• 54
    yerinde canlı izlediğim türkiye kupası mücadelesidir. bu yüzden maçın her bölümünü geçip taraftarlara parmak atmak istiyorum.* kardeşim o nasıl seyircidir yahu. açığın ortasındaki belli bir grup dışında devamlı destek veren kimse olmadı. resmen arada kendi kendime bağırdığımı hissettim. ama ne mutlu bana ki şu anda bağırmaktan sesim biraz kısık ve çatallı. o bahsettiğim gruptaki her kişiye teşekkür ederim. sesleri çok gür çıkmadı ama en azından sürekli aktif bir haldeydiler. bu arada maçtan sonra oldukça uzun bir süre çıkışlar açılmadığı için dışarıya çıkamadık, buna neden olan tum sorumlular da binlerce kişiden açık açık olmasa da küfür yedi. onun dışında maç ile alakalı konuşursak galatasaray kısa süreler dışında sürekli altay sahasındaydı. ancak lincoln'ün eksikliği belli oluyor, gol atmada çok zorlandı takım. ümit karan çok çok kötüydü, sabri son bölümdeki çalımlarıyla kurtardı, meira oldukça iyiydi. son olarak tribünde durmadan şehmus özer'e "şeymuz senin ....." şeklinde saydıran arkadaşa söyleyecek söz bulamıyorum.
  • 55
    hayır şimdi gel de bu skibbe'ye ifrit olma. şimdiye kadar hiçbir maçta cesaret edip formsuz bir kimseyi kafasındaki kadrodan kesmedi, yedek ve genç futbolcuların bu kadar atıl kaldığı bir sezon daha bilmedim, hatta her maçta neredeyse fransızların bile ezberlediği değişiklikleri her maçın her saniyesinde aynı şekilde gerçekleştirerek ne denli risksiz, ne denli '' benim adım hıdır yapacağım budur'' bir model olduğunu göstermişti. fakat alelade bir kupa maçında, zayıf bir ekibe karşı da aynı tavrı sürdürmek nedir. bu nasıl bir risksizliktir, bu nasıl bir 'her topu ileri vurayım iyi defans derler' zihniyetidir. ne zaman forma yüzü görecek bunca genç, bunca formayı unutmuş aslan. yahu arkadaş, lan neyse...
  • 59
    kişisel tarihimde yerinde izleme şansı bulup da zerre güzel bir his yaratmayan yegane galatasaray maçı olarak daha bu çocuk denecek yaşımda almış olan, canına yandığım amatör branşlar dedirten 90 dakikalık hadise. maç öncesi ve sonrasında hayvanlar gibi bağırıp maç vakti 1-2-3 tıp oynayan, dünya tribünlerinin muhtemelen en basit tezahüratlarından biri "saldır galatasaray" a bile eşlik etme zahmetine katlanmayıp konu hakeme veya diğer takımlara küfretmek olunca ağzından salyalar saça saça bönürenleri, tezahüratları yönlendirmeye çalışan grubu dinlemek yerine kafasına göre takılanları, o grubun es verdiği ender anlarda aşağıya direktifler yağdırmaktan çekinmeyen tipleri; en çok da maç boyunca arkamda duran, 3 arkadaşımın arasında önümü görmeyi bırak nefes alamaz hale gelince yükselip de 1-2 temiz hava dolu nefes almaya çalışan beni "sen in aşağı tekrar göremiyorum maçı" diye omzumdan aşağıya bastıran *, 2. goldeki yıkılma sırasında cüssem gereği üzerine doğru eğilmek zorunda kalmama bile şikayet eden ama maçtan 3 saat önce orada yerini alan ve oradaki durumun ne olacağını türlü şekillerle uyaran grubun 7-8 sıra yukarısına çıkarak maç seyretmeyi aklına getiremeyen canlıyı gördükçe resmen saniyeleri saydım maç bitsin de gideyim diye.

