• 2169
    --- alıntı ---

    ne olacak bu galatasaray’ın hali?

    iyi olacak demiştim bursa yenilgisi sonrası. ama yine geldi duvara tosladı takım.

    cadı avı da başladığına göre ben de suçluları deşifre edeyim diyorum. bazen ironik bazen direkt söyleyeyim diyorum. nasılsa kafalar karışık, benim ki karışık. sizim de karışık nasıl olsa, iyice karışsın kafalar. zaten kafam karışık olduğu için nerede ironi nerede direkt söylediğimi ben de bilemeyebilirim.
    yok be, benim kafam çok berrak, kılçık olsun diye kafam karışık dedim.
    yalnız sadece yönetimi, sadece futbolcuları suçlayıp rijkaard’ı olanlardan soyutlamayacağım. hem nalına hem mıhına ! sonra küfür etmeyin, ederseniz de edin valla.

    suçlu ayağa kalk deyince baya bir gürültü çıkar salonda. herkes kalkacak çünkü.
    başta adnan polat, yönetim kurulu, teknik heyet, futbolcular, taraftarlar. bu sırayla haklarında sallamaya başlıyorum, hayırlısı.

    adnan polat ve galatasaray yönetimi:
    galatasaray kulübüne ısrarlara dayanamayarak başkan oldu adnan polat. gelirken herkes üzerinde anlaşmıştı, en başta da taraftarlar. galatasaray’ın amiral gemisi futbol takımı için hamleler de yaptı. iyi topçular aldı, iyi hocalar getirdi. ama zamanında skibbe’yi gönderip bülent’i getirmesi ne kadar yanlışsa rijkaard’ı takımın başına getirmesi o kadar doğruydu. acaba hakikaten öyle mi? bu konuya teknik heyete sallarken döneceğim.
    en büyük hatası adnan sezgin’le çalışıyor olması gibi gözüküyor. transferleri büyük beceriyle halleden haldun üstünel yerine sezgin’in bu işi üstlenmesi her şeyi berbat etti. adam antipatik zaten be kardeşim. iletişimi başarılı değil. zaten tiptan kaybediyor. mafyöz bir havası var adnan sezgin’in. gerçi tam bilmiyoruz, sezgin çingene pazarlığı yapıyor o yüzden transferler kaçıyor diyoruz ama belki de yönetim yeterli bütçeyi vermiyordur. yine adnan polat’a geldi dayandı farkındaysanız.
    ben de merak ediyorum : hani galatasaray tarihinin en çok kar ettiği yıllardı bunlar. gs mobile, gs bonus, gs bilyoner, gs tv, gstore da forma satışları rekor kırmıştı hani. bu hizmetlerin hepsinden para geliyor kulübe. çok şikayet ettiğimiz storeda çeşitler ve kalite arttı. ama fiyatlar çok acayip pahalı. sonra gs tv, sadece digiturk üzerinden ve ekstra para ödenerek izleniyor. böyle saçmalık olur mu? diyorla ki 5 lira, sanki digiturk sadece gs tv için alınabiliyormuş gibi. kime sordunuz, kim izliyor haberiniz var mı. ayda 5 lira mı toplamak kolay yoksa herkese açık yapıp reklamdan para kazanmak mı? bir de takımı taraftardan niye saklıyorsunuz kardeşim?
    tarihimizde futbolcu satışından en çok para bu sezon gelmedi mi? neyin hesabı arkadaş o zaman bu. avrupa ligi’ne kalamadık işte, gitti paralar. şimdi yönetimin hesabına göre transfer hiç mümkün değil. bütün gelir kaynakları durma noktasına da gelecektir hem. kim niye kulüp için para harcasın ki. ben harcarım, siz bana bakmayın. ben öğleden sonra gidip parçalı forma alacağım. seviyorum kardeşim ben galatasaray’ı. futbola küserim ama galatasaray’a küsmem. ama herkes benim gibi olacak diye bir şey yok.

