resim
Diego Armando Maradona
Görev:Teknik Direktör
Doğum:30.10.1960
Ölüm:25.11.2020 (60)
Uyruk:Arjantin
  • 268
    napoli'ye transfer olduğu gün, yerel gazetelerden biri şöyle yazar: okullarımız, evlerimiz, belediye hizmetlerimiz, otobüslerimiz olmayabilir; işsizlik ve pislikle boğuşuyor olabiliriz ama hiçbirinin önemi yok çünkü maradona'mız var!"

    aslında napoli kendisini 1984'ten daha önce, henüz arjantin'de oynarken ister ama barcelona'yla yarışabilecek çapta bir kulüp değildir. bırak barcelona'yla yarışmayı italya'da bile orta sıra takımlardan biridir. 60 yıllık kulübün o güne kadar müzesine giren 2 italya kupasından başka hiçbir başarısı yoktur. olmaması da normaldir çünkü şehrin ve kulübün, kuzeyli zenginlerin takımları juventus, inter ve milan'la aşık atması imkansızdır. bu arada italya'nın güneyi ve kuzeyi arasındaki uçurum halen sürüyor; napoli şu anda bile ülkenin en fakir ve suç oranı en yüksek şehirlerinden biri, italyan mafyasının başkenti.

    kısacası maradona transferi, napoli için sadece bir futbolcu transferi değildir. hayat memat meselesi gibi bir şeydir. transfer süreci devam ederken bazı taraftarlar açlık grevine girer hatta bir tanesi kendini san paolo'nun parmaklıklarına zincirler. lakin bu transferin gerçekleşmesi hiç de kolay olmaz. her ne kadar geçirdiği ağır sakatlıklar sebebiyle barça'da muhteşem işler yapamasa da maradona, maradona'dır ve henüz 23 yaşındadır. napoli ilk başta parayı denkleştiremez ve bir fon oluşturur. bizim memlekette yıllardır goygoyu yapılan "herkes 1 lira verse..." muhabbeti hayatı geçirilir ve napoli'nin zenginleri* (!) ile gariban halkı bonservis bedelini toplar. zamanın transfer rekoruyla, 7 milyon paunda maradona artık napoli'nindir. 5 nisan 1984 günü 70 kişilik san paolo'da 100.000 napolili, "yeni mesih"leri maradona'yı karşılar:

    https://www.youtube.com/watch?v=dj7ESUIp-28

    https://www.youtube.com/watch?v=6XSisRiVQ_o

    o gün normalde 2000 liret olan bilet fiyatları karaborsada 50000 lirete kadar yükselir. kaçak sigara satıcıları marlboro'ların üstüne maradona'nın resmini basıp normalin 5 katı fiyata peynir ekmek gibi satar. o gün tüm şehrin sokaklarında onun posterleri vardır, herkesin sırtında onun forması çekilidir. forma almaya parası yetmeyenlerin alabilmesi için havlulara bile resmi basılmıştır. halk onu sadece sevmez adeta tapar. dediğim gibi o sadece bir futbolcu değildir napoli halkı için. her annenin oğludur, her çocuğun idolüdür, her adamın erkek kardeşidir ve her kızın hayali sevgilisidir; velhasıl yıllardır sefalet çeken napolilierin sahip olduğu "en iyi" şeydir, varlıklı ve normal bir insan gibi hissetmelerine yardımcı olan bir pasaporttur.

    maradona, şehre hiç yabancılık çekmez çünkü ona çocukluğunu ve buenos aires'i hatırlatır. napoli ne kadar belalıysa kendisi de o kadar kusurludur aslında. barcelona'da geçirdiği zor günler esnasında uyuşturucuyla ilişkisi başlamıştır... napoli ne kadar fakirse kendisi de o kadar borca batmıştır, hatta bonservisinin yüzde 15'i kendisine aittir ama borcu o kadar çoktur ki tek bir kuruş bile eline geçmez... napoli'nin insanları ne kadar sertse kendisinin gözü de o derece karadır, barcelona'dayken başkan nunez'e bile gider yapacak kadar... bülent timurlenk'in güzel bir maradona tanımı vardır, "mükemmel olmayan adamların en mükemmeli." diye... napoli-maradona birlikteliğinin bu kadar efsanevi olması da mükemmel olmayan şehirlerin en mükemmeline gelmesiyle alakalıdır belki de. maradona'yı berlin'de, londra'da, torino'da hayal etmek biraz da bu yüzden yavan geliyor insana. taş yerinde ağırdır ve maradona'nın yeri de kuşkusuz napoli'dir.

