maç bittiğinden beri boş boş ekrana bakıyorum. mağlubiyetten dolayı değil de sahada ortaya konmayan mücadeleden dolayı daha çok. zira laboral ve oaka deplasmanları, kurduğumuz kadro ve yaptığımız sezon başlangıcı itibariyle mağlubiyet yazdığım maçlardı.
hiç öyle ergin hocamın geçmişte söylemiş olduğu "galatasaray karşısında hiçbir takım favori olamaz" sözündeki gibi beylik laflar etmeye gerek yok. başarılı bir organizasyon ve istikrarın olmadığı ortamda başarının mümkün olmadığı bir mecra euroleague. ilk sezonumuzda; üstelik geçen sene eurocup'ı kazanan kadroyu çeşitli nedenlerden dolayı koruyamamışken, hedefimiz her macı kazanıp şampiyon olmak falan olmamalıydı zaten. daha kadro kurulmadan kendi adıma koyduğum hedef normal sezonu 7. veya 8. bitirmekti. hatta o yarışın içinde olmak bile yeterliydi benim için.
tabi buradan, mağlubiyet yazdığımız maçlarda mücadele etmememiz gibi bir anlam çıkarılmaması gerekiyor. mücadele etmeden, gelecek sezonlar için temel oluşturabilecek bir takım yaratmak çok zor. aslında "galatasaray karşısında hiçbir takım favori olamaz" sözünden anlatılmak istenen de tam olarak bu. önemli olan mağlup olurken de alkış almak. ne yazık ki bu durumun aksini bu sezon çok yaşadık, yaşıyoruz. içinde bulunduğumuz ümitsizliğin nedeni bu. yoksa henüz
* hiçbir şey kaybetmiş sayılmayız.
maç hakkında yazılacak çok bir şey yok. maçın özetini, sezonun şu ana kadar olan özeti çok iyi anlatıyor. potansiyelimiz var, mücadele ve emek yok. bunun en başta sorumlusu da ergin hoca. dönem dönem maçlara konsantre olduğunda bizlere güzel basketbol izletip galip gelmemizi sağlayabiliyor. tıpkı barcelona ve daçka maçlarında olduğu gibi. ancak hedef maç olarak görmediği maçlara özel bir hazırlık yapmadığı için takımın performansı çok dalgalı oluyor. laboral ve pana maçlarının başları bu maçlara takım olarak hazırlanamadığımızın göstergesi. yeni kurulan bir takım olduğumuz için bu şekilde hocanın hazırlık yapmadığı maçlarda çok kolay dağılabiliyoruz. bunlara bir de hocanın anlamsız russ smith ısrarı devam edince biz izleyenler için gerçekten işkence gibi geliyor.
her şeye rağmen bu takımın puan tablosunda üst sıralara çıkma şansı var. bunun için russ smith'i takıma dahil etme ısrarından vazgeçip, daçka ve barca maçlarında yaptığımız gibi sinan, emir, micov ve schilb üzerinden organize olmamız lazım. buradaki kritik nokta saydığım oyunculardan o gün formsuz olanları çok fazla sahada tutmamak. diebler'ı kesinlikle ana rotasyona dahil edip kısa vadede deon, daye gibi isimlerde çok fazla ısrarcı olmamalıyız. yani hoca maçları iyi etüd edip oyuncuların dakikalarını çok iyi ayarlamalı. maçlardaki kısa süreli düşüşlerin ne kadar pahalıya patladığı ortada.
bizim için önemli haftalara geldik. fikstüre baktığımızda önümüzde nispeten daha kolay kazanabileceğimiz maçlar var. yukarıda bahsettiğim, barca ve daçka maçlarındaki uyguladığımız plana dönersek üst sıralara tırmanabiliriz. 1 ay sonra yapacağımız takviyeye bağlı olarak da yeniden iddialı konuma gelmemiz mümkün. tüm bunlar için hocanın her maça konsantre olup, oyuncuların mücadeleyi bırakmaması lazım.
dilim varmıyor ama aksi bir durumda, yani işler kötü gitmeye devam ederse ve sezon sonunda ligi de tatmin edici bir konumda bitirmezsek ergin hocaya teşekkür edip yollarımızı ayırmamız lazım. takımın bu noktaya gelmesinde sorumlu olan kendisi. sezon sonunda da hangi konumda olacağımız onun elinde.