    spor dışındaki işler güzel. yeni stad, adnan polat’ın bu işin başlamasında payı yok, bitirilmesinde payı var. riva, başlangıçta payı yok, hala atıl durumda olduğu için bir başarıdan bahsedemeyiz sanırım. şirket birleşmesi, çok anladığım bir konu değil. açıkçası bunların hiç biri sıradan, elit olmayan bir taraftar olarak beni ilgilendirmiyor.
    beni ilgilendiren transferin bitmesine 4 gün kala hala eksiklerin tamamlanamamış olması. büyük hata hem de çok büyük.
    orta sahaya elano giderse 2, gitmezse 1 topçu lazımdı. “dı” diyorum çünkü aylardır eksik burası. geçen sezon biterken eksikler belliydi, piyada hangi futbolcunun ne kadar ettiği de belliydi. işi bilen kulüp dünya kupası’nın beklemeden yapar transferi. eskiden galatasaray çok önce bağlantıları kurmuş olur, yasal zamanı gelince de imzayı attırırdı. bu sene lig başladı 2 hafta oldu, avrupa kupalarından eleneceğimiz kadar maç oynadık elle tutulur, takımın eksiklerini giderecek transfer yok.
    koskoca galatasaray başkanı’na hatırlatmak isterim, burası galatasaray. parası neyse verir futbolcuyu alırsın. 3’e 5’e bakarsan daha çok beklersin. stoch’u fenerbahçe’ye kaptırırsın böyle.
    mesala misimoviç işi. kulübü 12 milyon euro istiyor, sen 5 milyon teklif ediyorsun, şaka gibi. ben wolfsburg yöneticisi olsam bir daha masaya oturmam sizle.
    unutmadan niye elano’yu satıyoruz ki?

    frank rijkaard ve teknik heyet :
    taraftarı ikiye bölmüş durumda. kimisi ne yaparsa yapsın hakkında sallıyor kimisi de bu olanlarda hiç sorumluluğu yokmuş gibi davranıyor. herhangi birini seçecek değilim.
    ama rijkaardcıların niye kendisine toz kondurmadığını anlayamıyorum doğrusu. zira galatasaray’da futbol devrimi yapacağı söylenen rijkaard’ın herhangi bir ipucu verdiğini görmedim. geçen sezonun başlarında şahane giden formda bir takım vardı. 9.haftadan itibaren gören olmadı.
    devre arasında sakatlar yerine takviye yapıldı, takviyeler bir işe yaramadı. hocanın kabahati var mı? var tabii, bana mı sordular hangi topçuyu alalım diye, tabii ki ona sordular. hangisini gönderelim diye de ona sordular. nonda’nın gitmesine de o izin verdi.
    milletin geçen sezon yerden yere vurduğu leo franco’yu oynatan da oydu.
    geldik bu sezona. bazı futbolcular gitti, bazıları geldi. bunlara hoca onay vermiş olmalı. hocaya rağmen alındıysa da vahim hocanın onayı varsa da vahim. şikayet etmeye hakkı yok.
    anlaşıldığı kadarıyla rijkaard bir liderde bulunması şart olan bazı özelliklere sahip değil. geçenlerde soru olarak sormuştum, şimdi cevabı buldum. hoca dirayetli, basiretli değil. insanları ikna becerisi eksik, istediklerini almak için gerekli hırsa sahip değil. öyle ya, elindeki kadronun takviye edilmesini sağlayamıyor. hem de koskoca rijkaard. kimse sallamıyora geliyor. evet, hocanın istediklerini yapmayanların da suçu var bunda ama kendisinin de ısrarlı olmaması çok acayip. sessiz, sakin isteklerini bildiriyor, olursa ne ala olmazsa ne yapalım deyip kafa önde gidiyor.
    futbol takımına bakış açısıyla çelişkili bir durum. öyle ya, rijkaard kadroya göre sistem kuran değil sistemi kadroya uygulayan ve bunda ısrar eden adamdı. oynatmak istediği sistem içinse çok iyi futbolcular gerekiyor. capello, mourinho, hiddink, lucescu olsa fark etmezdi. gerçi onlar döve döve istedilerini alırlar ya, konumuz o değil. bu hocalar ellerindeki kadroya göre kurarlar sistemi, esneyebildikleri gibi esnerler. ama rijkaard esneyebilen bir hoca değil.
    hocanın kişisel özellikleri için bir şey daha söylemek istiyorum. bir şey anlatacağım kimse üstüne alınmasın lütfen çünkü tek kişi değil mesajlaştığım. geçenlerde bir arkadaşla mesajlaşırken “niye hoca medya üzerinden yönetime baskı yapmıyor” dedim. “hocanın iş ahlakı böyle ve ille de medyaya mı konuşmak gerekir “cevaplarını aldım. her iki cevap da gayet tutarlı ve rijkaard’ın erdem denebilecek özelliklerindendi ve takdir ettim hocayı doğrusu.
    ama dünkü maçtan sonra şikayet etti basın toplantısında. e, hocam oldu mu şimdi? daha önce aklın neredeydi? bu şikayetleri 2 hafta önce yapmış olsa bu takım bu durumda olmazdı. bu ne perhiz bu ne lahana turşusu. bana olumlu cevap veren arkadaşlarımı yardırgamıyorum, herkesin sinir önce yönetime olduğu için rijkaard temiz köylü çocuğu gibi kalıyor elbette.
    takımın eksikleri var. geçen seneden beri görüyoruz ki orta sahası eksik. sadece cana alındı kariyerli topçu olarak. yoksa cumhur altyapıdan, musa altay’dan geldi, hem iyi hem de çok gençler. ama galatasaray hala ayhan, sarp, barış’la oynuyor. forma verilmez alınır diyorum hep ama bu nedir allah aşkına. ben oynamayanları çok merak etmeye başladım ne haldeler diye. öyle ya ilk 11 yerlerde sürünürken kadroya giremeyenlerin futbolu bırakmaları lazım.
    hocanın kadro seçimlerine geleyim, en iyi bildiğim yer saha içi ne de olsa.

