• 739
    burak yılmaz'ın transferi aşamasında "galatasaray'a gitmesin de nereye giderse gitsin" dediği iddia edilen bir başkan, sadri şener.
    ve bu adam trabzonspor başkanı.

    burak yılmaz değildir dertleri muhakkak. dertleri bedelsiz kaybettikleri selçuk inan. trabzonspor'un istenmeyen adamı engin baytar'ın galatasaray'da yeniden doğması dertleri, tasaları. yoksa kimse para için gelmedi, biliyoruz. eğer mesele para olsaydı selçuk inan bizi seçer miydi, hem de çok kötü bir sezondan sonra ve trabzonspor gibi şampiyonlar ligine katılacak bir takımın oyuncusuyken?

    burak yılmaz transferinden sonra birçok trabzonsporlu köşe yazarının yazılarını okudum. mesela ilgi çekicilerinden bir tanesi, yeniçağ gazetesinde murat taşkın yazmış;

    --- alıntı ---

    defalarca satır aralarına sıkıştırmışımdır. trabzonspor, galatasaray dururken fenerbahçe ile neden bu kadar karşı karşıya gelir diye.. galiba bu konu trabzonspor’u yönetenlerin, hatta taraftarı olanların fenerbahçe’nin daha açık tutum sergilemelerini görürken, bunun karşısında galatasaray’ın yıllardan beri alttan alttan kurduğu tuzakları, senaryoları fark edememelerinden kaynaklanmaktadır. birisi açık, diğeri gizli rakip.. sorarım size; hangisi daha tehlikelidir?
    ama her şerde bir hayır vardır denilir ya, burak’ın galatasaray’a transferi inşallah trabzonspor camiasının gözünü açmasına vesile olup, saman altı edilen gerçeği görmesine neden olur. yoksa, en kötü gerçek ortada dururken, en güzel yalanla oyalanmanın değil trabzonspor’a hiç kimseye faydası yoktur.

    --- alıntı ---

    evet şampiyonluğumuzu çaldılar dediğiniz takımdan daha büyük düşman galatasaray size. çünkü sözleşmesine koyduğunuz madde dolayısıyla (!) oyuncunuza 5 milyon euro para verdik sonuçta.

    bir başkası... olcay çakır fotomaç'a yazmış. cazibe ligi başlığıyla yazdığı yazısından dikkatimi çeken birkaç kısım;

    --- alıntı ---

    o söz'leşmesinin gereğini yapıp gitmiştir. sözlerinin değil! tıpkı yakın arkadaşı gibi! elbette, bu güzel hikayenin sonunu böyle bitirmek gerekmiyordu. karakteri, hayat anlayışı, bundan sonraki hayat kurgusu tamamen şahsını bağlar. onun; "türkiye'de trabzonspor'dan başka hiçbir takımda oynamam" sözü 'ar'şivler de mevcut.

    ***

    gelelim trabzon'dan istanbul'a futbolcu göçüne... trabzon şehrinin, cazibe liginde her seferinde istanbul'a yeniliyor olması... ve sonrasında iç-dış fırsatçılar tarafından yutuluyor olması trabzon şehrinin bir hatası değil. trabzonspor'un da hatası değil. bu durum, bu ülkenin temel sorunu. üretenin, kıymetlendirenin ayıplanması diye bir şey dünyada yok... son yılların en üretkeni trabzonspor, gerçek bir lokomotif (moskova'dan oyuncu alanlar değil) gibi çalışıyor. futbolcuların bu vahşi cazibeye kapılıyor olması ülkemizin her şehrinin ortak derdi. giden oyuncuların istanbul'da aidiyetsiz ve takım ismine bakmaksızın yaptıkları tercihler, paraspor'un istanbul'un tek büyüğü olduğunu gösteriyor.

