• 79
    ufuk ceylanın nerde durması ve ne yapması gerektiğini anlayamadan sahaya çıktığı,emre çolak ın topa kıyamadığı için zayıf vuruşlarda bulunduğu ve narin paslar verdiği,servet çetin in topu ayağında tutamadığı,mustafa sarp ın adını duymadığımız bir maçtı...önemli bir maç idi lakin şans da yanımızda yoktu saydığım insanlarda da ruh yoktu...kaybettik...
  • 83
    son bir bucuk senede yapilan transferlerle ici bosaltilarak...

    bu duruma "kalite yok!" diye itiraz edenlerin gonderilmesi, takim icinde ve disarda kufur gibi elestirilerle camiayi sirtindan vuranlarin ayagina gidilerek onurun ve gururun da kaybedilmesi sonrasi...

    iki haftadir oynadigimiz maclarda 7 savunmaciyla canakkale gecilmez uygulayip "yakalarsak atariz yoksa beraberlik de iyi sonuc" taktiginin benimsenmesiyle...

    gonul verdigim, turkiye'nin en guzel takimini siradan bir anadolu takimi haline getirme operasyonu artik son asamasina geldi. bu sene takim ilk 5'in bile altinda kalacak ve burada yine "arda buyuk kaptaaaaan, servet son sampiyonlukta neler yapti beaaa, sabri cok kosuyor abiii, elano buyuyecek adam olacak, altyapi muhtesem bakin 40kg'lik topcumuz emre colak'a, imparatoooor fatih terim" konularinda engin tartismalar olacak.

    ...ve birileri orada bu takim icin kanini akitan eric gerets'i, haksizliklara tek basina isyan eden keita'yi, kalemizle beraber gururumuzu da koruyan mondragon'u, daha da nicelerini belki haksizliga dayanamadigi, hesaplarina uymadigi, birileri istemedigi ya da sadece yemekhaneden meyve suyu aldigi icin gonderecek.

    biz? rijkaard istifa, rijkaard istifa, rijkaard istifa...
  • 85
    trabzonspor – galatasaray : 2-0

    normal sonuç. trabzon deplasmanı her zaman en zor deplasman olmuştur ama bu sene daha da zor. oturmuş, ne yaptığını bilen bir kadro ve bunları öğreten şenol güneş var. yönetimle de uyum içindeler anlaşıldığı kadarıyla, düzgün gidiyorlar.
    trabzonspor’un kadro derinliği de gayet iyi. ismini çok bilmediğimiz oyuncular bile takıma girip iş yapıyor, kaldı ki yattara, alanzinho gibi tek başına takım olan futbolcuları da kulübede. b

    trabzonspor başarılı bir proje olarak yoluna devam ediyor, ligde lider de oldular, daha ne olsun. bu kadronun çok daha iyi oynamasını beklerim ama öncelik kazanmak elbette trabzonspor için. şimdi bayram yapıyorlardır. fenerbahçe’yi, beşiktaş’ı ve galatasaray’ı yendiler evlerinde, derbi kazanmak güzel şey.

    galatasaray, fenerbahçe maçındaki gibiydi. kadrosu da, oyun şekli de. oyunu sürekli kontrol altında tuttu. bu kadar kontrole rağmen rakip kaleye gitmekte ciddi sıkıntı yaşıyor takım. bunun sebepleri var elbette. topu tutan, orta sahadan yardım gelene kadar oyunu oyalayacak forvet eksikliği var. ama bu adam baros değil. bu adam arda.

    buna rağmen deplasmanda beraberliğe bağlanacak ve duran toplardan gol bulabilmek için hagi’nin tercihi doğru kabul edilebilir. hagi-tugay’ın gelişi üzerinden kısa bir süre geçmesine rağmen takımın duran top organzasyonunda gözle görülür bir ilerleme var. hem hücumda hem savunmada. hücumda tehlikeler yaşatırken, savunmada duran toptan pozisyon vermemeye başladık. özel çalışmalar yapıldığı belli.

