*

  • 1
    4-0 kaybederek bitime üç hafta kala karşı camiayı şampiyonluk havasına soktuğumuz turkcell super lig 2005 2006 sezonu 31. hafta karşılaşması. kupa maçında kaleyi aykut erçetin'e devreden erik gerets derbi maçına sağ bekte uğur uçar, sol bekte ferhat öztorun'la başlayarak yine şaşırtmıştı. siyah formasıyla sahaya çıkan galatasaray, her derbiye olduğu gibi süratli ve istekli başlamış; ilk dakikalarda iki yüzde yüzlük pozisyondan gol çıkaramamıştı. daha sonra yine derbi klasiği yaşanmış fenerbahçe 12 ve 20. dakikalarda peş peşe iki golle skor üstünlüğünü ele geçirmişti. ikinci yarının başında saidounun atılması maçı bitiren olay olurken alex ve anelka'nın attığı goller bu mağlubiyetin üstüne tuz biber olmuştu adeta. maçın sonları yaklaşırken tribünlerde, misafir takım tribünün görüş açısındaki en yakın bölümlerden birinde açılan pankart * * sahadaki sansasyonel skorun bile önüne geçmeyi başarmıştı. maç sonunda yaşananlar ise işin bambaşka bir boyutuydu. sahadan soyunma odalarına giden koridorda bir stad görevlisi hasan şaş'a yumruk attı. çok değil 7 gün önce manisa'da "laylay fenerbahçe" lafıyla kendinden geçip türk polisine dahil el kaldıran fenerbahçe taraftarı, bütün olayları anonsçuya yükleyen fenerbahçe yönetimi ve medya değilmiş gibi galatasaray taraftarı bir buçuk saat kadar içerde bekletildi. hindili bindili tezahürat stad hoparlöründen elinde mikrofonla anons yapan bir zat tarafından haykırıldı. bununla da kalsa iyi. sahaya canlı bir hindi, kanatlarından çeke çeke getirilip dolaştırıldı. bütün stadın ışıkları sönerken sadece galatasaray taraftarına doğru spot denilen ışıklar yakıldı. bütün bunları nedense kimse dillendirmedi. münferit gitmeye zorlanan galatasaray taraftarının yaşadıklarını bir allahın kulu çıkıp anlatmadı.
    üç maç kalmıştı sezonun bitimine.. puan eşitliğinde fenerbahçe üstündü, fenerbahçe'nin üç maçı da ligdeki nispeten zayıf takımlara karşıydı, üstelik galatasaray'ın bir maçını deplasmanda beşiktaş ile oynayacaktı. herşey fenerbahçe'den yanaydı, ama...
  • 5
    sonucunda sinirden kuaklarımdan soluduğum bir maç. askerdeyim. eric gerets var bu defa başımızda. daha maçın başında kadrolar açıklandığında uğur ve ferhat denen iki körpeyi gladyatörlerin ortasına bırakıyor belçikalı. nasıl bir acemilik. nasıl bir basiretsizlik. bu adam belki futbolun dahilerinden ama belliki kızıltoprağın cahili, cühelası. nitekim maç başlıyor. maçın ilk on dakikası. 2 net pozisyona giriyoruz. her zamanki gibi. sanki bir senaryo senelerdir vizyona girip son bulup kendini tekrarlıyor. ilk atakları biz yaparız. kesinlikle kaçırırız. on dk geçmez fener bir şekilde o saçma sapan gollerinden bir tanesini atar. o iki net pozisyonda ayhan ve necati elbette ki kaçırıyorlar. olmuyor işte! yine olmuyor... garnizon komutanından tutun yıldızlı subayların bolca olduğu uzunköprü tank taburu gazinosundayım. öyle hazırlanmışımki maça gol atsak yakın bir yerimde duran garnizon komutanını kel başından öpücem. öylesi bir heyecan. ama yok işte. ayhan ve necati kaçırınca yanı başımda bu maça 1.000 tl fenerbahçe lehine iddaa oynamış bjk li arkadaşıma dönüp "bu iş bitti,fim yine sahnede,biz kaçırdık ,onlar atıcak,iddaan hayırlı olsun" diyorum. dakikalar sadece 8 i gösteriyor ben bunları söylerken. ama o iki gol kaçtıktan sonra bu maçların psikolojisini senelerin birikimiyle yemiş bitirmiş birisi olarak eminimki bu maçı da kaybedeceğiz. ve nitekim 4 dk bile geçmeden appiahın golü geliyor.dakikalar 12'yi gösteriyor. kara kısmetsizliğimiz bügünde bir ganalının siyahı ayaklarından başlıyor. ve anelka ile noktayı koyuyorlar. 4-0. kadıköy tribunlerindeki 2500 aslan parçası,ekranları başında milyonlar,yine hüzün yine yıkılan hayeller. kahırlarıma kahır ekleniyor. ama ümidimi kesmiyorum. bu statta ilk gölü bulduğumuzda kesin bitecek diyorum bu seri. 2008'deki lincoln ile daha 2. dakikada gol bulduğumuz maçta bu son ümit kırıntısının da yüreğimden uçup gideceğini hiç bilmiyorum o zamanlar. maç bitiyor. yıkılıyoruz yine!askeri gazinodan ağır adımlarla koğuşa dönüyorum. bitkin, yorgun ve tarifsiz. ama o sene sonunda gelecek olan çılgın ötesi mucize sampiyonluğun bizim olacağının farkında bile olmadan!ne garip...
  • 6