    --- alıntı ---

    sevgili başkanınız sadri şener "galatasaray 5,5 verdi, lokomotif 5 verdi lokomotife sattık. 7 verselerdi galatasaray'a satardık. özel şartlar oluşmalıydı" demecinde olduğu gibi 7 milyona burak'ı alsaydık gıkınız çıkacak mıydı? hangi aklı selim sözleşmesi gereği 5 milyon avro'ya bonservisi alınan bir oyuncuya o kadar para verir!? hiçbir avrupa kulübü vermedi keza. ki lazio'ya da alay konusu oldunuz. o kadar peşkeş çekmeye çalışırken oyuncuna bir kere ne yapmak istediği sorulmuş mu? yoksa bir inat uğruna oyuncunun kariyerini heba etmesini istediniz ve burak'ın da buna biat etmesini beklemediniz siz, değil mi? keza böyle bir şeye göz yummadı burak yılmaz. kariyeri seçti, galatasaray'ı seçti.

    bu yazının ikinci kısmına gelirsek; halil altıntop eskişehir'i gezerken, birden trabzonspor'a imza atmasında sorun yok değil mi? ya da engin baytar istanbul'a geldiğinde? bir de futbolcuların takım ismine bakmaksızın istanbul'a para için geldiğini yazmış. bunla güldürdün, yalan yok.

    ve bunlar gibi onca yazı. arada aklıselim insanların yazdığı yazılara da denk geldim, dozajı makul derecede olan negatif yöndeki eleştirili yazılara da. yazarsın yazamazsın değil. sonuçta seni o köşeye koymuşlar yazasın diye. ama sorun; kahve muhabbetinden farksız, futbolcuları nefret ortamına bırakılmasına göz yuman yazılara itimat edilmesinde, başkanının basiretsiz açıklamalarına göz yumulmasında ve başkanının yaptığı onca yönetimsel hatadan sonra sorunu başka yerlerde aranılmasının trabzonspor gibi büyük bir camiaya ve trabzon gibi büyük bir şehrin takımının taraftarına yakışmamasında.
  • 2153
    son dönemde kulüp başkanı ahmet ağaoğlu'nun yusuf yazıcı'ya gelen tekliflere karşı çıkışlarıyla gündeme gelen kulüp.

    teklifin muhtevasından bağımsız abdülkadir ömür ve yusuf yazıcı isimlerini en azından bu sene nezdinde satmayacağı konusunda ısrarcı.

    tok satıcı oynamak eylemi üzerinde durmadığını varsayarak yazacağım bundan sonrasını.

    ahmet ağaoğlu'nun ve muhtemelen takımın diğer karar alıcılarının bir dayanak noktası var. 2018/19 sezonunun özellikle ikinci yarısında yükselişe geçen bir trabzonspor vardı. bana sorarsınız, ne oynadığı ve ne oynayacağı öngörülebilen ve gelişime müsait bir oyundu. (ne biz, ne başakşehir, ne de beşiktaş ne oynayacağı konusunda bir garanti vermiyordu.) bu müsaitlik hem futbolcuların yaşlarının genç olması, hem sakat oyuncuların bol olması, hem de hemen her futbolcunun yetenek bakımından bir şeyler vaadetmesiydi. takıma, futbolculara ve teknik heyete güvenmeleri normal. takımları her şeye rağmen ligi 4. bitirdi ve uefa avrupa ligi'nde oynayacaklar.

    2018/19 sezonunda, fenerbahçe'nin durumu malum. takip eden sezonda ne yapacakları tam olarak kestirilemez. beşiktaş'ın aynı şekilde. üstelik küçülmeye gidiyorlar. abdullah avcı'nın da bir sistem hocası olduğunu düşünüp en azından bir sezonu pas geçebileceği bir ihtimal. başakşehir hocasını kaybetti. yaşlanan bir kadroları var. burada şahsi bir es koyayım. bence okan buruk, çok potansiyelli bir hoca ve başakşehir takımı koruyabilirse süregelen başarısını koruyabilir.

    tüm bunlar neticesinde "galatasaray ile şampiyonluk yarışına girebilir miyiz?" gibi bir düşünceye sahip olabilirler. ki bence çok makul bir düşünce. bu genel bir düşünce. sadece benim kanaatim değil. birçok yorumcu ve futbolsever de aynı şeyi düşünüyordur. yani yusuf yazıcı ve abdülkadir ömür isimlerini elde tutmak, bu zor zamanlarında ellerine geçen bir fırsatı değerlendirme isteği olabilir.

    tabii tüm bunlar tok satıcıyı oynamıyorlarsa üzerine yapılan yorumlardır.

    bu takıma onazi'nin döneceğini de söyleyelim. yine de bu takım şampiyon olmak istiyorsa, transfer yapması ve dolayısıyla elden oyuncu çıkarması şart.

