514
ne demişlerdi efendim, ''galatasaray ciddi bir rakip ile kıran kırana mücadele edemedi henüz.'' bu söylemlerle yola çıkalım o zaman. bir düşünelim ve söylenilenlere devam edelim; ''hücum oyuncuları iyi olsa dahi geri dörtlüde sıkıntı yaşarlar...'' evet bunu da dile getiren çok oldu. daha da düşünelim; '' yapılan yeni transferleri saha içerisinde, bu da olmazsa ciddi bir rakibin karşısında verecekleri reaksiyonlarını görmeden bir şey diyemem.'' bu gibi cümleleri de okudum ve duydum ben. amaç bir nevi başarılı, genç, zengin ve yakışıklı bir erkeğin ya da kadının kıskanılması ve akabinde kötülenmesi. yani anlayacağınız futbolu konuşan medya da, medyada konuşulan futbolda da aynı şeyler aylardır evrilip çevrilip önümüze konuluyor. tabii ki www.yersen.com...
bakın aslında nereden nereye geliyoruz. zaman içerisinde kötü takımlarla oynayan galatasaray, defansında problemler yaşayan galatasaray, yeni transferlerinin ciddi rakipler karşısındaki uyumu merak edilen galatasaray, uefa gibi bir arenada genç oyuncularıyla harmanlanmış kadrosuna rağmen farklı galibiyetler alan ama yerel basın tarafından rakipleri küçümsenen galatasaray, kayserispor'u, gaziantep'i yenmiş fakat hakkı verilmemiş bir galatasaray var iken bir anda tersine dönen çarklar ve anında 12 eylül 2009 galatasaray- besiktas derbisinin favorisi olan büyüksün galatasaray. buna şaşırmayalım. yıllardır böyle. şu durum besiktaş için biçilmiş kaftan ve tam onların motivasyonunu arttıran bir durum ile karşı karşıyayız. kim yaptı? basın yaptı.
şimdi şöyle bir durum var aslında. yani birisi lider olur ve kafileyi yönlendirir, yol açar arkadan gelen takipçilere. bunu basına göre uyarlarsak kısacası şöyle ki; birileri çekip çevirir ön taraftan, algıları yönlendirir, hep bir hedef vardır ve buna bağlı hedef kitle ya da kitleler. ne olur bu kitleye? algıları hep aynı noktaya çevrilir. gözlerine perde iner. yani en önden yol açan kişi ne yapıyorsa ona uyulur. peki öndeki kişi ne yaptı? cevap: yol açtı. nasıl açtı? cevap: bizi kötüledi, rakiplerimizi küçümsedi, oyuncularımız için birbirleri ile uyum sorunları yaşacaklar denildi. yani hedef kim? cevap: galatasaray ve galatasaray taraftarı. bunlar söylendi söylendi söylendi... gözler boyandı da boyandı. zannedersin ki şu ülkede en ciddiyetsiz takımlara karşı sarı-kırmızılılar oynadı. hep bu sebeple sahadan galip ayrılırken farklı skorlar aldı. yani turkcell super lig'in en ballı takımı galatasaray'mış. diğer takımlar için hepsi en üst mertebede havası verildi. fakat kimse çıkıp dedi mi bugüne kadar; '' bak görüyor musun besiktas'ı şimdi hakikaten ciddi bir rakibe karşı mücadele verecek. bakalım galatasaray karşısında hem de ali sami yen'de ne gibi bir strateji ortaya koyacaklar. mustafa denizli ne düşünüyor acaba?'' cevap: demedi.
bazılarına göre hep şanslı taraf biz olurken, tırnaklarıyla bir yere veya yerlere gelmeye çalışan diğer iki takım fenerbahçe ve beşiktaş oldu. ama bu sefer böyle olmayacak. medya, yani yazılı basın, görsel basın gerçekten çok güçlüdür lakin o da bir yere kadar birtakım karalamalar ile gider. sonra sıfırdan başlarlar tekrarlamaya...
herkes gidebilir aynı istikamette. ben diyorum ki tersine gitmekten üşenmeyelim. galatasaray ciddiyetsiz rakiplere karşı mücadele etmedi. tam tersine bu sezon haftalar geçtikçe besiktas, fenerbahçe, trabzonspor gibi camialar galatasaray gibi ciddi bir rakibe karşı ilk defa sahaya çıkacak. kusura bakma yorumcu! kusura bakma yönetici! kusura bakma patronaj ilişkiler! sen de kusura bakma yandaş medya! eşeğe semer vurup bir de boynuna ip bağlayarak istediğin yere götürebilirsin. fakat dikkat ettin mi cümleme? kime yapabilirsin bunu? cevap: eşek!