    hoca futbola yeni bir terim kazandırmaya çalışıyor sanırım : kaybeden takım bozulmaz. bu sezon ki maçların hiç birinde doğru düzgün top oynamadı takım. hepsinde de hakan balta, ali turan, sarp, ayhan, barış kötüydü. bir tanesinde bile iyiydiler diyemeyiz. ama hala aynı kadro oynuyor. bu işte bir saçmalık yok mu? (bununla bağlantılı çarpıcı bir tespitim olacak aşağılarda bir yerlerde.)
    oyuncu değişiklikleri artık iyice sıradan olmaya başladı ki neredeyse hepsi skandal. zamanında bülnet korkmaz, lincoln’ü oyundan çıkardığı için lincoln’ü her yaptığı şeyde haklı görenler şimdi rijkaard olunca ses çıkarmıyorlar. rijkaard’ın kariyeri iyi elbette ama kusura bakmayın cruyff, mourinho, capello, trapattoni, hiddink, van gaal düzeyinde değil. allah korusun bir de bu hocalar gelse ne yapıcaz biz. herhalde evin tapusunu da vermek gerekecek.

    dünkü oyuncu değişikliklerine gelelim mi? serdar özkan çıktı cana girdi, güzel. sarp çıktı güzel, ama yerine aydın yılmaz girdi. aydın mı? eskişehirspor’da değil miydi, yok yok ibb’deydi galiba. bu ne ya şimdi. şaka mı bu? aydın. ya hocam sen bizle dalga mı geçiyorsun, eğer öyleyse tamam, lafım yok sana. ama eğer ciddiysen vah ki ne vah. hemen atlayın, ama aydın gol attı diye. ben burada prensip eleştirisi yapıyorum. aynı geçen sezon servet’in santrafora geçmesinde yaptığım gibi, aynı sivas maçında “vurun topu ileri” dediğinde eleştirdiğim gibi. unutmadan aydın sol açığa geçti. ben hiç göremedim aydın’ın soldan içeri kat edip sağ ayağıyla vurup gol yaptığını. idmanlarda sık sık yapıyor demek ki.
    sonra ali turan çıktı güzel, yerine emre çolak girdi, aydın’dan sonra girdi oyuna. büyük saçmalık. yine prensip olarak.

