7398
osmanlının son zamanlarında özellikle tanzimat döneminde aydınlar 'yanlış batılılaşma' , 'halkta eğreti duran batı özentiliği' ile ilgili pek çok eser verildi. buradaki yanlış batılılaşma ve üzerimizde eğreti duran halleri ünal aysal döneminin galatasaray taraftarına kattığı ve bir huy haline gelen birkaç konuya benzetiyorum.
ünal aysal hep vizyoner başkan sıfatı ile anıldı. isi profesyonellere bırakacaktı, kurumsallaşma yaşanacaktı vs. günün sonunda bu konularda pek başarılı olabildiği söylenemez bence. terim konusuna hiç girmeyeceğim benim bahsetmek istediğim asıl başlık şu kelime: vizyon.
aysal'ın ilk sezonunda, son 20 yılın en güzel oynayarak kazandığımız sampiyonlugumuzda altyapıdan gelen ve ilk planda bulunmayan 2 oyuncu-emre ve semih- ve anadolu'dan gelen selçuk, engin ve necati çok büyük rol oynadı melo ve elmander ile beraber. her şey güzel gidiyordu, gitmeye de devam etti. 2. sene yine şampiyonluk, cl'de başarı, sneijder vr drogba transferleri.. işte bence burada galatasarayda çok sey değişti. terim istedikleei yerine baska tip oyuncular alındığı için memnun olmadı, aysal wes ve drogbanın yarattığı büyük sansasyon ile ilk defa güç zehirlenmesi yaşadı. ama bence bunlardan da önemlisi: taraftar profilimiz değişmeye başladı.
uefa kupası anadolunun dört bir yanından gelen oyuncular ve altyapıdan çıkan oyuncuların birlikteliğine hagi'nin eklenmesi ile oluşmuş, kökleri belki 92/93'e dayanan bir başarıydı. bizim klasmanımızdaki takımlar için avrupada başarının yegane yolu buydu zaten. ama biz 2013te gelen çeyrek finalle başka türlüsünün de olabileceğini sandık. drogba gibi isimlerin büyüsüne kapıldık, bazılarımız için bu büyü chelsea eşleşmesinde bitti tabi. ama bazı şeyler kalıcı oldu. bugün sosyal medyanın çoğu hala ömer bayram'a yetenekli değil gayretli diyorsa, en kötü yabancı oyuncu en iyi yerliye terhic ediliyorsa, anadoludan gelen transfere burun kıvırılıyorsa bu durumun temel sebebi o günler bence. meseles terim o kadsr başarılı ki sevmeyenin bile eleştirmesi için çok kısıtlı zaman oluyor, ama o zamanlarda herkes beraber pirlo'nun kitabına atıfta bulunuyor, motivasyonel hoca deniyor. fakat cv'sinde hiçbir şey olmayan ve kötü giden riekernik en dar açıdan övüldü hep. ya da biri 10 yıl sonra sözlüğü açıp younes belhanda başlığına girse daha sonra jose rodriguez başlığına girse, rodrigues'in belhanda'dan belki 10 kat daha iyi futbolcu olduğunu düşünecektir. çünkü bizler jose'yi en en berbat haline kadar real geçmişinden bağımsız düşünemedik. ya da bugün hiçbirimiz antremanları izleyemez ya da yedek kulubesinde konuşanları duyamazken, hasan şaş berbat bir hoca, ama ismi neeskens ya da elmander olsaydı onlar berbat degil terim dinlemiyor olacaktı. ya da kulüpten giden her yabanci kendisi hakkında iyi seyler derken takımda yerli çok olduğunda selcuk'a yeniçeri derken, kendisi formdan düşüp göz önünde olmayınca bu huyu unutulacaktı.
örnekler cok cok uzatılabilir, çok uzun oldu zaten okuyan da çok olmaz ama ömer 'e yine haksızlık edildiğini görünce zoruma gitti dayanamadım.
ünal aysal hep vizyoner başkan sıfatı ile anıldı. isi profesyonellere bırakacaktı, kurumsallaşma yaşanacaktı vs. günün sonunda bu konularda pek başarılı olabildiği söylenemez bence. terim konusuna hiç girmeyeceğim benim bahsetmek istediğim asıl başlık şu kelime: vizyon.
aysal'ın ilk sezonunda, son 20 yılın en güzel oynayarak kazandığımız sampiyonlugumuzda altyapıdan gelen ve ilk planda bulunmayan 2 oyuncu-emre ve semih- ve anadolu'dan gelen selçuk, engin ve necati çok büyük rol oynadı melo ve elmander ile beraber. her şey güzel gidiyordu, gitmeye de devam etti. 2. sene yine şampiyonluk, cl'de başarı, sneijder vr drogba transferleri.. işte bence burada galatasarayda çok sey değişti. terim istedikleei yerine baska tip oyuncular alındığı için memnun olmadı, aysal wes ve drogbanın yarattığı büyük sansasyon ile ilk defa güç zehirlenmesi yaşadı. ama bence bunlardan da önemlisi: taraftar profilimiz değişmeye başladı.
uefa kupası anadolunun dört bir yanından gelen oyuncular ve altyapıdan çıkan oyuncuların birlikteliğine hagi'nin eklenmesi ile oluşmuş, kökleri belki 92/93'e dayanan bir başarıydı. bizim klasmanımızdaki takımlar için avrupada başarının yegane yolu buydu zaten. ama biz 2013te gelen çeyrek finalle başka türlüsünün de olabileceğini sandık. drogba gibi isimlerin büyüsüne kapıldık, bazılarımız için bu büyü chelsea eşleşmesinde bitti tabi. ama bazı şeyler kalıcı oldu. bugün sosyal medyanın çoğu hala ömer bayram'a yetenekli değil gayretli diyorsa, en kötü yabancı oyuncu en iyi yerliye terhic ediliyorsa, anadoludan gelen transfere burun kıvırılıyorsa bu durumun temel sebebi o günler bence. meseles terim o kadsr başarılı ki sevmeyenin bile eleştirmesi için çok kısıtlı zaman oluyor, ama o zamanlarda herkes beraber pirlo'nun kitabına atıfta bulunuyor, motivasyonel hoca deniyor. fakat cv'sinde hiçbir şey olmayan ve kötü giden riekernik en dar açıdan övüldü hep. ya da biri 10 yıl sonra sözlüğü açıp younes belhanda başlığına girse daha sonra jose rodriguez başlığına girse, rodrigues'in belhanda'dan belki 10 kat daha iyi futbolcu olduğunu düşünecektir. çünkü bizler jose'yi en en berbat haline kadar real geçmişinden bağımsız düşünemedik. ya da bugün hiçbirimiz antremanları izleyemez ya da yedek kulubesinde konuşanları duyamazken, hasan şaş berbat bir hoca, ama ismi neeskens ya da elmander olsaydı onlar berbat degil terim dinlemiyor olacaktı. ya da kulüpten giden her yabanci kendisi hakkında iyi seyler derken takımda yerli çok olduğunda selcuk'a yeniçeri derken, kendisi formdan düşüp göz önünde olmayınca bu huyu unutulacaktı.
örnekler cok cok uzatılabilir, çok uzun oldu zaten okuyan da çok olmaz ama ömer 'e yine haksızlık edildiğini görünce zoruma gitti dayanamadım.