ek olarak şunu da söylemeden geçemem: 12 eylül 2009 galatasaray besiktas maçı'nda
eğer mustafa denizli defasın solunda ismail'i oynatırsa bu durumda keita sağ kulvardan 2 asist 2 gol ile yıldız olur. ernst ve mehmet topal kıran kırana mücadele eder, sarp ise bal yapan arı misali hiç boş durmaz. tello'yu sabri'nin hızı usandırır. tabata ise fizik gücü olmadığı sürece bu maçı kaldıramaz. fink bal defansa yardım etmekten halsiz kalır. besiktas'ın kaderi rüştü ve nihat. maça damgasını vuracak isim ise muhtemelen kewell ve keita ikilisinden biri ya da her ikisi de. arda çok büyük markaja maruz kalır. yorgunluk sorunu da var tabii... baros yakaladığını atarsa iş biter. güle güle beşiktaş, tebrikler galatasaray denilir sezon sonu adına.
bakın aslında nereden nereye geliyoruz. zaman içerisinde kötü takımlarla oynayan galatasaray, defansında problemler yaşayan galatasaray, yeni transferlerinin ciddi rakipler karşısındaki uyumu merak edilen galatasaray, uefa gibi bir arenada genç oyuncularıyla harmanlanmış kadrosuna rağmen farklı galibiyetler alan ama yerel basın tarafından rakipleri küçümsenen galatasaray, kayserispor'u, gaziantep'i yenmiş fakat hakkı verilmemiş bir galatasaray var iken bir anda tersine dönen çarklar ve anında 12 eylül 2009 galatasaray- besiktas derbisinin favorisi olan büyüksün galatasaray. buna şaşırmayalım. yıllardır böyle. şu durum besiktaş için biçilmiş kaftan ve tam onların motivasyonunu arttıran bir durum ile karşı karşıyayız. kim yaptı? basın yaptı.
şimdi şöyle bir durum var aslında. yani birisi lider olur ve kafileyi yönlendirir, yol açar arkadan gelen takipçilere. bunu basına göre uyarlarsak kısacası şöyle ki; birileri çekip çevirir ön taraftan, algıları yönlendirir, hep bir hedef vardır ve buna bağlı hedef kitle ya da kitleler. ne olur bu kitleye? algıları hep aynı noktaya çevrilir. gözlerine perde iner. yani en önden yol açan kişi ne yapıyorsa ona uyulur. peki öndeki kişi ne yaptı? cevap: yol açtı. nasıl açtı? cevap: bizi kötüledi, rakiplerimizi küçümsedi, oyuncularımız için birbirleri ile uyum sorunları yaşacaklar denildi. yani hedef kim? cevap: galatasaray ve galatasaray taraftarı. bunlar söylendi söylendi söylendi... gözler boyandı da boyandı. zannedersin ki şu ülkede en ciddiyetsiz takımlara karşı sarı-kırmızılılar oynadı. hep bu sebeple sahadan galip ayrılırken farklı skorlar aldı. yani turkcell super lig'in en ballı takımı galatasaray'mış. diğer takımlar için hepsi en üst mertebede havası verildi. fakat kimse çıkıp dedi mi bugüne kadar; '' bak görüyor musun besiktas'ı şimdi hakikaten ciddi bir rakibe karşı mücadele verecek. bakalım galatasaray karşısında hem de ali sami yen'de ne gibi bir strateji ortaya koyacaklar. mustafa denizli ne düşünüyor acaba?'' cevap: demedi.
bazılarına göre hep şanslı taraf biz olurken, tırnaklarıyla bir yere veya yerlere gelmeye çalışan diğer iki takım fenerbahçe ve beşiktaş oldu. ama bu sefer böyle olmayacak. medya, yani yazılı basın, görsel basın gerçekten çok güçlüdür lakin o da bir yere kadar birtakım karalamalar ile gider. sonra sıfırdan başlarlar tekrarlamaya...
herkes gidebilir aynı istikamette. ben diyorum ki tersine gitmekten üşenmeyelim. galatasaray ciddiyetsiz rakiplere karşı mücadele etmedi. tam tersine bu sezon haftalar geçtikçe besiktas, fenerbahçe, trabzonspor gibi camialar galatasaray gibi ciddi bir rakibe karşı ilk defa sahaya çıkacak. kusura bakma yorumcu! kusura bakma yönetici! kusura bakma patronaj ilişkiler! sen de kusura bakma yandaş medya! eşeğe semer vurup bir de boynuna ip bağlayarak istediğin yere götürebilirsin. fakat dikkat ettin mi cümleme? kime yapabilirsin bunu? cevap: eşek!
ek olarak şunu da söylemeden geçemem: 12 eylül 2009 galatasaray besiktas maçı'nda
eğer mustafa denizli defasın solunda ismail'i oynatırsa bu durumda keita sağ kulvardan 2 asist 2 gol ile yıldız olur. ernst ve mehmet topal kıran kırana mücadele eder, sarp ise bal yapan arı misali hiç boş durmaz. tello'yu sabri'nin hızı usandırır. tabata ise fizik gücü olmadığı sürece bu maçı kaldıramaz. fink bal defansa yardım etmekten halsiz kalır. besiktas'ın kaderi rüştü ve nihat. maça damgasını vuracak isim ise muhtemelen kewell ve keita ikilisinden biri ya da her ikisi de. arda çok büyük markaja maruz kalır. yorgunluk sorunu da var tabii... baros yakaladığını atarsa iş biter. güle güle beşiktaş, tebrikler galatasaray denilir sezon sonu adına.