    yapılacaklar çok mu zor bana bir cevap verin allah aşkına. serdar özkan – cana’dan sonra ali turan’ı çıkarıp yerine emre çolak’ı almak, barış’ı sağ beke emre’yi sağ açığa almak. bunu yapmamak için ille de şampiyonlar ligi kupası kazanmış olmak mı gerekiyor.

    rijkaard hakkında son sözüm şöyle, bazı arkadaşlar “transfer yapılmadığı için hoca da böyle bir takımla çıkıyor, protesto ediyor” diyor, “haksız mı” diye de ekliyorlar. inanarak söylemediklerini düşünmek istiyorum. kimi protesto ediyor, kime ceza veriyor. adnanlara mı bana mı? bence bana. bu sebeple böyle bir komplo teorisine inanmıyorum, gerçi bunu söyleyenler kötü bir şey olmadığını, gayet de normal olduğunu düşünüyorlar ya, neyse.

    futbolcular:
    şu anda büyük bir özgüven sorunu var. gerçi geçen sezonun ortasından beri var bu sorun. ama kimse bir el atmıyor. birileri takıma psikolog önermişti, ne önermesi şart demişti. türkiye be burası, bizde bu işler ters teper genelde. ayrıca şöyle bir şey öğrendim. manu bünyesinde 11 adet doktor varmış, çeşitli dallarda. 1 tane bile psikolog yokmuş. ferguson psikolojik durumları kendisinin halledeceğini söylemiş. işte size ayar verme fırsatı. çünkü yazdığım bu şeyden emin değilim, doğru değilse yorumlarla katkıda bulunursunuz. küfür etmeyin ama, burayı kızım da okuyor, silerim yazdıklarınızı.

    futbolcuların takımı sattığından, sabotaj yaptığından bahsedenler var. aynı kişiler futbolcuların kalitesizliğinden de şikayet ediyorlar. yanlışlık var burada. her ikisi birden doğru olamaz. sabotaj deyince bir de hocanın çıkardığı kadrolara göz atın isterseniz, hani kaybeden takım değiştirilmez felsefesine de bir bakın. ben futbol hayatım boyunca 2 tane hocayı kulüpten kovdurdum maç sattıkları için. ikisi de bir daha o kulüplerden içeri giremediler, giremezler de. o yüzden birilerine takımı sabote ediyorlar derken iyi düşünmek lazım.
    bir de şöyle bir teori var. topçular rijkaard gitsin fatih terim gelsin diye oynamıyor. fatih terim, böyle bir dedikoduya karışmış futbolcu kadrosuyla çalışmaz. takıma gelirse ne maç satan topçu kalır ne de bu yönetim. hepsinin üstünden buldozer gibi geçer (evet, daha önce yazmıştım bunu).
    ayrıca futbolcular rijkaard’ı niye göndermek istesin. şeker gibi hoca. kamp yaptırmaz, ağır idmanlar yaptırmaz, basın önünde topçuyu rezil etmez. daha iyisini nereden bulacaklar.