    gittiği dönemde serie a altın çağını yaşamaktadır. (bkz: serie a'nın serie a olduğu yıllar/#1939435)
    juventus'un platini'si ve trapattoni'si vardır. milan, berlusconi tarafından satın alınıp sacchi'ye emanet edilecek, emrine de gullit, basten, rijkaard amade edilecektir. inter ha keza en janti kadrolarından birine sahiptir: giuseppe bergomi, alessandro altobelli, karl heinz rummenigge, lothar matthaus. şu kadarını söylesem yeter herhalde; 82-90 yılları arasında verilen 9 ballon d’or'un 8 tanesi serie a oyuncularına gitmiştir: paolo rossi (1982), platini (1983-85), ruud gullit (1987), marco van basten (1988-89), matthaus (1990)

    maradona zeki bir adamdır. dünyanın en yetenekli oyuncusu olabilir ama yukarıdaki adamlarla tek başına savaşamayacağının da farkındadır. kulüpten takıma iyi oyuncular transfer edilmesini ister. claudio garella, alessandro renica, bruno giordano, fernando de napoli, francesco romano, andrea carnevale gibi kalite adamlar takıma kazandırılır. ferrara altyapıdan a takıma yükseltilir. maradona gelmeden önce bu adamların transfer edilebilmesi napoli için bir hayaldir. misal maradona gelmeden evvel paolo rossi'ye transfer teklif edilmiş ama rossi, mafyayı öne sürerek bunu kabul etmemiştir.

    maradona'nın bir diğer özelliği de yetenekli olduğu kadar cesur olmasıdır. o ufacık cüssesine rağmen sahanın içinde adeta bir bal porsuğuna dönüşür. acımasız italyan defanslarının arasına gözünü kırpmadan dalar, tekme de yer dirsek de... hem de barcelona'dayken yaşadığı o büyük bilbao kasabı travmasına rağmen. gelmiş geçmiş en büyük savunmacılardan baresi'nin onunla ilgili bir sözü vardır: "ona karşı oynarken çok dikkatli ve organize olmalıydık. ona karşı sürekli baskı uygulamalı, markajı 2 hatta 3 kişiyle yapmalıydık ki onun yeteneklerine denk bir hale gelebilelim. çünkü onunla teke tek kalırsanız kaybederdiniz."

    1986-1987 sezonunda napoli şampiyon olur. daha doğrusu maradona napoli'yi şampiyon yapar. hakkında şiirler şarkılar yazılır, o sene doğan her 4 napolili bebekten 1'inin adını diego koyarlar. aslında uzun uzun anlatmaya gerek yok. bu şampiyonlukla ilgili harika bir belgesel var, napoli corner deyü. o belgeselde maradona ki 1986 dünyna kupası'nı henüz kazanmış, bu şampiyonluğu "eşsiz, kıyaslanamaz" olarak tanımlar. izleyin, izlettirin:

    https://www.youtube.com/watch?v=sgDABBtm1TQ

    bu şampiyonluktan sonra para babası berlusconi maradona'yı milan'a transfer etmeye yeltenir ama maradona'nın söylediği gibi "bu transfer olursa ne sen ne de ben yaşayabiliriz..." lafını düşündükten sonra vazgeçmek zorunda kalır. zaten şampiyonluktan sonra kendisini "napoli'nin çocuğu" olarak tanımlayan maradona'ya böyle bir hareket yakışmaz.

    napoli'de kaldığı sürece hocası bianchi'yle yıldızı hiç barışmaz. ondan nefret eder ve dediklerini neredeyse hiç yapmaz. 88 sezonunda şampiyonluk milan'a kaptırıldığında maradona bianchi'yi suçlar. sadece o da değil; moreno ferrario, salvatore bagni, garella ve giordano da hocanın kovulmasını ister ama sonunda kabak bu dörtlünün başına patlar ve dördü birden takımdan gönderilir. işte o vakit maradona takımdan ayrılmayı kafasına koyar. marsilya kendisiyle son derece ilgilidir. durumu napoli başkanı ferlaino'ya iletir. başkanın dediği şu olur: bize uefa kupasını getir ve seni serbest bırakayım. 88-89 sezonu uefa kupası'nı finalde stuttgart'ı 3-2 yenen napoli kazanır. eğlenceler sırasında başkan maradona'nın kulağına eğilip "seni bırakmıyorum..." der ve maradona çıldırır. lakin başkan da haklıdır zira maradona'yı yollasa muhtemelen ömrünü epey kısaltmış olacaktır.

