeyen taraftarı utandıracak.
her şeyden öte kurulduğundan bu yana çizgisini bozmamış bir kurumun ananelerine, efsanelerine, kurucularına saygısızlık yapacak.
kısacası bu efendinin galatasaray adına konuşup, galatasaray adını kirletmesine müsaade eden her yönetici, her kulüp üyesi ihanet içindedir.
bugün konuşmayan taraftar, kulübüne sahip çıkmayan taraftar, galatasaraylılığını askıya alan taraftar
* ihanet içindedir.
not: anadolu'da yaşayan bir kardeşiniz olarak yılda bir iki defa yakındaki deplasman maçlarına gidebiliyorum, metro yüzünden çektiğiniz sıkıntıyı anlayabiliyorum ama bir ülkede
yöneticilerin yapmakla hükümlü olduğu herhangi bir şeyi yaptırmak için bir kulübün en üst kademesindeki yöneticisinden en alt kademesindeki emekçisine kadar gücün ayağına gidip elini öpmek zorunda kalmasını hazmedemiyorum.
dünyanın sayısız ülkesinde onlarca yıl evvel verilen hakların, sunulan şartların yalnızca bir kısmını sağlayan yöneticilerin yapmak zorunda oldukları şeyleri bir
lütuf gibi göstermesini hazmedemiyorum.