224
oynatılmasına bir türlü anlam veremediğim maç. maça 5 dakika kala yetişebildim stada. arkadaşım top sekmiyor olm dedi. pek bir şey anlamadım. sonra çözüldü olay. önce fena değildi de yağmur yağdıkça top sekmemeye başladı gibi bir durum söz konusun değil. futbolcular su balesi yaptılar. bu sahada futbol oynanmasına izin verilmesinin tek nedeni "reklam geliri." sekteye uğratılmak istenmiyor futbol endüstrisinden para kazanan babaların keyfileri. ve küçük insanlar, yani biz futbol seyircileri, birbirimizi yiyeduralım. o gün oraya yine yeniden binbir zorlukla giden taraftarın çektikleri yanlarına kalsın.
drenaj problemiyle ilgili değer verdiğim tek açıklama stadın zemin işlerini yapan support in sports firmasının yönetim kurulu üyesi ilyas koval'a ait:
"dün metrekareye 6 saat boyunca 250 mm/h yağış düştü. türk telekom arena'nın drenaj kapasitesi ise 150 mm/h. diğer yandan uefa standartlarına baktığımız zaman istenilen rakamın 100 mm/h olduğunu görebilirsiniz. dolayısıyla biz dün yaşanan olayı bir doğal afet olarak görüyoruz. eğer yağmur 15 dakika ara verseydi saha normale dönecekti ama aralıksız yağdı. yağmur maçtan sonra durdu ve saha düzeldi. bu yaşananlarda firmamızın ve galatasaray kulübünün hatası yok. çünkü dünyanın en büyük su tutma profillerinden biri de bu statta. drenaj sisteminin derinliği 65 cm; normalde ise rakam 40-45 cmlerde kalır."
yani her şey kitabına uygun hatta daha tedbirlisi. hakikaten maçta da gördük ki yağış hiç kesilmeden yağdı. ben bunun üzerine çıkıp kulübümden kimseye laf etmem. tabii ki bu olayın da önüne geçilebilecek sistemler vardır. ama niye kurulmadı diye sağa sola saldırmak saçmalık. en basitinden kendi evinize bakın, prizlerin üzerinde çocuk koruması var mı? sizin olmasa bile gelen misafirin çocuğu olabilir. elini sokar da başına bir iş gelirse? ya da yangın tüpü var mı evinizde? ne olacak ufak bir yangın büyümeden kontrol edilemediği için itfaiye mi aranacak? ya hırsız alarmı? su basmasına karşı sensörler? doğalgaz bacasına ani tıkanma sonucu alternatif olacak bir hava akımı borusu? binanızın tepesinde paratoner?
yazarlar hala taktik teknik hesapları peşinde. geçiniz bunları. kendilerine tarihten bir yaprak açalım: kupa galipleri kupası çeyrek final rövanş maçı (bkz: 18 mart 1992 galatasaray werder bremen maçı) rotariu'nun vurduğu topun karla kaplı zeminde kalenin önünde takılması ve elenmemiz. ardından werder bremen'in kupayı kazanması.
maçın hikayesinin de bulunduğu video: http://alkislarlayasiyorum.com/...remen-eslesmesi-1992
oldu bu. ve 2 gün önceki maçtan çok daha büyük, tarihimizin seyrini değiştirecek bir sonucu oldu.
özet olarak vasat bir havada, vasat bir takıma karşı, vasat hakemlerle, vasat bir mentaliteyle, vasat taraftarlarla vasat bir maç oynandı. geride bıraktığımız 100'lerce maça birini daha etkiledik. tecrübemize bir puan daha kattık.
sıkmayın canınızı. beklentilerinizi bu kadar yüksek tutmayın. ne kadar yüksekten düşerseniz canınız o kadar çok yanar. takımımızın daha çok ekmek yemesi lazım. bunu aklınızın bir kenarında tuttuğunuz sürece ilerisi için daha temiz bir görüşe sahip olabilirsiniz.
drenaj problemiyle ilgili değer verdiğim tek açıklama stadın zemin işlerini yapan support in sports firmasının yönetim kurulu üyesi ilyas koval'a ait:
"dün metrekareye 6 saat boyunca 250 mm/h yağış düştü. türk telekom arena'nın drenaj kapasitesi ise 150 mm/h. diğer yandan uefa standartlarına baktığımız zaman istenilen rakamın 100 mm/h olduğunu görebilirsiniz. dolayısıyla biz dün yaşanan olayı bir doğal afet olarak görüyoruz. eğer yağmur 15 dakika ara verseydi saha normale dönecekti ama aralıksız yağdı. yağmur maçtan sonra durdu ve saha düzeldi. bu yaşananlarda firmamızın ve galatasaray kulübünün hatası yok. çünkü dünyanın en büyük su tutma profillerinden biri de bu statta. drenaj sisteminin derinliği 65 cm; normalde ise rakam 40-45 cmlerde kalır."
yani her şey kitabına uygun hatta daha tedbirlisi. hakikaten maçta da gördük ki yağış hiç kesilmeden yağdı. ben bunun üzerine çıkıp kulübümden kimseye laf etmem. tabii ki bu olayın da önüne geçilebilecek sistemler vardır. ama niye kurulmadı diye sağa sola saldırmak saçmalık. en basitinden kendi evinize bakın, prizlerin üzerinde çocuk koruması var mı? sizin olmasa bile gelen misafirin çocuğu olabilir. elini sokar da başına bir iş gelirse? ya da yangın tüpü var mı evinizde? ne olacak ufak bir yangın büyümeden kontrol edilemediği için itfaiye mi aranacak? ya hırsız alarmı? su basmasına karşı sensörler? doğalgaz bacasına ani tıkanma sonucu alternatif olacak bir hava akımı borusu? binanızın tepesinde paratoner?
yazarlar hala taktik teknik hesapları peşinde. geçiniz bunları. kendilerine tarihten bir yaprak açalım: kupa galipleri kupası çeyrek final rövanş maçı (bkz: 18 mart 1992 galatasaray werder bremen maçı) rotariu'nun vurduğu topun karla kaplı zeminde kalenin önünde takılması ve elenmemiz. ardından werder bremen'in kupayı kazanması.
maçın hikayesinin de bulunduğu video: http://alkislarlayasiyorum.com/...remen-eslesmesi-1992
oldu bu. ve 2 gün önceki maçtan çok daha büyük, tarihimizin seyrini değiştirecek bir sonucu oldu.
özet olarak vasat bir havada, vasat bir takıma karşı, vasat hakemlerle, vasat bir mentaliteyle, vasat taraftarlarla vasat bir maç oynandı. geride bıraktığımız 100'lerce maça birini daha etkiledik. tecrübemize bir puan daha kattık.
sıkmayın canınızı. beklentilerinizi bu kadar yüksek tutmayın. ne kadar yüksekten düşerseniz canınız o kadar çok yanar. takımımızın daha çok ekmek yemesi lazım. bunu aklınızın bir kenarında tuttuğunuz sürece ilerisi için daha temiz bir görüşe sahip olabilirsiniz.