    başkan ferlaino'nun ne kadar haklı olduğu 89-90 sezonunda ortaya çıkar zira takıma her ne kadar 4 hafta geç de katılmış olsa maradona öyle form tutar ki napoli tarihindeki ikinci scudetto'sunu kazanır.

    bu arada camorra mafyası kendisini çok sever. ona pahalı hediyeler alırlar ve koruyacaklarına dair yemin ederler. maradona'nın son derece masumca gördüğü buluşmalardan biri medyaya yansıyınca başı epeyce ağrır çünkü uyuşturucu trafiğine ve ticaretine karıştığı yazılıp çizilmeye başlanır.

    italya'da yapılan 90 dünya kupası'nın yarı finali san paolo'ya denk gelir ve arjantin'la italya arasında oynanacaktır. maradona napoli halkına meşhur çağrısını yapar ve "yıllardır sizi ezen italyanlara karşı bizi destekleyin..." der. istediği gibi de olur ve maçı arjantin kazanır.

    ertesi sezon maradona'nın sonu olur. uyuşturucu illetinin iyice esiri olmuş, kilo almış ve disiplinden iyiden iyiye kopmuştur. zaten mart ayında doping testine takılır ve federasyo tarafından 15 ay ceza alır. bir daha da napoli için futbol oynayamaz.

    uyuşturucuya iyice iptilasının arttığı, gayri meşru çocuğunun dünyaya geldiği, mafyayla kanka olduğu, doğru dürüst antranman yapmadığı ve fakat aynı zamanda iki kez italya şampiyonluğunu kucakladığı, 1 italya kupası - 1 italya süper kupası kazandığı, 1 kez gol kralı olduğu napoli günleri maradona'yı maradona yapmıştır. 10 numaralı forması 2000 senesinde kulüp tarafından emekli edilir. şu an bile san paolo'da oynanan her maçta onun resminin basılı olduğu dev bayraklar dalgalandırılıyor. napoli'yi her ziyaret ettiğinde yer yerinden oynuyor, kıyamet kopuyor:

    https://www.youtube.com/watch?v=ooXh1-vqp_E

    https://www.youtube.com/watch?v=Oi7-HPOs6gU

    hagi, benim en sevdiğim futbolcudur; zidane, gördüğün en büyük futbolcudur; messi, izlediğim en yetenekli oyuncudur... amma velakin maradona, futbolda gerçekleşebilecek en "güzel" hikayenin başkahramanıdır. napoli'de gerçekleştirdikleri binbir gece masallarından fırlama gibidir, sadece "futbol işte..." diye açıklanması mümkün değildir ve bu hikayeyi asıl eşsiz kılan bir daha böyle bir olayın yaşanmasının "imkansız" olmasıdır.

    https://i.hizliresim.com/aXAXaz.jpg
  • 284
    messi'yle kendisinin döneminin zorluk bakımından mukayese edildiğini gördüm bugün. birkaç arkadaş günümüz futbolunda savunmaların daha sağlam, takımların daha kompakt olduğunu; o zamanlarda alan savunması diye bir şey olmadığını, günümüzde top sürmenin çok daha zor olduğunu anlatan şeyler yazmışlar.

    ben bir kere pele, garrincha, eusebio, cruyff, maradona gibi adamların attıkları golleri, çalımları; kazandıkları kupaları küçümseyen kafa yapısına hastayım. (bu küçümseme en çok da "o devirde dedem de atarmış o kadar golü..." diye pele'nin attığı goller üzerinden yapılır.) bu kafaya göre ellilerde, altmışlarda, yetmişlerde, seksenlerde, doksanlarda futbol çok basitti ama 2000'den sonra ya da şöyle diyelim ronaldo'yla messi piyasaya çıktıktan sonra acayip zorlaştı, öyle böyle zorlaşmadı, önünü alamadık. peki arkadaşım, o zamanlarda velev ki futbol çok kolaydı, neden pele gibi binden fazla gol atan başka futbolcu çıkmamış ya da onun gibi 18 yaşında ülkesine dünya kupası kazandıran bir genç peydah olmamış? bunu pele başarmış da niçin edmundo başaramamış? o zamanlar çalım ve dribling atmak çok kolaymış da neden bunu garrincha gibi yapabilen bir başkası çıkmamış? vs. vs... şunların hepsi tamamen boş muhabbet yemin ederim.

