camp nou'da izlediğim ilk maç olup benim için çok ayrı yeri şimdiden edinen maç.
86. dakikaya kadar " ulan 0-0 mı bitecek o kadar geldik" derken, önce
luis suarez sonra
lionel messi gecenin güzelliğini arttırdı. gelmiş geçmiş en iyi oyuncu olduğunu düşündüğüm messi'yi futbolu bırakmadan izlemiş olmak da ileride torunlarıma kesinlikle anlatacağım bir anı oldu.
bu sezon galatasaray'ın iç sahada oynadığı 22 maçın 20'sini tribünde izlemiş biri olarak şu acı gerçek yüzüme çarptı: izlediğim iki futbol arasında seviye farkını geçtim, neredeyse branş farkı var. abartmadan söylüyorum, bizim oynadığımız ile adamların oynadığı aynı spor olamaz. bu büyük farkın temelini ise
pas kalitesinin oluşturduğunu düşünüyorum.
eğer
bizim hayallerimiz dünyadan büyük diyorsak, daha yememiz gereken çok fırın ekmek var.
bu acı gerçekleri bir yana bırakacak olursak
arthur henrique ramos de oliveira melo kısaca
arthur beni kendisine hayran bıraktı. sade ama inanılmaz katkılı bir futbol oynuyor.
ernesto valverde ezbere bir şekilde her maç kendisini çıkarmayı bırakırsa, kendisi adına her şey çok daha güzel olacak.
önümüzdeki sezon
frenkie de jong'un da takıma katılacağını düşünürsek, busquets-xavi-iniesta sonrası dönem için barcelona orta sahası hazırlıklara başlamış. aynı çalışmayı hücüm hattında da yaparlarsa bir 15 yıl daha sırtları yere gelmez gibi gözüküyor.