    öneri: madem yusuf yazıcı'yı ve abdülkadir ömür'ü satmak istemiyorlar ve satmayacaklar. bir iyilik edelim şu karadeniz kulübüne de, abdülkadir parmak'ı alalım. ben bu adam kadar görmezden gelinen bir futbolcu görmedim. belki görmüşümdür. abartıyorum zaten. tabii göz önünde olan futbolculara bakınca. gerçi o kadar da görmezden gelinmiyor.

    neyse. dönelim trabzonspor'a.

    onazi, nwakame, sosa, parmak, ömür, yazıcı.

    yusuf yazıcı'yı bahsi geçtiği gibi 15+ mil eur gibi paralara elden çıkarmamaları için bir neden göremiyorum. hele ekonomik olarak durumları ortadayken. ömür konusunda ise bir sene daha bekleyebilirler.

    akıl vermek gibi olması ama ben trabzonspor olsam, yusuf yazıcı'yı elden çıkarır, gelecek paranın bir kısmıyla eskişehirspor'dan mehmet özcan'ı transfer eder, abdülkadir parmak'ı biraz daha öne atarım.

    tabii abdülkadir parmak'ı bize vereceklerse tüm yazdıklarımı unutabilirler.
  • 2479
    kafayı şampiyonlukla bozmuş süper lig trabzon temsilcisi. doğal mı? bence doğal. fakat öyle dedikleri gibi ligin şu anki haliyle tescili gibi bir şey söz konusu olamaz, olmamalı.

    mesela belçika ligi'nin tescillenmesi gibi bir durum söz konusu. ama onlarda play-off zımbırtısı var. yani tüm rakipler birbiriyle oynamış. en azından ortada geçerli bir argüman var. her ne kadar adil olmasa da...

    söz gelimi ingiltere premier ligi'nin tescili mümkün olabilir. liverpool, 25 puan fark koymuş zaten. kimse de çıkıp "böyle şey mi olabilir mi ya?" demez.

    ama sen öyle misin? mesela aynı puanda olduğun şampiyonluk rakibin başakşehir'i yenememişsin. ikili averajlar eşit. aranızda 6 averaj var sadece. diğer yandan diğer şampiyonluk rakibin galatasaray ile daha oynamamışsın. galatasaray seni yense ikili averajda önüne geçiyor.

    --- alıntı ---

    ii. kendi aralarındaki müsabakalarda puan eşitliği varsa bu müsabakalardaki gol averajına bakılır. (bu müsabakalarda atılan gollerde eşitlik varsa, deplasmanda fazla gol atan takım üstün sayılmaz.)

    --- alıntı ---

    tüm bu şartlara rağmen 6 averajla şampiyon olman gerektiğinden bahsediyorsun. 6 puan olsa "belki" diyelim. hadi onu geçtim, bari ikili averajı alsaydın en yakın rakibinden. o da yok. bu başakşehir'in -ki hiç sempatim yoktur kendilerine- başı kel mi?
  • 3790
    twitter'da(x'te) ya da diğer mecralarda görüyorum.

    bazı trabzonspor taraftarı ve grupları, yine kambersiz düğün olmaz diyen fener güruhu başlamışlar atıp tutmaya.

    neymiş trabzonspor doğranmış.

    (bkz: 16 aralık 2024 galatasaray trabzonspor maçı)

    birincisi hakemler felaket. hakemlerin vaziyetini kimseden öğrenecek değiliz. yaşadıklarımızı biliyoruz. örtbas etmeye çalışanları ve algı yapanları da biliyoruz.

    neymiş efendim yunus akgün'ün golü öncesi sara'ya faul yokmuş. önden bir imaj var onu paylaşıyorlar. yahu ayağın foto verince algıcılığınız ortaya çıkıyor da videosunu izleyin. (bein en azından o pozisyonu vermiş.) peki ya bacağa yapılan teması ne yapacağız? hadi geçtim. hakem yanlış karar verdi diyelim. var'a gidip yanlış faul verip topu size mi verecekti? faulü yapan sara olsa ve devamında yunus akgün golü atsa golün iptali gerekirdi. ama oyun durduktan sonra geçmiş olsun. bu hakemlere istediğiniz kadar sövebilirsiniz.

    yunus akgün'ün kırmızı görmesi gerekirdi ve böylece golü atamazdı diyenler var. bir kere orada yüze doğru gelen bir dirsek var ama temas yüzeysel. kötü niyet yok. faul vermemesi sıkandal. sarı vermemesi de öyle.

