öncelikle başlığı açan yazar arkadaşıma teşekkür ederim. iyi bir tartışma konusunu ortaya koymuş. şimdi biraz uzun olabilir ama rica ediyorum 5 dakikanızı ayırıp okuyunuz. çünkü görüyorum ki unutulan veya es geçilen bazı şeyler var. seviyeli bir şekilde her fikri okuyup tartarak kendi fikrimi yazmak isterim. öncelikle; ben, herhangi bir olayda art niyet gördüm mü sinirlenen bir insanım. hayatım boyunca insanların art niyetli hareketleriden ötürü canım çok yandı ve artık art niyet gördüm mü şıp diye anlayan birisine dönüştüm. çevremde veya bu sözlükte benim kadar sağ duyulu insana da az rastladım. günlük hayatta her zaman her olaya karşı sağ duyuyu ve saygıyı ön planda tutarım. böyle yaşamak daha doğru diye düşünüyorum.
öncelikle olayın ne olduğundan bahsedelim. arena'daki maçta rakip 7 kişi kaldı. rakip takım hakeme tepki gösterme ayağına maçın son 3-4 dakikasını (oynasalardı o kadar uzatma verileceğini tahmin ediyorum) oynamama kararı aldılar. galatasaraylı futbolculara da "gelin gol atın" diyerek topu verdiler. galatasaraylı futbolcular kendi arasında paslaşırken yusuf erdoğan %100 deparla tek başına galatasaray savunmasına pres yaptı ve bu sırada tribünler trabzonspor maçı bıraktığı için tepki göstermek amacıyla paslaşmalarda oley çektiler.
trabzonsporlu futbolcuların (erkan zengin başta olmak üzere) oynamamaktaki amaçları neydi? güya hakeme tepki göstermek. ve evet hakem kötüydü. ama burada bu coğrafyanın temel sorunlarından birisi olan kolaycılık ön plana çıkıyor. şimdi, senin uzun sakalı olan bir futbolcun herkesin gözü önünde sarı kartı olduğu halde ve uyarı almasına rağmen rakibi itip kakıyor ve atılıyor. diğer futbolcun penaltı olup olmadığı muallak (biz ne penaltılar gördük) olan bir pozisyondan sonra hakeme fiziki müdahalede bulunup atılıyor. diğer futbolcun tepki gösteriyorum ayağına şov yaparak eşi benzeri zor bulunan bir hareket yapıp atılıyor. sen de bunlara güya oynamayarak tepki gösteriyorsun. lakin işin doğrusu öyle değil.
hakem bırak yanlış penaltı vermeyi, senin suratına küfür bile etse sen hakeme vurursan kırmızı kart yersin. çünkü hakeme vurmanın cezası kırmızı karttır. yani sen hakeme vuramazsın.
hakem bırak yanlış penaltı vermeyi, senin suratına küfür bile etse sen hakemin kartını zorla elinden alıp şov yapamazsın. bu hareketin cezası kırmızı karttır. bu karar ağır değil, sarı kartla geçiştirilemez.
hakem sana küfür etse bile sen çıkarsın maçtan sonra gerekli mecralara suç duyurularını yaparsın. sen trabzonspor'un futbolcusu isen bu kuralları bilmen gerekiyor.
tam olarak örtüşmese de anlaşılması için bir örnek vermek isterim; hırsızlık yapmak suçtur. hırsızlık yaparsan ceza alırsın. buna rağmen hırsızlık yapıp yapmamak senin kararındır. ancak hırsızlık yapıp ceza aldın diye senin arkadaşların kimseye tepki gösteremez.
