280
sesini, görüntüsünü kesmişler bizi kurtarmışlardı. demek insan sülük olunca kolay kolay yapıştığı yerden kazınmıyor. bir delik bulup tekrar çıktı karşımıza. maç anlatıcısı ilker yasin ile yemek yedikleri kaba işediler maç boyu. bu adamların patronu salak değilse, maç sonunda kovması lazım. galatasaray elenirse ne kazanacaksınız ey sülük takımı, en azından kendi bol cepli pantolonlarınızı düşünün. bir tur daha atlarsa takım siz cebinizi biraz daha dolduracaksınız. türk takımının anlatıcıları, uğur iyi diyemedikleri için forlan kötü demekle geçiştiriyor. ustaları hıncal olan ulama takımına lanet olsun, keita'nın golü de uykularını kaçırsın.
ben atletik madrid'i severim. slogana, saygıya bağlı kalarak maçı bitirdiler. pisliğe bulaşmadılar, hile yapmadılar. haftaya aynı saygıyı gösterip, eleyip gönderelim bu güzel takımı.
emre güngör'ü göremeyip, servet'i görünce maçın başında endişelenmedim desem yalan olur. tabelaya bakıp servet'in iyi oynadığını yazacak değilim. hatta fazla pozisyon verdiğimize bakarsak kötü oynadı bile diyebilirim. rakip yakından şut pozisyonuna girince servet ayakta müdahale ediyor. 40 cm vücut, 25 cm. ayakla hedefi küçültemiyor. aynı pozisyonda yatarak, kayarak topa basan emre, hedefi tamamen kaybedip en azından 1.80 cm kapatıyor.
mustafa sarp ile mehmet topal konusunda artık eminim ki ben hiç bir şey bilmiyorum. bu adamlar hayalet futbolu oynuyorlar, topla buluşmaya korkuyorlar, olumlu olumsuz somut katkıları yok. olsa da olur olmasa da futbolcular bana göre. ama bana göre işte. belki manyetik bir hünerleri var. bu kadar kötü iki futbolcusu olan takıma karşı, koskoca madrid takımı oyun üstünlüğü kuramıyorsa bu işte bir hikmet var. bu hikmeti bilsek zaten reykart'ı kovar, biz geçeriz takımın başına! hüner de bu olsa gerek. keyta gibi, arda gibi maçı seyreden herkes tarafından tanınabilecek bir futbol oynarsan, sana önlem almak kolay. görünmeyen adamlara karşı hoca evliya olsa ne yazar.
leo franko, kaleye gelen ilk topu bizim gibi seyretti. artık kalecimiz için beklentim değişti. gol yediği zaman şaşırmıyor, kurtardığı zaman şaşırıyorum. kendisine gelen topları gelişi güzel şişirmesinin dışında golden sonra eski taraftarına nostalji yaşattı. bir çok kere yüreğimiz ağzımıza getirdiyse de, yürekler olması gereken yere geri döndüler. tecrübesiyle ikinci gole izin vermedi. kaleci değil diyenler, aykut geçsin diyenler en azından kusmuklarını başka maçlara saklayacaklar.
reykart il defa bu kadar çabuk oyuncu değiştirdi. değişiklik anına kadar hiç de baskılı oynayamayan bir takıma yenilmeyi pek içine sindiremezdi. ilerde tek başına idare eden arda'ya sıkı bir destek vermesi gerektiğine karar verdi. caner kısa boyuyla fazla önde ezilecekti. ispanyolların tanıdığı bir adamı sokarak en azından ürküttü.
ilk yarı galatasaray'lı iddiacıların tümünün kuponu yırtılarak kapandı. eller avuçta hezimet bekleyenler, umutlarını ikinci yarıtya sakladılar. biz ise 1 gol daha yemeye razı olarak mutlak bir golün peşine düştük. yılların tecrübeli taraftarı olarak dışarıda oynanan maçta ilk hedef, ali sami yen'e, taraftara turu teslim edecek bir skorla dönebilmektir. ve tur bize emanettir en başta artık. haftaya gereken yapılacaktır.