    gelgelelim eğer gelecek okuyacak ve müneccimlik yapacaksanız önceki pozisyona gideceksiniz. ozan tufan'ın kesinlikle atılması gerekirdi. hadi yunus akgün atılsın diyelim kırmızı ile. eğer önceki ozan tufan pozisyonuna kırmızı çıksa pozisyon oraya gelir miydi? ozan tufan'ın etkisini de sıfırlamanız gerekir o zaman. boş işler geçiniz. kaldı ki ondan önceki jelert'e yapılan faul de sarı kart gerektirirdi.

    mertens'in penaltısı penaltı değilmiş. faulü de mertens yapıyormuş. oyuncunun topla oynamasını engelleyerek. peh. açın manu-gala maçını izleyin. casemiro'yu nasıl attırmış ve penaltı almış mertens bakın bakalım.

    hayır, yani futbol da mı bilmiyorsunuz? oyuncunun oynamasına izin vermemek faul ise futbol denen oyun oynanmaz duruma gelir. korner direklerinin önü, orta sahada vücut koymalar, autta oyuncu engellemeler -ki apokerim'in yedirdiği gol mesela, bu bakışa göre penaltı olması lazım-, koşu yolunu kapatmak için oyuncunun önüne geçmeler hep faul o zaman.

    son golden önce bats ofsayt diyenler var. hani deniyor ya "top çizgiyi geçti mi geçmedi mi bilemeyiz" diye. aynı mantıktan gidiyorum. çizgi çekilmedi, ofsayt mı değil mi bilemem. pozisyon akıyor, oynanıyor, sonra devamında saçma bir faul ile yiyorsunuz. ki size göre o da faul değil. mertens'in penaltısı penaltı değilse bu da faul değil. alın bakın size bir malzeme daha. ha pozisyonda büyük ihtimalle ofsayt var. ama bilemem. izdüşümdür belki... ):

    gidin hakeme sövün. hakemleri azledin. işimize gelir.

    sonra verilmeyen sarılar gırla. o sarılar mutlak kırmızıya dönerdi.

    osimhen'in pozisyonunda mesela. bana göre kırmızı kart. bunu kinle yazıyorum tabii ki. sağ taraftaki oyuncu yetişir diyorlar. mesele yetişmesi mi bilemedim. bize neler çalındı veya verilmedi böyle. kaldı ki bir pozisyon öncesinden sarısı olması gereken futbolcu hareketi yapıyor. yine atılması gerekirdi.

    ama nedenini yazayım. hızını almış bir osimhen o topa herkesten önce yetişir ve tekte vuruş yapıp gol yapma şansı var. mesafe kısa. diğer futbolcunun ilk vuruşa engel olabilme ihtimali yok. bariz gol şansıdır bana göre bu. tabii genel olarak sarı verilir bu pozisyonlara ona bir şey diyemem. ha aynı pozisyonda icardi olsa mesela sarı net derdim. ki dediğim gibi zaten ikinci sarıdan atılması gerekirdi.

    ha gelgelelim bizim duruma.

    mesela mertens'e arkadan tabanına vurulan bir pozisyon var. pozisyonun tekrarı sadece 1 kez verildi. özette yok. sallai'nin muhtemel penaltı pozisyonu var. pozisyon sadece 1 kez verildi. bir daha verilmedi ve özette yok.

    draguş'un kaçırdığı, apokerim'in kurtardığı pozisyon başlangıcında ise hem elle oynama var hem de faul var. ama oyna devam. hakemler bu şekil işte.

    başta bizim taraftarlara kızmıştım. trabzon kümeye tazahüratı için. ne gerek var diye? harbiden bayağı gerekliymiş.

    hakemler kötü. bunu biliyoruz. ama bu kadar hakemlerden çekerken, eski trabzonspor başkanı, şimdinin tff başkanı gala'yı tehdit ederken gala'ya bunlar üzerinden yürümek yakışmıyor.

    bizim adımıza maçın en kötülerinden biri muslera, apokerim'den sonra belki en kötüsü. uğurcan çakır trabzonspor'un en iyilerinden biri. yığınla top çıkardı. 4 gol yemesine rağmen kaleciniz maçın en iyilerinden biri oluyorsa siz düşünün.
App Store'dan indirin Google Play'den alın