trabzonsporlu futbolcuların selçuk'un penaltı golünden sonra maçı bırakmaları tamamen art niyetli bir harekettir. şimdi soruyorum; trabzonspor 2-0 önde olsaydı ve selçuk penaltıyı attıktan sonra maç 2-1 olduğunda trabzonsporlu futbolcular maçı yine bırakırlar mıydı? bence bırakmazlardı. dolasıyla konu tepki falan değil. düpedüz art niyet ve kolaycılık. hayır bir de ortada atılmamış bir penaltı var. belki futbolcu kaçıracak penaltıyı. belki 9 kişiyle 1 puan alıp gideceksin. birisi hakeme tosluyor, diğeri kartla şov yapıyor. burada yusuf erdoğan'ı tebrik ediyorum. erkan'ı dinlemedi ve pres yaptı. yusuf da biliyordu gol atamayacağını ama maçı bırakma artistliğini yapmadı adam. erkan'ın koşma diye bağırmasına rağmen koştu.
her zaman en kolayıdır oturup ağlamak. her zaman en kolayıdır mücadeleyi bırakmak, mücadeleden kaçmak. her zaman en kolayıdır bahane üretmek. her zaman en kolayıdır kendi başarısızlıklarında suçu başkasına yüklemek. hazır hakem de hata yapmışken trabzonsporlu herkesin işine geldi hakem diye ağlamak.
acaba maçtan sonra aykut demir "keşke ittirmeseydim podolski'yi de kart yemeseydim" demiş midir?
acaba maçtan sonra cavanda "keşke hakeme çarpmasaydım da oyundan atılmasaydım" demiş midir?
acaba maçtan sonra salih dursun "keşke kartı alıp şov yapmasaydım" demiş midir?
hiç sanmıyorum. salih başta olmak üzere hepsi "iyi ki de yaptım" diye düşünüyordur. çünkü bahaneleri hazır. hakem kötüydü. işte art niyet tam olarak budur. maç 11'e 11 iken top mu oynadınız? maç 11'e 11 iken mersin idman yurdu'nun bile 3-4 tane pozisyona girdiği kötü galatasaray'a karşısında kaç tane pozisyona girdiniz de hakem diye ağlıyorsunuz? koray'ın tecrübesizliği olmasa penaltı bile olmayacaktı. bir de selçuk'un penaltıyı dışarıya atması lazımmış. pardon, nasıl? sebep?
halbuki tranbzonsporlu futbolcular santrayla birlikte 7 kişi olmalarına rağmen uzun top atıp baskıyı gitseler herkes onlara ne büyük saygı duyardı. belki bir taç olacak, belki bir duran top olacak, belki tehlike yaratacaksın. yiyeceğin en fazla 1 gol.
cavanda ve salih kırmızı kart görmese, 9 kişiyle son 4-5 dakikada gol için takım olarak mücadele etselerdi o zaman hakeme yüklenmeye yüzleri olurdu. o zaman rakip tribünler de oley çekmezdi. belki de maçın bitişiyle beraber trabzonspor'un mücadelesini alkışlarlardı. çünkü daha önce aynı tribünler trabzonspor'u birçok kere alkışladılar.
ey hami mandıralı, hani galatasaray tribünleri için diyorsun ya "onlara da bu yakışır" diye. kendi takımın için "maçı bırakmaları doğru değil" demiyorsun da tribünlere laf çakıyorsun. yazıklar olsun. şöyle geriye doğru git bakalım o statta kaç kere alkışlanmış senin takımın. o zamanlar gaziantepspor'da oynayan futbolcun muhammet demir'e sor bakalım arena'da galatasaray'a attığı rövaşata golünden sonra tribünler tarafında alkışlanmış mı?
2-3 sene önce bir maçta bütün trabzonsporlu futbolcular tribüne çağrıldı ve alkışlandı. "şampiyon trabzonspor" denildi.
başka bir maçta onur kıvrak kurtardığı şutlardan sonra alkışlandı, maçtan sonra mücadelesinden ötürü tebrik edildi.
daha geçen sezon trabzonspor arena'da galatasaray'ı 3-0 yendikten sonra tebrik edildi. yusuf erdoğan'ın 50 metre slalom yapıp attığı gol alkışlandı.
peki arena'da bunların olduğu sırada trabzon'da neler oldu?