    bu maç oynandığı zaman üniversite dolayısıyla afyon'daydım. 3 arkadaş kalıyorduk ve 3müzde galatasaray'lıydık. daha maça 2, 3 hafta kala başlamıştık ''nerede izleriz olm, nasıl maç olacak acaba'' tarzı konuşmalara. derken maça 1 hafta kala 2 günlüğüne istanbul'a gelmiştim. tatilim haftasonuna denk gelmişti. aynı hafta manisa fenere 5 atmıştı sanırım bizde rizeyi 4-2 yenmiştik. hatta maçın özetini haremde küçük bir tv'den izleyip otobüse binmiştim. derken maç gününe gelinmişti. biz geçen haftadaki manisa tecavüzünden ötürü fenerbahçe'nin 3 puan önünde giriyorduk son 4 haftaya. zaten potada da başka takım yoktu. saat 17.30 civarı formalar, atkılar giyinilmiş, maç izlenecek mekana gitmek üzere tam evden çıkacakken bir arkadaşın ''siz gidin olm bugün içimde kötü bir his var ben izlemicem'' diyerek satışı koymasıyla diğer arkadaşım ve ben mekana doğru yola çıktık. mekana geldiğimizde bir adam oturacak yer göstermekle görevliydi ve bizi tutup fenerlilerin arasına oturttu. çaresiz oturduk zira her yer rezerveydi ve bundan daha güzel bir yer bulmamız imkansızdı. ben maç saati yaklaştıkça heyecanıma engel olamıyordum arkadaşımsa telefondan fm2005 oynayarak vakit geçiriyordu. maça 10 dakika kala gerets'in her derbide olduğu gibi bu derbide de şaşırdığını gördüm. zira doğru düzgün ilk 11 oynamamış uğur uçar ve ferhat öztorun'u kadıköy atmosferinde ilk 11'de çıkarmıştı. derken maç başladı. her zaman olduğu gibi fırtına gibi başlamıştık. sanırım ayhan ve necati ile 2 net pozisyon kaçırmıştık. daha kaçan gollere üzülme fırsatı bulamamışken yine aynı senaryo sergilendi. 12'de appiah 20'de luciano ile 2-0 öne geçmişti fenerbahçe. ama o gün bir terslik vardı. bizim takım 2 pas yapamazken fenerbahçe sürekli bastırıyordu. galiba 3 toplarıda direkten dönmüştü maç boyu. fenerbahçe atakları içinde ilk yarı bitti. ben ve arkadaşım taktiksel konuşmalara başlamıştık devre arasında. ben sürekli ''3-2 olacak olm '' derken arkadaşım umursamıyordu bile fark açılmasın yeter diyordu. ikinci yarı başladığında da durum değişmemişti. sanki bizim oyuncular ömürlerinde ilk defa futbol oynuyor gibi çaresiz ve acemiydi. 2 pas yapamıyorduk. 52. dakikada saidou'nun atılamasıyla tüm ümitler bitmişti. geri kalan dakikalarda ne bende ne arkadaşımda ne de bizim takımda maçı çevireceğimize dair en ufak bir umut kalmamıştı. nitekim de öyle oldu alex ve anelka'nın golleriyle 4-0 bitmişti maç. bende arkadaşımda ağlamaklı terkettik mekanı ve eve doğru yol aldık. eve geldiğimizde diğer arkadaşda ağlamaklı odada boş boş oturuyordu. o na söylediğim tek şey hatırlıyorum; ''senin içindeki hissi sikiyim''. o gün diğer derbilerden farklı tek şey vardı o da bizim takımın çaresizliği. o haftaya kadar her maçta mücadele eden, tekmeye kafa atan futbolcuların hepsinin elleri, ayakları bağlanmıştı sanki. bu gözler 6-0'ı da gördü ama bu zamana kadar hiç bir maçta o kadar çaresiz olduğumuzu görmedi. ama kim derdi ki kadıköy'de çaresizleri oynayan o takım 3 hafta sonra mucizevi şampiyonluğu kutlayacak. o gün üzüntüden ağlamaklı olan ben 3 hafta sonra sevinçten hıçkıra hıçkıra ağlayacağım. hayat çok garip....
  • 7
    maça hatırladığım iki şey vardı. biri maçın heyecanına dayanamayıp uyumak zorunda kalmam * diğeri de alt-üst ve yan komşularımızın tamamının fenerbahçeli olması sonucu bana inat bağırmalarıydı. maç 4-0 olunca bu fantastik dörtlü epey böğürmüş beni uyandırmıştı. daha sonra salona gitmiş ve maçın skorunu görünce öss'ye hazırlanan beni epey moralman bozmuştu. ardından annem mutfaktan bir melek gibi gelmiş ve ağlayan benim kulağıma "sıkma canınını bu sene şampiyon biziz" diyerek içime bir umut serpmişti. maç bitmiş bu fantastik 4 komşum balkondan birbirilerine bağırarak beni kudurtuyolardı. o zaman çok üzülmüştüm ama mayıslar bizim gerçeği tekrardan ortaya çıkınca o üzüntüden eser kalmamıştı...
  • 8
    maçı bahçelievlerde bir cafede izliyorduk. her şey ilk gole kadar güzeldi. sonra ikinciyi yedik. devre 2-0 kapandı. devre arasında bir şeyler yedik.* maç başladı. bir de o yediklerimden zehirlendim. 20 dakika falan tuvalette geçirdi. eminim tuvalet, maçtan daha güzeldi. içeriden bağırışmalar geliyordu. dedim kesin 3 ü yedik. öyle de olmuş zaten. televizyon başına geçtiğimde 4. golü yedik. üç tane top da direkten döndü. maç bitti. herkes şampiyon olmuşçasına sevindi. ama tarih daha 22 nisandı. bunun bir de 14 mayısı vardı.
  • 9
    kadıköyde tam anlamıyla dayak yediğimiz maçtır. bu dayağı maça girerken ve çıkarken taraftarımız, maçın içinde de futbolcularımız yemiştir. ali sami yen'e gelince fair-play diyen insanlar*, kadıköy'e gelince her şeye göz yummuşlardır. zaten skor 4-0 olunca yediğimiz dayaklar gazetelerde yer bile bulamamıştı.