    incelemeye arda turan’dan başlamak istiyorum doğal olarak. takımın kaptanı. galatasaraylı. son 4 maçtır sahada geziniyor. gerçi dün golün pasını verdi ama olsun, o sayılmaz. yeniçeri olmakla, yabancıları dışlamakla suçlanıyor. hatta yabancılara pas atmamakla suçlanıyor. gerçi ben defalarca, örneklerle yazdım, anlattım öyle bir şey olamayacağını ama beceremedim. geçen sezonunun ikinci yarısında takımın tek umuduydu. bu sene de kewell olmadığında yine öyle oluyor. dünkü maç mesela, bir tek arda’nın ağzının içine bakıyoruz. kötü oynadığında takım dağılıyor, kendisi de dağılıyor. ama suratı asıkmış. bazen insanlar kendilerinden memnun olmadıklarında da küserler, hiç duydunuz mu? hakan şükür’ü hatırlıyor musunuz? aylarca küserdi bazen.
    daha önce galatasaray sözlükte yazmıştım. bazı galatasaraylı yazar arkadaşlar var. ısrarla aynı şeyleri yazıyorlar. arda’nın galatasaray’a yakışmadığını, göt-göbek olduğunu, götünü rakibe dayamaktan başka şey yapmadığını, yabancılara pas atmadığını, yabancılara karşı yerlilerle birlikte kumpas kurduğunu, yeniçeri olduğunu (herhalde yeniçeri ağasıdır), rijkaard’ı göndermek için top oynamadığını. ve ne yazık ki, eskiden fikirleri böyle olmayanlar bile aynı fikre geldi. ınception’ı izleyenler “fikir yerleştirmek” mevzusunu hatırlar. buna benzer bir durum var. bir tohum ekiliyor kafalara ve bu fikir kendi kendine büyüyor.
    yukarıda arda’ya yöneltilen suçlamaların hepsine zaman zaman cevap verdim ama takım kötü gittikçe etkisi gittikçe azaldı yazdıklarımın.
    bir de şunu belirtmem lazım. takımını sabote eden adam elenip de morali bozuk olduğu için izin alıp idmana çıkmamazlık yapmaz. içindeki derin üzüntüyü anlamaya çalışın.

    benim gibi kendisini sevenlere ve sevmeyenlere artık cevabı sahada vermelidir. gerçi sevmeyenler iyi oynadığında da başka şeyler bulup sallıyorlar ya, günahları boynuna.

    hakan balta, son 3 sezondur berbat halde. oftaş maçında attığı golden sonra kayıp adam. bunun sigarayla ilgisi yok. futbola karşı şevkini kaybetmiş bir hali var. hep buz gibiydi ama artık tamamen koptu takımdan. çok hata yapıyor, artı kaptırdığı topları kovalamıyor bile. her maç çok büyük bir hata mutlaka yapıyor. karpaty ilk maçta ve dünkü maçta yaptığı hatalarla elenmemize sebep oldu. severdik kendisini, ama olmuyorsa da ısrar etmenin manası yok. bence kadroya bile girmemesi lazım ya neyse.

    servet çetin. ne diyeyim ki, yeteneği bu kadar. ama bu yetenek eksikliği pas futbolunda iyice ortaya çıktı. kaleci topu servet’le oyuna sokuyor. ne yapacağını şaşırıyor servet, bugüne kadar böyle oynamamış ki. o istiyor kaleci vursun ileri, diğer kalecinin degajında da çıksın vursun kafayı. rakiple birebir kaldığında, vücudunu koysun, çeksin, ısırsın durdursun rakibi. gücüyle oynayan adam servet, yaşlandıkça çaptan düşmesi de normal.

    ayhan akman, oyun kurucumuz. denk gelirseniz eski maçları ayhan’ın genç olduğu maçları izleyin. o zaman da çok pas hatası yapıyordu, yaşlandı iyice geriledi. ilk 11 başlayacak değil ama kenardan destek verecek bir adam aslında. ama nedense ilk 11 oynuyor.

    mustafa sarp, çok iyi niyetli ama yetmiyor. orta sahada topa basıp yanındakine vererek oynaması gerekirken rakip kalede çok sık görülüyor. lincoln bile bu kadar kale önünde pozisyona girmezdi. markaj yapmayı bilmiyor, bilse bile o kadar ağır ki, rakibe tekme atacak kadar bile yaklaşamıyor. o da servet gibi pas futbolunda foyası ortaya çıkanlardan. hep ilk 11.