    futbolun şu anda -bırak elli, otuz sene öncesini- 2005'tekinden bile çok daha komplike oynandığı gerçek. cezai ehliyeti haiz her adem evladı buna katılır zaten. misal 2002'de şampiyonlar ligi şampiyonu olan real'in final maçı ilk 11'ine bakalım:

    https://i.hizliresim.com/m2LNk1.png

    tamam, makelele insan değildi ama günümüzde aynı nizamla* oynayan herhangi bir takım -oyuncu kalitesi isterse fezada olsun- gruptan bile çıkamaz... ama bu zidane'ın veya raul'ün büyüklüğüne halel getirir mi? hatta zidane örneği mevzuya cuk oturdu. zira o tam da geçiş dönemine denk gelenlerden. çift ön liberonun yavaştan moda olduğu 2006 dünya kupası'nda da domenech denen soytarıya rağmen fransa'yı tek başına finale taşımıştı.

    konuya tekrar dönelim. messi'yi çok beğenen, ronaldo'yla mukayese edildiğinde acı acı gülen, piyasaya çıktığından beridir de bir numara olduğuna iman eden birisiyim ama maradona'dan daha büyüktür diyemem. messi'nin, maradona'ya göre, daha mücbir savunmalara ve daha grift sistemlere karşı koyduğunu kabul ettiğimi söyledim ama bu ön kabulden maradona dönemindeki futbolun teletabi evreninde geçtiğini çıkarmak safdillikten başka bir şey değil. sahaların berbat, malzemelerin daha ilkel, tıbbın çok daha geri olduğunu söylememe gerek yok. ofsayt kuralının da hücumcuların aleyhine olduğunu belirtmeli miyim bilmiyorum?

    (bkz: ofsayt/#1936203)
    (bkz: libero/#1778237)

    bunları bir kenara atıyorum da o dönemki savunmacıların gaddarlığını ne yapacağız? sadece iki örnek vereyim: gentile ve goikoetxea.

    82 dünya kupası'nda italya-arjantin maçında hocası bearzot'nun "maradona'yı durdur" direktifiyle insanlıktan çıkan gentile'nin diego'ya maç boyu yaptığı faul sayısı: 23. yirmi üç. ve maçı sadece sarı kartla tamamlıyor. yani bir oyuncu, başka bir oyuncuya bir maçta toplam 23 faul yapıyor ve cezası sadece bir sarı kart oluyor. günümüzdeki bir futbol maçında iki takım tarafından yapılan ortalama faul sayısı ise 25 civarında: http://www.footstats.co.uk/index.cfm?task=Leagues

    gentile, bu maçta el diego'yu durdurabilmek adına her türlü pisliğe başvuruyor. tekmeleme, formasından çekme, taban girme, tokat atma... hatta yere düşen maradona'ya jentilmenlik kisvesiyle elini uzatmış ama maradona'nın elinin dışına tırnaklarını bile geçirmiş. maçta çok sert oynadığıyla ilgili yorumları savuşturmak için getirdiği savunma da şu: futbol, balerinler için değildir. aynı dünya kupasında bir de italya-brezilya maçı var, gentile'nin görevi zico'yu marke etmek bu sefer. olayı gene çok yanlış anlayan gentile, o kadar haşin savunma yapıyor ki zico'nun formasını şu hale getiriyor: https://i.hizliresim.com/p6PMWz.png

