resim
Johannes Hendrikus Olde Riekerink
Görev:Teknik Direktör
Takım:Dewa United
Yaş:61
Uyruk:Hollanda
  • 949
    edit: tolunay başlığına yazarken vazgeçip kopyalayıp buraya geldim. enrtynin başında bahsettiğim kişi tolunay, riekerink değil.

    sanırım elinde bir kez kitapla görüldü diye filozof zannedilen boş adam. tam bir düz adam kendisi.

    ''riekerink o hareketi sneijder' e yapamaz'' işte bu cümle tam bir düz adam cümlesi, bu yorum tam bir düz adam yorumu. aslında takımla ilgili uzun bir şeyler yazmak zamanımı buna ayırmak istiyordum, bu boş adama zaman harcamak istemiyordum ama kendimi tutamıyorum; alalh evlerine ateşler... şaka lan şaka. tamam ciddi yazıyorum;

    düz adamlara göre liderlik herkese aynı muameleyi yapmaktır. oysaki gerçek bir liderin en yapmaması gereken şey budur. lider, herkesin özelliklerine göre davranmayı bilip tabiri caizse nabza göre şerbet vererek herkesten maksimum verimi alabilen adamdır. mourinho' nun bir antrenmanda sneijder' in yanına gidip ''git ve tatil yap, dinlen'' dediği artık hepimiz tarafından biliniyor. sonrasında sneijder ''herkes bana çalışmaktan bahsederken o bana tatile gitmemi söyledi. döndüğümde sahada onun için ölmeye hazırdım'' dediğini de yine hepimiz biliyoruz artık. bu mantıkla mourinho bütün takıma antrenman yaptırırken sneijder' e izin vererek haksızlık ve dolayısıyla kötü ldierlik yapmış oluyor tolunay isimli düz adama göre. bu ülkede maalesef çok fazla düz adam var ve dahası bu düz adamların sözüne ne yazık ki çok bakılıyor.

    riekerink başarılı olur, başarısız olur o ayrı. başarılı olmak için kağıt üzerindeki kadro da yetmez, iyi hoca da yetmez. o akdar çok değişkeni var ki bu meselenin. örneğin az önce örnek gösterdiğim mourinho chelsea ile, dortmund efsanesini yeniden yaratan klopp dortmund ile berbat sezonlar geçirdiler. riekerink de bizimle berbat bir sezon geçirebilir. ama bu riekerink' in benim gözümde düz adamlaran çok daha değerli bir adam olduğu gerçeğini değiştirmeyecektir.

    türk futbolunda üslubu, görünüşü farklı olup da kafa yapısı tolunay gibi olan saysızı adam var. bu adamlar olduğu sürece de türk futbolu da türk sporu da bir arpa boyu yol alamacaktır. 20 yıldır aynı söylemler, adamlar yeni hiçbir şey üretemiyorlar. hamza hoca emre çolak' a yaptığını burak' a yapamaz. o da elini sıkmadı. riekerink linnes' e yaptığını sneijder' e yapamaz... bunu mu konuşmak gerek? bu mu tüm sorun? e yıllarca lucescu' ya disiplinsiz dendi bu ülkede. oyuncular istediği gibi at oynatıyor dendi hatta lcuescu bir maçta mondragon' u oyundan çıkaramadı. bak bu gerçek, oldu bu. mondragon sakatlandı, lucescu oyuncu değişikliği istedi ama mondragon iyiyim çıkmayacağım dedi, lucescu ısrar etti, mondi de ısrar etti ve çıkmadı. yine bir maçta lucescu oyuncu değiştiriyordu, hagi ben çıkacağım dedi ve kendisi çıktı oyundan. heh işte o lcuescu bugün türk takımlarının kurtuluş umudu hala. demek ki tek bir doğru yokmuş, adam idare edebilmek demek emir komuta zincirinde hocanın komutan rolüne soyunması demek değilmiş. amk yıl olmuş 2016 televizyonlarda hala bir baba hakkı' nın, baba gündüz' ün karşısında konuşmaya korkardık deyip bunu doğru bir şey gibi anlatan adamlar var. bu olsun istiyorlar hala. gelişimini, geleceğini dört gözle beklediğim o pırıl pırıl parlayan enes ünal, bir futbol dergisine yazdığı yazıda ne diyordu bakın; ''örneğin; kaptan kompany karşısında bir topa çok sert bir tekme sallayarak girebiliyorsun ve o sadece işini yapıyor, sana dönüp bakmıyor bile. antrenmanın geri kalan kısmında arkanda birisi dolaşıyor mu diye sürekli tetikte olmana gerek yok! yine burada takıma henüz bir-iki hafta önce katılan genç bir oyuncu tartışmalı bir pozisyonda takımın gedikli oyuncularından herhangi birisine karşı “top sizden çıktı” diyebiliyor. bunun imkansız olduğu çok fazla yer var, bana inanın!'' biz hala baba hakkı, baba gündüz diye takılalım. ü

    tam şu noktada bu entry buraya değil de hocanın başlığına girmeyi daha doğru buldum. bu tolunay isimli düz adama bu kadar yazı fazla. şimdi de biraz hoca ile ilgili yazayım;