    (bkz: tarihte bugün)

    edit: yumuşatma
    edit2: yumuşatma
  • 11
    bu maçtan önce fenerbahçe taraftar grupları kadıköy'e gelecek galatasaray taraftarına savaş açacaklarını sayıkladılar. günlerce internette savaş propagandası yaptılar. ve bunlar üzerine tayfa aşağıdaki yazıyı yayınlamıştı.

    ey pepe metin ey gayet yüce
    fenerbahçe reisi muhterem duce
    duydum ki emanetleri edip de fora
    gelecekmş tayfan iskele tarafına
    gelsinler! savaş bizim için düğündür
    açlar nasıl bir istekle koşarsa aşa
    gs tayfası da öyle gider kanlı savaşa
    hem boğadan hem modadan ordular indir
    çatışalım en doğru söz emanetindir
    pusular işe yaramazsa etme fazla tasa
    savaşta göğüs göğüse çarpışmaktır yasa
    tarlabaşı denen yeri bilirsin elbet
    peygamber hüseyinleri unutmaman gerek
    unuttuysan hastane günlerini
    savaş yıllarına dönmek gerek tabi
    nice dönerler kesmeli başları
    ecel kuşu ayırmalı arkadaşları
    en yiğitler serilmeli en önce yere
    kanlar taşıp olmalı nazlı bir dere
    ey pepe metin ey fener reisi
    kabarmalı iki tayfanın yıllardır biriken kini
    21 gecesinde iskelede buluşalım
    kim kralmış, kim çakal anlayalım bakalım...