anlatıcılar, atletik madrid'lilerin gününde olmadıklarından şikayetçi olduğu, kara şimşeğin gittikçe düşen formundan memnuniyetini kustuğu dakikalardan epey önceden kımıldamıştı aslında galatasaray. bu kez sağ taraf işliyordu. kara şimşek fantastik hareketlerle bir şeyler yapacağının sinyallerini veriyordu. çok zor bir açıdan topu ağlara gönderdiğinde takla atacak zaman ve makan bırakmadılar kendisine. bütün takım üstüne çullandı.
elano çıkarken de artık ciddi, bilinçli gol girişiminde bulunmayacağımızı ilan etti kurmay heyeti. tabelanın yeterli olacağı konusunda hem fikiriz kendileriyle. ama insan doyumsuz oluyor işte. acaba bir hamle daha yapıp 2. yi bulsak da şu nevizade geceleri'ni endişe duymadan söyleyebilsek fena mı olurdu? neyse biz neler gördük, hazır bulgur pilavımız varken pirinç toplamaya midyad'a gitmenin alemi var mı?
savunmada lukas neil büyük futbolculuğunu, büyük bir maçta da bizlere izlettirdi. taraflı yazarlar! bile artık gökhan varken niye bu adamı aldılar diye yorum yapıp bizim midemizi bulandırmaz umarım.
kalecisiz, santrforsuz takım bu kadar oluyor işte sayın erman ile ilker. keşke siz ispanya yerine fransa'ya gitseymişiniz. bakın orada türkiye'nin en iyi kalecisinin, 3 gol kralının maçı vardı. ben seyretmedim, yenilmişler, yani santrforları, kalecilerin yediğinden fazlasını atamamışlar.aslında siz şimdi kusuyorsunuz ya, bunu bile bizim sayemizde yapıyorsunuz. sizi biz alıştırdık yıllar önce önümüze gelene geçirirken. ne var ki o günler geride kaldı. turlar ıkına sıkına atlanacak. tekrarı olacaksa da başka takım yapamayacak inanın, sizin beğenmediğiniz galatasaray gösterecek bir kez daha o büyük, şanlı günleri.
bir endülüs gecesiydi, beraberliğe bayram edecek değiliz. derinden, sineden bir ''ole'' çekelim yeter.
ben atletik madrid'i severim. slogana, saygıya bağlı kalarak maçı bitirdiler. pisliğe bulaşmadılar, hile yapmadılar. haftaya aynı saygıyı gösterip, eleyip gönderelim bu güzel takımı.
emre güngör'ü göremeyip, servet'i görünce maçın başında endişelenmedim desem yalan olur. tabelaya bakıp servet'in iyi oynadığını yazacak değilim. hatta fazla pozisyon verdiğimize bakarsak kötü oynadı bile diyebilirim. rakip yakından şut pozisyonuna girince servet ayakta müdahale ediyor. 40 cm vücut, 25 cm. ayakla hedefi küçültemiyor. aynı pozisyonda yatarak, kayarak topa basan emre, hedefi tamamen kaybedip en azından 1.80 cm kapatıyor.
mustafa sarp ile mehmet topal konusunda artık eminim ki ben hiç bir şey bilmiyorum. bu adamlar hayalet futbolu oynuyorlar, topla buluşmaya korkuyorlar, olumlu olumsuz somut katkıları yok. olsa da olur olmasa da futbolcular bana göre. ama bana göre işte. belki manyetik bir hünerleri var. bu kadar kötü iki futbolcusu olan takıma karşı, koskoca madrid takımı oyun üstünlüğü kuramıyorsa bu işte bir hikmet var. bu hikmeti bilsek zaten reykart'ı kovar, biz geçeriz takımın başına! hüner de bu olsa gerek. keyta gibi, arda gibi maçı seyreden herkes tarafından tanınabilecek bir futbol oynarsan, sana önlem almak kolay. görünmeyen adamlara karşı hoca evliya olsa ne yazar.
