11
euroleague'le fiba'nın el ele içine sıçtıkları basketbol ortamı. aslında gelinen noktada daha çok fiba'nın parmağı var ancak euroleague'in nba'leşme sevdası da işin bir başka boyutu.
takip edememiş olanlar olabilir; nedir gelinen nokta? fiba euroleague'le rekabet etmek için, euroleague'in avrupa basketbolundaki tekelliğini yıkmak için ama her şeyden önce avrupa'daki basketbol pazarından nemalanmak için kulüpler düzeyinde euroleague basketboluna rakip olabilecek bir organizasyon oluşturulduğunu açıkladı 1 yıl önce. adını da "fiba şampiyonlar ligi" koydu. asıl düşünce "euroleague mafia"ya darbe vurarak top seviye euroleague takımlarını fiba bünyesine dahil etmekti. yalnız bu plan tutmadı. avrupa'nın en üst düzey takımlarının hiçbiri bu fikre sıcak bakmadı, tercihler euroleague'den yana kullanıldı. bunun en büyük sebebi en üst seviye rekabetten uzak kalma korkusu ve/veya olası prestij kaybı korkusu değildi tam olarak; en büyük neden fiba'nın kulüplere vadettiği parayla euroleague'in kulüplere aktardığı para arasındaki ciddi uçurumdu. neyse efendim, fiba kulüplerin bu tutumuna kıl olunca ulusal federasyonları tehdit etti ve "euroleague takımlarınıza karışmıyorum fakat diğer takımlarınızı eurocup'a gönderirseniz sizi eurobasket 2017'den men ederim" mesajını iletti. türk basketbolunun geçen sezon eurocup'ta temsilcisi olmamasının sebebi de buydu.
eurobasket 2017 geçti bitti… kulüp takımlarının euroleague basketboluna olan sevdadan hiçbir şekilde vazgeçmemesi fiba'yı daha da ayar etti. sinirden gözü dönen fiba bu sefer elindeki en büyük kozu kullandı; dünya kupası eleme maçlarının takvimi. normalde ulusal liglerin bitişiyle oynananmaya başlanan eleme maçları oyuncuların dinlenme sürelerini en aza indirgediğinden dolayı sıkıntı yaratıyordu fakat öyle ya da böyle bi' şekilde işleyen bir sistemdi. "en kötü karar karasızlıktan iyidir" misali "en kötü sistem sistemsizlikten iyidir" mantığıyla kendi yağında kavruluyordu bu düzen… işte fiba'nın yaptığı tam olarak budur sevgili gsuser, işleyen hiyerarşiyi allak bullak etmek.
fiba'nın savunması ne peki?
"biz oyuncuların off season dönemlerinde maksimum dinlenmelerini sağlamak istiyoruz, bu yüzden de takvimin yaz dönemini işgal etmesinin önüne geçmek niyetindeyiz" diyorlar. ilk bakışta mantıklı gibi görünse de söz konusu savın oyuncuları seçim yapmaya zorlaması büyük haksızlık. sadece oyuncular da değil, hem oyunculara yatırım yapan kulüp takımları için hem de iyi oyuncularından mahrum kalmak istemeyen milli takımlar için de ciddi haksızlık.
bu saçma süreçte euroleague fiba'nın kapısını birçok kez çaldı aslında. gayet de güzel önerilerle çaldı hem de ancak fiba'nın "nuh der peygamber demez" tavrı işi iyiden iyiye boka sardırdı. avrupa basketbolundaki koçların ve oyuncuların tamamına yakını fiba'nın tavrından o biçim rahatsız. diğer yandan euroleague de fiba'dan sürekli ret yemekten bıkmış olsa gerek ki "sikerler beyler böyle işi, ne sikimsonik işlerle uğraşırsanız uğraşın şu saatten sonra" kafasıyla müzakere masasından kalktı.
euroleague - fiba savaşı özelinde avrupa basketbolundaki durum üç aşağı beş yukarı bundan ibaret. olanı biteni en basit haliyle aktarmak istediğimden dolayı eksik kısımlar kalmış olabilir. sürç-i lisan ettiysem affola.
bu haftaki dünya kupası eleme maçları (bizim maçlar ntvspor'da) ve euroleague maçları ilk kez aynı hafta içerisinde oynanacak. bazı oyuncular milli takım forması giymeyeceklerini beyan ettiler, bazıları kulüp takımlarını reddettiler. ortam çorba oldu. umarım en kısa zamanda bu saçmalık son bulur ve sistemsizlik sebebiyle cayır cayır kaynayan avrupa basketbolu kendisine optimum düzeyde çekidüzen verir.
