• 1
    seyircimi yoksa taraftarmı olacağımıza karar vermemiz için üzerine çok düşünmemiz ve tartışmamız gereken hede. dünyada uzun zamandır tartışılıyor olmasına rağmen ülkemiz gündeminde yeteri kadar yer almamış olması benim gibi fanatikler için üzücüdür.

    vakit bulduğumda yabancı kaynaklardan tercüme yapıp yansıtacağım. şimdilik bu tür yaklaşımlar için bir kaç türkçe kaynak:
    (bkz: livorno)
    http://www.forzalivorno.org/solacik/
    http://www.tribundergi.com/
    http://www.halkintakimi.com/

    (bkz: no al calcio moderno)
    (bkz: ultras)

    (bkz: sol açık fanzin)
    (bkz: kaka'nın manchester city'e gitmemesi)
  • 2
    ismiyle ne olduğunu gayet açıklayan; endüstriyelleşme ve kuralları futbolu tutsak almaya başladıkça sütten ağzı yanan futbolseverler tarafından daha bir sahiplenilen, ama açık konuşmak gerekirse ne yazık ki can çekişmekte olan kültürdür. zira bu kültürde var olan her değer teker teker endüstriyelleşmenin çarkları arasında ezilip gitmektedir.
  • 7
    forzaliverno'nun endüstriyel futbola karşı trübün kültürü manifestosu

    1. forzalivorno, endüstriyel futbola karşı gelişen bir taraftar hareketidir. paranın egemenliğinin, sporun ruhunu zedelemesine karşı çıkar. taraftarları müşteri olarak gören yaklaşımların karşısındadır. her alanda sporun endüstirileşmesine karşı muhalefet ederek amatör ruhu ve yerelliği savunur!

    2. forzalivorno sporda ve yaşamın her alanında ırkçılığa ve her türlü din, dil, ırk, cinsiyet ayrımına karşıdır. toplumdaki yaygın milliyetçi reflekse karşı ödünsüz bir kardeşlik çizgisini savunur. “öteki”leştirilerek dışlanan gruplara yönelik, mikro düzeyde de olsa her türlü ayrımcılığa karşı durmayı, yaşamsal bir önemde görür.

    3. forzalivorno, dili söylemi ve duruşuyla sporda şiddeti körükleyen egemen anlayışı reddeder. taraftarın her şeyden önce “güzel futbola” taraftar olduğunu bilerek, futbol endüstrisinin suni bir şekilde körüklemeye çalıştığı gerilimlere karşı, renklerin kardeşliğini savunur. futbolu çirkinleştirmeyen rakibini alkışlama erdemi gösterenlerin forumu olma iddiasındadır.

    4. forzalivorno, takım tutmayı mutluluk sayar; fakat tutulan takımın kutsanmasını reddeder! taraftarizmin körleştirdiği mevcut taraftar profiline karşıdır. taraftar gruplarının kendi forumlarına, kendi çevrelerine hapsolmuş tek yanlı bakış açısına karşın, farklı takım taraftarlarının birbirlerini anlayıp ortak hareket edebilecekleri zeminleri yaratma misyonunu üstlenmiştir. tüm üyelerinden de bu çabayı destekleyecek bir performans beklemektedir.

    5. forzalivorno, savunduğu amatör ruhla değer üretimini esas sayar. bir arada olmanın getirdiği güçle üretkenliği çoğaltmayı ve adilce paylaşmayı savunur!

    6. forzalivorno, futbolda ve sporun tüm alanlarında bahis ve şikenin karşısındadır.

    7. forzalivorno spor yapma hakkını savunur. bu amaçla spor salonlarının, pistlerin ve sahaların halkın kullanımına açılmasını talep eder.