leo franko, kaleye gelen ilk topu bizim gibi seyretti. artık kalecimiz için beklentim değişti. gol yediği zaman şaşırmıyor, kurtardığı zaman şaşırıyorum. kendisine gelen topları gelişi güzel şişirmesinin dışında golden sonra eski taraftarına nostalji yaşattı. bir çok kere yüreğimiz ağzımıza getirdiyse de, yürekler olması gereken yere geri döndüler. tecrübesiyle ikinci gole izin vermedi. kaleci değil diyenler, aykut geçsin diyenler en azından kusmuklarını başka maçlara saklayacaklar.
reykart il defa bu kadar çabuk oyuncu değiştirdi. değişiklik anına kadar hiç de baskılı oynayamayan bir takıma yenilmeyi pek içine sindiremezdi. ilerde tek başına idare eden arda'ya sıkı bir destek vermesi gerektiğine karar verdi. caner kısa boyuyla fazla önde ezilecekti. ispanyolların tanıdığı bir adamı sokarak en azından ürküttü.
ilk yarı galatasaray'lı iddiacıların tümünün kuponu yırtılarak kapandı. eller avuçta hezimet bekleyenler, umutlarını ikinci yarıtya sakladılar. biz ise 1 gol daha yemeye razı olarak mutlak bir golün peşine düştük. yılların tecrübeli taraftarı olarak dışarıda oynanan maçta ilk hedef, ali sami yen'e, taraftara turu teslim edecek bir skorla dönebilmektir. ve tur bize emanettir en başta artık. haftaya gereken yapılacaktır.
anlatıcılar, atletik madrid'lilerin gününde olmadıklarından şikayetçi olduğu, kara şimşeğin gittikçe düşen formundan memnuniyetini kustuğu dakikalardan epey önceden kımıldamıştı aslında galatasaray. bu kez sağ taraf işliyordu. kara şimşek fantastik hareketlerle bir şeyler yapacağının sinyallerini veriyordu. çok zor bir açıdan topu ağlara gönderdiğinde takla atacak zaman ve makan bırakmadılar kendisine. bütün takım üstüne çullandı.
elano çıkarken de artık ciddi, bilinçli gol girişiminde bulunmayacağımızı ilan etti kurmay heyeti. tabelanın yeterli olacağı konusunda hem fikiriz kendileriyle. ama insan doyumsuz oluyor işte. acaba bir hamle daha yapıp 2. yi bulsak da şu nevizade geceleri'ni endişe duymadan söyleyebilsek fena mı olurdu? neyse biz neler gördük, hazır bulgur pilavımız varken pirinç toplamaya midyad'a gitmenin alemi var mı?
savunmada lukas neil büyük futbolculuğunu, büyük bir maçta da bizlere izlettirdi. taraflı yazarlar! bile artık gökhan varken niye bu adamı aldılar diye yorum yapıp bizim midemizi bulandırmaz umarım.
kalecisiz, santrforsuz takım bu kadar oluyor işte sayın erman ile ilker. keşke siz ispanya yerine fransa'ya gitseymişiniz. bakın orada türkiye'nin en iyi kalecisinin, 3 gol kralının maçı vardı. ben seyretmedim, yenilmişler, yani santrforları, kalecilerin yediğinden fazlasını atamamışlar.aslında siz şimdi kusuyorsunuz ya, bunu bile bizim sayemizde yapıyorsunuz. sizi biz alıştırdık yıllar önce önümüze gelene geçirirken. ne var ki o günler geride kaldı. turlar ıkına sıkına atlanacak. tekrarı olacaksa da başka takım yapamayacak inanın, sizin beğenmediğiniz galatasaray gösterecek bir kez daha o büyük, şanlı günleri.
bir endülüs gecesiydi, beraberliğe bayram edecek değiliz. derinden, sineden bir ''ole'' çekelim yeter.