    (bkz: 22 ağustos 2016 galatasaray karabükspor maçı)nı baz alarak galatasaray' ın sorunlarını kendimce şöyle özetlerim;

    hücumda: çok yavaş pas yapıyoruz ve çok sabitiz. herkes sadece topu bekliyor, koşu göstermiyor, boşa çıkmıyor. topu savunmadan alıp ileri taşıması gereken selçuk ve tolga topu alıp dönemiyorlar, topla mesafe kat edemiyorlar -tolga son 15 dakika bunu yaptı o ayrı- sneijder de çok etkisiz. yani geride top aldığında ileride boş arkadaşı olmadığından etkili pas yapamamasını anlarım ama etkili olabileceği alanlarda topu aldığında da ya kaybediyor ya da kötü kullanıyor. selçuk' u artık konuşmuyorum bile. koşu mesafesi vs. benim çok ilgilendiğim şeyler değil, selçuk her şeyiyle yetersiz. yavaş düşünüyor, yavaş uyguluyor, yavaş dönüyor. yani selçuk topu alacak, kendisinin merkezde olacağı 4 metre yarıçaplı bir dairede kimse olmayacak, ileride bir arakdaşı koşu gösterecek selçuk da ona uzun pas atacak. sırf bunun için selçuk yükü çekilmez. bir takımda herkesinf arklı görevleri vardır ama selçuk o bölgede oynuyorsa ya pirlo gibi muazzam top dağıtacak ataklara yön verecek ya da savunma anlamında takıam ciddi katkı verecek. hücumda bu kadar etkisiz olup da savunmada da bu akdar zaafiyet göstermesini kimse kabul edemez. tolga çok basit bir pas hatası yaptı, o pozisyonu unutamıyorum ama sakin kafayla istatistiklere bakınca muazzam bir pas yüzdesiyle oynamış ayrıca son 15 dakikada da sahanın en iyisiydi. yine de genel olarak bakarsak orta üçlü sana hücum ettirmekte bu kadar beceriksiz olursa ve kanatlarda da sinan ve bruma gibi -ki bruma nispeten yapabiliyor o ayrı- pas oyununu beceremeyen, oyunu topla dripling üzerine kurulu adamlar varsa, karşında da iyi koşan, alanları iyi kapatan ve orta sahandaki 3 adamın top aldığında onları döndürmeyecek şekilde sağlam basan bir takım olursa hücumda etkisiz olman çok normal. çözüm kısmına son paragrafta değineceğim çünkü savunma ile birlikte çözülebilecek bir sorun hücum da.

    savunmada: burası gerçekten büyük sıkıntı. bir kere bruma, sinan, sneijder, selçuk, tolga beşlisinden hiçbirisi rakibin ayağından top alma becerisine sahip değil. yani hiçbiri bir melo değil(sadece top çalma anlamında diyorum yoksa melo ile kıyaslamıyorum) bu adamlar savunma yapmayı bilmeyen adamlar ki bunun için de bu adamlara kızamazsın. şöyle düşünün messi birebir de çok mu iyi bir savunmacı ya da iniesta' yı birebirde yakalarsa çalım atamaz mı herhangi bir oyuncu? alan bulursa atar ama mesela şu ki barcelona o alanı vermiyor sana. yani üç hücumcu -ki hücumda bu akdar üretken 3 adamdan(neymar-suarez-messi / ronaldinho-etoo-guily mesela)zaten aynı oranda bir savunma performansı bekleyemezsin- ve arkalarında xavi-iniesta gibi hiçbir zaman üstün fizik güçleri, ikili mücadele başarıları-sertlikleriyle değil de zeka ve teknikleriyle öne çıkmış iki adama rağmen barcelona rakipten topu en hızlı alan takımlardan biri olmuştur son 10 senedir. çünkü alanı o kadar daraltıyorlar ki rakibin gidebileceği bir yer kalmadığından ya geri dönüyor ya da topu kaybediyor. eğer rakibe müthiş basan oyuuncuların yoksa, o zaman alanı daraltırsın. ama bunun için hem makina gibiişleyen bir takım gerek hem de savunamyı öne çıkartabilmek gerek. dün defalarca görüldüğü üzere hoca bunun farkında. zaten bu söyklediklerim bir sır falan değil, herkes biliyor bunları. hoca bunun farkında ama şu an çözümü yok elinde. çünkü savunamyı öne çıkarttığında hem ayrı sorunlar ortaya çıkıyor hem de galatasaray makina düzeninde oynamadığından rakip o yalancı presten etkilenmeden yine alan bulup çıkıyor. bu kez senin hücumda verim beklediğin adamlar 50 60 metre geri gelmek zorunda kalıyorlar. hem yoruluyorlar hem de zaten bu işten keyif almadıklarından konsatrasyonlarını kaybediyorlar. hakan balta ve chedjou ileri çıktıklarında arkaya atılan her top tehlike oluyor, chedjou-balta ama özellikle de linnes chedjou arasına atılan her top büyük tehlike oluyor. bir sorun da yine selçuk ve tolga ve snijder ile tekrar ortaya çıkıyor. galatasaray ileride basmaya çalışıyor, alanları kapamaya çalışıyor ama henüz beceremiyor ve rakip oradan çıkıyor. oradan çıktığı anda da selçuk asla ama asla rakibi yakalayamıyor, rakibin bizim kalemize geldiği kadar hızlı geri dönemiyor. zaten savunma ağır, zaten kanatlar ve sneijder git gellerle yoruluyorlar üzerine bir de rakibi yavaşlatamayıp o git geller içind e zaman yaratamayınca bu oyunculara, film kopuyor. rakip her pozisyonda 4 5 kişiyle senin savunma hattının üzerine geliyor.