    galatasaray taraftarı maça çok sağlam hazırlanmıştı. maça toplu gidilecekti. ama maç günü emniyet açıklama yaparak toplu gidişi yasakladı ve maça toplu gidenlerin alıntı olacağını söyledi. hatta polis galatasaray taraftarını mecidiyeköy'de dağıtmaya başlamıştı. yine yanlış hatırlamıyorsam bir polis vurulmuştu mecidiyeköy'de, hem de kendi kaptırdığı silahıyla. maça zorunlu olarak taksilerle gidilmişti.
  • 14
    o sezon yürülükte olan derbi deplasmanlarına taraftarın toplu halde gitmesi/götürülmesi hadisesi maçtan önceki gece yürürlükten kaldırılmış, maç günü her zamanki gibi mecidiyeköy'de toplanan galatasaray taraftarı polis tarafından dağıtılmıştır. tek başına ya da 2-3 kişilik gruplar halinde stada doğru yola çıkan galatasaray taraftarı kadıköy sokaklarında en küçüğü 25-30 kişiden oluşan fenerbahçe taraftarlarının kurduğu barikatlardan geçerek stada ulaşabilmiştir. "efsane tribüncü" namlı pepe metin de o gün peşine takılan kudurmuş köpek sürüsüyle birlikte münferiden stada gelmeye çalışan birçok galatasaray taraftarına linç girişiminde bulunmuş, "kahraman" türk polisi ise bu aktiviteleri izlemekle yetinmiştir. tıpkı 6 kasım 2002 fenerbahçe galatasaray maçı'nda olduğu gibi bütün olaylar skorun arkasına gizlenmiştir türk basını tarafından.
  • 17
    eric gerets yönetiminde,

    -------------------mondragon------------------------

    --uğur uçar-----song-----tomas----ferhat öztorun-----

    ---ayhan akman----saidou---c.haspolatlı--hasan şaş--

    ---------necati ateş---------hakan şükür------------

    on biriyle sahaya çıktığımız ve 4-0 mağlup olduğumuz müsabakadır. akılda kalan yanı ise eric gerets'in henüz 18'sında olan uğur ve ferhat'ı sahaya sürmesiydi.
  • 19
    o zamanlar sigara içiyordum. herhalde 3. gol olmasi lazim, artik iyice umutlarimi tükettigi için, o sinirle televizyonu kumandasini yere vurma sureti ile kapatip, ate$imi hemen bi malbora ile söndürmü$tüm. peder dur mur falan dedi ama vurdum kapiyi çiktim.

    sigara iyiydi la. sinirlendiginde yakiyodun bi tane, hemencecik geçiyodu. $imdi oturuyosan kalkiyosun, ayakta ise ko$uyosun, yorulunca oturuyorsun.

    hani 3 de yesek, 4 de yesek biliyodun ki rakipin bileginin hakki ile yeniyordu seni. sonra $ike çikti, mertlik bozuldu..
  • 20
    cok da temiz olmayan mactir. saidou'nun cok basit iki pozisyonda kart gorup atilmasiyla ilgili soylentiler var ve bana da cok sasirtici gelmez acikcasi. ozellikle ikinci pozisyonda aurelio'yu cok alakasiz bir sekilde cekip dusurmus ve oyundan atilmisti saidou. o sirada 2-0 olan mac 4 oldu. ayrica fark daha da artabilirdi, cunku hatirladigim kadariyla alex'in direkten cikan bir sutu vardi. ayni sekilde anelka song ve mondragon'u calimlamis, bos kale yerine topu direge nisanlamisti. aslina bakarsaniz, oyun olarak herkesin dilinde olan 6 kasim 2002 fenerbahce galatasaray maci'na kiyasla cok daha kotu oldugumuz macti. o macta en azindan 2-0'a kadar basabas oynamistik (arif'in sutu falan direkten donmustu), ikinci yari kontrolu kaybetmistik. bu macta ise gol pozisyonlarimizi macin ilk iki dakikasinda hakan sukur ve necati'yle bulup baska da birsey yapamadik. ikinci yarida sadece hasan sas'in kirk metreden bir sutu vardi o kadar.