    stada gelen her insan, özellikle izmir gibi 2-3 yılda bir galatasaray futbol takımının maç yaptığı bir şehirde, tribün kültürüne sahip olmak zorunda değildir. tezahüratları ezbere bilmek zorunda hiç değildir. en önemlisi hiçbir taraftar izmir atatürk stadı gibi soğuk ve sevimsiz bir stadyumda bulunma işkencesine katlanmak zorunda değildir. maça gelen hiçkimse tezahürat yapmak zorunda değildir. ama en basitinden 90 dakika çıt çıkarmayan tribünlerin sahadaki bir pozisyon üzeirne 2 saniyelik bir sürede neredeyse %100 katılım ve senkronla hakeme küfretmeye başlayabilmesi gibi bazı olayların mantıklı ve hoş görülebilecek hiçbir açıklaması olamaz, olmamalı...
  • 60
    galatasarayın lincoln'ün ve kewell'ın olmamasına rağmen bir sürü pozisyon bulduğu , altay'ın forvetinin(adını hatırlamıyorum şimdi) mükemmel bir gol attığı , altayın kalecisinin hayatının maçını oynadığı(ki bir galatasaraylı olarak attığımız gollerden sonra çocuğa üzülmüştüm) , baros'un ben hiç bir maçı boş geçmem deyip penaltının intikamını alırcasına 2 kişinin faulüne rağmen direği sallayarak (topun direkte patlama sesi ne güzeldi öyle) gol attığı bir maçtır. maça gitmedim televizyondan izledim. ama oyuncuları kaldıkları otelin önünde 1 saat bekleyişten sonra görebildim.
  • 63
    yaser ve baros'un golleri ile galatasaray'ın 2-1 kazandığı maç. aynı zamanda 4 top direkten dönmüş, onlarca gol kaçmıştır, ohadır.

    hayır şimdi gel de bu skibbe'ye ifrit olma. şimdiye kadar hiçbir maçta cesaret edip formsuz bir kimseyi kafasındaki kadrodan kesmedi, yedek ve genç futbolcuların bu kadar atıl kaldığı bir sezon daha bilmedim, hatta her maçta neredeyse fransızların bile ezberlediği değişiklikleri her maçın her saniyesinde aynı şekilde gerçekleştirerek ne denli risksiz, ne denli '' benim adım hıdır yapacağım budur'' bir model olduğunu göstermişti. fakat alelade bir kupa maçında, zayıf bir ekibe karşı da aynı tavrı sürdürmek nedir. bu nasıl bir risksizliktir, bu nasıl bir 'her topu ileri vurayım iyi defans derler' zihniyetidir. ne zaman forma yüzü görecek bunca genç, bunca formayı unutmuş aslan. yahu arkadaş, lan ben şimdi senle naber ya neyse gitti de kurtulduk...
  • 65
    bu maçta milan baros'un penaltısını kurtaran kaleci gökhan değirmenci idi. gerçi hemen sonrasında gelişen bir pozisyonda baros direkten çotank diye ses çıkararak güzel bir gol atmış ve durumu telafi etmişti ama allah var gökhan iyi kurtarmıştı.

    şimdi şöyle tarif edeyim çünkü bu kaçan penaltının videosu yok, baros aşağıdaki penaltının aynısını diğer tarafa kullanmıştı ama gökhan ustaca durumu sezmiş ve ters köşeye yatmadan, seçtiği köşeye de balık gibi atlamadan bu vuruşu sakince kurtarmıştı.

    http://www.vidivodo.com/...nzona-ilk-gol/197398

    yaser yıldız'ın malatyaspor'a atıp sivasspor'a karşı kaçırdığı penaltı da bu şekildeydi...

    evet bizim formamızla :( yaser yıldız :(

    oha lan ne güzel nereden nereye geldi konu...
  • 66
    güzel izmir'in güzide takımı altay'ın fahiş bilet fiyatlarını stada beleş girmek eylemi ile protesto ettiğimiz maç. sıfır kondüsyon ve hayvan gibi bir cüsseyle stadın içinde bulunduğu kompleks alanının etrafında üç tur atıp yakalanan bir gedikten içeri sızmak, stadın açık tribününün herbiri arasında bir kilometre bulunan* ona yakın kapısından her birinden farklı bir yalanla beleşe girmeye çalışmak, geriye tek bir kapı kalınca pankart bahanesiyle stada sızıp sabahtan beri içerde kaçak hayat süren arkadaşların yukardan parça parça attığı biletleri toplayıp yapıştırmak, "inşallah uyanmazlar lan" diye binbir dua ederek götüm götüm kapıya koşmak, bileti teslim ettiğin görevlinin yüzüne bile bakmadan son sürat yukarıdaki kalabalığın arasına karışmak...

    öyle bir ahımızı almış ki garibim altay, bugün profesyonel futbolun son kademesinde hayatına devam ediyor...
  • 67
    bir izmirli olarak ilk gittiğim galatasaray maçıdır. ilk maçımın olmasının verdiği gaz ile maç boyu durmadan bağırarak tezahürat yaptığımdan 1 hafta konuşamamıştım. üstelik havanın soğukluğundan dolayı bir de grip olmuştum. tezahüratlara kendimi o kadar kaptırmışım ki maçtaki üç golü de görmedim. olsun önemli değil o gün benim çocukluk aşkımla ilk buluşmamızdı. hiçbir zaman unutmayacağım bir gün. en büyük sevdamla ilk buluşmamı nasıl unutayım de mi ama ?
App Store'dan indirin Google Play'den alın