    bazılarınız hemen suçluyur bulmuş. sneijder kötü, selçuk kötü, chedjou kötü vs. vs. bu olan biten asla tek oyuncu ile açıklanamaz. yahu bizde şamar oğlanına dönen ceyhun oynadı dün rakipte. e üstünlük kuramadık ama? mesele takım olmak, mesele oyun planı, mesele zihniyet. önce bunları yerleştir sonra tek tek aksayan dişlilere bakarız. elbette selçuk yerine pogba oynarsa iş değişir. çünkü pogba rakibi selçuk kadar kolay döndürmez, döndürse de yerini kaybetmez, kolay geri döner. ama pogba bizde olsa şampiyon oluruz diyemem yine de şu oyunla.

    bir sorun da yine orta ikilinin ahva toplarındaki yetersilikleri. ortsa sahada her hava topunu rakip alıyor, rakibin şişirdiği topu maçın son 10 dakikası hariç alıp da yeniden hücum alanına yollayamadık hiç. çünkü ne selçuk ne tolga bu konuda çok verimli dğeiller ama hele selçuk hiç değil. aslında bakarsanız bana göre en büyük sorun zaten selçukç hiçbir şeyi yapamıyor adam. melo' yu düşünün; duran toplar bir tarafa ortsa sahada ortada kalan her hava topuna melo vururdu neredeyse. selçuk ise hiçbirine vuramıyor. yani rakip sahadasın, pas yapıyorsun bir hatalı pasta rakip topu uzaklaştırıyor. topu alıp ileri oynasan sinan, bruma, sneijder dönmek zorunda kalmayacak. hem diri kalacaklar hem de konsantrasyonları kaybolmayacak ama hava topunu rakip indiriyor ve rakibin hücumu başlıyor. daha cı bir şey var, rakip hücumda top kaybetmeyeceğinden o kadar emin ki -çünkü topu nasıl alabileceğine ilişkin bir planın ve yeteneğin yok- bekleri dahil korkmadan üzerine geliyor. oysaki 2 kez o topu çalmış olsan, 2 kez sinan ya da bruma beki önde yakalamış olsa o bek bir daha o kadar kolay çıkmaya cesaret edemez.

    sorunlar çok ama umut veren tek şey sorunların birbirine bağlı olması ve birini çözmemiz halinde diğerlerinin de azalacağına olan inancım. tabii futbol bu, bir sürü değişkeni var hiçbir zaman kağıt üzerindeki kadar kolay olmaz her şey ama sanki bir tane hızlı stoperle savunmayı önce kurabilsek ve bir tane de rakibe sağlam basan, yerini kaybetmeyen bir ortsa saha bulabilsek işin hücum kısmı da kendiliğinden çözülecek gibi.

    dünün umut verenlerini de yazayım;

    muslera' ya zaten diyecek laf yok.
    golden bağımsız söylüyorum eren burak ve umut' un hiç yapmadığı kadar topa bir şeyler yapabilecke bir adam gibi duruyor. sırtı dönük alıyor, indiriyor, veriyor falan
    tolga son on dakikada oynadığı topu maç genelinde altmış dakika oyansın yeter. doksan demiyorum, altmış dakika oynasın, kimse konuşmaz bir daha 2 milyon eurosunu.
    carole an gelir hata yapar, yanlış yapar vs. ama adamın bir standartı var. gönül rahatlığıyla sol bekim carole diyebilirsin artık.
    bruma ben çok seviyorum kendisini. beklenen patlamayı yapar mı yapamaz mı bilemem ama eliminde ondan daha iyi kanadı bırakın ondna daha iyi futbolcu olup olmadığı tartışılabilir.
    sabri sol ayakla yaptığı o saçma ortayı saymazsak şaşıalcak derecede iyi paslar attı. kendisini hiç sevmiyorum ama şu haliyle sağ beki o hak ediyor.
App Store'dan indirin Google Play'den alın