    maradona'yla gentile arasında 2010 dünya kupası esnasında da ağız dalaşı yaşanmıştı. hangisi olduğunu hatırlayamadığım bir maçta messi'ye sert bir faul yapılmış, o zamanlar arjantin'e hocalık yapan diego da "gentile gibi katil defansların hüküm sürdüğü günlerde değiliz..." diye açıklama yapmıştı. tabii gentile de "maradona tam bir soytarı. söyledikleri umrumda bile değil..." diye lakırdamıştı. bu arada biraz eski de olsa the times'ın güzel bir listesi var, "football's 50 greatest hard men" diye. gentile o listede sekizinci sırada. dokuzuncu bergomi, onuncuysa tardelli. bergomi ve tardelli de pek tabii 82 dünya kupası'nda aynı gentile gibi azurri oyuncuları. o takım, böyle bir kasaplar topluluğu yani. bu arada, gentile'nin kariyeri boyunca gördüğü kırmızı kart sayısı sadece 1. o da topa elle müdahaleden dolayıydı galiba. good old days. gentile-maradona husumetinin tribute videolarını da koyayım, tam olsun:

    http://www.dailymotion.com/video/x36otxg (2:10 civarı yaptığı hareketin cezası günümüzde 4-5 maç)

    https://www.youtube.com/watch?v=MvK2z6eUbAE

    bonus (gentile vs. zico): https://www.youtube.com/watch?v=bctRrchKspo

    gelelim gentile'nin yanında rahibe teresa kaldığı kansıza... andoni goikoetxea, nam-ı diğer bilbao kasabı. bu hayvan evladının yukarıda bahsettiğim "football's 50 greatest hard men" listesinin 1 numarasını işgal ettiğini söyleyerek girizgahı yapayım. önce, diego'ya yaptığı +18'lik orospu çocukluğu :

    https://www.youtube.com/watch?v=f9_f9UrizSk

    bu yavşağın yaptığı ilk yavşaklık bu değil tabii. bu olaydan bir sene önce de yine barça'lı schuster'in diz kapağını kırmışlığı vardır ki sarı melek bu sakatlıktan sonra defalarca operasyon geçirmesine rağmen bir daha tam olarak iyileşememiş* üstüne 82 dünya kupasını da kaçırmıştır: https://www.youtube.com/watch?v=PF5DmWQAyIQ

    bilbao kasabı olarak anılmasına sebebiyet verecek maçtaysa maradona, bu hayvanın bir boklar yiyeceğini sezer ve teskin etmeye çalışır: "sakin ol, zaten 3-0 yeniliyorsunuz, boşu boşuna kart göreceksin." der. kasapsa bu dil dökmelere "seni öldüreceğim" diye karşılık verir ve hunharca kırar diego'nun ayağını. maradona, kırılma esnasında duyduğu sesi "sanki bir odun çatlamıştı." diye betimler. günümüzde, hafazanallah, birisi messi'ye şunu yapsa futbol hayatı biteceği gibi adli soruşturma da geçirir büyük ihtimalle. ki olması gereken ve bu tarz hareketlerin silinmesini sağlayan da bu yaklaşımdır ama goikoetxea, bu hareketi sebebiyle sadece sarı kart görür. bu maçtan sonra olayın vehametinin daha iyi anlaşılmasıyla federasyondan 18 maç ceza alır, temyizde bu ceza 7 maça indirilir. şaka gibi ama bu maç sonrası san mames'e ilk çıkışında bilbao taraftarı omuzlarında stat turu attırır bir de buna. ayrıca maçta giydiği kramponları halen cam bir kutuda saklamaktadır ruh hastası herif: https://i.hizliresim.com/dObDzZ.jpg

    bu olaydan bir sene sonra, copa del rey finalinde gene karşılaşırlar. kasap, gene her türlü pisliği yapar maradona'ya. kafasına röveşata çekmeye bile çalışır. maç sonunda da olanlar olur ve o meşhur kavga çıkar:

    https://www.youtube.com/watch?v=nEeMSBy8EW0

    maradona'nın ispanya'yı terk-i diyar eylemesinin en büyük etkenlerinden biri bu olaydır zaten.

    napoli'ye transferiyle kasabın harman olduğu italya'ya ayak basar. gene hayvani faullere ve insanın insana yapmayacağı markaj adı altındaki muamelelere maruz kalır. efsanevi libero baresi: "ona karşı oynarken çok dikkatli ve organize olmalıydık. ona karşı sürekli baskı uygulamalı, markajı 2 hatta 3 kişiyle yapmalıydık ki onun yeteneklerine denk bir hale gelebilelim. çünkü onunla teke tek kalırsanız kaybederdiniz."