    hagi-tugay’a sorulmasını istediğim 2 soru var.
    1) cana neden her maç çıkıyor? bunu şunun için soruyorum, cana oynadığı müddetçe bence türkiye’nin en uyumlu orta saha ikilisi olan selçuk-colman oyunda yoktu. trabzonspor, galatasaray’ı hazırlıksız hiç yakalayamadı. cana sadece genişçe bir alanı kontrol altında tutmakla kalmıyor, yanındakileri yönlendirerek alanın bütününün kapatılmasını sağlıyor. yaptığı iş, neill’in savunmada yaptığı işe çok benziyor. neill, savunmanın kaptanı, cana orta sahanın. ama nedense 55. dakikada yine kementi yedi.
    aklıma bir hikaye geldi, tugay hoca iyi bilir fatih terim anlatmıştı. fatih terim, zamanında sürekli tugay’ı çıkarıyordu oyundan. sonra yazılar çıkmaya, yorumlar gelmeye başladı sahanın en iyisi tugay, fatih hoca neden çıkarıyor sürekli diye. neyse, fatih hoca da merak ediyor, izliyor maçları tekrar. sonra da hak veriyor eleştirilere. diyor ki, “takmışız adama demek ki”. hani diyorum böyle bir geçici körlük mü var?

    2) sorulmasını istediğim ikinci soru da mustafa sarp ile ilgili. neden sürekli ilk 11 ve neden 90 dakika oynuyor?
    barış’ı oyuna almanın bir mantığı var elbette, seri, sert bir adam ihitiyacı. ama bu kesicilik işini takımda herkesten iyi yapan cana çıkarken sarp’ın oyunda kalması çok saçma. ben geçen hafta son kez kadroda görüyoruz sarp’ı demiştim, hagi ters köşe yaptı.

    sorularım bu kadar. belki bir de misimoviç’le ayhan’ın yerlerini değiştirsek daha iyi olmaz mı diye sorarım. bana kalsa direkt yerlerini değiştiririm zaten.

    servet’in biraz şanssızlığı biraz kabiliyetsizliği sebebiyle ilk golü yedik. ön yargılılara anlatmak zor ama topu kontrol altında avuta çıkarmaya çalışırken ayağına çarptı ve sahanın en kıvrak adamı engin’e geldi. engin de civa gibi maşallah tutmak mümkün değil. belki sabotaj falan diyenler anlar diye düşündüm bu pozisyondan sonra, “bu adamın satmasına gerek yok, yeteneği bu kadar” dediğimde ama değişen bir şey yok, vurun abalıya. ikisi birden doğru olamaz. ya yeteneksizdir ya da yetenekli ama bilerek yapıyordur bu hataları.

    golden sonra bir ara sanırım 10 dakika falan sürdü büyük bir baskı kurduk trabzon kalesinde. maç içindeki toplam sürede girmediğimiz kadar ceza sahasına girdik. pozisyonlar da bulduk ama gol gelmedi bir türlü. pino’nun ıskaladığı top, ah be !

    bunun dışında takımın durumu çok kötü değil. 1,5 senedir oynamaya çalıştıkları bir düzenden farklı bir düzene geçmeye çalışıyorlar ve farklı oyuncularla. ama bu düzeni oynamak çok daha kolay. böyle yenilgiler olabilir, bunda sorun yok. ama sorun kadro derinliğinde. ilk 11 kurmak bile zorken kenardan gelenlerin katkı vermesi çok zor. emre çolak ve kewell şu anda ligin bu temposunu kaldıracak durumda değiller ama oynadıkça onlar da istikrarı yakalayacaklardır. oynamadan olmaz. hagi’nin arda dönene kadar topu ileride tutacak futbolcu işini çözmesi lazım. kuvvetli bir kewell da bu işi yapar, mehmet batdal’ın bu yeteği çok fazla değil gördüğüm kadarıyla. topu kontrol etme problemi yaşıyor, top sürekli bacağından sekiyor. evet hocam buldum sana adam : kewell.