    8. forzalivorno, sporcuların haklarını bilmek ve savunabilmek için sporcu sendikalarının kurulması düşüncesine destek verir.
  • 8
    forzalivorno'nun endüstriyel futbola karşı renklerin kardeşliği projesi

    forza livorno, endüstriyel futbol’a (spor’a) karşı bilinç oluşturma kaygısı taşır. bu yüzden bu yöndeki tartışmaların başlatıcısı ve takipçisidir. amaç, kapitalizmin pazarlama kaygısıyla spor müsabakalarına olan müdahalesine mukavemet gösterebilecek insanları (sporseverleri) bir araya getirerek ortak hareket etmelerini sağlamaktır. italya’nın liman kenti livorno’nun takımı olan a.s. livorno sahip olduğu taraftar kitlesi ve endüstriyel futbol karşıtı söylemiyle bu projeye ilham kaynağı olmuştur. kişisel çabalar sonucu kurulan “forum sitesi” aracılığıyla biraraya gelen bu topluluk, zamanla sanal alemdeki birlikteliğini tribünlere ve sporun var olduğu tüm yaşam alanlarına taşıma hedefindedir. bu amaçla panel, seminer, eğitim çalışmaları düzenleyerek ve yayın çıkartarak fikirlerini en geniş kesimlere anlatmak niyetindedir.

    bu proje tamamen gönüllülük üzerinden yürüyen bir katılıma sahiptir. söylemi ve bileşenleri nedeniyle siyasi kimliği yadsınamaz. “endüstriyel futbola hayır” söylemi başlı başına kapitalizm karşıtı bir söylemdir ve bu söylemin savunucuları tabiatıyla anti-kapitalist kişilerdir aynı zamanda. sporseverlerle en geniş paydalarda buluşmak adına, hayata dair diğer söylemlerinde dışlayıcı olmaktan ziyade kapsayıcı olmayı hedefler. forzalivorno, ırkçılığa karşıdır; kapitalizmin girdiği her yeri kirlettiğini bilerek, mafyanın ve büyük patronların spor faaliyetleri üzerindeki kirli etkisine karşıdır; doğaya ve insanlığa zarar verecek her türlü kapitalist işbirliğinin, savaşların, nükleer santrallerin ve zorbalığın karşısındadır. her alanda olduğu gibi sporda da renklerin kardeşligi temel ilkemizdir. bunlar, bizi biz yapan temel paydalarımızdır.

    spor barış ve kardeşliktir. bu bakımdan forzalivorno bilinci, kişinin tuttuğu takımı kutsaması anlamına gelen “taraftarizmi” reddeder. taraftarizme düşmeden takım tutmanın keyfini yaşatır insana. kısacası forzalivorno “taraftarizm” ile “taraftarlık” arasındaki ayrımı önemser. takımlar birer put değildir forzalivorno için. tam da bu anlamda forzalivorno bir tür putkırıcıdır. forzalivorno, taraftarlığı “zevk” için para ödeyen bir tür müşterilik olarak tanımlamaz. taraftar, bir kulübün finans kaynağı değildir, olamaz! taraftar, bir takımı takım yapan ve bunu karşılıksızlık ilkesine göre, gönüllülük temelinde yapan olmazsa olmaz öğedir; bir takımın varoluş sebebidir.

    forum, yalnızca sporla sınırlı değildir. forzalivorno, gündemi takip eden; forum içerisinde tartışan; yaşamın her alanında söz sahibi olmayı hedefleyen bireylerden oluşmaktadır. “forzalivorno” düşüncesini ve söylemini şekillendiren bir paylaşım alanı olması arzulanan forum, tüm fikirlerin belli kurallar göz ardı edilmeden tartışılabildiği bir yer olarak düzenlenmiştir. görece suistimale daha açık olan forum bölümü, forzalivorno anlayışını özümsemiş kişilerin gönüllü çabalarıyla tahriklerden ve istenmeyen içeriklerden korunmaktadır. bu gönüllü kişiler arasında hiçbir hiyerarşik yapılanma yoktur. forum alanının sağlıklı bir gidişata sahip olmasını sağlamak için gönüllü görev alan üyelerimizin aldıkları kararlarla ilgili tartışmalar, forum emektarı katılımcılar arasında değerlendirmeye tabidir. bunun dışında, bu kişilerin kimseye bir açıklama yapma zorunlulukları yoktur. tartışmaların devam etmesi halinde forum sözcüsü, ortak değerlendirmemizi herkesin ulaşabileceği bir şekilde duyurmakla mükelleftir. forumun tartışma başlıkları altında beyan edilen fikirlerin ve savunulan görüşlerin hiçbiri forzalivorno’ya mal edilemez. bizim için “düşünce özgürlüğü” temel ilkedir. propoganda niteliği taşımayan, küfür, hakaret içermeyen ve küçültücü olmayan, saldırgan üsluptan uzak tüm fikirler beyan edilebilir. atışma halini alıp sonuçsuz bir tartışmaya dönüşen başlıkların, tecrübeler doğrultusunda tartışmaya kapatılması yine bir iç mesele olarak tüm forum üyelerinin de istekleri gözetilerek yapılabilir.