dönemin trabzonspor başkanı "bir daha galatasaray'a futbolcu yok" dedi. sebep? çünkü burak yılmaz için 10 milyon euro para isteyip başka kulüpler gibi galatasaray'ı kazıklayamadı.
trabzon'da galatasaray takım otobüsü taşlandı.
geçen sezon trabzon'daki maçta 2-1 önde olmalarına rağmen bütün yedek kulübesi koşarak muslera'ya saldırdı. bütün stat küfür etti.
trabzon'daki her maçta bazı futbolcularımıza maç boyu küfür edildi. sahaya bir şeyler atıldı.
misal bu futbolculardan burak yılmaz; trabzonspor'un bir sezonda en fazla gol atan oyuncusu unvanına sahip olan futbolcudur burak. şota değil, hami değil, fatih tekke değil, cardozo değil. bu demek değildir ki burak bunlardan daha iyi futbolcu. ancak bu adam kulübe 5 milyon euro para kazandırıp gitti. şu sıralar 2 milyon euro daha kazandırıyor. trabzonspor tarihinde kaç tane futbolcu trabzonspor'a 7 milyon euro kazandırmıştır? teknik direktörleri şenol güneş bile "burak'a haksızlık yapıldı" dedi. ama onlar burak'a ne yaptılar? hemen söyleyeyim.
her maç burak'a ağır küfürler ettiler, torpil attılar, beste yaptılar, rize'de çakmak attılar, hava alanında laf attılar, bu sezon trabzon'daki maçta burak sakatlanıp sedye üstünde oyundan çıkarken "oh oh" diye bağırdılar.
burak bu canlıların kalıplarına tükürse yeridir ama adam galatasaray ile şampiyon olduktan sonra bile "bu kupayı trabzonspor için de kaldırıyorum" dedi.
bundan başka, trabzonspor'un fenerbahçe'ye attığı son golün sahibinin burak yılmaz olduğunu biliyor muydunuz? yıllardır fenerbahçe'ye bir tane bile golü yok trabzonspor'un, 1 tane golü yok, 1(bir)! fenerbahçe'ye tek bir tane gol atamayan futbolculara galatasaray maçlarında bir öz güven geliyor nedense. bununla ilgili çok doğru bir atasözü var; "yüz verirsen ayıya, gelir sıçar halıya".
bunlar son yıllarda galatasaray ve trabzonspor arasında yaşananlar.
21 şubat 2016 galatasaray trabzonspor maçı özeline dönersek; galatasaray taraftarına 7 kişi kalmış bir rakibi aşağılamak yakışmaz. bunda hem fikiriz. lakin bahsettiğim gibi burada belirleyici olan rakibin tavrı. hayatın her alanında önce efendi olacaksın arkadaş, artistlik yapmayacaksın. hakeme tepki göstermek için maçı bırakmak farklı, "alın şu topu, gelin bize gol atın" artistliği yapmak farklı. illa tepki göstermek için maçı mı bırakacaksın, tamam saygı duyarım. ama önce takım olarak kendi içinde anlaşırsın. öyle 1 kişi kafasına göre hareket edemez. sonra gidersin rakip kaptan selçuk'un yanına "biz top çevireceğiz basmayın" dersin, selçuk da tamam der, hakem maçı bitirir. ama senin derdin başka. ben biliyorum, o tribünlerde daha önce seni alkışlayanlar da durumu anladılar ve oley çektiler.
sen top oynama, yok yere rakibe dayılık tasla, hakeme çarp, hakemin kartıyla şov yap sonra üstüne bir de mağduruz edebiyatıyla maçı bırak. farklı her görüşe saygım sonsuz ama bu konuda ben sağ duyu gösteremiyorum. valla trabzonspor camiası hiç kusura bakmasın, bu oley çekme işini de bugüne kadar yaptıklarına saysın. bir söz vardır "aslan sinek avlamaz, köpek kuşa havlamaz; aklı olan gelin, kaynanaya hırlamaz".
saygılar.