    haftaya manisa geliyor ali sami yen’e. bu tip maçlarda kolay puan kaybetmeyiz gibi geliyor. hikmet karaman tilkidir, rakiplerinin zaaflarından faydalanmayı iyi bilir. ama bu galatasaray takımının savunma zaafı çok az, hücumda çoğalma sorunu yaşıyor. bu yüzden hikmet karaman, maçı beraberliğe kilitlemeye çalışacaktır. maçın başlarında duran toptan golü de yerse, ne yapacağını şaşırır.
  • 87
    maçın genelinde galatasarayımızın topa ve ortasahaya daha hakim olduğu bir mücadeleydi. trabzonspor'un bize tek gol atma şansı duran top ya da bireysel hata olabilirdi ki ne yazık ki bireysel hatadan yediğimiz bir golle de kaybettik. öncelikle hagi dönemini ile galatasarayımız daha ayakları yere basan ve topun arkasına geçmeyi de öğrenmiş bir takım. top rakipteyken ortasahayı iyi kapatıyoruz, rakibe alan vermeyip topu hemen kazanıyoruz ve böylece maç genelinde de topa sahip oluyoruz. bu oyunun başarılı olmasında bir kişinin payı çok büyük, lorik cana. bana göre mükemmel oynadı. topu kazanıyor ve hemen dikine, isabetli bir pasla takımı atağa kaldırıyor. neden çıktı bilmiyorum, belki de yoruldu ama o çıkana kadar sahanın mutlak hakimiydik. o çıktıktan sonra trabzon kalemize gelmeye ve pozisyon üretmeye başladı. ayhan ve mustafa'nın kaptırdığı toplar da cabası. savunma anlamında cana çıkana kadar başarılıydık ama hücumda üretken olamadık bence. bunun sebebi de hücumda çoğalamamızdı. misi-elano ikilisi pino'dan gereğinden fazla uzak oynadılar bana kalırsa. bunun sebebi olarak ortada bu 3 oyuncuyu bağlayacak bir hücum adamımızın olmamasıydı bence. yani mustafa-ayhan ikilisinden birisini keserek ön alanda elano,misi,pino-batdal; elano,misi,kewell-pino şeklinde yerleşmek daha iyi olacak sanki. böylece savunmada 4-4-1-1 hücumda 4-2-4 elde etmiş oluruz.

    sözün özü ben bu maçtan çok da umutsuz ayrılmadım. lig daha uzun ve bütün takımlar da sendeleyerek ilerliyorlar. bu puan farkları kapanır daha. önemli olan takımın bu duruma isyan etmesi ve lige tutunmaya çalışması. bu maçta da takımın bu direnci gösterdiğine inanıyorum.
  • 88
    yorumları abartılan maçtır. normal şartlarda trabzonspor sabaha kadar gol atamazdı. bireysel bir hata yüzünden golü yedik ve yenildik. elano'nun gününde olmaması da bunlara eklenince gol yollarında tıkandık. ancak hücum da çok etkisiz değildik. öyle entersan yorumlar yapılıyor ki sanki başka maç izledik. juan pablo pino'yu bile sırf ıskaladı diye eleştirenler var. ayrıca mustafa sarp ve servet çetin ile ilgili eleştirlere katılıyorum da bazı futbolculara sırf daha önce ki performanslarından dolayı eleştiri yapılıyor gibime geliyor. mesela barış özbek'in oyuna girmesiyle biraz daha ileride gözükmeye başlamıştık. ayrıca ayhan akman bu takımın hala en önemli oyuncusudur bunu da görmeliyiz sanki. ankaragücü* veya karabükspor'dan* aldığımız yenilgilerde ki gibi futbol oynamadık. tanım olarak biraz şanslı olsaydık kazanabileceğimiz maçtı ve açıkçası ben o kadar da ümitsizliğe kapılmadım burada yazılanlar gibi.
  • 90
    ligin tartışmasız en iyi takımına kaybettiğimiz maçtır. hemde servet in hatası ve maçın kopması sonucu. trabzon ligin bana göre en iyi takımı ama ligde oynadığı o mükemmel oyunu bu maçta kesinlikle sergilememiştir.

    galatasaray futbol takımı nedir ?

    defanstan çıkan bir takım düşünelim..

    2 çalım ve top kaybı..

    yine defanstan çıktığmızı düşünelim..

    arapas ve rakip takımın savunması karşısında arada kaybolan 1.70 lik santrafor..

    korner kullanılıyor mesela !

    orta ve topa servet dışında kafa vurabilecek bir oyuncu yok..

    4-3-3 dediler !

    takımda 2 tane forvet var ikiside sakat yedek yok..

    bu galatasaray..

    alternatifsiz, tartışmasız lig tarihinin en kötü galatasarayı..

    arda, baros, neill ve mücadele gücü olan 2-3 oyuncuyu bu takımdan çıkar bu takım 0..

    peki ne yapmak lazım ?

    valla bende bilmiyorum..