    bir forzalivorno projesi olan “sol açık fanzin”, forum yazarları ve misafir yazarların katılımıyla oluşturulmuş her türlü katılıma açık bir yayındır. internet kullanımının sınırlı olduğunu göz önünde bulundurarak, üretimimizi bilgisayardan bağımsız kılma girişimidir. mum ışığında yazılıp okunabilen bir araçtır. birçok açıdan bu alandaki eksikliği kapatmakta olan fanzin, içimizde yatan madeni işleyerek açığa çıkarmak açısından, üretkenliğimizi en güzel ifade edebildiğimiz aracımız olarak ortaya çıkmıştır.

    yukarıdaki anlayış çerçevesinde bizimle birlikte olan her üye, topluluğun bir parçası olarak bugüne kadar bize güç kattı. farklılıklarımızı zenginlik olarak görmeye ve diyalog ortamını geliştirerek, çok bileşenli bir yapı olmanın zorluklarına göğüs germeye devam edeceğiz. zamana, yalnızca tanıklık etmenin yetmediğini düşünüp, müdahil olmak arzusuyla çıktığımız yolda birlikte yürüdüğümüz herkese selam olsun.
  • 14
    anarşizmin tribünde yer almış hali olarak görebiliriz bu kültürü.

    gönül verdiğiniz takımın nerede, hangi ligde ve nasıl oynadığını, başarı ve başarısızlıkları göz etmeksizin renklerin peşinden koşmayı ilke edinir.
    kulüplerin taraftarı yolunacak kaz gibi görmesine karşı çıkar, tribünde hiyerarşiye izin vermez.
    bu felsefeyi kabul eden her taraftar kulübüne her alanda elinden geldiğince destek olmayı bir zorunluluk olarak görür.
    onlar için önemli olan renkler ve geleneklerdir, isimler değil.
    kulüplerin gerçek sahipleri onlardır, borsada işlem gören şirketin hissedarları, dernek genel kurulları veya göreve getirilen yöneticiler değil.

    tüm dünyada aşağı yukarı her kulübün bu felsefeyi benimsemiş ultras grupları vardır.
    ancak bu felsefe özellikle siyasi olarak sola yakın görüşleri olan topluluklar tarafından benimsenmiş ve ortaya atılmıştır.
    avrupada ilk akla gelenler livorno, st.pauli taraftarları, ülkemizde ise adana demirspor taraftarlarıdır.
    bunun böyle olması da pek tesadüfi sayılmaz.
    tabii ki lazio gibi daha ziyade siyasi olarak muhafazakar kesimi temsil eden kulüplerin de ultras felsefesini kısmen de olsa benimsemiş sadık kitleleri vardır.
    galatasaray özeline indirdiğimizde ise bu kültürü yaşatan gruplar isim olarak birer birer yok olsalar da şahıs olarak tribünlerde yerlerini halen alıyorlar.

    peki galatasaray kulübü ve yönetimi bu kültüre nasıl bakıyor?

    öncelikle galatasaray, diğer takımlar gibi, artık derneklikten çıkmış, kar amacı güden ve hisseleri borsada işlem gören bir yatırım şirketi.
    para kazanacakları alan da tamamen futbol endüstrisi ve hedef kitleleri de biz taraftarlarıyız.
    takımının maçını izlemek isteyen galatasaraylı dekoder almalı, iki oğlunu yanına alıp maça götürmek isteyen galatasaraylı baba ciddi bir meblayı cebinden çıkarmayı göze almalıdır.
    kulübünün gözünde gerçek taraftar, ona gelir getiren taraftardır.
    kulübünün renklerini taşımak için mağazasına gidip üzerinde nefret ettiği şirketlerin logoları olan formaya eşek yüküyle para verir, veya ederinin birkaç katı fiyatına satılan giysileri alır.