takip edememiş olanlar olabilir; nedir gelinen nokta? fiba euroleague'le rekabet etmek için, euroleague'in avrupa basketbolundaki tekelliğini yıkmak için ama her şeyden önce avrupa'daki basketbol pazarından nemalanmak için kulüpler düzeyinde euroleague basketboluna rakip olabilecek bir organizasyon oluşturulduğunu açıkladı 1 yıl önce. adını da "fiba şampiyonlar ligi" koydu. asıl düşünce "euroleague mafia"ya darbe vurarak top seviye euroleague takımlarını fiba bünyesine dahil etmekti. yalnız bu plan tutmadı. avrupa'nın en üst düzey takımlarının hiçbiri bu fikre sıcak bakmadı, tercihler euroleague'den yana kullanıldı. bunun en büyük sebebi en üst seviye rekabetten uzak kalma korkusu ve/veya olası prestij kaybı korkusu değildi tam olarak; en büyük neden fiba'nın kulüplere vadettiği parayla euroleague'in kulüplere aktardığı para arasındaki ciddi uçurumdu. neyse efendim, fiba kulüplerin bu tutumuna kıl olunca ulusal federasyonları tehdit etti ve "euroleague takımlarınıza karışmıyorum fakat diğer takımlarınızı eurocup'a gönderirseniz sizi eurobasket 2017'den men ederim" mesajını iletti. türk basketbolunun geçen sezon eurocup'ta temsilcisi olmamasının sebebi de buydu.
eurobasket 2017 geçti bitti… kulüp takımlarının euroleague basketboluna olan sevdadan hiçbir şekilde vazgeçmemesi fiba'yı daha da ayar etti. sinirden gözü dönen fiba bu sefer elindeki en büyük kozu kullandı; dünya kupası eleme maçlarının takvimi. normalde ulusal liglerin bitişiyle oynananmaya başlanan eleme maçları oyuncuların dinlenme sürelerini en aza indirgediğinden dolayı sıkıntı yaratıyordu fakat öyle ya da böyle bi' şekilde işleyen bir sistemdi. "en kötü karar karasızlıktan iyidir" misali "en kötü sistem sistemsizlikten iyidir" mantığıyla kendi yağında kavruluyordu bu düzen… işte fiba'nın yaptığı tam olarak budur sevgili gsuser, işleyen hiyerarşiyi allak bullak etmek.
fiba'nın savunması ne peki?
"biz oyuncuların off season dönemlerinde maksimum dinlenmelerini sağlamak istiyoruz, bu yüzden de takvimin yaz dönemini işgal etmesinin önüne geçmek niyetindeyiz" diyorlar. ilk bakışta mantıklı gibi görünse de söz konusu savın oyuncuları seçim yapmaya zorlaması büyük haksızlık. sadece oyuncular da değil, hem oyunculara yatırım yapan kulüp takımları için hem de iyi oyuncularından mahrum kalmak istemeyen milli takımlar için de ciddi haksızlık.
bu saçma süreçte euroleague fiba'nın kapısını birçok kez çaldı aslında. gayet de güzel önerilerle çaldı hem de ancak fiba'nın "nuh der peygamber demez" tavrı işi iyiden iyiye boka sardırdı. avrupa basketbolundaki koçların ve oyuncuların tamamına yakını fiba'nın tavrından o biçim rahatsız. diğer yandan euroleague de fiba'dan sürekli ret yemekten bıkmış olsa gerek ki "sikerler beyler böyle işi, ne sikimsonik işlerle uğraşırsanız uğraşın şu saatten sonra" kafasıyla müzakere masasından kalktı.
euroleague - fiba savaşı özelinde avrupa basketbolundaki durum üç aşağı beş yukarı bundan ibaret. olanı biteni en basit haliyle aktarmak istediğimden dolayı eksik kısımlar kalmış olabilir. sürç-i lisan ettiysem affola.
bu haftaki dünya kupası eleme maçları (bizim maçlar ntvspor'da) ve euroleague maçları ilk kez aynı hafta içerisinde oynanacak. bazı oyuncular milli takım forması giymeyeceklerini beyan ettiler, bazıları kulüp takımlarını reddettiler. ortam çorba oldu. umarım en kısa zamanda bu saçmalık son bulur ve sistemsizlik sebebiyle cayır cayır kaynayan avrupa basketbolu kendisine optimum düzeyde çekidüzen verir.