    *

    edit: he bide şu var...

    trabzonspor un bu ligde yenemeyeceği bir takım yok...
  • 91
    ilk sinirle sayfa sayfa döşedik ama aslında kötü de oynamadık. düşününce zaten sarp yüzünden sahada bir kişi eksiğiz. rakip ligin en iyi takımı. gene fena oynamadık ama arda ve baros'suz hücumda çok denk getirerek oynuyoruz.
    ya bir de misimovic uzaktan şut atan falan bir adamdı. şimdi kesinlikle şut atmıyor. frikikleri bile kullanmıyor. hatta elano gelince kornerleri de bıraktı. vur be oğlum korkma, yeri geliyor servet bile vuruyor.
  • 93
    normal $artlar da 0-0 berabere bitirmemiz gereken maçti.

    servet o hatayi yapmasaydi muhtemelen pino yine isakalayacakti. yani dün servet o hatayi yapmasa, trabzon birak 90 i, 270 dk. oynansa, bize gol atamazdi. ha, biz de atamazdik, o ayri dava. klasik bir derbi olacakti ama olmadi, nasip degilmi$.

    bence servet ve pino maç a damgalarini vurdular. ikiside maç boyunca iyi oynadilar ama birinin iskasi, digerinin topu taç a vurmama sevdasi, bizi elimiz bo$ döndürdü trabzon deplasmanindan. oysa güzel oynami$tik. trabzon a pozisyon vermemi$tik. gerçi bizim de pek pozisyonumuz yoktu ama, baskili oynayan taraf bizdik.

    olsun, galip tir bu yolda maglup diyorum. haftasonu manisa tarzanlarini* yener ve bir daha devre arasina kadar puan kaybetmemek üzere bu i$ unutulur gider.
  • 94
    --- alıntı ---

    servetle başlamak lazım yazıya, bunu hak etti servet. ne desem bilemiyorum, yaptığı açıklamalarla bendeki tüm sempatisini kaybetmişti zaten servet. tek özelliği, galatasaray formasını giymesiydi, o armayı taşımasıydı onu farklı kılan. çok açık söylüyorum ki servet bu takımdan bir an önce gitmeli. bu kadarı yetti artık. emre güngör'ün bir iki hatayla yollandığını düşünürsek, servet nasıl oluyor da hala takımda anlamıyorum? hatalarının hepsi bir birinden enteresan. topun kornere çıkmasına 4-5 metre var, adamla boğuşacak illa! hadi futbol yeteneksizliğini geçtim, açıklamaları da bir hayli soğuttu kendinden.
    (...)

    --- alıntı ---

    http://jaimelesport.blogspot.com/...alatasaray.html#more
  • 95
    ben 2. golü görmedim. değişiklikler tamamlanıp, takım bokla sıvazlanınca seyretmeyi bıraktım. şimdi bütün bir hafta medya şebeklerini dinleyeceksiniz. daha önceki iki haftada dinlediniz. ama önce şu deliye kulak verin. hagi'nin gelişiyle birden bir türk futbolunun gelmiş geçmiş en kazma banko futbolcusu servet'e vahiy gelecek, servet thuram'a falan dönüşecek, mustafa sarp, zidane olacak ve bizi kötü oynatan reykart'ı iyi ki kovmuşuz diyeceğiz.

    bakın çocuklar, ben futbolcuların sözleşmelerini okudum, açıklıyorum!

    mustafa sarp'ın sözleşmesi aynen şöyle; banko oynadığı, oyundan hiç çıkmadığı maçlarda 50.000 euro ceza kesiyorlar sarp'a. oynadığı her maç, biz ağız ishali oluyoruz ama galatasarayımız para kazanıyor. hele bir de gol mol yedirirse ceza iki misline çıkıyor. buluşamadığı her topta zavallı sarp içeri para ödüyor. sen hagi ol, gel de oynatma. adnan paşa'nın sehpası metin oktay tesislerinde hazır, sezgin lavuğu ipi sürekli yağlıyor.
    boşuna kızıyorsunuz hocaya.

    benzer maddeler servet'te var. hatta servet'te yazılı olmayan başka bir tehlike var. adamımız iğdır'lı, aşiret sahibi. reykart keriz mi, başına iş mi alsın? eline mi yapışacak oynatıyor. servet'i oynatmasa, o maçta kapalıda en az 5.000 vara vara, bizimkilere kafa göz dalacak. benden söylemesi, sakın servet'e küfür falan etmeyin başınıza iş alırsınız. bunlar evliya torunu, hocaları korkutuyorlar, servet'i oynatmazsan rüyana girer diyorlar. adamlarda para çok üstüne veriyorlar oynamak için. ha bende olsa ben de oynamak için üstüne veririm galatasaray'a. ama ben sevgimden veririm, bunlar bir sonraki seneleri garanti altına alıyorlar. sen reykart olacan, sen hagi olacan, servet gibi bir kazmayı takıma koyacan. hassiktirsinler lan.