    86 dünya kupası'nda oyuncu sağlığına verilen önem 82 dünya kupası'na göre bir parça daha artmıştır ama maradona, turnuva boyunca maruz kaldığı 53 faulle bu "en çok faul yapılan futbolcu" payesini kimseye kaptırmaz. sadece güney kore maçında 11 faul yapılır kendisine:

    https://i.hizliresim.com/vj4Vgv.jpg

    https://i.hizliresim.com/rO9pg7.jpg

    kariyeri boyunca maradona kadar faul yapılan çok nadir oyuncu vardır herhalde ve faul derken bunu günümüzdeki "faul" kavramını göz önüne getirerek düşünmemek gerek. yani selçuk'un götünü rakibe dayayarak aldığı şeyle bilbao kasabının maradona'ya yaptığı şeyi aynı kefeye koymak olmaz. bir video daha:

    https://www.youtube.com/watch?v=OllUGd9AVBE

    maradona, o kadar çok faule maruz kalır ki -yanılmıyorsam geçirdiği üç de ciddi ameliyat var- uyuşturucu müptelası olmasında bunun da büyük payı vardır. ağrılarını dindirmek için vurur kubara garibim. hakkında uzunca yazmayı planladığım bir diğer futbol tanrısı baggio'nun futbolu neden bıraktığıyla ilgili yaptığı bir açıklama vardı. brescia'da oynarken iflas eden bacaklarından dolayı maçlardan sonra iki gün boyunca yürümekte zorlandığını, arabadan inerken bir ayağını dışarı atıp kendini elleriyle yukarı çekerek çıkabildiğini anlatıyordu. fransa'da geçirdiği bir menisküs ameliyatından söz ediyordu bir de... alerjisinden dolayı uyuşturulamadığı için bilinci açıkken dizinin kesilip biçildiğini, bu esnada çektiği acıdan dolayı yanındaki annesine "beni seviyorsan öldür." dediğinden bahsediyordu.

    yani şimdi tüm bunları hesaba katarak yapmak lazım messi vs. maradona'yı. bir insanın sırf yaşı yetmediği için "maradona'nın zamanında futbol basitti oğlum!" demesi abes. bok basitti, yukarıda anlattım işte. belki alan savunması yoktu ama gentile gibi bir maçta 23 faul yapabilen vahşiler vardı, defanslar kompakt değildi ama goikoetxea gibi adamı tuttuğu yerde siken futbol teröristleri vardı. maradona'yı messi'nin yerine koysak messi'nin yaptıklarını -özel hayatına dikkat etmek kaydıyla- yapabilir ama messi'yi maradona'nın yerine koysak 82 dünya kupası'ndan sağ çıkamayabilirdi. messi'yle maradona eşit yetenekte olabilirler ama maradona sadece yetenekli değildir üstüne bir bal porsuğu gibi de mukavemetlidir.

    https://twitter.com/...s/881960161283330048

    ha bu arada ben bir takım sahibi olsam ve ikisinden birini seçmek istesem -tabii bu olay günümüzde geçiyor- messi'yi seçerim çünkü maradona'nın iki sene harikulade oynayıp üçüncü sene escort kızların poposundan koko çekerken overdose'dan ölüp gitmeyeceğini hiçbir garantisi yok. messi, dağ başındaki manastır keşişi gibi yaşıyor yıllardır maşallah. velhasıl bu "x vs. y"lerin mantığı yok. ampirik değiller çünkü. benim gibi romantik tandanslı insanlar için yetmişlerin, seksenlerin zeitgeist'i çok daha güçlü ve messi'yi boklamadan maradona'nın bir tık daha önde olduğunu düşünüyoruz. messi'nin iyi olduğunu düşünen birisinin de münferit gerekçeleri olabilir, hatta futbolu bıraktıktan sonra belki ben de messi'nin daha iyi olduğunu düşüneceğim ileride, bilemiyorum, adamın önünde daha uzun yıllar var ama maradona'nın yaptıklarını küçümsemek için onun dönemindeki futbolu tırıvırı olarak lanse etmek de olguyu fikre uydurma safsatası oluyor ve siz öyle dediğiniz için de öyle olmuyor.
App Store'dan indirin Google Play'den alın