    ayrica bu macin hakemi olan cuneyt cakir, aziz yildirim tarafindan galibiyetin keyfiyle "turk futbolu yeni bir hakem kazandi" diye ovulmustur. cok degil iki sene sonra, 27 subat 2008 galatasaray fenerbahce maci'nda ayni hakem gokhan gonul'u oyundan atinca tu kaka olmustur.
  • 23
    hayatımda izlediğim en korkunç filmdi. işin ucunda şampiyonluk olmasa çok umursamazdım. yenildik. siktir et derdim de 2012'deki süper finalin de finali gibi maçtı. şampiyon olana kadar geçen 3 hafta her saniye bu maçı düşünmüştüm. fark + kaçan pozisyonlar + giden şampiyonluk derken aşırı gerilmiştim. malesef gerets'in taktik olarak ff üstü ff ile kaldığı maçtı.
  • 25
    2006 şampiyonluğuna giden yolda en ağır darbeyi yediğimiz fakat neticeyi değiştirmeyen maç. o zamanlar 10 yaşındaydım ve ilk defa o sezon hatta o sezonun ikinci yarısında babam digitürk bağlatmıştı. galatasaray'ı ilk defa o sezon ligin ilk devresini radyodan, ikinci devresini televizyondan olmak üzere çok sıkı takip etmiştim. fenerbahçe'yle kıyasıya süren lig maratonunda sıra kadıköy'deki derbiye gelmişti. o sezonun siyah formasını almıştım zaten her maçı da o formayla izliyordum. arkasında kendi ismim olan formayı sırtıma geçirdim ve maçı izlemeye başladım. sonuç benim için hüsrandı tabii ki ama şampiyonluğa inancım yok olmamıştı. beni asıl kahreden maçtan hemen sonra aynı apartmanda birkaç kat altımızda oturan benim gibi 10 yaşındaki fenerli arkadaşım hüseyin'in ev telefonundan beni araması oldu. bana "noooooldu mehmet" dedi. ağzımda bir şeyler geveledim tam hatırlamıyorum ama hani sinirden ağlamak istersiniz de ağlayamazsınız o sırada suratınız da iğrenç bi ifade oluşur ya aynı ondan olmuştu. dediğim gibi şampiyon olacağımıza inanıyordum. hemen sonraki gün yine ben, birkaç arkadaşım ve hüseyin mahallede top oynamaya çıktık. bende yine siyah forma vardı. mahallede gelen geçen "lan utanmıyor musun hala o formayı giyiyorsun" diyordu ama aldırmıyordum tabii ki. nasıl olsa son gülen iyi gülerdi. aradan üç hafta geçti. takvimler bu sefer 14 mayıs 2006'yı gösteriyordu. ligdeki son maçımızda fırtına gibiydik. maçın sonlarına doğru bir şey oldu. stadda yapılan bir anons maçı izleyen binlerce kişiyi ayağa kaldırdı. yedek kulübesi yerinden fırladı. hasan şaş ağlamaya başladı ve spikerin sesi kısıldı. denizli'den gol haberi vardı. fenerli babam da arada o maça bakıyordu. o maçta her şey tam benim ve tüm galatasaraylıların istediği ama babamın ve tüm fenerlilerin istemediği gibi gidiyordu. bizim maç bitti ve o bitmek bilmeyen 16 dakika başladı. bitmek bilmeyen 16 dakika sonunda bittiğinde ise benden çıkan sevinç çığlıkları, adnan polat'ın saat kaç sorusuna bağıra bağıra verdiğim 20:45 cevabı, dört sene üst üste şampiyon olduk avrupa'nın kralı olduk tezahüratları sanırım mahallenin her bir köşesinden duyulmuştur. bu sevinç sarhoşluğu sırasında kafamı sola doğru çevirdiğimde kahverengi sehpanın üstünde duran büyük, krem rengi, kocaman tuşları olan ev telefonumuza gözlerim takıldı. ev telefonu... hüseyin... intikam...
App Store'dan indirin Google Play'den alın