    bir zamanlar lutu diye bir rumen gelmişti 2. yarı galatasaraya. sözleşmesinde eğer bir maç bile banko oynarsa 200.000 dolar alacaktır yazıyordu. o parayı vermemek için zavallı çocuk hiç bir maç ilk 11 çıkmamıştı. benzer madde cana'nın sözleşmesinde var. reykart'a boşuna kızıyordunuz, hagi'ye de kızmayın. elinde değil, dayatmayla getiriyorlar,mecburdur hagi. eğer cana bir maçı çıkmadan tamamlarsa eşşek yükü para alacak. siz galatasaray'ın zarar etmesini mi istiyorsunuz? adamı getirirken çakal adnangiller bunu yazdılar. 3 istiyorsan biz 5 verecez dediler.ama bir şartımız var, seni taraftar pek tanımıyor, niye aldınız bunu demesinler diye kendimizi garantiye almak istiyoruz yazdırdılar. cana da kendine güveniyor, nasıl olsa her maç banko oynar iki misli paramı alırım diye çakıyor kafayı sözleşme kağıdına. tam o sırada bizimkiler geçirdik diye çak çak yapıyorlar. yani boşuna beklemeyin, her maç cana oyundan çıkacaktır. bunun oynadığı oyunla, taktikle falan alakası yok. muhasebe kasasıyla alakası var.

    ben çok daha fazla şeyler gördüm de şimdilikbu kadar yazabiliyorum. ben ne raykart'a kızdım ne hagi'ye kızarım. bu iki adam da inanın galatasaray'ın hocası değil. ellerine listeyi veriyorlar şunu çıkar, bunu sok, bunu oynat şunu oynatma. yoksa ben biliyorum da hagi bilmiyor mu? sahanın en son çıkacak, hatta bir maç daha oynansa o maçta bile çıkmayacak olan cana'nın çıkmayacağını. hadi cana çıktı, sonra bir şeyler yapma ihtimali olan tek adam misimoviç'i çıkarmaması gerektiğini hagi bilmez mi? hadi hiçbir şey bilmediğini farzedelim, 1.40 boyunda, 30 kilo gelen iddiaya girerim korner atsa topu yetiştiremeyecek olan emre çolak'ın futboldan başka bir spor yapması lazım geldiğini nasıl bilmez. hagi'nin oğlundan daha iyi futbolcuysa eşşek olayım.

    velhasıl çocuklar, zerre üzüldüysem şerefsizim. sami yen zaten yıkılacak, aslantepe'nin başınıza yıkılmasını istemiyorsanız yapacağınız tek yol var. takımı adnanlardan kurtarmak. bunlar soyguncu, hırsız, galatasaray düşmanı. ben kendisine bunu bugün söylemiyorum, bilenler bilir zapta geçirmişliğim var. 22 sene önce ''sen galatasaraylı değilsin'' diye dalaşmışlığım var kendisiyle. iyi ki yazıyorum da, daha önce haklarında ne düşündüğümü hepiniz biliyorsunuz. eğer başınızda adnan'la devam ederseniz, her gün, gelecek günlerden daha iyisiniz demektir.

    ben metin oktay'ı seyretmedim bilmiyorum, ama futbol denince tüylerimi diken diken eden iki futbolcu vardı dünyada. biri maradona, diğeri hagi'ydi. birini televizyondan, diğerini canlı izledik yıllarca. sen hagi, bu şartları kabul ede ede galatasaray'a geldin ya. adnan varken ben gelmem diyen fatih terim kadar olamadın ya, servet'i, mustafa sarp'ı banko oynattın ya. takımın en iyi 3 adamını çıkarıp, en kötü 3 adamı soktun ya. sen de bi bok bilmiyormuşsun kardeşim. beni unut. hakkında bu son olumsuz yazımdır, sen benim için i love you hagi'sin. reykart'la anımız yoktu, öküz öldü ortaklık bozuldu, bırakalım bari senle anılar güzel kalsın.
  • 100
    aynı sokakta oturmamıza rağmen aylar sonra dün görüp iki dakika ayak üstü boş boş konuştuğum o dönemlerin "damga vuran"ı(!) * vatandaşla aynı ortamda izlediğimden gerekli gereksiz pek çok detayıyla birlikte hatırladığım karşılaşma. bir haftasonu izninde karşı karşıya geldikten sonra eskileri kazıyıp kabuk bağlamış yaraları kanatmakla meşgul olduğum dakikalarda sözlüğün de bu maçı anıyor olması olayı daha da bir enteresan hale getirmiştir.

    (bkz: bu bir sevgi olayı ercan)

    o değil de delikanlım ayarındaki kız için ayları yılları feda etmişiz, meğer hayatta ne gerçek acılar varmış lan...
App Store'dan indirin Google Play'den alın