    yani kulübün bir galatasaraylıyı taraftarı olarak görebilmesi için onun cebindeki paradan bir miktarını kasasına koymuş olması gerekir.

    bu duruma biraz da gerçekçi açıdan yaklaşırsak, kulübün maddi olarak kişi ve başkanlardan bağımsız olarak ayakta kalabilmesi için taraftar üzerine bu tip ekonomik politikaları uygulaması kaçınılmaz olduğu kadar doğrudur da.
    resmi mağazalar, kombine fiyatları, yayın hakkı gibi elemanları incelediğimizde galatasaray'ın endüstriyel futbolun ülkemizdeki çarklarından biri olduğunu görebiliriz.
    artık bir taraftarın da kendisini galatasaraya ait hissedebilmesi için cebindeki parayı kulüp için harcaması gerekiyor.
    maalesef gerçekler bu yönde.

    sürdürdüğümüz yaşamın her alanında olduğu gibi, futbolda da para, istesek de istemesek de, tek amaç.
    taraftar olarak, kulübün manevi olduğumuz kadar maddi olarak da yanında yer almalıyız.
    kişisel olarak, ben de benzer şekilde düşünüyorum.
    eğer bir giysi alacaksam ve bu giysi resmi mağazamızda mevcutsa oradan satın alırım.
    kullandığım kredi kartını gs bonus kartla değiştiririm, interneti gsnet yaparım, sene başı kombine alırım vs vs vs.

    ünal aysal da ekonomik başarının sportif başarıyla orantılı olduğunu söylerken, kazanılacak kupaların birer gurur kaynağından ziyade gelir kapısı olduğunu anlatmaya çalışmıştı.
    ultras felsefesinin yayıcılarından st.pauli batma noktasına geldiğinde üzerinde kurtarıcı yazan tshirtleri satışa çıkardı, taraftarları da bu ürünlere büyük rağbet gösterdi.
    bir benzerini beşiktaş da feda tshirtüyle şu an ülkemizde hayata geçirmekte.
    bu tip uygulamaların ultras felsefesinin modern ve doğru bir yorumu olduğunu düşünüyorum.
    ama bunlara gücü ulaşamayan kişilerin de sarı-kırmızı giyebilmek için işportadan ucuza forma almasına da hiçbir şey diyemem.

    tribünlerin yaşaması, taraftar kitlesinin genişlemesi adına kulübün bazı sosyal adımları atması gerektiğini düşünüyorum.
    yine st.pauli örneği üzerinden gidersek, taraftarlarının da maddi desteğiyle her sezon 18 yaş altı çocukları deplasman maçlarına götürerek onların da taraftarlık ruhunu benimsemesini sağlıyorlar.
    galatasaray kulübü de, taraftar gruplarının katkılarıyla her maç ülkemizde çokça bulunan ekonomik durumu yetersiz çocukları arenadaki bir karşılaşmaya davet etse güzel olmaz mı? (tabii ki burada çocukların can güvenliği vs gibi çözülebilecek sorunlar ortaya çıkabilir, bu yalnızca bir fikir)
    ya da avrupadaki kamplardan sonra türkiye'nin muhtelif bölgelerinde yerel takım karmalarıyla biletleri ücretsiz karşılaşmalar yapsa...
    ama muhtemelen bunların yerine asya pazarına açılabilmek için uzakdoğu ülkelerinde turnuvalara katılmayı tercih edeceklerdir.

    sonuç olarak, endüstriyel futbola karşı gelişen tribün kültürü insanlık yaşadıkça ölmeyecektir ama asla büyümez de.
    bu felsefenin futbol dünyasına egemen olması, birçok felsefe gibi yalnızca hoş bir ütopya olarak akıllarda kalır.
    kaplayabileceği en geniş alan da küba'nın dünya siyasetindeki yeridir.
    fakat gerek kulüpler, gerekse de taraftarlar, sporun ve futbolun insanlar ve halkar arasında iletişim kurmak için önemli bir araç olduğunu kabul ederek buna yönelik adımlar atmalıdırlar.
    belki çok şey paradır ama herşey de değildir, en azından olmamalıdır.
App Store'dan indirin Google Play'den alın