    barış, deli dolu bir futbolcu. hırsı dışında neredeyse hiçbir özelliği yok. her takıma lazım bir adam ama bu tarz bir orta sahada değil. yapılması gereken “koçum sen orta saha çizgisinin 10 metre ilerisi ile bizim kale arasında gidip geleceksin, sakın daha ileri gittiğini görmeyeyim, hele sol ayakla şut attığını sakın görmeyeyim” diyeceksin. istediğini yaparsa ne ala, yapamazsa atacaksın kementi alacaksın kenara. bir çok kez ilk 11.

    ali turan, başında beri galatasaray için yetersiz olduğunu düşünüyorum. yavaş, pozisyon bilgisi zayıf, yeterince sert değil, topla başarısız, pas atmayı, orta kesmeyi bilmiyor, sabri’nin tırnağı etmiyor şu anda. ilk 11.

    diğerlerini geçiyorum şimdilik. bu futbolcular takımı sabote etmekle suçlanıyor. hiçbir komplo teorisine inanmam ben, modelim böyle. buna da inanmıyorum. sabotajla ilgili hocaya da bir suçlamam var yukarıda, fark etmişsinizdir.
    bundan başka birilerine daha da bok atabilirim. mesela baros. bursa maçında ve dün kaçırdığı golleri arda turan’ın kaçırdığını düşünsenize bir. baros, bursa maçında kendini oyundan attırmak için çırpındı adeta, yine arda’yı koyun baros yerine.
    kelimelere dikkat etmek gerek.

    taraftar:
    yani ben. benim ne suçum var abicim. ben de kötü oynanan maç sırasında alkış yaptım, yuhlamadım veya ıslıklamadım ama. benim modelime ters böyle şeyler. ama bunları yapanları da suçlamam. herkes her şeyi anlamak, anlamaya çalışmak zorunda değil. taraftar kızar ve kızmakta en çok hak kendisindedir, sevinir ve sevinmekte en çok hak yine ondadır.
    tribüne gelir, forma alır, ürünlere para döker. ya da bunların hiç birini yapmaz yapamaz, onların da her şeye hakkı vardır. milyonlarca taraftarı stada sığdırmayız değil mi? ya da o kadar forma üretemeyiz sanırım.
    futbolcusuna küfür de edebilir taraftar. ben etmem, mümkünse yanımdakileri uyarırım topçuya küfür etme diye. çok kavga ettim zamanında bu yüzden. sahadaki topçunun ne çektiğini ben bilirim. mesela o kadar kötü oynamasına rağmen ali turan’ın sivas maçının sonlarında hakeme neden “ne kaldı hocam “ dediğini bilirim, kızarım ama anlarım yine de.
    taraftar her zaman her yerde takımın arkasında olmalı, ona hep destek vermeli fikrini doğru bulmuyorum. gerektiğinde protestosunu koymalıdır. ben kötü giden maçta “yenilsen de yensen de” söyleyince maçı bırakan futbolcular gördüm zamanında. gidip dövmeyin tabii ama ıslık, yuh, alkış yapın bunda kötü br şey yok. adalet her zaman herkese eşit davranmak değil, hak edene hak ettiği şekilde davranmaktır, unutmayın.

    son söz : galatasaray çok zor ve kötü bir dönem geçiriyor. bu dönemi atlatmak için önce sakin olmak gerekli. kulübün etrafında toplanmış herkesin aklını başına toplaması lazım. ama en çok da taraftarın.
    transfer istemeyenler, bu saatten sonra ne işe yarar diyenler de var. aman diyorum. sezon sonu kıyamet kopuyor da benim mi haberim yok. şampiyon olmak, şampiyonlar ligine gitmek istemiyor muyuz? o zaman orta sahaya transfer şart.

    sakin ol, hayat senin.

    not: bir sinirle ve ara ara yazdığım için bolca hata olabilir. yanlış harf, eksik harf, aynı şeyi birkaç kez tekrar gibi. idare edin, zaman içinde düzeltirim nasılsa. umarım çelişki yoktur.

    --- alıntı ---
    http://captano.blogspot.com/...latasarayn-hali.html
App Store'dan indirin Google Play'den alın